İBN YEMÎN-i TUĞRÂÎ

(ابن يمين طغرائى)

Emîr Fahrüddîn (Kutbüddîn) Mahmûd b. Emîr Yemînüddîn-i Tuğrâî (ö. 769/1368)

Kıtaları ile meşhur İranlı şair.

Beyhak’a bağlı Feryûmed köyünde dünyaya geldi. Doğum tarihi belli olmamakla beraber kıtalarından birinde en erken tarih olarak verdiği 704’te (1304-1305) yaklaşık on yedi-on sekiz yaşlarında bulunduğuna bakılarak 685-687 (1286-1288) yılları civarında doğduğu söylenebilir. Türk kökenli, edip, şair ve âlim bir kişi olan babası, İlhanlı Hükümdarı Olcaytu Han (Muhammed Hudâbende) döneminde (1304-1316) Türkistan’dan gelip Feryûmed’e yerleşmiş, daha sonra Horasan Valisi Hâce Alâeddin Muhammed Feryûmedî’nin müstevfîsi (defterdar) olmuştu. Tahsiliyle babasının özel olarak ilgilendiği İbn Yemîn döneminin bütün ilimlerinde, bilhassa tıp ve edebiyat sahalarında geniş bilgi edindi. Küçük yaşta şiir söylemeye başladı ve çok geçmeden babasıyla âdeta yarışır hale geldi. Gençlik zamanından itibaren onunla karşılıklı şiirleri ve münazaraları vardır. İbn Yemîn gençlik yıllarında vezirler, emîrler ve devlet ileri gelenleriyle iyi ilişkiler kurdu. Bu dönemde içki ve eğlence âlemlerinden uzak kalmadığı, ancak zamanla bu kötü alışkanlıklarından vazgeçtiği kaydedilmektedir.

İbn Yemîn, gençliğinde bir ara Tebriz’e gidip zamanın edip ve şairlerinin toplandığı Reşîdüddin Fazlullah’ın oğlu Gıyâseddin Muhammed’in sarayına intisap etti. Onun için de kasideler yazdı. Fakat burada beklediği ilgiyi bulamayınca Horasan’a dönerek Feryûmed’e yerleşti; Doğu İran hükümdarı ve emîrleriyle münasebet kurdu. Bir süre sonra Horasan Valisi Hâce Alâeddin Muhammed’in hizmetine girdi. Saray şairliği yanında kendisine baba mesleği tuğracılık ve defterdarlık görevleri verildi. Bu görevlerini, Feryûmedî’nin 27 Şâban 742’de (5 Şubat 1342) Serbedârîler tarafından öldürülmesine kadar sürdüren İbn Yemîn daha sonra kardeşi Hâce Gıyâseddîn-i Hindû’nun yanına gitti. Serbedârîler’den Emîr Vecîhüddin Mes‘ûd ile Kertler’den Sultan Muizzüddin Hüseyin arasında meydana gelen savaşta Emîr Vecîhüddin Mes‘ûd yenildi. Onun ordusunda yer alan İbn Yemîn Kertler’e esir düştü (743/1342); bu sırada yanında bulunan divanı da kayboldu. Herat’ta birkaç yıl hapis yatan İbn Yemîn kurtulmak için Melik Hüseyin Kert adına kasideler yazdı. Serbest bırakıldıktan sonra birkaç yıl onun yanında kaldı. Ömrünün son yıllarını ise Sebzevâr ve Feryûmed’de geçirdi. 8 Cemâziyelâhir 769’da (30 Ocak 1368) Feryûmed’de vefat etti ve babasının mezarının yanına gömüldü. Bir kısım kaynaklarda ölüm tarihi olarak verilen 745 (1344) ve 743 (1342) yılları doğru değildir. Bazı tezkire müellifleri, onun edindiği mülkten sağladığı gelirlerle geçindiğini söylemekteyse de başta saray şairliği olmak üzere tuğracılık ve müstevfîlik görevlerinden elde ettiği gelirle geçinmiş olması daha mâkul görünmektedir.

Çağdaşlarının aksine akıcı, anlaşılır ve özentisiz bir dil kullanan İbn Yemîn’in şiirlerinde güç kelime ve terkiplere rastlanmaz. Şiirinin bu özelliklerine bakılarak onun Horasan üslûbunu benimsediği söylenebilir. Şiir zevki yanında ahlâkî düşünceleri de sevilip tutulmasının başlıca sebepleri arasında yer alır. İbn Yemîn eserlerinde öğretmene ve tabibe saygı gösterilmesi, kötü kişilerle bir arada olmaktan kaçınılması, konuşma âdâbı, namuslu ve iyi huylu olma, insanları incitmeme, kötülük yapmaktan çekinme, soy sopla övünmeme, gammazlık etmeme gibi ahlâkî ilkeler üzerinde özellikle durmuş ve hiç kimseyi hicvetmemiştir. Şiî mezhebine mensup olan İbn Yemîn Firdevsî, Unsûrî, Ferruhî-i Sîstânî, Ezrakī-i Herevî, Sa‘dî-i Şîrâzî ve Mucîrüddîn-i Beylekānî gibi şairlerden etkilenmiş, bunlardan bazılarının şiirlerine nazîreler yazmıştır.

Daha çok ahlâkî nasihatleri ihtiva eden kıtalarıyla şöhret bulmakla birlikte kaside, gazel, mesnevi ve rubâî türünde de başarılı olan İbn Yemîn’in rubâîleri Ömer Hayyâm’ın rubâîlerine benzer. Kasidede Unsûrî, Ferruhî ve Enverî kadar güçlü olmamakla beraber bu şairleri andıran bir üslûp kullanmıştır. Hâce Alâeddin, Togātimur Han, Melik Muizzüddîn-i Kert ve o dönem Horasan büyükleri için methiyeler yazan İbn Yemîn bunlardan bazıları için tarihler düşürmüştür. Şiirinin yanı sıra nesirleri de oldukça güzeldir.

Eserleri. 1. Dîvân. İbn Yemîn, Kertler ve Serbedârlar arasındaki savaşta divanı kaybolduktan on yıl sonra hatırında kalan ve dostlarının defterlerinde bulunan şiirleriyle daha sonra yazdıklarını bir araya getirip yeni bir divan tertip etmiştir. Kaside, terkibibend, terciibend, gazel, kıta ve rubâîleri içeren 14.000 beyit hacmindeki divanda yer alan kıtalar Kitâb-ı ĶıŧaǾât-ı İbn Yemîn ismiyle taş basması olarak Kalküta (1865) ve Bopal’de (1890) yayımlanmıştır. 164 kıtası O. M. F. von Schlechta-Wessehrd tarafından Ibn Yemīn’o Bruchstücke adıyla Almanca’ya çevrilmiştir (Viyana 1856; Stuttgart 1879). Divanın kıtalar ve rubâîler bölümünü Saîd-i Nefîsî Dîvân-ı ĶıŧaǾât ve RubâǾiyyât-ı İbn Yemîn ismiyle yayımlamış (Tahran 1318 hş./1939), tamamı ise Reşîd-i Yâsemî (Tahran 1317 hş./1938) ve Hüseyin Alî-i Bâstânîrâd tarafından (Tahran 1344 hş./1965) neşredilmiştir. E. H. Rodwell, 100 kıtanın tenkitli metnini ve İngilizce tercümesini Ibn Yamīn adıyla yayımlamıştır (London 1933). 2. Kârnâme. Senâî’nin Kârnâme-i Belħ’ine benzeyen bu eserde şair halini dostlara haber vermesi için rüzgâra anlatır, Feryûmed’den uzak düşmesinden şikâyet eder. Ayrıca Feryûmed’in saray büyüklerini, ordu kumandanlarını, özellikle Hâce Alâeddin’i ve çocuklarını anar.

İbn Yemîn’in bunların dışında dört manzum eseri daha vardır. Çehârbend-i Nûşirevân, Anûşirvân ve Mûbedân adlı eserlerde Nûşirevân’ın hikmetli sözleri ve hayat prensibi anlatılmış, doğruluk, cömertlik, iyi amel gibi konular üzerinde durulmuştur. Tasavvufî mahiyetteki Meclis-efrûz’da ise aşk övülmüş, aşkın nitelikleri ve vuslat makamına ulaşma gibi konular işlenmiştir. Adı bilinmeyen dördüncü eser de tasavvufî bir mesnevidir. Münşî olması sebebiyle muhtemelen büyük bir yekün tutan mektuplarından sadece babasına yazmış olduğu birkaç mektup günümüze ulaşmış, Leningrad Asya Müzesi’nde bulunan bu mektuplar Meliküşşuarâ Bahâr tarafından Mecelle-i Âyende’de yayımlanmıştır (II/3 [Tahran 1927], s. 238-240)


BİBLİYOGRAFYA:

İbn Yemîn-i Tuğrâî, Dîvân (nşr. Hüseyin Alî-i Bâstânîrâd), Tahran 1344/1965, neşredenin girişi; a.mlf., Dîvân-ı ĶıtaǾât ve RubâǾiyyât (nşr. Saîd-i Nefîsî), Tahran 1318/1939, neşredenin girişi; Fasîh-i Hâfî, Mücmel-i Faśîĥî (nşr. Mahmûd-ı Ferrûh), Meşhed 1341 hş./1961, III, 63, 101; Muînüddin İsfizârî, Ravżâtü’l-cennât fî evśâfi medîneti Herât (nşr. M. Kâzım İmâm), Tahran 1338-39/1959-60, II, 12, 383-386; Devletşah, Teźkire, s. 275-288; Hândmîr, Ĥabîbü’s-siyer, III, 386; Nûrullah et-Tüsterî, Mecâlisü’l-müǿminîn (nşr. Emîn Vâiz-i Tahrânî), Tebriz, ts., s. 505-506; Mîr Abdürrezzâk-ı Hâfî, Bahâristân-ı Süħan (nşr. Abdülvehhâb-i Buhârî), Madras 1908, s. 333-335; Lutf Ali Beg, Âteşkede (nşr. Hasan Sâdât-ı Nâsırî), Tahran 1337 hş./1958, I, 37-39; Hidâyet, MecmaǾu’l-fuśaĥâǿ, Tahran 1295, II, 2 vd.; a.mlf., Riyâżü’l-Ǿârifîn, s. 279-280; Reşîd Yâsemî, İbn Yemîn, Tahran 1303/1924; Browne, LHP, III, 211-222; Şiblî Nu‘mânî, ŞiǾrü’l-ǾAcem (trc. M. Takī Fahr-i Dâî-yi Gîlânî), Tahran 1327 hş./1948, II, 247-250; Safâ, Genc-i Süħan, II, 269-270; a.mlf., Edebiyyât, III/2, s. 951-962; A. J. Arberry, Classical Persian Literature, London 1967, s. 308-316; Rypka, HIL, s. 261; a.mlf., “Ibn-i Yamīn”, EI² (Fr.), III, 992-994; Mahmûd Hidâyet, Gülzâr-ı Câvîdân, Tahran 1353 hş., s. 38-40; Abdülhüseyin-i Zerrînkûb, Bâ Kârvân-ı Ĥulle, Tahran 1374 hş., s. 269-274; Ahmed Ateş, “İbn Yemîn”, İA, V/2, s. 835-836; “İbn Yemîn”, DMF, I, 23; Fethullah Müctebâî, “İbn Yemîn”, DMBİ, V, 144-146; Ahmad Karimi-Hakkak, “Ebn Yamīn”, EIr., VIII, 59-60.

A. Naci Tokmak