İBNÜ’l-MURAHHAL

(ابن المرحّل)

Ebü’l-Hakem (Ebü’l-Mecd) Mâlik b. Abdirrahmân b. el-Murahhal Alî b. Abdirrahmân el-Mâlekī es-Sebtî (ö. 699/1300)

Şair ve edip.

17 Muharrem 604’te (13 Temmuz 1207) Endülüs’ün güneyindeki Mâleka (Malaga) şehrinde dünyaya geldi. Mağrib’in Berberî Masmûde kabilesine mensuptur. Doğum yerine nisbetle Mâlekī, Sebte’de (Ceuta) uzun süre yaşadığından Sebtî nisbeleriyle anılır. İspanya’nın kuzeydoğusunda yer alan Albarracin’e bağlı Santa Maria’dan göçe zorlandığı için dedesi Ali b. Abdurrahman’a “Murahhal” lakabı verilmiş, şair de ona izâfetle İbnü’l-Murahhal künyesiyle tanınmıştır.

İbnü’l-Murahhal öğrenimine Mâleka’da başladı. Burada Ebû Ca‘fer İbnü’l-Fahhâm’dan kıraat, Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-İsticî ve Kadı Ebû Abdullah İbn Asker el-Gassânî’den dinî ve edebî ilimleri öğrendi. Ayrıca dostluk kurduğu Ebû Bekir Abdurrahman b. Ali b. Dehmân, Ebû Amr İbn Sâlim gibi âlimlerden faydalandı. Daha sonra dönemin önemli kültür merkezlerinden olan İşbîliye’ye (Sevilla) giderek Ebü’l-Hasan İbnü’d-Debbâc’dan kırâat-i seb‘a ve Ebû Ali eş-Şelevbîn’den nahiv okudu. Derslerine devam ettiği Ebü’l-Kāsım İbn Bakī’den noterlik (sınâatü’t-tevsîk) mesleğini öğrendi. Fas’ta ikameti sırasında fakih Ebû Zeyd el-Yernâsinî’den istifade etti. Şairliğinin yanı sıra Arap dili ve edebiyatı ile fıkıh ilminde de derinleşen İbnü’l-Murahhal, Gırnata (Granada) çevresindeki çeşitli yerleşim merkezlerinde bir süre kadılık yaptı, 646’da (1248) İşbîliye’nin düşmesinden sonra Mağrib’e geçerek Sebte’de ve Fas’ta hayatını sürdürdü. Bölgenin Merînî emîrlerinin idaresi altında olduğu bu dönemde saygı ile karşılanan şair, Emîr Ya‘kūb b. Abdülhakk’ın güvenini kazanarak onun özel kâtibi oldu. Kısa bir müddet sonra emîrin seçkin nedimleri arasında yer aldı. Kâtiplik görevini Emîr Ya‘kūb’un oğulları Ebû Mâlik Abdülvâhid ve Ebû Yahyâ Yûsuf devrinde de sürdürdü. Endülüs ve Mağrib’deki resmî görevleri yanında ilim ve edebiyatla da ilgisini devam ettiren İbnü’l-Murahhal öğretim faaliyetlerini aksatmamıştır. Ebû Abdullah İbn Abdülmelik el-Merrâküşî, Ebû Ca‘fer İbnü’z-Zübeyr, Ahmed b. Abdullah er-Rusâfî, Ebû İshak İbrâhim el-Gāfikī, Ebü’l-Kāsım b. Yûsuf et-Tücîbî ve kendisinden semâ ve kitâbet yoluyla icâzet alan Ebû Hayyân el-Endelüsî onun önemli öğrencileri arasında yer almaktadır. İbnü’l-Murahhal 17 Receb 699’da (8 Nisan 1300) Fas’ta vefat etti ve Fas Mezarlığı’na defnedildi.

İbnü’l-Murahhal birkaçı dışında bütün eserlerini manzum olarak kaleme almıştır. Klasik Arap şiirinin medih, gazel, zühd, hikmet, mizah ve hiciv gibi türlerinde eser veren İbnü’l-Murahhal’in üslûbu oldukça yumuşak, özellikle dinî muhtevalı şiirleri son derece etkileyicidir. 622 (1225) yılında Emîr Abdülvâhid’in kâtipliğini yaptığı sırada Endülüs’te hâkimiyetlerini kaybetmekte olan müslümanlara yardım konusunu işleyen, bir çeşit cihad çağrısı niteliğindeki kasidesi bir cuma günü Karaviyyîn Camii’nde okunduğunda bütün cemaatin etkilendiği, pek çok kişinin cihada katıldığı kaydedilmektedir (İbn Ebû Zer‘, s. 98; Abdullah Kennûn, III, 25-28).

Onun medih türündeki şiirleri arasında, Merînî Emîri Ya‘kūb’un Merakeş’i ele geçirdiğinde yazdığı kasidesi edebî şahsiyetini ortaya koyması bakımından önemlidir (İbn Ebû Zer‘, s. 118-119; Abdullah Kennûn, III, 212-215). Savaş ve kahramanlık gibi konuları ele aldığı bu tür kasidelerinde sade bir dil kullanan İbnü’l-Murahhal hamâsetten ziyade tabiat tasviriyle nesîb konusunu işlemiştir. Endülüs şairlerinde görülen zarif üslûpla Abbâsî ediplerine has sert lafızları büyük ustalıkla bir arada kullanabilmesi onun önemli bir özelliğidir. Hz. Peygamber’in methine dair muâşşerâtı Endülüs’te bu türün ilk örneklerindendir. Gazelleri ise yeterli derecede duygusal ve etkileyici değildir. Nükte ve mizahla ilgili şiirlerinde, bilhassa kadınların hile ve kurnazlıklarını zevkli ve akıcı bir ifade ile tasvir etmiştir. Hikemiyat ve zühdiyatında fazilet, takvâ ve doğruluk gibi konuları dile getiren İbnü’l-Murahhal’in bu şiirlerinde tasavvuftan etkilendiği görülmektedir.

Rakiplerini hicvederken kaba ve çirkin lafızlara yer vermekten çekinmeyen İbnü’l-Murahhal dostlarını methederken fevkalâde ince ve kibar ifadeler kullanır. Çağın edebî akımına uyarak bedîî sanatlarla bezediği kısa tasvirî şiirleri de bulunan İbnü’l-Murahhal ayrıca kıraat, ferâiz, nahiv, lugat ve aruz gibi çeşitli ilimlere dair manzumeler yazmış ve Endülüs didaktik şiirinin öncülerinden olmuştur. Emîrler adına sanatlı nesirle yazdığı çok sayıdaki resmî mektubundan onun bu sahada da başarılı olduğu anlaşılmaktadır. İbnü’l-Murahhal, Endülüs’te makāme türü nesir sanatının ilk gerçek temsilcisi kabul edilmektedir.

Eserleri. 1. el-MuǾaşşerâtü’l-lüzûmiyye. Hz. Peygamber’in methine dair yirmi dokuz kasideden oluşur. Her biri onar beyitten meydana gelen kasideler kafiye harfine göre alfabetik olarak sıralanmıştır. Şair, her beytin ilk kelimesinin birinci ve ikinci harflerinin revî (kafiye harfi) ve ondan önceki harf ile aynı, fakat ters dizilmiş (beyitlerin ilk iki ve son iki harfleri aynı, ancak ters sıralanmış) olmasına dikkat ederek kelime hazinesinin zenginliğini, lafızları seçme ve kullanmadaki maharetini kanıtlamak istemiştir. Eserin adında kullandığı “lüzûmiyye” sıfatıyla hem lüzûm mâ lâ yelzem, i‘nât ve iltizam adlarıyla anılan edebî sanatı icra ettiğini vurgulamış, hem de bu konuda şaheser sayılan Ebü’l-Alâ el-Maarrî’nin Lüzûmü mâ lâ yelzem adlı divanına telmihte bulunmuştur. Kitap, şairin biyografisine dair bir mukaddime ile birlikte Hilâl Nâcî tarafından yayımlanmıştır (el-Mevrid, IX/4 [Bağdad 1401/1981], s. 507-530). 2. el-Muvaŧŧaǿe (el-Manžûmetü’l-muvaŧŧaǿe, Manžûmetü Faśîĥı ŜaǾleb, Nažmü’l-Faśîĥ). 1340 beyitten ibaret olan bu eserde müellif, Sa‘leb’in el-Faśîĥ fi’l-luġa adlı kitabını urcûze şeklinde nazmetmiş, ayrıca üzerine şerh de yazmıştır (Fas, ts. [el-Matbaatü’l-Fâsiyye]). Muhammed İbnü’t-Tayyib el-Fâsî manzumeyi el-Ezhârü’n-nediyye adıyla iki cilt halinde şerhetmiştir. 3. Risâletân ferîdetân fî Ǿarûżi’d-dûbeyt (nşr. Hilâl Nâcî, el-Mevrid, III/4 [Bağdad 1395/1975], s. 145-174). 4. el-Maķāmetü’n-Necdiyye. Râvisi Ebû Avf en-Necdî’ye nisbetle bu adla anılan makāmede İbnü’l-Murahhal, Endülüs ve Mağrib müslümanlarının yaşadığı sıkıntılı günleri tasvir etmiştir (nşr. Muhammed Mahmûd Cebrân, el-Baĥŝü’l-Ǿilmî, sy. 41 [Rabat 1412-1413/1992-1993], s. 80-92). 5. er-Remy bi’l-ĥaśâ ve’đ-đarb bi’l-Ǿasâ. Müellifin, İbn Ebü’r-Rebî‘in eleştirilerine verdiği cevaplardan oluşan bir risâledir.


Abdullah Kennûn, şairin edebî münazaradaki kabiliyetini ve geniş kültürünü ortaya koyan bu risâlenin bazı bölümlerini iktibas etmiştir (en-Nübûġu’l-Maġribî, II, 58-73). 6. el-Vesîletü’l-kübrâ el-mercüvvü nefǾuhâ fi’d-dünyâ ve’l-uħrâ. Hz. Peygamber’in methine ve zühde dair onar beyitlik gruplardan oluşan müveşşah tarzında bir manzumedir (Brockelmann, GAL, I, 323). 7. Urcûze fi’n-naĥv (a.g.e., I, 324; Suppl., I, 484). 8. Urcûze (Kitâb) fi’l-Ǿarûż (a.g.e., I, 324).

İbnü’l-Murahhal’in kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: et-Tebyîn ve’t-tabśîr fî nažmi Kitâbi’t-Teysîr (Ebû Amr ed-Dânî’ye ait eserin manzum şeklidir); Nažmu Ġarîbi’l-Ķurǿân (Muhammed b. Uzeyz es-Sicistânî’nin eserinin nazma çekilmiş şeklidir); Vâżıĥa (ferâize dair uzun bir kasidedir); el-Ķaśîdetü’l-vetriyye fî medĥi ħayri’l-beriyye; el-ǾAşriyyâtü’z-zühdiyye (Hz. Peygamber’in methiyle ilgili bir kasidedir); Tertîbü’l-emŝâl (Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’ın emsâle dair eserinin alfabetik olarak yeniden düzenlenmiş şeklidir); Nažmü ŝülüŝi’l-evvel min Kitâbi Edebi’l-kâtib (İbn Kuteybe’nin eseriyle ilgilidir); Silkü’l-Münħul (Ebü’l-Kāsım İbnü’l-Mağribî’nin eserinin urcûze şeklinde nazma uyarlamasıdır); el-Cevâlât (şairin seçme şiirlerinden oluşan divanıdır); eś-Śudûr ve’l-meŧâliǾ (bazı şiirlerinin bir araya getirildiği mecmuadır); el-Lüǿlüǿü ve’l-mercân; Nažmü iħtiśâri’l-manŧıķ (bu eserler için bk. İbnü’l-Hatîb, III, 306-307; İbnü’l-Kādî, Dürretü’l-ĥicâl, III, 20; Brockelmann, GAL, I, 323-324; Suppl., I, 484).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Murahhal, Risâletân ferîdetân fî Ǿarûżi’d-dûbeyt (nşr. Hilâl Nâcî, el-Mevrid içinde), III/4, Bağdad 1395/1975, neşredenin girişi, s. 145-149; a.mlf., el-MuǾaşşerâtü’l-lüzûmiyye (nşr. Hilâl Nâcî, a.e. içinde), IX/4 (1401/1981), s. 515-530; ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 507-515; a.mlf., el-Maķāmetü’n-Necdiyye (el-Baĥŝü’l-Ǿilmî içinde, nşr. Muhammed Mahmûd Cebrân), sy. 41, Rabat 1412-13/1992-93, s. 80-92; İbn Ebû Zer‘, eź-Źaħîretü’s-seniyye fî târîħi’d-devleti’l-Merîniyye, Rabat 1972, s. 98; Safedî, el-Vâfî, V, 279; İbnü’l-Hatîb, el-İĥâŧa, III, 302-304, 306-307; İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, II, 36; Süyûtî, Buġyetü’l-vuǾât, Kahire 1326, s. 384; İbnü’l-Kādî, Dürretü’l-ĥicâl, III, 19-26; a.mlf., Cezvetü’l-iķtibâs, Rabat 1974, s. 327-333, 522-523; Brockelmann, GAL, I, 323-324; Suppl., I, 484; Îżâĥu’l-meknûn, II, 707; Abdullah Kennûn, en-Nübûġu’l-Maġribî fi’l-edebi’l-ǾArabî, Beyrut 1395/1975, II, 58-73, 288; III, 25-28, 212-215; Ömer Ferruh, Târîħu’l-edeb, VI, 335-339; Hannâ el-Fâhûrî, el-CâmiǾ fî târîħi’l-edebi’l-ǾArabî: Ķısmü’l-ķadîm, Beyrut 1986, s. 1015-1020; J. M. Continente, “Dos Doemas de Malik b. al-Muraĥĥal”, Awraq, sy. 2, Madrid 1979, s. 44-54; Meryem Sâdıkī, “İbn Muraĥĥal”, DMBİ, IV, 599-600.

Mehmet Sami Benli