İBRÂHİM b. ABDULLAH

(إبراهيم بن عبد الله)

(XV-XVI. yüzyıl)

Alâim-i Cerrâhîn adlı Türkçe eseriyle tanınan Osmanlı cerrahı.

Kaynaklarda mühtedi olabileceğinden başka hakkında bilgi yoktur; bu görüş de baba adının Abdullah olmasına, dede adının zikredilmemesine ve Grekçe ile Süryânîce’yi iyi bilmesine dayandırılmaktadır. Yazdığı eserden II. Bayezid’in Mora Seferi’nde bulunduğu anlaşılmakta, bundan da onun saray cerrahı olduğu ve bu sefere cerrahbaşı göreviyle katıldığı sonucu çıkmaktadır. Çünkü sefere giderken saray cerrahlarının en ehliyetlisinin orduya cerrahbaşı tayin edildiği bilinmektedir (DİA, VII, 423).

Müellif, Alâim-i Cerrâhîn adlı kitabının giriş bölümünde Modon (Methoni) Kalesi’nin fethi sırasında (10 Ağustos 1500) burada Grekçe-Süryânîce yazılmış Eflâtun, Câlînûs, Hipokrat ve İbn Sînâ’nın tıbbî görüş ve tedavilerini ihtiva eden Çindar adında bir kitap bularak Türkçe’ye çevirdiğini belirtir. Eserin mevcut yedi nüshasının en eskisi 911 (1505) tarihlidir (Süleymaniye Ktp., Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 568). Tamamı yirmi iki babdan oluşan eserin nüshalarında bab sayısı ve sıra düzeni farklıdır. Bir cerrahta bulunması gereken niteliklerle başlayan eserde şu ana bölümler yer alır: Taze yaralar, ok ve tüfek yaraları, kırık ve çıkıklar, yılancık, sıraca, urlar, kanser yaraları, şarbon, dolama, fıtık, apse ve frengi. Hastalıkların önce belirtileri anlatılarak arkasından ilâçları bildirilmekte ve eğer ilâçların faydası olmazsa cerrahî tedavi tavsiye edilmektedir. İnsan vücudu hakkında anatomik bilgilerin de yer aldığı eserin son bölümleri bir akrâbâzîn niteliğinde olup yakı, merhem vb. tedavi yöntemlerini ihtiva etmektedir; en son bölüm ise frengiye ayrılmıştır. Yapılan araştırmalar Alâim-i Cerrâhîn’in Hacı Paşa, Akşemseddin, Beşir Çelebi, Hekim Şirvânî ve Sabuncuoğlu Şerefeddin gibi Türk hekimlerinden alınmış ilâç terkiplerini de ihtiva ettiğini göstermiştir. Osmanlı tıbbının ünlü cerrahı Sabuncuoğlu Şerefeddin’in adına ilk defa bu eserde rastlanmaktadır. Onun Fâtih Sultan Mehmed’e takdim ettiği Cerrâhiyye-i İlhâniyye’nin Bibliothèque Nationale’de bulunan müellif hattı nüshasının II. Bayezid’in mührünü taşıması, İbrâhim b. Abdullah’ın bu eseri saray kütüphanesinde okumuş olabileceği ihtimalini akla getirmekte, bu durum da onun saray cerrahı olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir.

Alâim-i Cerrâhîn, Türk tıp literatürünün ateşli silâh yaraları ve frengiden söz eden ilk eseridir. Ateşli silâh yaraları ilk defa Alman ordusunun başcerrahı Heinrich von Pfalspeint’ın 1460’ta yazdığı cerrâhî kitabında yer almış, onu Hieronymus Brunschwig’in Buch der Wundartznei (Strassburg 1497) adlı eseri takip etmiştir. Bu dönemde zehirli olduğu düşünülen barut yaralarına kaynamış mürver yağı dökülüyor, çıkan veya kırılan kemikler


yerine oturtuluyor ve eğer gerekirse o organın kesilmesi yoluna gidiliyordu; kanamalar ise dağlanarak durduruluyordu. Alâim-i Cerrâhîn’de dördüncü bab ok temrenlerini çekme, zenbûrek (zenberek, kısa kalın madenî ok atan kundaklı mekanik yay; arbalet) ve tüfek yaralarını tedavi etme konularına ayrılmıştır. Aynı bölümde beyin, akciğer, karaciğer ve mesânede meydana gelen yaraların genellikle kılıç, hançer, top, tüfek, ok, lobut ve düşmeden, kırıkların ise daha çok top ve tüfekten olduğu belirtilmektedir. Bu yaraların zehirli olduğuna dair bir kayıt yoktur. 1493 yılında Amerika’dan dönen Kristof Kolomb’un denizcileriyle Avrupa’ya gelen ve 1500 yılında bütün kıtayı saran frengi hastalığını ve tedavisini anlatan bölümün kitabın sonunda yer alması İbrâhim b. Abdullah tarafından eklendiği intibaını uyandırmaktadır. Türkler’in o dönemde “frenk uyuzu” dedikleri bu hastalığın önce tarihi hakkında kısa bir bilgi verilir, etkeni açıklandıktan sonra da türleri tanımlanır. Tedavi, o günlerde Avrupa’da olduğu gibi haricen kullanılan civalı merhemler ve yağlarla terletme esasına dayanmaktadır.

İbrâhim b. Abdullah, kırık kaburga kemiklerini tarif ederken kaburga kemiği ucunun kıkırdak olduğunu ve bunun teşrîh (dissection) sırasında görüldüğünü söylemektedir. Eserin bütün bablarında hastalıkların tanımı, teşhis ve tedavileri verilirken bunların hangi hekimden alındığı belirtilmiştir. Kaburga kırığının anlatıldığı fasılda ise (Süleymaniye Ktp., Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 568, vr. 28b) hiçbir hekime atıf yoktur. Osmanlı tıbbında teşrîh yapıldığını gösteren en eski kayıt, Emîr Çelebi’nin 1625’te yazdığı Enmûzecü’t-tıb adlı eserinde bulunmaktadır. Burada hekimlerin seferlerde ölen askerlerin cesetleri üzerinde teşrîh yaparak anatomi öğrenmeleri gerektiği söylenmektedir. İbrâhim b. Abdullah da seferlere katılan askerî bir cerrah olduğuna göre kitabında kullandığı “teşrîhte görülmüştür” ifadesi, onun çok daha önce savaşlarda ölen asker cesetleri üzerinde teşrîh yaptığını ortaya koymaktadır. Bu husus, Osmanlılar’da teşrîh tarihini 1505 yılına kadar indirmekte ve bu durum eserin anatomi tarihi bakımından taşıdığı önemi arttırmaktadır. Kitabın Fî Nebzetin mine’l-cerrâhîn (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 1027/2) adını taşıyan bir muhtasarının bulunmasından da Osmanlı tıbbında rağbet gördüğü anlaşılmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Hoca Sâdeddin, Tâcü’t-tevârih, İstanbul 1280, II, 96-104; Keşfü’ž-žunûn, I, 581; Hammer (Atâ Bey), IV, 45-46; Pertsch, Gotha, s. 94-95; I. Bloch, Ursprung der Syphilis, Jena 1901, s. 61-95; Osmanlı Müellifleri, III, 247; F. H. Garrison, An Introduction of the History of Medicine, Philadephia-London 1929, s. 190-191, 201-202; A. Süheyl Ünver, Şerefeddin Sabuncuoğlu: Kitâbül Cerrâhiye-i İlhâniye (Cerrahnâme) 870-1465, İstanbul 1939, s. 14; a.mlf., “Süleymaniye Dârüşşifası’nda Fennî Teşrihi Tahsil Eden Cerrahlardan Biri Hakkında”, Türk Tıp Tarihi Arkivi, VI/9, İstanbul 1942, s. 37-38; Abdülhak Adnan Adıvar, Osmanlı Türklerinde İlim, İstanbul 1943, s. 47; Vecihe Kılıçoğlu, Cerrâhiye-i İlhâniye, Ankara 1956, s. 23; Feridun Nafiz Uzluk, Genel Tıp Tarihi, Ankara 1958, s. 102; a.mlf., “Frengi Sirayet Tarzı, Tarihçesi I-II”, Ülkemiz (1967), s. 4-5; Nil Akdeniz, Osmanlılarda Hekim ve Deontolojisi, İstanbul 1977, s. 40-41; Nuran Yıldırım, “Alâ’im-i Cerrâhîn Üzerine Bazı Yeni Bilgiler”, I. Uluslararası Türk-İslâm Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi 14-18 Eylül 1981: Bildiriler II, İstanbul 1981, s. 169-181; a.mlf., “Alâ’im-i Cerrâhîn’in Bilinmeyen Bir Özeti: Fî Nebzetin min el-Cerrâhîn”, Tıp Tarihi Araştırmaları I, İstanbul 1986, s. 100-104; W. Schreiber - F. K. Mathys, Infectio. Infectious Diseases in the History of Medicine, Basle 1987, s. 57-62; Hulusi Behçet, “Frengi Tarihi ve Geçirdiği Devirler”, Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniği Arşivi, III/13-14, İstanbul 1936, s. 1041-1069; Fuad Kâmil Beksan, “Avrupa’da Frengi Tarihini Alâkadar Eden Türkçe Bir Vesika”, Türk Tıp Tarihi Arkivi, III/9, İstanbul 1938-39, s. 49-51; Rıfkı Melul Meriç, “Osmanlı Tababeti Tarihine Ait Vesikalar I. CerrahlarKehhaller”, TV, I/16 (1955), s. 33, 34; Sırrı Akıncı, “Osmanlı İmparatorluğu Tıbbında Dissection ve Otopsi”, Tıp Fakültesi Mecmuası, sy. 25, İstanbul 1962, s. 97-115; Hasan Doğruyol, “Cerrahlık”, DİA, VII, 423.

Nuran Yıldırım