İBN CÂBİR

(ابن جابر)

Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Alî b. Câbir el-Hevvârî el-Endelüsî el-Mâlikî (ö. 780/1378)

Hz. Peygamber’in methine dair el-Hulletü’s-siyerâǿ adlı manzumesiyle tanınan Endülüslü şair.

698’de (1299) Meriye’de (Almeria) doğdu. Burada Ebü’l-Hasan Ali b. Muhammed b. Ebü’l-Ayş’tan (Yaîş) Kur’ân-ı Kerîm ve nahiv, Ebû Abdullah Muhammed ez-Zevâvî’den hadis, Ebû Abdullah Muhammed b. Saîd er-Rundî’den Mâlikî fıkhı okudu. 738’de (1338) hacca gitmek üzere Endülüs’ten ayrıldı. Yolda hayatının sonuna kadar dost ve arkadaş olarak yaşayacağı âlim, şair ve edip Ebû Ca‘fer er-Ruaynî ile tanıştı. Gittikleri her şehirde aynı hocalardan ders alan İbn Câbir ile Ruaynî, “a‘mâ ve basîr” adıyla anılan bir ikili oluşturdular. Ruaynî, şairin şiirlerini kendisinden dinleyerek rivayet ettiği gibi el-Ĥulletü’s-siyerâǿ adlı ünlü bedîiyyesini de şerhetti. İbn Câbir, Mısır’da bir süre kalarak Ebû Hayyân el-Endelüsî’den dil ve edebiyat dersleri aldı. Hac dönüşü (741/1340) Dımaşk’a gitti. Burada Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî, İbn Kâmyâr ve Muhammed b. İbrâhim el-Cezerî’den hadis (İbn Hacer, III, 340), Ba‘lebek’te Fâtıma bint Mûsâ b. Muhammed el-Yûnînî’den kıraate dair eş-Şâŧıbiyye adlı eseri okudu. Hocası Mizzî’nin vefatından sonra 743 (1342) yılında Halep’e geçti ve orada ders vermeye başladı. Gerek öğretim hayatındaki başarısı, gerekse güçlü şiirleri çağdaşı bazı âlim ve ediplerin ilgisini çekti. İbn Fazlullah el-Ömerî, İbn Câbir’le görüşmek istediği halde bir türlü kısmet olmadığını söyler (Mesâlik, XI, 504; Süyûtî, I, 34). Safedî ise Halep’te görüşüp şiirlerini dinlediği İbn Câbir’in güçlü bir şair olduğunu, daha sonra kendisiyle mektuplaştığını bildirir (el-Vâfî, II, 157-158).

İbn Câbir, daha sonra Halep’ten ayrılarak Sümeysât (Samsat) yakınındaki el-Bîre’ye (Birecik) yerleşti ve ömrünün sonuna kadar burada kaldı. Artukoğulları sultanlarıyla ilişki kurdu, onlara kasideler yazdı, kendilerinden büyük maddî destek gördü. 780’de (1378) el-Bîre’de vefat etti. Ġāyetü’n-nihâye fî ŧabaķāti’l-ķurrâǿ adlı eserin müellifi İbnü’l-Cezerî ile Sıbt İbnü’l-Acemî lakabı ile tanınan Burhâneddin el-Halebî gibi ilim adamları onun öğrencileri arasında yer alır.

Eserleri. Şiiri ilmî konuların anlatımında bir vasıta olarak da kullanan ve bu tarzda birçok didaktik manzumesi bulunan İbn Câbir’in hemen tamamı manzum olan eserlerinin başlıcaları şunlardır: 1. el-Ĥulletü’s-siyerâǿ fî medĥi ħayri’l-verâǿ. Hz. Peygamber için yazılmış, edebî sanatlarla örülü eser “bedîiyye” türü kasidelerin ilklerinden olup BedîǾiyyetü’l-Ǿumyân ve el-BedîǾiyye fî medĥi ħayri’l-beriyye adlarıyla da anılır. 177 beyitten ibaret olan kasidede şair elli bir bedîî sanat kullanmıştır. Şair tarafından şerhedilen kaside Abdullah Muhlis (Kahire 1348) ve Ali Ebû Zeyd (Beyrut 1405/1985) tarafından neşredilmiştir. Arkadaşı Ebû Ca‘fer er-Ruaynî’nin Ŧırâžü’l-ĥulle ve şifâǿü’l-ġulle adıyla kaleme aldığı şerhi Recâ es-Seyyid el-Cevherî yayımlamıştır (İskenderiye 1410/1990). Bu şerhi Muhammed b. İbrâhim el-Biştekî el-Münteķā adıyla ihtisar etmiştir. 2. Ķaśîde fî es-mâǿi süveri’l-Ķurǿân. Kādî İyâz’ın sûrelerin isimlerinden tevriye yoluyla söz ettiği uzun bir hutbesinden esinlenilerek nazmedilmiş olan kasidede asıl konu Hz. Peygamber ve aşere-i mübeşşerenin methidir. Makkarî altmış beş beyitlik kasidenin tamamını nakletmiştir (Nefĥu’ŧ-ŧîb, VII, 324-336). Birçok şairin nazîreler yazdığı bu kaside N. Ali - M. Sîret tarafından Kasîde-i Bedîiyye adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (Nûreddin Ali - Mustafa Sîret, I, 10-24; II-III, 16-32). 3. Ķaśîde fî medĥi’n-nebî. Ahmed b. Abdülmün‘im ed-Demenhûrî’nin (ö. 1192/1778) Sebîlü’r-reşâd ilâ nefǾi’l-Ǿibâd adlı eserinin (Kahire 1305) sonunda yayımlanmıştır. 4. Ĥilyetü’l-faśîĥ fî nažmi(‘l-Faśîĥ) mâ câǿe fi’l-Faśîĥ. Sa‘leb’in lugata dair el-Faśîĥ adlı eserinin manzum hali olan eser 747 (1346) yılında el-Bîre’de tamamlanmış olup 1680 beyit ihtiva eder. 5. el-Minĥa fi’ħtiśâri’l-Mülĥa. Harîrî’nin gramere dair Mülĥatü’l-iǾrâb adlı manzum eserinin yine manzum olarak ihtisarı olup Minĥatü’l-iǾrâb ve sinĥatü’l-âdâb adıyla da anılır (Paris Bibliothèque Nationale Ktp., nr. 329/5). İbn Câbir daha sonra bu manzumesini şerhetmiştir (Brockelmann, GAL, II, 15). 6. Vesîletü’l-âbıķ fî esmâǿi’ś-śaĥâbe ve’t-tâbiǾîn Ǿalâ mâ źekerehû Ebû NuǾaym. Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin


Ĥilyetü’l-evliyâǿ ve ŧabaķātü’l-aśfiyâǿ adlı eserinde zikredilen sahâbe ve tâbiîn isimlerinin manzum hale getirilmiş şeklidir. Bu sebeple eser Nažmü ricâli Ĥilyeti’l-evliyâǿ adıyla da anılır. 7. Nefâǿisü’l-mülaĥ ve Ǿarâǿisü’l-midaĥ (Dîvânü’l-Hevvârî). Hz. Peygamber ve Ehl-i beyt’ine dair kasidelerden oluşur. 8. ǾUmdetü’l-mütelaffıž fî nažmi Kifâyeti’l-müteĥaffıž. İbrâhim b. İsmâil İbnü’l-Ecdâbî’nin Kifâyetü’l-müteĥaffıž ve nihâyetü’l-mütelaffıž adlı lugatının manzum halidir. İbn Câbir’den başka iki âlim daha (Ebû Abdullah Şehâbeddin Muhammed b. Ahmed el-Huveyyî [ö. 693/1294] ve Ebü’l-Fidâ İmâdüddin İsmâil b. Muhammed el-Ba‘lî [ö. 764/1363]) bu eseri nazma çevirdikleri için bazan İbn Câbir’le karıştırılmaktadır (M. Sıddîk Hasan Han, s. 482-483; Ahmed eş-Şerkāvî İkbal, s. 154, 159). 9. Ķaśîde mîmiyye fi’ž-žâǿ ve’đ-đâd. Ebû Ca‘fer er-Ruaynî tarafından şerhedilmiştir. 10. Ġāyetü’l-merâm fî teŝlîŝi’l-kelâm. Bir harfinin harekesinin değişmesiyle üç türlü okunan ve buna göre farklı anlamlara gelen kelimelere dair 272 beyitlik bir kasidedir. 11. Tuĥfetü’l-aķrân fîmâ ķuriǿe bi’t-teŝlîŝ min ĥurûfi’l-Ķurǿân. el-Bîre’de 745’te (1344) nazmedilen kıraate dair bir kasidedir. 12. er-Ravžü’l-memŧûr fî nažmi’l-maķśûr (el-Maķśûr ve’l-memdûd). 296 beyitlik bu kaside muhtemelen Ķaśîde fî medĥi’n-nebî ile aynı eserdir. 13. Ŝelâŝü ķaśâǿid. Hz. Peygamber’in methine dair olan bu üç kaside olup şiir hakkında teknik açıklamalar da ihtiva eder.

Bunların dışında şu eserler de İbn Câbir’e aittir: Kitâbü’l-Ġayn fî medĥi seyyidi’l-kevneyn, Ķaśîde fî medĥi’l-Medîne (on sekiz beyitlik bir kasidedir), Risâle fi’s-sîre ve mevlidi’n-nebî, el-Maķśadü’ś-śâliĥ fî medĥi’l-Meliki’ś-Śâliĥ, Manžûme fi’n-naĥv, el-Kelâm Ǿalâ uśûli’l-Ǿilm bi’l-menâm, Śarîĥatü’l-ĥaķ (divanından alınmış bir şiirdir), Şerĥu Elfiyyeti İbn Mâlik (756’da [1355] Mekke’de yazılmıştır), Şerĥu Elfiyyeti İbn MuǾŧî (eserlerinin yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 445; II, 14-15; Suppl., I, 182, 541, 617; II, 6).

el-MiǾyâr fî naķdi’l-eşǾâr adlı eser, Abdullah Muhammed Süleyman Hindâvî neşrinde (Kahire 1408/1987) Ebû Abdullah Cemâleddin Muhammed b. Ahmed el-Endelüsî’ye ait olarak gösterilmiştir. Muhammed Zağlûl Sellâm ile M. Rıdvân ed-Dâye’nin anılan eseri İbn Câbir’e nisbetleri isim benzerliğinden kaynaklanmış bir iltibas olmalıdır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Câbir, el-Ĥulletü’s-siyerâǿ fî medĥi ħayri’l-verâǿ (nşr. Ali Ebû Zeyd), Beyrut 1405/1985, neşredenin girişi, s. 9-22; İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlik, XI, 504; Safedî, el-Vâfî, II, 157-158; a.mlf., Nektü’l-himyân (nşr. Ahmed Zekî Bek), Kahire 1329/1911, s. 244-246; İbnü’l-Hatîb, el-İĥâŧa, II, 330-331; Ebû Ca‘fer el-Ruaynî, Ŧırâžü’l-ĥulle ve şifâǿü’l-ġulle (nşr. Recâ es-Seyyid el-Cevherî), İskenderiye 1410/1990, neşredenin girişi, s. 45-48; İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-nihâye, II, 60; İbn Hicce, Ħizânetü’l-edeb, Kahire 1304, s. 12; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, III, 339-340; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, XI, 192; Süyûtî, Buġyetü’l-vuǾât, I, 34-35; Taşköprizâde, Miftâĥu’s-saǾâde, I, 195; Makkarî, Nefĥu’ŧ-ŧîb, II, 664-675, 680-690; VII, 306-336; Keşfü’ž-žunûn, I, 152, 155, 234, 688; II, 1171, 1273-1274; İbnü’l-İmâd, Şeźerât (Arnaût), VIII, 462; Nureddin Ali - Mustafa Sîret, Cevâhirü’z-zevâhir, İstanbul 1310, I, 10-24; II-III, 16-32; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 170; Serkîs, MuǾcem, I, 60-61; Brockelmann, GAL, I, 445; II, 14-15; Suppl., I, 182, 541, 617; II, 6; C. Zeydân, Âdâb (Dayf), III, 134; Ömer Ferruh, Târîħu’l-edeb, VI, 530-537; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), V, 328; M. Sıddîk Hasan Han, el-Bülġa fî uśûli’l-luġa (nşr. Nezîr M. Mektebî), Beyrut 1408/1988, s. 482-483; Ahmed eş-Şerkāvî İkbâl, MuǾcemü’l-meǾâcim, Beyrut 1993, s. 154-155, 159; Zehrâ-yı Hüsrevî, “İbn Câbir”, DMBİ, III, 197-199.

Hulûsi Kılıç