İBN FÂTİK

(ابن فاتك)

Ebü’l-Vefâ Mahmûdü’d-devle el-Emîr Mübeşşir b. Fâtik el-Âmirî (V./XI. yüzyıl)

İlkçağ filozoflarına dair Muħtârü’l-ĥikem adlı eseriyle tanınan âlim ve devlet adamı.

Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Aslen Şamlı bir ailenin çocuğu olarak V. (XI.) yüzyılın başlarında Mısır’da doğdu. İbn Ebû Usaybia, Fâtımî hükümdarlarından ez-Zâhir ile (1021-1036) Müstansır-Billâh (1036-1094) dönemlerinde yaşadığını ve devlet hizmetinde yüksek mevkilerde bulunduğu için kendisine “Mahmûdüddevle” ve “Emîr” unvanlarının verildiğini yazmaktadır (ǾUyûnü’l-enbâǿ, s. 560). Ancak Âmirî nisbesinin neye dayandığı tesbit edilememiştir. İlk gençlik dönemi ve eğitimi hakkında bilgi yoksa da belli bir olgunluk seviyesine ulaşınca devrinin önde gelen düşünür ve bilginleriyle toplantılar düzenleyerek yaptıkları ilmî tartışmalardan yararlandığı ve onların bir kısmından ders aldığı bilinmektedir. Bu arada İbnü’l-Heysem’den (ö. 430/1039) matematik ve astronomi, Ebü’l-Hüseyin İbnü’l-Âmidî’den mantık ve felsefî ilimler, Ali b. Rıdvân’dan tıp okudu (a.g.e., s. 560). Hocası İbnü’l-Heysem’in vefat tarihi ve Muħtârü’l-ĥikem adlı eserini 445 (1053) yılında yazması göz önüne alındığında V. (XI.) yüzyılın ilk çeyreğinde doğduğu, Müsta‘lî-Billâh dönemine (1094-1101) yetişememesinden hareketle de 1094 yılından önceki bir tarihte vefat ettiği söylenebilir. Bu durumda ölüm tarihinin V. yüzyılın sonuna (XII. yüzyılın başları) rastladığını söyleyen İbnü’l-Kıftî’nin görüşüne katılmak mümkün değildir (Muħtârü’l-ĥikem, neşredenin girişi, s. 6-7).

İbnü’l-Kıftî, İbn Fâtik’in devlet işlerinden fırsat buldukça öğretim faaliyetlerine de vakit ayırdığını, o dönemde yaşayan birçok seçkin âlimi onun yetiştirdiğini bildirmekte (İħbârü’l-Ǿulemâǿ, s. 269), ancak bunların arasında sadece yahudi tabip Selâme b. Rahmûn’un adını vererek onun İbn Fâtik’ten mantık okuduğunu belirtmektedir (a.g.e., s. 209-210). Ayrıca bir kızının bulunduğu ve babasının ölümünden sonra İskenderiye’de hadis ilmiyle meşgul olduğu kaydedilir (a.g.e., s. 269). İbn Ebû Usaybia, İbn Fâtik’in birçok kitap istinsah ettiğini ve kendisinin de onları gördüğünü, onun seferden döndükçe vaktinin çoğunu zengin kütüphanesinde geçirdiğini anlattıktan sonra vefatını müteakip hanımının kütüphaneye girerek kendisine yeterince zaman ayırmayan kocasından intikam almak için kitaplarını orada bulunan havuza attığını, bu yüzden kitapların bir kısmının ziyan olduğunu, kurtarılanların ise yapraklarında lekeler kaldığını söyler (ǾUyûnü’l-enbâǿ, s. 560).

İbn Fâtik’in Muħtârü’l-ĥikem dışında herhangi bir eseri günümüze gelmediği için onun düşünceleri hususunda fikir yürütmek mümkün değildir. Her ne kadar İbn Teymiyye, Fârâbî gibi İbn Fâtik’in de filozofları peygamberlerden üstün tuttuğunu söylüyorsa da bu konuda kaynak vermemektedir (Derǿü teǾârużi’l-Ǿaķl ve’n-naķl, I, 10).

Eserleri. 1. Muħtârü’l-ĥikem ve meĥâsinü’l-kelim. Eskiçağ filozof, hekim, şair ve devlet adamlarından yirmisinin hayat hikâyesiyle hikmetli sözlerine dairdir; ayrıca eserin sonunda haklarında yeterli bilgi bulunmayan düşünürlere ait olan veya kim tarafından söylendiği tesbit edilemeyen bazı özlü sözler de yer almaktadır. Muħtârü’l-ĥikem’in kaynakları bilinmemektedir. İbn Fâtik’in Grekçe ve Latince kitaplara ulaşması ihtimalinin zayıflığı göz önünde tutulursa onun, Helenistik dönemin sonlarına doğru bu gibi parçalar içeren hikemî eserlerin günümüze ulaşmamış Arapça tercümelerinden faydalandığı düşünülebilir. Abdurrahman Bedevî, Kallistenes’e ait İskender’in Hayatı adlı kitabın onun kaynaklarından sayılabileceğini, ancak Doğu ve Batı dillerine çevrilen eserin biri apokrif kabul edilen iki ayrı versiyonunun bulunduğunu ve bunlardan sadece apokrif olanın benzerlik gösterdiğini belirtir (Muħtârü’l-ĥikem, neşredenin girişi, s. 14-16). Öte yandan Diogenes Leartius’un Arapça’ya çevrilip çevrilmediği bilinmeyen meşhur filozofların hayatları, öğretileri ve sözleriyle ilgili eserinde, Huneyn b. İshak’ın Nevâdirü’l-felâsife’sinde yer alan bilgilerin de bir şekilde Muħtârü’l-ĥikem’e yansıdığı düşünülmektedir. Muħtârü’l-ĥikem hikemiyat türünün başarılı örneklerinden biri olup sonraki müellifler için önemli bir kaynak teşkil etmiştir. İbn Ebû Usaybia ve Muhammed b. Mahmûd eş-Şehrezûrî Eskiçağ âlim, filozof ve hekimleri hakkında verdikleri bilgilerde en çok bu eseri kaynak göstermişlerdir; özellikle Şehrezûrî’nin Ravżatü’l-efrâĥ ve nüzhetü’l-ervâĥ adlı eseri Muħtârü’l-ĥikem’in farklı bir versiyonu gibidir. Eser Batı’da da ilgi görmüş ve İspanyolca, Latince, Fransızca, İngilizce, kısmen de Provence’ye tercüme edilmiştir. İlk defa Kastilya-Leon Kralı X. Alphonso zamanında (1254-1284) Los bocados de ovo adıyla İspanyolca’ya yapılan çevirinin iki ayrı versiyonu bulunmaktadır. Bunların ilki, XV. yüzyılın sonlarıyla XVI. yüzyılın başlarında otuz yıl içinde beş defa basılmıştır (Sevilla 1495; Salamanca 1499; Toledo 1510; Valencia 1522; Valladolid 1527). Fakat mütercim, eserin baş tarafına kendi hayal ürünü olan uzunca bir giriş koyarak burada Kelîle ve Dimne’nin önsözünü andıran bir


hikâyeye yer vermiş, ayrıca metne sadakat göstermediği gibi birtakım yeni bilgiler de eklemiştir. Mütercim ikinci versiyonda metne daha sadık kalmış, ancak tercümesine yine aslında bulunmayan bazı bölümler ilâve etmiştir (Muħtârü’l-ĥikem, neşredenin girişi, s. 22-23). Bu çeviri Herman Knust (Tübingen 1879), XIV. yüzyılda yaşayan Salernolu hekim Joannes Procide’nin Latince çevirisi de Salvatore de Renzi (Napoli 1854) tarafından yayımlanmıştır. Eseri Guillaume de Thignonville (ö. 1414) Latince tercümesinden Fransızca’ya aktarmış ve XV. yüzyılın sonlarından itibaren birçok defa basıldığı bilinen (Paris 1486, 1529, 1531, 1532, 1533; Bruges ts., Paris’te tarihsiz baskıları da yapılmıştır) bu Fransızca çeviriden de 1450’de Stephen Scrope, 1473’te Antoine Wydville tarafından İngilizce’ye tercüme edilmiştir. William Caxton’ın 1477 yılında Oxford’da yayımladığı The Dictes and Sayings of the Philosophorum başlığını taşıyan bu çeviri, üzerinde baskı tarihi bulunan ilk İngilizce kitap olma özelliğine de sahiptir (a.g.e., neşredenin girişi, s. 22-67; tercümeler için ayrıca bk. Rosenthal, XIII-XV [1961], s. 149-155). Abdurrahman Bedevî, Muħtârü’l-ĥikem’i kaynakları ve tercümeleri hakkında yaptığı araştırmayla birlikte yayımlamıştır (Madrid 1958). Mahmut Kaya da “Muhtârü’l-hikem ve mehâsinü’l-kelim’de Aristoteles’e İsnat Edilen Hikmetli Sözler ve Bunların Kaynakları” adlı makalesinde bu sözlerin filozofla olan ilişkisini araştırmış ve bunları Türkçe’ye çevirmiştir (Felsefe Arkivi, sy. 26 [İstanbul 1987], s. 247-296). 2. Sîretü’l-Müstanśır. Safedî, bu eserin Müstansır-Billâh döneminde kaleme alınmış üç ciltlik bir tarih kitabı olduğunu yazıyorsa da sonraki tarihçiler böyle bir kaynaktan söz etmemişlerdir. İbn Fâtik, Muħtârü’l-ĥikem’in iki yerinde Büyük İskender’in hayatını “büyük tarih kitabında” eksiksiz biçimde anlattığını söyler (s. 239, 241); ancak bu kitabın Sîretü’l-Müstanśır olup olmadığı konusunda herhangi bir ipucu yoktur. 3. el-Vaśâyâ ve’l-emŝâl ve’l-mûcez min muĥkemi’l-aķvâl. Günümüze gelmeyen eserin (İbn Ebû Usaybia, s. 561) adı Muħtârü’l-ĥikem’i andırmakta ve onun başka bir versiyonu olabileceğini düşündürmektedir. İbn Ebû Useybia, İbn Fâtik’in el-Bidâye fi’l-manŧıķ ve Kitâb fi’ŧ-Ŧıb adlarında iki eserinin daha bulunduğunu belirtmektedir (a.g.e., a.y.).

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Fâtik, Muħtârü’l-ĥikem ve meĥâsinü’l-kelim (nşr. Abdurrahman Bedevî), Madrid 1958, s. 239, 241; ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 1-67; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ (Cündî), VI, 241; İbnü’l-Kıftî, İħbârü’l-Ǿulemâǿ (Lippert), s. 209-210, 269; İbn Ebû Usaybia, ǾUyûnü’l-enbâǿ, s. 560-561; İbn Teymiyye, Derǿü teǾârużi’l-Ǿaķl ve’n-naķl (nşr. M. Reşâd Sâlim), Riyad 1395, I, 10; Brockelmann, GAL, I, 459; Suppl., I, 829; H. Corbin, Histoire de la philosophie islamique, Paris 1964, s. 246-247; G. C. Anawati, “Muħtāru’l-ĥikem ve meĥāsinü’l-kelim”, MIDEO, VI (1959-61), s. 254-259; F. Rosenthal, “al-Mubaѕћѕћir Ibn Fātik Prolegomena to an Abortive Edition”, Oriens, XIII-XV, Leiden 1961, s. 132-158; a.mlf., “al-Mubaѕћѕћir b. Fātik”, EI² (İng.), VII, 282-283.

H. Bekir Karlığa