İBN MERZÛK el-HATÎB

(ابن مرزوق الخطيب)

Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Acîsî et-Tilimsânî (ö. 781/1379)

Mâlikî fakihi, muhaddis, hatip ve devlet adamı.

710 (1310) veya 711 (1311) yılında Tilimsân’da doğdu. İfrîkıye’nin güneyinde yaşayan Benî Acîs kabilesine mensup olup dedesinin büyük dedesi Merzûk, V. (XI.) yüzyılın sonlarına doğru Hilâlîler’in bölgeye hâkim olması üzerine buradan göç ederek Tilimsân’a yerleşmiş, ailenin üç asır boyunca çeşitli dinî ve resmî görevlerde bulunan fertleri ona nisbetle İbn Merzûk diye anılmıştır. Ailenin en çok tanınan şahsiyetlerinden biri olan Şemseddin İbn Merzûk “hatîb”, “reîs” ve “ced” sıfatlarıyla bilinmektedir. Torunu İbn Merzûk “el-Hafîd”, onun oğlu İbn Merzûk “el-Kefîf”, onun oğlu İbn Merzûk “Hafîdü’l-Hafîd” (el-Hatîb) diye tanınmıştır.


İbn Merzûk küçük yaşta babası ile birlikte haccetmek üzere Hicaz’a gitti. Bir müddet Mekke ve Medine’de kalıp çeşitli âlimlerden ders okudu. Daha sonra babasından ayrı olarak Kudüs, el-Halîl, Dımaşk, İskenderiye ve Kahire’ye giderek tahsilini sürdürdü. On dokuz yaşlarında iken İskenderiye Camii’nde okuduğu hutbeden sonra kendisine “hatîb” unvanı verildi. Bu sırada birçok âlimle görüştü ve onlardan ders aldı. Haklarında müstakil bir eser de kaleme aldığı hocaları arasında Ebû Abdullah İbnü’l-Kammâh, Burhâneddin İbnü’l-Firkāh, İzzeddin İbn Cemâa, Alâeddin el-Konevî, Kutbüddin el-Halebî, Hatîb el-Kazvînî, Ebû Hayyân el-Endelüsî, Takıyyüddin es-Sübkî, Fethuddin İbn Seyyidünnâs, Şemseddin İbn Adlân, Muhammed b. Hüseyin ez-Zebîdî, İbn Râşid el-Kafsî, İbnü’l-İmâm ve Ebû İshak İbn Abdürrefî‘ gibi âlimler sayılabilir. 733 (1332) veya 735 (1334) yılında babası Mağrib’e geri dönmesini istedi. İskenderiye, Trablus, Cerîd, Tunus ve Bicâye’de bir müddet kaldıktan sonra Tilimsân’a gitmek üzere yola çıktı. Bu sırada şehir Merînîler Hükümdarı Ebü’l-Hasan tarafından kuşatıldığından Tilimsân yakınlarında Şeyh Ebû Medyen’in zâviye ve türbesinin bulunduğu Ubbâd’da, Sultan Ebü’l-Hasan Camii hatibi ve hükümdarın kâtibi olarak görev yapan amcası Muhammed b. Merzûk’un yanında kaldı. Hükümdar kendisine özel bir ilgi gösterdi ve amcasının ölümü üzerine onu yerine hatip tayin etti. 30 Rama-zan 737 (2 Mayıs 1337) tarihinde Tilimsân Merînîler’in hâkimiyetine geçti. 741 (1340) yılında Ebü’l-Hasan’la birlikte Tâif Seferi’ne katıldı. Sonuçta Ebü’l-Hasan’ın ordusu Kastilya (Kaştâle) Kralı XI. Alfonso ve Portekiz Kralı IV. Alfonso’un birleşik kuvvetleri karşısında yenildi ve aralarında hükümdarın oğlu Ebû Ömer Tâşfîn’in de bulunduğu bazı askerler esir düştü. Daha sonra XI. Alfonso’ya gönderilen İbn Merzûk onunla bir antlaşma imzaladı ve esirlerin serbest bırakılmasını sağladı (748/1347). Ardından Konstantîne’ye gitti. Sultan Ebü’l-Hasan Muharrem 749’da (Nisan 1348) Kayrevan seferine çıktı. Ancak 30 Rebîülevvel 749’da (28 Haziran 1348) yenilgi haberi gelince Tilimsân valisi olan oğlu Ebû İnân Fas’a hareket etti ve babasının hükümranlığına son verip tahta çıktı. İbn Merzûk, yeni sultanı ziyaret edip bir müddet onun sarayında kaldıktan sonra Tilimsân’a döndü. Bu sırada şehir, Abdülvâdîler’den Ebû Saîd Osman b. Abdurrahman ez-Zeyyânî ve kardeşi Ebû Sâbit’in eline geçmiş, tahtını kaybeden Ebü’l-Hasan da Tilimsân’ı kuşatmak için Cezayir’de bir grup asker toplamıştı. Bundan haberdar olan Ebû Saîd, İbn Merzûk’u babasıyla görüşmeler yapmak üzere görevlendirdi. Ancak yolda Ebû Sâbit taraftarlarınca yakalanıp hapse atıldı. Bir müddet sonra serbest bırakılınca Gırnata’ya (Granada) gitti (752/1351).

Gırnata’da Sultan Ebü’l-Haccâc İbnü’l-Ahmer’in ilgisine mazhar olan İbn Merzûk Elhamra Camii’ne hatip tayin edildi. Burada Ebû İnân’ın sürgünde bulunan kardeşi Ebû Sâlim’le iyi ilişkiler kurdu. Bu görevde iki yıl kaldıktan sonra Ebû İnân onu yeniden ele geçirdiği Tilimsân’a davet etti. 758 (1357) yılında Ebû İnân tarafından Hafsî Hükümdarı Ebû Yahyâ’nın kızını istemek üzere Tunus’a gönderildi. Bu görevin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine Ebû İnân onu hapse attıysa da altı ay sonra serbest bırakıldı. 759’da (1358) Ebû İnân’ın ölümünden sonra yerine geçen kardeşi Ebû Sâlim İbn Merzûk’a büyük ilgi gösterdi, hatta yönetim önemli ölçüde onun eline geçti. Ancak bu durum bazı kıskançlıkları da beraberinde getirdi ve Ebû Sâlim’in öldürülmesiyle tekrar hapse atıldı (762/1361). İki yıl sonra serbest bırakılınca Tunus’a gitti. Tunus’ta Sultan Ebû İshak ile veziri Ebû Muhammed b. Tâfrâgîn’den büyük alâka gördü ve Muvahhidîn Camii hatipliğine getirildi. Yedi yıl devam eden bu görevden alınınca iki yıl daha Tunus’ta kaldı ve 773’te (1371) Kahire’ye gitti. Burada birçok âlim ve devlet adamı ile görüştü. Sultan el-Melikü’l-Eşref Şa‘bân b. Hüseyin kendisine saygı gösterdi. Şeyhûniyye, Sargatmışiyye ve Necmiyye gibi medreselerde müderrislik yaptı. Kadılık görevinde bulundu. Vefatında İmam Mâlik’in önde gelen talebelerinden İbnü’l-Kāsım ile Eşheb’in kabirleri arasına defnedildi.

İbn Merzûk hareketli bir siyasî ortamda yaşamış, İbn Haldûn ve Lisânüddin İbnü’l-Hatîb gibi meşhur şahsiyetlerle tanışmıştır. Dolaştığı İslâm ülkelerinde çeşitli âlimlerle görüşerek onlardan ders almış, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Bunlar arasında Lisânüddin İbnü’l-Hatîb, İbn Zemrek, İbn Kunfüz ve Şâtıbî gibi meşhur âlimler bulunmaktadır. Başta hadis olmak üzere dinî ilimlerde kendini yetiştiren İbn Merzûk, güçlü hitabeti sayesinde gittiği her ülkenin merkez camiinde ha-tip olarak görev yapmıştır. Bizzat kendisi İslâm dünyasının çeşitli ülkelerinde kırk sekiz camide hutbe okuduğunu, İskenderiye’den Endülüs’e Śıĥâĥ (Kütüb-i Sitte) hadislerini müsned olarak rivayet edecek kendisinden başka kimsenin bulunmadığını ifade etmiştir (Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, s. 453; Abdülhay el-Kettânî, I, 522).

Eserleri. 1. el-Müsnedü’ś-śaĥîĥu’l-ĥasen fî meĥâsini Mevlânâ Ebi’l-Ĥa-san. 772 (1371) yılında telif edilen eserde Sultan Ebü’l-Hasan’ın hayatı, devletin askerî, siyasî ve malî durumu, toplumun mânevî ve kültürel değerleri, örf ve âdetleri ele alınmıştır. Müellifin Fas, Cezayir, Tunus ve Endülüs gibi çeşitli yerleri gezmiş olması ve birçok devlette görev alma-sı sebebiyle kitap o dönemin tarihi için ayrı bir önem taşımaktadır. Eserin bazı bölümleri Fransızca tercümesiyle birlikte ilk defa Evarista Lévi-Provençal tarafından neşredilmiş (Hespéris, V [Paris 1925], s. 1-82), bir kısmı da Regis Blachère tarafından Fransızca’ya çevrilerek Mémorial Henri Basset adlı eserde yayımlanmıştır (Paris 1928, s. 83-89). 1973 yılında İspanyol araştırmacısı Maria Jesus Viguera, Madrid Üniversitesi’nde İbn Merzûk’un hayatını ve eserini konu alan bir doktora çalışması yapmış, tezin önce Arapça metin dışındaki kısmı (Madrid 1977), daha sonra da metin basılmıştır (Cezayir 1401/1981). 2. Teysîrü’l-merâm fî şerĥi ǾUmdeti’l-aĥkâm. Cemmâîlî’ye ait eserin şerhi olup İbn Dakīkul‘îd ve Fâkihânî’nin şerhlerinin bazı ilâvelerle birleştirilmesinden ibarettir. Yazma nüshalarının Rabat, Kahire ve İstanbul kütüphanelerinde mevcut olduğu belirtilmektedir (Brockelmann, GAL, I, 438; DMBİ, IV, 606). 3. ǾUcâletü’l-müstevfiz el-müstecâz fî źikri men semiǾa mine’l-meşâyiħ dûne men ecâze min eǿimmeti’l-Maġrib ve’ş-Şâm ve’l-Ĥicâz. Müellif bu eserinde 2000 civarında hadis dinlediği hocalarının adını zikretmektedir. Bir nüshası Rabat el-Hizânetü’l-melekiyye’de bulunmaktadır (a.g.e., a.y.). 4. ǾAķīdetü ehli’t-tevĥîd el-muħrice min žulmeti’t-taķlîd (Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 1601, vr. 113a-117a). 5. Şerĥu’ş-Şifâǿ. Kādî İyâz’ın eserinin şerhi olan kitap beş cilt olup bir nüshası Gotha Herzoglichen Bibliothek’te kayıtlıdır (EI2 [İng.], III, 867). 6. Suǿâl ve cevâb (Chester Beatty Library, nr. 3296/9).

İbn Merzûk’un kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: Cene’l-cenneteyn fî fażli’l-leyleteyn (Kadir gecesiyle Hz. Peygamber’in doğduğu gecenin faziletleri hakkındadır); el-MenzeǾu’n-nebîl fî şerĥi Muħtaśarı Ħalîl (bu iki eserden ilkinin yazma nüshası Fas’ta özel bir kütüphanede, torunu İbn Merzûk el-Hafîd’e de nisbet edilen [Sehâvî, VII, 51; Makkarî, V, 430] diğerinin bir cildi


ez-Zâviyetü’l-Hamziyye’de bulunmaktadır [Abdurrahman b. Muhammed el-Cîlâlî, II, 134]); İzâletü’l-ĥâcib Ǿan furûǾi İbni’l-Ĥâcib (İbnü’l-Hâcib’in el-Muħtaśar fi’l-furûǾ [CâmiǾu’l-ümmehât] adlı eserinin şerhidir); Şerĥu’l-aĥkâmi’ś-śuġrâ (Abdülhak el-İşbîlî’nin eserinin şerhidir); Tuĥfetü’ŧ-ŧuraf ile’l-Meliki’l-Eşref; el-ErbaǾûne’l-müsnede fi’l-ħilâfeti ve’l-ħulefâǿ; Kitâbü’l-İmâme; Dîvânü ħuŧab ve ķa-śâǿid; Îżâĥu’l-merâşid fîmâ teştemilü Ǿaleyhi’l-ħilâfeti mine’l-ĥükmi ve’l-fevâǿid; Şerĥu Śaĥîĥi’l-Buħârî.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Ferhûn, ed-Dîbâcü’l-müźheb, II, 290-296; İbn Haldûn, et-TaǾrîf bi’bn Ħaldûn (nşr. Muhammed b. Tâvît et-Tancî), Kahire 1951, s. 49-55; a.mlf., el-Ǿİber, VII, 312-314; İbn Kunfüz, el-Vefeyât (nşr. Âdil Nüveyhiz), Beyrut 1971, s. 373-374; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, III, 360-362; Sehâvî, eđ-Đavǿü’l-lâmiǾ, VII, 51; Süyûtî, Buġyetü’l-vuǾât, I, 46-47; İbnü’l-Kādî, Ceźvetü’l-iķtibâs, Rabat 1973, s. 225-227; a.mlf., Dürretü’l-ĥicâl, II, 275-276; Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, Neylü’l-ibtihâc, Trablus 1408/1989, s. 450-455; Makkarî, Nefĥu’ŧ-ŧîb, V, 390-396, 412-418, 429, 430; VI, 419-427; ayrıca bk. tür.yer.; Brockelmann, GAL, I, 309, 345, 438; Suppl., II, 335-336; İbn Sûde, Delîlü müǿerriħi’l-Maġribi’l-aķśâ, Dârülbeyzâ 1960, II, 305; Abbas b. İbrâhim, el-İǾlâm, V, 11-21; Abdurrahman b. Muhammed el-Cîlâlî, Târîħu’l-Cezâǿiri’l-Ǿâm, Beyrut 1400/1980, II, 131-134; Hifnâvî, TaǾrîfü’l-ħalef bi-ricâli’s-selef, Beyrut 1402/1982, I, 141-148; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, I, 521-523; Sâlihiyye, el-MuǾcemü’ş-şâmil, s. 74-75; Maya Shatzmiller, “Les circonstances de la composition du Musnad d’Ibn Marzūq”, Ara-bica, XXII/3, Leiden 1975, s. 292-299; M. J. Viguera, “Au sujet du Musnad d’Ibn Marzūq”, a.e., XXIII (1976), s. 266-274; “Müsnedü İbn Merzûķ”, Evrâķ, I, Madrid 1978, s. 105-106; Mahmûd Bû İyâd, “el-Müsnedü’s-śaĥîĥü’l-ĥasen fî meǿâşiri ve meĥâsini mevlânâ Ebi’l-Ĥa-sen li’bn Merzûķ et-Tilimsânî”, ǾÂlemü’l-kütüb, III/2, Riyad 1982, s. 211-215; Abdülhâdî et-Tâzî, “el-Müsnedü’s-śaĥîĥü’l-ĥasen”, el-Baĥŝü’l-Ǿilmî, sy. 33, Rabat 1982, s. 253-261; M. Hadj-Sadok, “Ibn Marzūķ”, EI² (İng.), III, 866-868; Ferâmürz Hâc Minûçihrî, “İbn Merzûķ”, DMBİ, IV, 605-606.

Saffet Köse