İBN MA‘SÛM

(ابن معصوم)

Sadrüddîn Alî Hân b. Nizâmiddîn Ahmed b. Muhammed Ma‘sûm el-Hüseynî el-Medenî (ö. 1120/1708)

Arap dili âlimi, edip ve şair.

15 Cemâziyelevvel 1052’de (11 Ağustos 1642) Medine’de, bazılarına göre ise Mekke’de (Ziriklî, IV, 258) doğdu. Aslen Şîrazlı olup Medine’ye yerleşen bir aileye mensuptur. Soyu baba tarafından kelâm, felsefe, mantık, matematik ve astronomi âlimi Mîr Gıyâseddin Mansûr ile (ö. 949/1542) filozof Sadreddîn-i Şîrâzî’ye (ö. 1050/1641) ulaşır. Riyâżü’s-sâlikîn adlı eserinin mukaddimesinde ve Sülvetü’l-ġarîb’inde (Riĥletü İbn MaǾśûm el-Medenî, s. 84-85) soyunun Hz. Hüseyin’in torunu Zeyd b. Ali Zeynelâbidîn’e ulaştığını söyler. Annesi, o devirde Hicaz’da Şâfiîler’in imamı olan Ahmed el-Menûfî’nin kızıdır.

İbn Ma‘sûm, başta babası olmak üzere Ca‘fer b. Kemâleddin el-Bahrânî ve Muhammed Ali eş-Şâmî gibi hocalardan öğrenim gördü. Babası, 1054 (1644) yılında Haydarâbâd Sultanı Abdullah Kutubşah’ın hizmetinde nâibü’s-saltana olarak göreve başlayınca İbn Ma‘sûm Medine’de ailesiyle kalarak tahsiline devam etti. On bir yıl sonra Haydarâbâd sultanının gönderdiği heyet eşliğinde ailesiyle birlikte Haydarâbâd’a gitti. Burada bulunduğu yıllarda ilmî faaliyetlerini sürdürdü. Sultan Abdullah Kutubşah’ın ölümünün ardından hükümdar olan Vezir Mirza Ebü’l-Hasan, İbn Ma‘sûm’u ve babası Nizâmeddin Ahmed’i hapse attırdı. Babasının 1086 (1675) yılında hapishanede ölmesinden sonra kendisinin de öldürüleceğini öğrenince hapisten kaçtı. Burhânpûr’a gidip Bâbürlü Hükümdarı Evrengzîb’e sığındı. Evrengzîb ona han unvanını vererek 1300 atlıdan oluşan askerî birliğine reis tayin etti, Ahmednagar’a gittiğinde kendisini Evrengâbâd muhafızı olarak görevlendirdi. İbn Ma‘sûm, burada bir süre görev yaptıktan sonra Mâhor genel valiliğine tayin edildi; ardından Burhânpûr saray divanı başkanlığına getirildi. Uzun yıllar bu görevi yürüttükten sonra hükümdarın uygulamalarına dayanamayıp (Dîvân, s. 171) istifa etti (1114/1702). Bir süre sonra kırk sekiz yıldır yaşamakta olduğu Hindistan’ı terkederek yerleşmek niyetiyle ailesiyle Mekke’ye gitti. Hac farîzasını ifa edip Medine’ye geçti. Uzun yıllar sonra döndüğü bölgede şartların değiştiğini görmesi ve uygun bir ortam bulamaması sebebiyle yolculuğuna devam etti. Sırasıyla Basra, Necef, Kerbelâ’ya uğrayıp Bağdat’a geldi. Buralarda da ömrünün son dönemini geçireceği ilmî bir çevre bulunmadığını görünce İran’a gitmeye karar verdi. Horasan, Meşhed, Kum ve İsfahan üzerinden o devirde bir ilim merkezi olan dedelerinin memleketi Şîraz’a gitti. Orada yerleşip büyük dedesi Mîr Gıyâseddin Mansûr’un yaptırdığı el-Medresetü’l-Mansûriyye’de ders vermeye başladı. Hayatının sonuna kadar bu medresede öğretim faaliyetlerini sürdüren İbn Ma‘sûm, aralarında Seyyid Emîr Muhammed Hüseyin b. Muhammed Sâlih el-Hatunâbâdî, Bâkır b. Mevlâ Muhammed Hüseyin el-Mekkî’nin de bulunduğu çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Vefatında, Çerâğ-ı Cihân (Şah Çerağ) lakabıyla tanınan Seyyid Ahmed b. Mûsâ b. Ca‘fer’in hazîresinde büyük dedesi Gıyâseddin Mansûr’un kabrinin yanına defnedildi. Bir Şiî âlimi olan İbn Ma‘sûm, biyografik eserlerinde ve özellikle Sülâfetü’l-Ǿaśr’da Şiî müellif ve âlimleri her fırsatta överken Sünnî müellifleri eleştirmekten geri durmamıştır. Bu bakımdan onun değerlendirmelerini ihtiyatla karşılamak gerekir.

İbn Ma‘sûm genç yaşta şiir yazmaya başlamış, başta methiye ve mersiye olmak üzere gazel, hamâse, tasvir, hamriyyât gibi türlerde çok sayıda kaside nazmetmiştir. Şiirlerinin çoğunu Hz. Peygamber ile (a.g.e., s. 83, 109, 112, 135, 337) babası, soyu, hocaları ve dostları hakkında kaleme aldığı methiyelerle mersiyeler teşkil eder. Bu yönleriyle kendisi gibi Hz. Hüseyin soyundan gelen şair Şerîf er-Radî’ye benzetilir. Bir bedî‘ âlimi olmasına rağmen bedîiyyesi dışındaki şiirlerinde edebî sanatlara fazla iltifat etmemiş, hicivden de uzak durmuştur.

Eserleri. 1. Riyâżü’s-sâlikîn fî şerĥi’ś-Śaĥîfeti’(l-Kâmile)s-Seccâdiyye. Necmeddin Bahâ eş-Şeref el-Alevî’nin rivayet ettiği, İmam Zeynelâbidîn’in elli dört dua ve münâcâtını ihtiva eden eser üzerine 1106’da (1694) yazdığı şerhtir (Tahran 1271, 1304, 1317; Tebriz 1334). 2. el-Kelimü’ŧ-ŧayyib ve’l-ġayŝü’ś-śayyib fi’l-edǾiyeti’l-meǿŝûre. Hz. Peygamber ve Ehl-i beyt’ten intikal eden duaları ihtiva etmektedir (Tahran 1326). 3. el-Ĥadâǿiķu’n-nediyye fî şerĥi’l-Fevâǿidi’ś-Śamediyye.


Bahâeddin Âmilî’nin, kardeşi Abdüssamed için yazdığı nahve dair eserin şerhi olup 1079’da (1668-69) telif edilmiştir (Tahran 1274, 1297, 1321; Tebriz 1305). Müellifin bu eser üzerine ayrıca iki şerhi daha bulunmaktadır. 4. Envârü’r-rebîǾ fî envâǾi’l-bedîǾ. Hz. Peygamber için 1077 (1666-67) yılında yazdığı ve içinde 155 bedîî sanatın geçtiği 149 beyitlik bedîiyye tarzındaki kasidesinin şerhidir. Eser 12.000 beyte varan şiir örneklerinin yanı sıra birçok edebî parça, tarihî hadise ve fıkhî meseleyi de ihtiva etmektedir (Haydarâbâd 1273; Tahran 1304 [nşr. Şâkir Hâdî Şükr]; Kerbelâ 1388/1968; Bağdad 1389/1969). 5. ed-Derecâtü’r-refîǾa fî ŧabaķāti’l-İmâmiyye mine’ş-ŞîǾa. Eserde sahâbe, tâbiîn ve imamlardan doğrudan hadis rivayet eden muhaddislerle âlimler, fakihler, filozoflar, Arap edebiyatı âlimleri, mutasavvıflar, hükümdarlar, emîrler, vezirler, şairler ve ilimde meşhur kadınlar on iki bölümde ele alınmıştır (Necef 1382/1962; Beyrut 1403/1983). 6. Sülâfetü’l-Ǿaśr fî meĥâsini’ş-şuǾarâǿ bi-külli Mıśr. XI. (XVII.) yüzyılda yaşayan şairlerin biyografisini ve şiirlerinden örnekleri içeren eseri müellif 1082 (1671) yılında Hindistan’da iken kaleme almıştır. Şehâbeddin el-Hafâcî’nin (ö. 1069/1659) Reyĥânetü’l-elibbâǿ ve zehretü’l-ĥayâti’d-dünyâ adlı eserine zeyil olarak hazırlanan ve beş bölümden meydana gelen eser Mekke, Medine, Suriye, Mısır, Yemen, Acem, Irak, Bahreyn ve Mağrib’de yetişen şairleri ihtiva etmektedir (Tahran 1324/1906; Kahire 1324/1906; Katar 1382). 7. Sülvetü’l-ġarîb ve üsvetü’l-erîb. İbn Ma‘sûm 1064’te (1654) başladığı, on dokuz ay süren Mekke-Haydarâbâd yolculuğu esnasında gördüğü yerleri, ilginç olayları, karşılaştığı kimseleri, onlarla yaptığı müzakere ve tartışmaları anlattığı bu eseri 1074-1075 (1663-1664) yıllarında kaleme almıştır. Eser, Şâkir Hâdî Şükr tarafından Riĥletü İbn MaǾśûm el-Medenî ev Sülvetü’l-ġarîb ve üsvetü’l-erîb adıyla yayımlanmıştır (Beyrut 1408/1988). 8. Dîvân. 5000 beyitten meydana gelmekte olup Şâkir Hâdî Şükr tarafından neşredilmiştir (Beyrut 1408/1988). Eserin son tarafında, müellifin Afîfüddin et-Tilimsânî ile Va’vâ’ ed-Dımaşkī gibi şairlerin şiirlerine yaptığı tahmîsleri, bazı Yemenli şairlerin müveşşahlarına nazîreleri ve dostluk üzerine kaleme aldığı çeşitli urcûzeleri yer alır. 9. Ĥadîķatü’l-Ǿilm (Haydarâbâd 1266/1849).

İbn Ma‘sûm’un diğer eserleri de şunlardır: Muvażżıĥu’r-reşâd fî şerĥi’l-İrşâd (Teftâzânî’nin nahve dair İrşâdü’l-hâdî adlı eserinin şerhidir); ez-Zehre (nahivle ilgilidir); Aĥvâlü’ś-śaĥâbe ve’t-tâbiǾîn ve’l-Ǿulemâǿ (yalnız sahâbeyle ilgili bölümünün bir kısmı yazılabilmiştir); eŧ-Ŧırâz fî Ǿilmi’l-luġa (Fîrûzâbâdî’nin Ķāmûs’u tarzında bir sözlük olup tamamlayamadığı en son çalışmasıdır); Mülĥaķu Sülâfeti’l-Ǿaśr (Teźyîlü’s-Sülâfe); Risâle fî aġlâŧi’l-Fîrûzâbâdî fi’l-Ķāmûs. Müellifin bunlardan başka et-Teźkire fî şerĥi mesâǿili’t-Tebśıra, et-Teźkire fi’l-fevâǿidi’n-nâdire, Risâle fi’l-müselsele bi’l-âbâǿ, Miĥakkü’l-ķarîż, Nefsetü’l-maśdûr gibi eserleri de bulunmaktadır (Dîvân, neşredenin girişi, s. 11-14; Tebrîzî, II, 92-93; Abdülhüseyin Ahmed el-Emînî, XI, 347-348).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Ma‘sûm, Riĥletü İbn MaǾśûm el-Medenî (nşr. Şâkir Hâdî Şükr), Beyrut 1408/1988, s. 84-85; ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 5-13; a.mlf., Dîvân (nşr. Şâkir Hâdî Şükr), Beyrut 1408/1988, s. 83, 109, 112, 135, 171, 337; ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 5-30; a.mlf., ed-Derecâtü’r-refîǾa fî ŧabaķāti’l-İmâmiyye mine’ş-ŞîǾa, Beyrut 1403/1983, s. 3-16; Hür el-Âmilî, Emelü’l-Ǿâmil (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Necef 1385, II, 176; Muhibbî, Nefĥatü’r-Reyĥâne, IV, 187-195; Şevkânî, el-Bedrü’ŧ-ŧâliǾ, I, 428-429; Hânsârî, Ravżâtü’l-cennât (nşr. Esedullah İsmâiliyyân), Kum 1391, IV, 394-397; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 763; a.mlf., Îżâĥu’l-meknûn, I, 144, 276, 395, 463, 487, 603; II, 20, 25; Serkîs, MuǾcem, s. 244-245; Brockelmann, GAL, II, 554-555; Suppl., II, 627-628; Abbas el-Kummî, Sefînetü’l-biĥâr, Beyrut, ts. (Dârü’l-Murtazâ), II, 245-246; Tebrîzî, Reyĥânetü’l-edeb, II, 90-94; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, VII, 28-29; Abdülhüseyin Ahmed el-Emînî, el-Ġadîr fi’l-Kitâb ve’s-Sünne, Tahran 1366, XI, 344-353; Zübeyd Ahmed, el-Âdâbü’l-ǾArabiyye, s. 195-198, 216-217; MaǾa’l-Mektebe, s. 169; C. Zeydân, Âdâb (Dayf), III, 306; AǾyânü’ş-ŞîǾa, VIII, 152-153; Ali Ebû Zeyd, el-BedîǾiyyât fi’l-edebi’l-ǾArabî, Beyrut 1403/1983, s. 123-125; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), IV, 258-259; Abdullah Mirdâd Ebü’l-Hayr, el-Muħtaśar min Kitâbi Neşri’n-nevr ve’z-zehr, Cidde 1406/1986, s. 359-360; Muhammed Habîb el-Hîle, et-Târîħ ve’l-müǿerriħûn bi-Mekke, London 1994, s. 378-382.

Mustafa Öz