İBN ADÎ

(ابن عديّ)

Ebû Ahmed Abdullāh b. Adî b. Abdillâh el-Cürcânî (ö. 365/976)

el-Kâmil adlı eseriyle tanınan hadis hâfızı ve münekkit.

277 yılı Zilkadesinde (Şubat 891) Cürcân’da doğdu. Kendi bölgesinde İbnü’l-Kattân, hadis âlimleri arasında İbn Adî diye tanındı. Arapça’yı iyi bilmediğine dair rivayetlerden onun Arap asıllı olmayıp Türk soyundan geldiği tahmin edilmektedir. İlim geleneğine sahip bir ailede yetişti. Babası, Ebû Zür‘a er-Râzî’nin talebeleri arasında yer aldığı gibi anne tarafından dedesi Halîl b. Ahmed el-Hemedânî ve kardeşi Ebû Abdullah Muhammed b. Adî meşhur birer âlimdi. İbn Adî’nin oğulları Adî, Mansûr ve Ebû Zür‘a da başkalarından hadis okumuşlardı. On üç yaşında kendi memleketinde başladığı hadis öğrenimini tamamladıktan sonra ilim tahsili için ilk seyahatini 297 (910) yılında Mısır’a yapan İbn Adî, 305’te (917) İskenderiye’den Semerkant’a kadar pek çok yeri, özellikle Suriye, Irak, Horasan, Cibâl, Mekke ve Medine’yi dolaştı. Bu amaçla gittiği şehirler arasında Adana, Antakya, Harran ve Nusaybin de bulunmaktadır. Tâceddin es-Sübkî ondan tahsil için diyar diyar dolaşan seçkin bir âlim diye söz eder. Seyahat ettiği yerlerde Mâlik, Evzâî, Süfyân es-Sevrî, Şu‘be b. Haccâc, İsmâil b. Ebû Hâlid ve daha birçok kişinin hadislerini topladı. Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî, Nesâî, Hasan b. Süfyân en-Nesevî, Abdân el-Ahvâzî, Ca‘fer b. Muhammed el-Firyâbî, İbn Huzeyme, Zekeriyyâ b. Yahyâ es-Sâcî ve Ebü’l-Kāsım el-Begavî İbn Sa‘îd el-Hâşimî Muhammed b. Osman b. Ebû Şeybe, Ebû Arûbe Hüseyin b. Muhammed el-Cezerî gibi birçok ünlü kişi onun hocaları arasında yer alır. Yine hocalarından İbn Ukde başta olmak üzere Hâkim en-Nîsâbûrî, Ebû Sa‘d el-Mâlînî, Hamza es-Sehmî, Ebû Abdullah eş-Şîrâzî, Ebû Hâmid el-İsferâyînî Ebü’l-Hüseyin Ahmed b. Muhammed el-Horasânî, kendisinden faydalanmış meşhur isimlerden bazılarıdır. İbn Adî’nin, el-Kâmil’de bazı kimselerin bid‘at ehli fırkalara mensubiyeti


sebebiyle zayıf sayıldıklarını söylemesinden (Züheyr Osman Ali Nûr, I, 87-90) Ehl-i sünnet’e bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Amelde ise Şâfiî mezhebindendir.

Güçlü bir hâfızaya sahip olan İbn Adî rivayetlerdeki gizli kusurlar (illetler) ve hadis ricâli konularında otorite idi. Birçok hadisi tek başına rivayet etmiş (bk. FERD), oğulları Adî, Ebû Zür‘a ve Mansûr da bu hadisleri ondan nakletmişlerdir. Cerh ve ta‘dîl sahasındaki maharetiyle dikkat çekmiş, bu konuda 224 civarında farklı terim kullanmıştır (a.g.e., II, 158). Çok defa cumhurla aynı cerh ve ta‘dîl lafızlarına yer vermekle birlikte ilk defa kendisinin kullandığı bazı terimler yanında aynı terimleri farklı anlamda kullandığı da olmuştur. Hemen bütün cerh ve ta‘dîl âlimleri onun hadis râvileri hakkındaki görüşlerini delil kabul etmiş, Zehebî kendisini Ahmed b. Hanbel, Buhârî ve Dârekutnî gibi mutedil ve insaflı hadis münekkitleri arasında saymıştır. Talebesi Hamza es-Sehmî ile Ebû Ya‘lâ el-Halîlî, İbn Adî’nin son derece sağlam ve güçlü bir hâfızaya sahip olduğunu söylemiş, hadis hâfızı Ahmed b. Ebû Müslim el-Fârisî de onun gibi hâfızası güçlü birini görmediğini belirtmiştir.

İbn Nâsırüddin, İbn Adî’yi büyük bir hâfız, güvenilir bir imam olarak kabul etmişse de Ebü’l-Velîd el-Bâcî onu, “Hadisinde bir sakınca yok” diye nitelendirerek ikinci derecede güvenilir bir âlim saymış, bu arada kendisini tenkit edenler de olmuştur. Ancak bu tenkitler daha çok onun râvi kusurlarını tesbitteki aşırılığına yöneliktir. Sadece zayıf râvileri ele aldığı el-Kâmil’de bazı sahâbîlere ve tanınmış mezhep imamlarına da yer vermesi ona yöneltilen tenkitlerin asıl sebebini oluşturmaktadır (Leknevî, s. 340-341, 351). İbn Adî’ye yöneltilen diğer tenkitler arasında, yine bu eserinde bir râvinin biyografisini kaydederken o râvi vasıtasıyla nakledilen zayıf bir hadisi zikretmesi ve bu zayıflığın başka bir râviden kaynaklansa bile biyografisini yazdığı kimseden kaynaklandığı intibaını vermesi zikredilebilir. Ayrıca mezhep taassubuyla hareket edip meselâ güvenilir birçok Hanefî âlimini itham ederken zayıflığı sabit olan bazı Şâfiî âlimlerini temize çıkarmaya gayret göstermiştir (Zeylaî, Naśbü’r-râye, M. Zâhid Kevserî’nin girişi, s. 57).

İbn Adî 365 Cemâziyelâhirinde (Şubat 976) Cürcân’da vefat etti ve Kürz b. Vebre Mescidi yakınına gömüldü. Abdülkerîm es-Sem‘ânî (ö. 562/1167) onun kabrini ziyaret ettiğini söylemektedir.

Eserleri. 1. el-Kâmil fî đuǾafâǿi’r-ricâl (el-Kâmil fi’l-cerĥ ve’t-taǾdîl, el-Kâmil fî maǾrifeti’đ-đuǾafâǿ ve’l-metrûkîn mine’r-ruvât, el-Kâmil fî maǾrifeti đuǾafâǿi’l-muĥaddiŝîn). 2200’den fazla zayıf râvinin biyografisini ihtiva etmektedir. Bazı kaynaklarda (Ziriklî, IV, 103) ona ait eserler arasında sayılan Ǿİlelü’l-ĥadîŝ’in de el-Kâmil olduğu belirtilmiştir (Züheyr Osman Ali Nûr, I, 105). İbn Adî eserin başında, yalancılık ve hadis uydurma aleyhindeki hadis ve haberleri geniş bir şekilde naklettikten sonra haklarında az da olsa tenkit ifadeleri bulunan hemen bütün râvileri adlarına göre yarı alfabetik biçimde sıralamış, her râvi hakkında hadis imamlarının görüşlerini ve kendilerinin cerhedilme sebebini zikrederek o râvi vasıtasıyla nakledilen hadislerden bazı örnekler vermiştir. Sadece sahih hadisleri toplayan müelliflerin râvileri bile olsa herhangi bir şekilde tenkit edilen muhaddisleri eserine aldığı için kitabında sika râviler de yer almıştır. İbn Adî’nin cerh ve ta‘dîlle ilgili olarak görüşlerine sıkça başvurduğu âlimler arasında İbn Maîn, Buhârî, Ahmed b. Hanbel, Nesâî, İbrâhim b. Ya‘kūb el-Cûzekānî, Yahyâ b. Saîd el-Kattân ve Amr b. Ali el-Fellâs; zaman zaman başvurduğu kimseler arasında ise Şu‘be b. Haccâc, İbn Uyeyne, İbnü’l-Medînî, İbnü’l-Mübârek, Ebû Arûbe, Abdurrahman b. Mehdî gibi meşhur münekkitler; Şâfiî, Vekî‘ b. Cerrâh, Osman b. Saîd ed-Dârimî ve Ebû Dâvûd es-Sicistânî gibi muhaddisler bulunmaktadır. İbn Adî’den önce de zayıf râvileri ele alan eserler yazılmakla beraber bunlar el-Kâmil kadar geniş muhtevalı olmadıkları için Tâceddin es-Sübkî, el-Kâmil gibi bir eserin daha önce yazılmadığını söylerken adına uygun mükemmellikte bir kitap olduğunu da belirtmiştir. İbn Adî’den sonraki cerh ve ta‘dîl imamları bu eserden nakillerde bulunmuşlardır. Hamza es-Sehmî, Dârekutnî’den zayıf muhaddislere dair bir kitap yazmasını istediği zaman Dârekutnî bu konuda İbn Adî’nin el-Kâmil’inin yeterli olduğunu, ondan daha mükemmelinin yazılamayacağını söylemiştir. Âlimlerin övgüsüne mazhar olan el-Kâmil’in ismine uygun bir şekilde mükemmel olduğu ifade edilmekle birlikte Sehâvî gibi bazı kimseler, zayıf râvileri ele alan bir eserin el-Kâmil şeklinde adlandırılmasının doğru olmadığını ileri sürmüşlerdir. İbn Adî el-Kâmil’e Hz. Peygamber’e yalan isnadı, ilk üç neslin hadis rivayetine verdiği önem, kitâbetü’l-hadîs, kendi dönemine kadar yaşayan cerh ve ta‘dîl imamları, hadisi red veya kabul edilecek râvilerin nitelikleri gibi pek çok konuya temas eden ayrıntılı bir mukaddime yazmıştır. Subhî Bedrî es-Sâmerrâî tarafından önce eserin mukaddimesi yayımlanmış (Bağdat 1397/1977), daha sonra tamamı bir komisyon tarafından yedi cilt halinde neşredilmiştir (Beyrut 1404/1984, 1405/1985). Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi (III. Ahmed, nr. 2943), Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye (Hadis, nr. 364) ve Millet Kütüphanesi’nde (Feyzullah Efendi, nr. 1505) bulunan nüshalar esas alınarak yapılan bu neşirde yazmalarda yer alan dokuz râvi zikredilmediği gibi çok sayıda okuma hatası da yapılmıştır (Züheyr Osman Ali Nûr, II, 207-223). Ayrıca eserde geçen 8231 hadisin ilk harflerine göre yarı alfabetik, râvi adlarının da tam alfabetik fihristi yapılarak ek cilt şeklinde yayımlanmıştır. İhtiva ettiği çok sayıdaki hadis sebebiyle eser mevzûat kitapları ve meşhur sözlere dair kitaplar için de önemli bir kaynak teşkil etmiştir. el-Kâmil’in Şebîb b. Selîm’e kadar olan kısmı, Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye’de tahkik edilmek üzere on öğrenciye yüksek lisans tezi olarak verilmiş, 1406-1408 (1986-1988) yılları arasında Hüseyin b. Ali el-Esved’e kadar olan ilk altı kısım tamamlanmıştır. Zayıf râvileri incelediği Mîzânü’l-iǾtidâl adlı eserinde el-Kâmil’i esas alan ve bir kısım güvenilir râvileri basit bir cerh yüzünden zayıf gösterdiği için İbn Adî’yi yer yer tenkit eden Zehebî, el-Kâmil’de bulunup da hâfızalarının zayıf olduğu ileri sürülen bazı sahâbî ve mezhep imamlarına eserinde yer vermemiştir. İbnü’l-Kayserânî, el-Kâmil’de yer alan zayıf ve uydurma hadisleri eđ-Đeħîra fi’l-eĥâdîŝi’l-mevżuǾa (Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 290) adlı eserinde toplayıp alfabetik sıraya koyduğu gibi (el-Kâmil, neşredenin girişi, s. t) bu esere Tekmiletü’l-Kâmil adıyla bir de zeyil yazmıştır. Eserde mevcut zayıf ve uydurma hadisleri çağdaş müelliflerden Yûsuf el-Bikāî de derleyerek alfabetik bir eser hazırlamıştır. İbnü’r-Rûmiyye el-Kâmil’i hem ihtisar etmiş hem de esere el-Ĥâfil fî tekmileti’l-Kâmil adıyla büyük bir zeyil yazmıştır. Ziyâeddin el-Makdisî el-Cemmâîlî de râvilere ait bazı hadisleri terkederek el-Münteħab min kitâbi’l-Kâmil


adını verdiği bir çalışmada eseri özetlemiştir. Bu eserin bazı kısımları Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de (nr. 364) bulunmaktadır. el-Kâmil’i Ahmed b. Aybek ed-Dimyâtî ǾUmdetü’l-fâżıl fi’ħtiśâri’l-Kâmil adıyla ihtisar etmiş olup müellif hattı nüshası Berlin Königlichen Bibliothek’te (nr. 9944) mevcuttur. Makrîzî tarafından yapılan muhtasar ise Eymen b. Ârif ed-Dımaşkī tarafından Millet Kütüphanesi’ndeki (Murad Molla, nr. 575) müellif hattıyla yazılmış yegâne nüshasına dayanılarak yayımlanmıştır (Kahire 1415/1994). Ebû Gudde, M. Zâhid Kevserî’nin el-Kâmil’i tenkit için İbdâǿü vücûhi’t-teǾaddî fî Kâmili İbn ǾAdî adıyla bir eser yazdığını belirtmektedir (Leknevî, s. 341). Züheyr Osman Ali Nûr, İbn Adî ve bu eseri üzerine Mekke Ümmülkurâ Üniversitesi’nde bir doktora tezi hazırlamış ve bu çalışma neşredilmiştir (İbn ǾAdî ve menhecühû fî kitâbi’l-Kâmil fî đuǾafâǿi’r-ricâl adlı iki cilt hacminde, I-II, Riyad 1418/1997). 2. Esâmî men revâ Ǿanhüm Muĥammed b. İsmâǾîl el-Buħârî min meşâyiħihî elleźîne źekerahüm fî CâmiǾihi’ś-śaĥîĥ. Bazı kaynaklarda Esmâǿü (Tesmiyetü) şüyûħi’l-Buħârî diye zikredilmektedir. Müellifin, Buhârî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’te kendilerinden rivayette bulunduğu 296 hocasının adlarını alfabetik olarak sıralayıp bazıları hakkında kısaca bilgi verdiği, bazılarının ise adını zikretmekle yetindiği bu küçük hacimli eseri Âmir Hasan Sabrî tarafından yayımlanmıştır (Beyrut 1414/1994). Âmir Hasan, eserin Buhârî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’teki hocalarından otuz beşini kapsamadığını tesbit etmiştir (bk. s. 22-26). 3. Müsnedü Ebî Ĥanîfe. Ebü’l-Müeyyed Muhammed b. Mahmûd el-Hârizmî, Ebû Hanîfe’ye ait on beş müsnedden altıncısını İbn Adî’nin derlediğini söylemektedir (CâmiǾu’l-mesânîd, I, 5, 72-73). 4. Esmâǿü’ś-śaĥâbe. Bir nüshası günümüze ulaşan eser İbn Hacer tarafından el-İśâbe’nin muhtelif yerlerinde nakledilmiştir (Sezgin, I, 399).

İbn Adî’nin ayrıca el-İntiśâr Ǿalâ muħtaśari’l-Müzenî fî furûǾi’l-fıķhi’ş-ŞâfiǾî (Îżâĥu’l-meknûn, II, 274), kendilerinden faydalandığı çok sayıdaki âlim hakkında bilgi verdiği MuǾcem (fî esmâǿi şüyûħihî), CemǾu eĥâdîŝi’l-EvzâǾî ve Süfyâni’ŝ-Ŝevrî ve ŞuǾbe ve İsmâǾîl b. Ebî Ħâlid ve cemâǾat mine’l-muķıllîn ve Müsnedü hadîsi Mâlik b. Enes adlı eserleri bulunduğu belirtilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Adî, el-Kâmil (nşr. Yahyâ Muhtâr Gazzâvî), Beyrut 1409/1988, neşredenin girişi, s. y-k; Sehmî, Târîħu Cürcân (nşr. M. Abdülmuîd Han), Beyrut 1407/1987, s. 225-227; Sem‘ânî, el-Ensâb, III, 221-222; İbn Asâkir, Târîħu Dımaşķ, IX, 771-772; İbn Hayr, Fehrese, s. 208-209, 221; İbnü’l-Cevzî, el-Muntažam (Atâ), XIV, 244-245; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, I, 356; Muhammed b. Mahmûd el-Hârizmî, CâmiǾu’l-mesânîd, Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-Arabiyye), I, 5, 72-73; İbnü’l-Esîr, el-Lübâb, II, 270; Zehebî, el-Ǿİber, Beyrut, ts., II, 121; a.mlf., Mîzânü’l-iǾtidâl, I, 2; II, 629; a.mlf., AǾlâmü’n-nübelâǿ, XVI, 154-156; a.mlf., Teźkiretü’l-ĥuffâž, III, 940-942; Yâfiî, Mirǿâtü’l-cinân, II, 381; Sübkî, Ŧabaķāt, II, 233; İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 283; Irâkī, Fetĥu’l-muġīŝ, s. 463; Makrîzî, Muħtaśarü’l-Kâmil fi’đ-đuǾafâǿ ve Ǿileli’l-ĥadîŝ (nşr. Eymen b. Ârif ed-Dımaşkī), Kahire 1415/1994, s. 5-35; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, I, 6; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, IV, 111; Makkarî, Nefĥu’ŧ-ŧîb, II, 597; Keşfü’ž-žunûn, I, 624; II, 1382, 1681; İbnü’l-İmâd, Şeźerât, III, 51; Leknevî, er-RefǾ ve’t-tekmîl, s. 339-351; Ahlwardt, Verzeichnis, IX, 395; Kettânî, er-Risâletü’l-müsteŧrafe, Kahire 1332, s. 108-109; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 447; Îżâĥu’l-meknûn, II, 274; Brockelmann, GAL Suppl., I, 280; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, VI, 82; Sezgin, GAS (Ar.), I, 399-400; Zeylaî, Naśbü’r-râye, [baskı yeri yok] 1393/1973, M. Zâhid Kevserî’nin girişi, s. 57; Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn, II, 424-427; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), IV, 103; Sükeyne eş-Şihâbî, Muħtaśaru Târîħi Dımaşķ, Dımaşk 1989, XIII, 131-132; Cezzâr, Medâħilü’l-müǿellifîn, II, 984-985.

Selman Başaran