İBN NÜBÂTE el-HATÎB

(ابن نباتة الخطيب)

Ebû Yahyâ Abdürrahîm b. Muhammed b. İsmâîl b. Nübâte el-Fârikī (ö. 374/984)

Hamdânîler döneminin ünlü hatibi.

Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. 335 (946) yılında Meyyâfârikīn’de (bugünkü Silvan) doğdu; bu sebeple Fârikī nisbesiyle anıldı. Soyu Kudâa kabilesinin Huzâka kolundan geldiği için bazı kaynaklarda buna Huzâkī (İbn Hallikân, III, 156, 158; Safedî, XVIII, 388), bazılarında ise farklı olarak Temîmî (İbn Fazlullah el-Ömerî, XIII, 265) nisbesi de eklenmektedir. Öte yandan İbnü’l-İmâd onun Benî Lahm’den olduğunu, Askalân’da doğduğunu ve Mısır’da yaşadığını ileri sürerek nisbesini Lahmî, Askalânî ve Mısrî şeklinde veriyorsa da (Şeźerât, IV, 397) bu iddia doğru değildir. Zira kaynakların tamamına yakını, İbn Nübâte’nin doğum ve ölüm yerinin Meyyâfârikīn olduğunu ve Halep’te hatip olarak şöhrete kavuştuğunu bildirmektedir. Soyundan gelenler de VII. (XIII.) yüzyılın başlarına kadar bu şehirde oturmaktaydı (İbnü’l-Esîr, III, 294). 630 (1232) yılında Eyyûbî hânedanından el-Melikü’l-Kâmil, Meyyâfârikīn’de yaşamakta olan Celâleddin İbn Nübâte’yi Mısır’a davet ederek onu kendisine divan kâtibi yapmıştı. Serĥu’l-Ǿuyûn fî şerĥi Risâleti İbn Zeydûn müellifi Mısırlı şair Cemâleddin İbn Nübâte de (ö. 768/1366) İbn Nübâte’nin soyundan gelmektedir (Şevkī Dayf, VII, 210).

İbn Nübâte’nin Halep’e gittiğinde Hamdânî Emîri Seyfüddevle’nin kendisini himayesine alması ve hatip olarak görevlendirmesi onun çok iyi bir eğitim almış olduğunu göstermektedir. Nitekim Bizans’a karşı yapılan savaşlar esnasında halkı cihada teşvik eden son derece veciz hutbeler okumak suretiyle emîre destek olmuş ve kazanılan zaferlere mânevî açıdan önemli katkıda bulunmuştur. İbn Nübâte’nin hatiplik görevine Seyfüddevle’nin vefatından (356/967) sonra getirildiği ileri sürülmüşsede hutbelerini 351 (962) yılında kaleme almaya başladığına göre (Zehebî, XVI, 322) bu bilgi doğru değildir. Seyfüddevle’nin sarayında düzenlenen ilmî ve edebî sohbetlere katılma imkânı bulan İbn Nübâte burada devrin ünlü şairi Mütenebbî ile tanışmış ve onunla dost olmuştu. Rivayete göre Mütenebbî diva-nının yarısından çoğunu kendisine okumuştu. İbn Nübâte, emîrin ölümünden sonra da uzunca bir süre hatiplik görevine devam etti ve Meyyâfârikīn’da vefat etti.

Secili nesrin en olgun örneğini teşkil eden İbn Nübâte’nin hutbeleri Dîvânü’l-ħuŧab adıyla bir araya getirilmiştir; fakat hutbelerin kendisi mi yoksa oğlu tarafından mı toplandığına dair herhangi bir bilgi yoktur. Bir edebiyat ve belâgat şaheseri sayılan hutbelerinin sayısı 127’dir. Bunlar arasında Allah korkusu, ölüme hazırlıklı


olmanın lüzumu ve âhiret ahvâline dair otuz sekiz; mübarek ay, gün ve gecelerin fazileti hakkında on beş; İslâm’da cihadın önemiyle ilgili on sekiz; kuraklık, yağmur duası, ay ve güneş tutulması, yeryüzünün küre şeklinde oluşu gibi çeşitli konulara dair on altı; devlet büyükleri ve bazı olaylarla ilgili yedi; “es-sevânî” ve “levâhık” başlığı altında tekrar edilen hususlara dair otuz üç hutbe vardır.

İbn Nübâte, güzel konuşmanın insan üzerindeki etkisinden dolayı hutbelerinde muhtevadan çok üslûba önem vermiştir. Bunda, derin düşünceyi ve yüksek dinî gerçekleri halka anlatmanın güçlüğünün de önemli payı vardır. Onun parlak bir üslûba sahip oluşunda, Hz. Ali’nin Nehcü’l-belâġa’da derlenen hutbelerini ezberleyecek derecede çok okumasının tesiri olmuştur (DMBİ, V, 31). Derin bir inanç ve aşk ürünü olan hutbeler sonraki nesiller için iyi bir örnek teşkil etmiştir. Nitekim Cürcânî Esrârü’l-belâġa’da ondan birçok alıntı yapmış (Brockelmann, GAL Suppl., I, 150), İbnü’l-Hadîd Şerĥu Nehci’l-belâġa’da (I, 24; II, 93; V, 151-152; VII, 211-216; XI, 162; XIII, 114), İbnü’l-Esîr el-Meŝelü’s-sâǿir’de (I, 363-364; III, 204-205) ve Yâkūt MuǾcemü’l-üdebâ’da (XIII, 53) ona atıfta bulunmuşlardır. Gerek veciz hutbeleriyle gerekse zühd ve takvâsıyla halkın sevgi ve saygısını kazanan İbn Nübâte çeşitli menkıbelere de konu olmuştur (Meselâ bk. Safedî, XVIII, 388-389).

Dîvânü’l-ħuŧab’ın Süleymaniye Kütüphanesi ile (Turhan Vâlide Sultan, nr. 272) Berlin Staatsbibliothek’teki (nr. 3944) nüshalarında müellifin hutbelerinin yanı sıra 390 (1000) yılına kadar yaşadığı bilinen oğlu Ebû Tâhir Muhammed’e ait on beş; 420’de (1029) hayatta olan torunu Ebü’l-Ferec Tâhir’e ait iki kısa hutbe daha yer almaktadır. Tâhir Efendi el-Cezâirî bu esere yazmış olduğu şerhte (Beyrut 1311/1893) esas aldığı metin yukarıda zikredilen nüshalarla tam bir uygunluk göstermektedir. 1864-1955 yılları arasında birçok defa basılan ve İbn Nübâte’ye nisbet edilen Dîvânü’l-ħuŧab’ın ise onunla bir ilgisi yoktur; bu eser X. (XVI.) yüzyılda yaşamış bir müellife aittir. Dîvânü’l-ħuŧab Ebü’l-Yümn el-Kindî, Ebü’l-Bekā Abdullah b. Hüseyin el-Ukberî, Abdüllatîf el-Bağdâdî, Osman b. Yûsuf el-Kuleybî, Abdurrahman b. İbrâhim el-Bârizî ve Tâhir Efendi el-Cezâirî tarafından şerhedilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, XIII, 53; İbnü’l-Esîr, el-Meŝelü’s-sâǿir (nşr. Ahmed el-Hûfî - Bedevî Tabâne), Kahire 1939, I, 363-364; III, 204-205, 294; İbn Ebü’l-Hadîd, Şerĥu Nehci’l-belâġa (nşr. Muhammed Ebü’l-Fazl), Kahire 1385-87/1965-67, I, 24; II, 93; V, 151-152; VII, 211-216; XI, 162; XIII, 114; İbn Hallikân, Vefeyât, III, 156-158; Ebü’l-Fidâ, el-Muħtaśar, II, 142; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XVI, 321-322; İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlik, XIII, 265-269; Safedî, el-Vâfî, XVIII, 388-390; İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 303; Keşfü’ž-žunûn, I, 714; İbnü’l-İmâd, Şeźerât (Arnaût), IV, 397-398; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 559; Serkîs, MuǾcem, I, 262; Zekî Mübârek, en-Neŝrü’l-fennî fi’l-ķarni’r-râbiǾ, Beyrut 1934, II, 192-199; Mez, el-Ĥadâretü’l-İslâmiyye, II, 100-106; Brockelmann, GAL, I, 92; Suppl., I, 149-150; a.mlf., “İbn Nübâte”, İA, V/2, s. 777; Şevket Beysanoğlu, Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları, İstanbul 1957, I, 9; Ömer Ferruh, Târîħu’l-edeb, II, 527-531; Şevkī Dayf, Târîħu’l-edeb, VI, 811-812; VII, 210; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), III, 347-348; M. Canard, “Ibn Nubāta”, EI² (İng.), III, 900; M. Rızâ Nâcî, “İbn Nübâte”, DMBİ, V, 31-33.

Hulûsi Kılıç