İBN YA‘MER

(ابن يعمر)

Ebû Süleymân Yahyâ b. Ya‘mer el-Advânî (ö. 89/708 [?])

Kur’an’ı noktalayan tâbiî, Merv kadısı.

Basra’da doğdu. Ebû Adî künyesi ve Veşkī nisbesiyle de anılır. Babasının adı bazı kaynaklarda Ya‘mur olarak zikredilmiş, İbn Nâsırüddin bu ismin iki şekilde okunabileceğini belirtmiştir (Tavżîĥu’l-Müştebih, IX, 240-241). İbn Ya‘mer tahsilini Basra’da yaptı. Arapça’yı babasından, nahiv ve Kur’an ilimlerini Ebü’l-Esved ed-Düelî’den öğrendi. Arap dili ve grameri, fıkıh ve Kur’an ilimlerinde tâbiîlerin ileri gelenleri arasında yer aldı. Arapça’yı Haccâc’ı hayran bırakacak kadar güzel konuşur ve yazardı. Belki de bu sebeple Yezîd b. Mühelleb onu Horasan’a götürerek divan kâtibi yaptı. Kaynaklarda İbn Ya‘mer’in Hz. Osman, Ali, Ebû Mûsâ el-Eş‘arî, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Âişe, Ebû Hüreyre ve Ebû Zer el-Gıfârî gibi sahâbîlerden rivayette bulunduğu zikredilmektedir. Kendisinden Abdullah b. Büreyde, Katâde b. Diâme, Süleyman b. Tarhân et-Teymî, İkrime, Ezrak b. Kays, Yahyâ b. Ukayl, İshak b. Süveyd gibi şahsiyetler hadis, Abdullah b. Ebû İshak kıraat, Ebû Amr b. Alâ kıraat ve hadis almış, Buhârî ve Ebû Dâvûd ikişer, Müslim üç, Tirmizî bir ve Ahmed b. Hanbel de sekiz hadis rivayet etmiştir.

İbn Sa‘d, Ebû Zür‘a, Ebû Hâtim ve Nesâî İbn Ya‘mer’i sika olarak değerlendirirken kader konusundaki görüşünden dolayı Osman b. Dihye tarafından ağır bir dille eleştirilmiştir. Diğer sahâbîlere de saygısı olmakla birlikte Ehl-i beyt’i daha üstün gördüğü ve Şîa’ya meylettiği ileri sürülmüştür. Bundan dolayı adı ilk Şiîler arasında geçmektedir. Böyle bir kanaatin doğmasına, onun Hz. Hasan ve Hüseyin hakkında Haccâc ile yaptığı tartışmanın sebep olduğunu söylemek mümkündür. Âsım b. Behdele’nin anlattığına göre İbn Ya‘mer, Horasan’da Hasan ile Hüseyin’in Hz. Peygamber’in nesebinden geldiğini söylemiş, bunu duyan Haccâc onu huzuruna getirterek bunu ispat etmesini istemiştir. İbn Ya‘mer de En‘âm sûresinin 84 ve 85. âyetlerinde Hz. Îsâ’nın Hz. İbrâhim’e nisbet edildiğini, Hasan ile Hüseyin’in Hz. Peygamber’e olan nisbetinin Îsâ’nın İbrâhim’e olan nisbetinden daha yakın olduğunu söylemiş, böylece Haccâc’ın öfkesinden kurtulduğu gibi onun takdirini kazanmıştır (İbn Hallikân, VI, 174). Daha sonra Haccâc ile arası açılan İbn Ya‘mer Horasan’a geri gönderilmiştir. Buna sebep olarak kaynaklarda iki ayrı olaydan bahsedilmiş olup bunlardan biri Haccâc’ın yaptırdığı bir binayla ilgili olarak sarfettiği sözler, diğeri ise Haccâc’a Kur’an’daki “eĥabbe” kelimesini (et-Tevbe 9/24) “eĥabbü” okuduğunu ve lahin yaptığını söylemesidir. İbn Ya‘mer Horasan’a vardığında Vali Kuteybe b. Müslim’den büyük itibar gördü ve Merv’e kadı olarak tayin edildi. Fakat sürekli nebiz içtiği için bu görevinden uzaklaştırıldı.

Horasan’da vefat eden İbn Ya‘mer’in ölüm tarihiyle ilgili olarak kaynaklarda farklı rivayetler yer almaktadır. Halîfe b. Hayyât onun 90’dan (709) önce öldüğünü söylemiş, İbnü’l-Cevzî biyografisine 89 (708) yılı olayları arasında yer vermiş, Zehebî ve İbnü’l-Cezerî eserlerinde Halîfe b. Hayyât’a atıfta bulunmakla yetinmişlerdir. İbnü’l-Esîr, İbn Ya‘mer’in ölümünü 129 (747) yılı vefeyâtı arasında zikretmişse de İbn Hacer 129 tarihini kabul etmenin güç olduğunu belirtmiştir.

İbn Ya‘mer’in yaptığı en önemli iş Kur’an’ı noktalamasıdır. Daha önce Muâviye döneminde hocası Ebü’l-Esved ed-Düelî tarafından başlatılan harekeleme ve noktalama çalışmaları Nasr b. Âsım ve İbn Ya‘mer’le devam etmiştir. Bu bakımdan İbn Ya‘mer, noktalama çalışması yapan ilk âlimlerden biri olarak Kur’an tarihinde önemli bir yere sahiptir. Fuat Sezgin, İbn Atıyye’nin tefsirinin mukaddimesine atıfta bulunarak İbn Ya‘mer’in kıraate dair bir kitap yazdığını belirtiyorsa da (GAS, I, 5) söz konusu ibareden böyle bir anlam çıkmadığı gibi İbn Ya‘mer’den bahseden kaynaklarda da böyle bir esere yer verilmemektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VII, 368; Halîfe b. Hayyât, et-Târîħ (Zekkâr), Beyrut 1414/1993, s. 234-235; Buhârî, et-Târîħu’l-kebîr, VIII, 311-312;


İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, IX, 196; İbn Atıyye, el-Muĥarrerü’l-vecîz, Beyrut 1413/1993, I, 50; Kemâleddin el-Enbârî, Nüzhetü’l-elibbâǿ (nşr. Muhammed Ebü’l-Fazl), Kahire 1386/1967, s. 16-17; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, XX, 42-43; İbn Hallikân, Vefeyât, VI, 173-176; Zehebî, Teźkiretü’l-ĥuffâž, I, 75-76; a.mlf., AǾlâmü’n-nübelâǿ, IV, 441-443; a.mlf., MaǾrifetü’l-ķurrâǿ (Altıkulaç), I, 162-163; İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, II, 381; İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, XI, 305-306; İbn Nâsırüddin, Tavżîĥu’l-Müştebih (nşr. Muhammed Naîm el-Araksûsî), Beyrut 1414/1993, IX, 240-241; Sezgin, GAS, I, 5; AǾyânü’ş-ŞîǾa, X, 304-305; Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn, III, 18-23; Wensinck, el-MuǾcem, VIII, 294; Muhammed Receb el-Beyyûmî, “Yaĥyâ b. YaǾmer”, ME, XXXIV/4 (1962), s. 411-415.

Celal Kırca