İBN ÂSIM, Ebû Yahyâ

(أبو يحيى ابن عاصم)

Ebû Yahyâ Muhammed b. Muhammed b. Muhammed el-Endelüsî el-Gırnâtî (ö. 857/1453’ten sonra)

Mâlikî fakihi, şair ve edip.

Büyük dedelerinden Âsım’a nisbetle İbn Âsım diye tanınmıştır. Babası Ebû Bekir İbn Âsım’ın hapse atıldığı sırada (814/1411) genç yaşta olmasından hareketle


(Cennetü’r-rıżâǿ, II, 203-204) VIII. (XIV.) yüzyılın sonlarında doğduğu söylenebilir. Babası ve amcası (veya babasının amcasının oğlu) Ebû Yahyâ İbn Âsım’dan başka Ebü’l-Hasan İbn Sem‘a, Ebû Abdullah el-Mintûrî, Ebü’l-Kāsım İbnü’s-Serrâc, Ebû Abdullah el-Beyyânî, Ebû Ca‘fer İbn Ebü’l-Kāsım es-Sebtî gibi âlimlerden ders aldı. Yetiştirdiği talebeler arasında Ebû Abdullah İbnü’l-Ezrak el-Gırnâtî, Muhammed b. Yûsuf el-Mevvâk, Ebû Abdullah İbnü’l-Haddâd el-Vâdîâşî gibi âlimler bulunmaktadır.

Nasrîler Sultanı Gālib-Billâh IX. Muhammed’in teveccühüne mazhar olan İbn Âsım babasının ölümünün ardından divan kâtipliğine getirildi (829/1426). Daha sonra sır kâtipliği yaptı, 838 (1434-35) yılında kādılkudâtlığa tayin edildi. Gırnata’daki iç karışıklıklar sebebiyle birkaç defa tahttan uzaklaştırılan Gālib-Billâh’ın diğer yakın adamlarıyla birlikte İbn Âsım da çeşitli sıkıntılara uğradı. Nitekim 849’da (1445) kız kardeşinin oğlu Ebü’l-Haccâc Yûsuf b. Ahmed ile yaptığı mücadelede mağlûp olarak tahtını tekrar kaybeden Gālib-Billâh ile birlikte Mâleka’ya kaçmak zorunda kaldı. Ancak kısa bir süre sonra aralarında bir anlaşma sağlamak üzere yeni sultana elçi sıfatı ile gönderildi. Adını bir yerde Ebü’l-Haccâc (Cennetü’r-rıżâǿ, I, 180), başka bir yerde Müstain-Billâh (a.g.e., II, 65) olarak verdiği bu sultanla Mağrib hükümdarı arasında da elçilik yapan İbn Âsım, iki yıl sonra tekrar tahta geçen Gālib-Billâh’ın hizmetinde önemli görevlerde bulundu. 852’de (1448) İspanyollar’a karşı kazanılan zafer münasebetiyle kaleme aldığı, içinde bulunulan olumsuz şartları ve bunların sebeplerini açıklayarak cihad ve birliğin önemini vurguladığı beyannâme de bu mevkiini göstermektedir (a.g.e., II, 289-311). Safer 857 (Şubat 1453) tarihli bir menşurla (Makkarî, Ezhârü’r-riyâż, I, 172-179) kādılkudâtlık görevi yanında öğretim ve imam-hatiplikle ilgili işlerin yönetimi de kendisine verilen İbn Âsım’ın, aynı yılın sonunda tahtı ele geçiren Nasrî Hükümdarı Ebû Nasr Sa‘d el-Müstain-Billâh’ın emriyle sultan Gālib-Billâh ve diğer yakınlarıyla birlikte öldürüldüğü tahmin edilmektedir.

Kaynaklarda İbn Âsım’ın çeşitli unvanlar yanında vezirlik rütbesi de elde ettiği belirtilmektedir. Tayin edildiği görevler içinde vezirlik açıkça anılmasa da bazı devletlerde sır kâtipliğinin vezirlikle aynı anlamda kullanıldığı ve hayatı boyunca Gālib-Billâh’ın en yakın adamı ve geniş yetkilere sahip bir yönetici olduğu göz önüne alınırsa bu bilgi doğru kabul edilebilir. İbn Âsım, kadılık görevinde Lisânüddin İbnü’l-Hatîb’in halefi olması, ilmî çalışmalarında onun izinden gitmesi, genelde Endülüs ve özellikle de Gırnata tarihinin kaleme alınmasına selefi gibi önemli katkılarda bulunması sebebiyle İbnü’l-Hatîb es-Sânî lakabıyla anılmıştır.

Bir fıkıh âlimi ve dirayetli bir yönetici olan İbn Âsım aynı zamanda babası gibi edip ve şairdi. Makkarî’nin naklettiği bir kasidesinde lafzî ve mânevî sanatlardan örnekler sergilemektedir. Bu kasidede kırmızı ve yeşil mürekkeple tefrik ettiği kelimeler ayrı ayrı yanyana getirildiğinde iki müstakil kaside ortaya çıkmaktadır. Bu ikisinde de bazı kelimeler yine farklı renklerle ayrılmış olup bunlar ardarda sıralandığında birer müveşşah* çıkmaktadır (bunlar ve şiirlerinden diğer bazı örnekler için bk. Cennetü’r-rıżâǿ, I, 143-155; Makkarî, Ezhârü’r-riyâż, I, 147-157, 179-185; III, 323).

Eserleri. 1. Şerĥu Tuĥfeti’l-ĥükkâm (yazma nüshaları için bk. GAL, II, 341; Suppl., II, 375; Muhammed Âbid el-Fâsî, I, 451-455). Babasının fıkha dair eserinin şerhi olup nazarî bilgilerden başka Gırnata ulemâsının o günkü içtimaî ve iktisadî hayatı yansıtan fetvalarına da yer vermesi bakımından önem taşımaktadır (bazı örnekler ve eserin bu açıdan bir değerlendirmesi için bk. Muhammed Benşerîfe, s. 227-236). Daha sonraki âlimler de İbn Âsım’ın ve ondan naklen diğer âlimlerin fetvalarına eserlerinde yer vermişlerdir (meselâ bk. Venşerîsî, III, 25, 28, 138, 220, 224; V, 200). 2. Cennetü’r-rıżâǿ fi’t-teslîm limâ ķadderallāhu ve ķażâǿ. Endülüs’ün İslâm hâkimiyetinden çıkmaya başladığı bir dönemde müslümanların mâruz kaldığı musibetlerin sebeplerini, bu güçlükleri aşmanın yollarını ve ilâhî takdire rızâ göstermenin önemini konu alan eser, Gırnata’da hüküm süren Nasrîler’in siyasî tarihi için ilk elden bir kaynak olduğu gibi o günkü içtimaî, iktisadî ve kültürel hayatı yansıtması bakımından da büyük öneme sahiptir (bir değerlendirme için bk. Sa‘d Abdullah el-Bişrî, XVII/6 [1417/1996], s. 485-498). Eser Salâh Cerrâr tarafından neşredilmiştir (I-III, Amman 1410/1989). 3. er-Ravżü’l-erîż fî terâcimi źevi’s-süyûf ve’l-aķlâm ve’l-ķarîż. Nasrîler döneminin yönetici, ulemâ, şair ve ediplerinin biyografisine dair olup Lisânüddin İbnü’l-Hatîb’in el-İĥâŧa fî aħbâri Ġırnâŧa adlı eserinin zeyli mahiyetindedir. Makkarî’nin Nefĥu’ŧ-ŧîb ve Ezhârü’r-riyâż’ında nakilde bulunduğu eserden bir varak Escurial Library’de kayıtlı bir mecmuada (nr. 1879/5) mevcuttur.

BİBLİYOGRAFYA:

Ebû Yahyâ İbn Âsım, Cennetü’r-rıżâǿ fi’t-teslîm limâ ķaddera’llāhu ve ķażâǿ (nşr. Salâh Cerrâr), Amman 1410/1989, I, 143-155, 180; II, 65, 203-204, 289-311, ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 35-85; Venşerîsî, el-MiǾyârü’l-muǾrib, Fas 1315, III, 25, 28, 138, 220, 224; V, 200; Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, Neylü’l-ibtihâc, Trablus 1398/1989, II, 537; Makkarî, Nefĥu’ŧ-ŧîb, IV, 507-510; VI, 146-162; a.mlf., Ezhârü’r-riyâż (nşr. Mustafa es-Sekkā v.dğr.), Kahire 1358/1939, I, 50-60, 116, 145-186; III, 310-312, 320-322, 323; Mahlûf, Şeceretü’n-nûr, I, 248-249; Brockelmann, GAL, II, 341; Suppl., II, 375; Îżâĥu’l-meknûn, I, 369; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 199-200; Ziriklî, el-AǾlâm, VII, 277; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, XI, 293; a.mlf., MuǾcemü muśannifi’l-kütübi’l-ǾArabiyye, Beyrut 1406/1986, s. 580; Abdülazîz Binabdullah, MaǾlemetü’l-fıķhi’l-Mâlikî, Beyrut 1983, s. 86; Muhammed Âbid el-Fâsî, Fihrisü maħŧûŧâti Ħizâneti’l-Ķaraviyyîn, Dârülbeyzâ 1403/1983, I, 451-455; Muhammed Benşerîfe, “Nevâzilü Ġırnâtiyye li’bn ǾÂśımi’l-İbn”, et-Türâŝü’l-ĥađariyyü’l-müşterek beyne İsbânyâ ve’l-Maġrib, Rabat 1993, s. 215-236; Mustafa el-Gadîrî, “Cennetü’r-rıżâǿ fi’t-teslîm li-mâ ķaddera’llāhu ve ķażâǿ”, ǾÂlemü’l-kütüb, XV/1, Riyad 1414/1994, s. 74-77; Sa‘d Abdullah el-Bişrî, “Kitâbü Cenneti’r-rıżâǿ fi’t-teslîm li-mâ ķaddera’llāhu ve ķażâǿ”, a.e., XVII/6 (1417/1996), s. 483-501; Kāmûsü’l-a‘lâm, I, 768; Ķāmûsü’l-İslâmî, V, 23; Abbas Hüccet Celâlî, “İbn ǾÂśım, Ebû Yahyâ”, DMBİ, IV, 172-173.

Cengiz Kallek