İBNÜ’l-AMÎD, Ebü’l-Fazl
(أبو الفضل ابن العميد)
Ebü’l-Fazl Muhammed b. Hüseyn el-Kummî (ö. 360/970)
Büveyhî veziri, âlim, edip ve şair.
III. (IX.) yüzyılın sonuna doğru İran’ın Kum şehrinde doğdu. Babası, aynı zamanda büyük bir edip olan Şiî Ziyârî Veziri Ebû Abdullah Hüseyin b. Muhammed’dir. İbnü’l-Amîd künyesini babasının “Amîd” unvanını taşımasından dolayı almıştır. Özellikle ilim ve edebiyat çevrelerinde “üstat” ve “reis” lakaplarıyla tanınıyordu. Kaynaklarda hocaları hakkında yeterli bilgi yoktur. Ancak İbnü’n-Nedîm, İbn Semeke lakabıyla anılan Muhammed b. Ali b. Sa‘d adındaki bir hocasından söz etmekte (el-Fihrist, s. 194), Zekî Mübârek de nahivci Ebû Bekir İbnü’l-Hayyât’tan Câhiz’in Kitâbü’ŧ-ŦabâǿiǾ adlı eserini okuduğunu söylemektedir (en-Neŝrü’l-fennî, II, 236). İbnü’l-Amîd geniş kültürünü ve edebî maharetini büyük bir ihtimalle babasına borçludur.
Gerek babası hayatta iken gerekse onun ölümünden sonra İbnü’l-Amîd Rey, Cibâl ve Fars’ta kaldı; kâtiplik gibi çeşitli görevlerde bulunduktan sonra Rey-Cibâl Büveyhî Emîri Rüknüddevle tarafından 328 (940) yılında vezirliğe getirildi. Onun, henüz vezirliğe tayin edilmeden önce, askerlerin aşırı para talepleri ve zorbalıkları sebebiyle bozulmuş olan devletin malî durumunu düzene soktuğu, ordu üzerinde disiplini sağladığı ve halk arasında adaleti hâkim kılmaya çalıştığı bilinmektedir. Vezir olduktan sonra da otuz yıldan uzun bir süre çok başarılı bir devlet adamı olmuş, ayrıca kumandan olarak ordunun başında birçok zafer kazanmıştır. Vefatı da Cibâl bölgesinde karışıklık çıkaran mahallî emîrlerden Haseneveyh b. Hüseyin’in üzerine düzenlediği sefere rastlamış ve Hemedan’da uzun zamandan beri çektiği nıkris hastalığından ölmüştür (6 Safer 360 / 9 Aralık 970). Yerine oğlu Ebü’l-Feth İbnü’l-Amîd vezir olarak tayin edildi.
İbnü’l-Amîd’in asıl şöhreti edebî ve ilmî sahalarda gösterdiği başarılara dayanır. Kendisinin kütüphane emini tarihçi İbn Miskeveyh onun çağının bütün ilimlerine vâkıf, özellikle eski Arap şiiri, lugat, garîb, iştikak, istiare, nahiv, aruz, Kur’an’ın müşkil ve müteşâbihleri, tefsir, fıkıh, mantık, felsefe, ilâhiyat, hendese, mekanik, astronomi ve meteorolojide bilgi sahibi olduğunu kaydeder (Tecâribü’l-ümem, II, 271-282). Aklî ve naklî ilimlerdeki vukufu ve geniş kültürü sebebiyle “ikinci Câhiz” diye anılan İbnü’l-Amîd kitâbette ve sanatlı nesirde Câhiz’den de üstün tutuluyor ve devrin otoritesi kabul ediliyordu; bu münasebetle söylenen, “Kâtiplik Abdülhamîd ile başladı, İbnü’l-Amîd ile sona erdi” sözü darbımesel haline gelmiştir. Abbâsî Halifesi Muktedir-Billâh zamanından (908-932) itibaren kâtipler arasında yaygın bir kullanım sürecine giren secide, secili söz bölüklerini kısaltarak veya kısaltma imkânı bulamadığı uzun bölüklerde aynı vezinde kelimeler kullanarak nesrin ritim, melodi ve müzikalitesini arttırmak suretiyle mensur şiir çığırını açan İbnü’l-Amîd, Arap edebiyatı sanatlı nesrinin altı mektebinden dördüncüsü olan “seci ve bedî‘ mektebi”nin kurucusudur. Yazılarını yoğun seciler ve onlarla uyumlu cinas, tıbâk gibi edebî sanatlarla âdeta bir halı gibi dokuyan İbnü’l-Amîd’de bu açıdan yetiştiği halı diyarının (İran) etkisi sezilmektedir. Bunun en güzel örneği âsi İbn Büllekā’ya yazdığı mektupta görülür (Seâlibî, III, 193-195). Resmî mektuplarında Ebû İshak es-Sâbî gibi ediplerin aksine hür ve güçlü şahsî iradenin ifadesi görülür; sevgi, sitem, tebrik vb. konulardaki özel mektuplarında ise (a.g.e., III, 183-214) duygusallık hâkimdir. Bunlardan başka Fars Valisi İbn Hindû’ya gönderdiği, iyi bir idarecinin vasıf ve ödevlerinden söz eden mektup gibi didaktik, ilim adamlarına gönderdiği gök gürültüsü, şimşek çakması ve yıldırım düşmesinin sebeplerini açıklayanlar gibi ilmî ve şair dostlarına gönderdikleri gibi şiir halinde kaleme alınmış mektupları da vardır (a.g.e., III, 197-213). İbnü’l-Amîd edebiyatçılığının dışında, kalelerin fethi amacıyla uzak mesafelere giderek duvarlarda gedikler açan büyük oklar atmak için “arbalet” türü bir silâh başta olmak üzere ilginç aletler tasarlayıp geliştirmesiyle de dikkat çekmiştir. Onun Grekçe kitapları toplatarak tercüme edilmeleri için ilmî bir proje hazırladığı ve Rey’de bir rasathânenin kurulmasına ön ayak olup burada astronomik gözlemler yaptığı da bilinmektedir.
Rey’deki sarayı devrin edip ve şairlerinin faaliyet merkezi haline gelen İbnü’l-Amîd’in yetiştirdiği en büyük edip, yıllarca kendisinden ayrılmaması sebebiyle “Sâhib” lakabını alan Büveyhî Veziri İsmâil İbn Abbâd’dır. Büveyhî Emîri Adudüddevle ondan faydalananlar arasında yer aldığı gibi Aristo şârihlerinden Nîşâburlu filozof Ebü’l-Hasan el-Âmirî de kendisinden hayatının son yıllarına doğru felsefeye dair güç metinlerle mekanik kitapları okumuştur (İbn Miskeveyh, II, 277). İbnü’l-Amîd mektebinin takipçileri arasında Ebû İshak es-Sâbî, Ebû Bekir el-Hârizmî, Bedîüzzaman el-Hemedânî ve Ebû Mansûr es-Seâlibî gibi ünlü edip ve yazarlar bulunmaktadır. Mütenebbî, Ebû Nasr İbn Nübâte es-Sa‘dî ve Kadı İbn Hallâd başta olmak üzere birçok şair, edip ve âlim İbnü’l-Amîd’in ilmî, felsefî ve edebî kudretini övmüş (Seâlibî, III, 185-190; İbn Hallikân, V, 105-106), buna karşılık olarak Ebû Hayyân et-Tevhîdî onunla Sâhib b. Abbâd’ı hicvetmek amacıyla Aħlâķu’l-vezîreyn adlı bir eser kaleme almıştır (DİA, X, 154). Ancak bu hicviyyeyi yazmasının sebebi, iki ünlü vezirin kınanacak hallerinden ziyade yanlarına gittiğinde kendisine itibar etmemesidir. Ayrıca İbnü’l-Amîd’in, Tevhîdî’yi “ikinci Câhiz” olma hususunda kendisine rakip görmesi, giydiği derviş kıyafetinden dolayı onu devlet büyüklerinin meclislerine lâyık bulmaması da bunun sebepleri arasında zikredilir.
Kaynaklarda İbnü’l-Amîd’in Kitâbü’l-Meźheb fi’l-belâġat (İbnü’n-Nedîm, s. 194), Kitâbü’l-Ħalķ ve’l-ħuluķ ve Binâǿü’l-müdün (Bîrûnî, s. 48) adlı üç eserinden bahsedilmekte ise de bunlar zamanımıza ulaşmamıştır. Ancak Ebû Mansûr es-Seâlibî, İbrâhim el-Husrî ve Yâkūt el-Hamevî eserlerinde onun mukāraza, muamma ve gazel türlerindeki şiirlerinden ve manzum mektuplarından bazı parçalara yer vermişlerdir (bk. bibl.). İbnü’l-Amîd’in, Adudüddevle’nin meteorolojik olaylara dair sorduğu soruların cevaplarını içeren Min Kelâmi’l-üstâd er-reǿîs Ebi’l-Fażl Muĥammed b. el-ǾAmîd ilâ ǾAdudi’d-devleteyn adıyla bir araya
getirilmiş altı mektubu ile (nşr. Gorcis Avvâd, Sumer, XIV [Bağdad 1958], s. 162) yine Adudüddevle’ye gönderdiği Risâle fi’l-ĥumrati’l-ĥâdiŝe fi’l-cev adını taşıyan bir risâlesi Hans Daiber tarafından “Briefe Abu’l-Fadl Ibn al-‘Amîd an Adudaddaula” başlığı altında yayımlanmıştır (Isl., LVI [1979], s. 106-116). Daiber’in verdiği bilgiye göre, İbnü’l-Amîd’in resmî ve özel mektuplarını ihtiva eden Dîvânü’r-resâǿil’inden bir parçanın iki nüshası Hindistan’da (Leknev ve Kalküta) bulunmaktadır. Ayrıca Bîrûnî de İbnü’l-Amîd’e ait coğrafî, geometrik ve astronomik problemlerin işlendiği bir kitaptan, muhtemelen adını daha önce zikrettiği Binâǿü’l-müdün adlı eserinden alıntılar yapmaktadır (et-Taĥdîdü nihâyeti’l-emâkin, s. 58, 60, 98, 119). Halîl Merdem Bek İbnü’l-ǾAmîd adlı bir eser yazmıştır (Dımaşk 1350/1931).
BİBLİYOGRAFYA:
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 194; Ebû Hayyân et-Tevhîdî, el-İmtâǾ ve’l-muǿânese (nşr. Ahmed Emîn - Ahmed ez-Zeyn), Beyrut 1373/1953, I, 16, 35, 61, 66, 132; II, 15, 39; a.mlf., Meŝâlibü’l-vezîreyn (nşr. İbrâhim el-Kîlânî), Dımaşk 1961, tür.yer.; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 131-135, 140-142, 159-160, 166, 222-228, 229-230, 270-282; Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1377/1957, III, 155-181, 183-214; Ebû İshak el-Husrî, Zehrü’l-âdâb (nşr. Zeki Mübârek - M. Muhyiddin Abdülhamîd), Beyrut 1972, I, 41-42, 166-167; II, 402, 580, 601-603; III, 643-644, 874-880; IV, 1064-1065, 1119-1124; Bîrûnî, Taĥdîdü nihâyâti’l-emâkin (nşr. P. Bulgakov - İbrahim Ahmed), Kahire 1962 → (Islamic Geography içinde, ed. Fuat Sezgin), Frankfurt 1413/1992, s. 48, 60, 98, 119; Muhammed b. Abdülmelik el-Hemedânî, Tekmiletü Târîħi’ŧ-Ŧaberî (Taberî, Târîħ [Ebü’l-Fazl], XI içinde), s. 322, 422; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ (nşr. D. S. Margoliouth), Kahire 1928, III, 142-143; VI, 73; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 268, 299, 301, 365, 488-489, 511, 516, 569, 572, 589, 605-606; İbn Hallikân, Vefeyât, V, 103-113; Suter, Die Mathematiker, s. 58-59; Halîl Merdem, İbnü’l-ǾAmîd, Dımaşk 1350/1931; Zeki Mübârek, en-Neŝrü’l-fennî fi’l-ķarni’r-râbiǾ, Beyrut 1352/1934, II, 235-255; Aydın Sayılı, The Observatory in Islam, Ankara 1960, s. 103-104; Sezgin, GAS, VII, 278-282; Şevkī Dayf, Târîħu’l-edeb, V, 655-658; Ömer Ferruh, Târîħu’l-edeb, III, 500-503; Muhammed Müsfir ez-Zehrânî, Nižâmü’l-vizâre fi’d-devleti’l-ǾAbbâsiyye, Beyrut 1406/1986, s. 97-101, 168-169, 177, 184; J. L. Kraemer, Humanism in the Renaissance of Islam, Leiden 1986, s. 241-259; M. Rıdvân ed-Dâye, AǾlâmü’l-edebi’l-ǾAbbâsî, Beyrut 1407/1987, s. 165-168; H. F. Amedroz, “The Vizier Abu’l-Fadl Ibn al-Amīd from «the Tajārib al-Umam» of Abu Ali Miskawaih”, Isl., III (1912), s. 323-351; Hafızullah Kabır, “Ustad Abu’l-Fadl Ibn al-ǾAmīd”, IC, XXXV/1 (1961), s. 8-11; Cl. Cahen, “Ibn al-ǾAmīd”, EI² (İng.), III, 703-704; Ihsan Abbas, “Ibn al-ǾAmīd”, EIr., VII, 664; Ahmed Pâketçî, “İbn ǾAmîd”, DMBİ, IV, 340-344; Mahmut Kaya, “Ebû Hayyân et-Tevhîdî”, DİA, X, 154.
Ahmet Güner