HÜSREV PAŞA KÜLLİYESİ

Eski Van’da XVI. yüzyılda yapılmış cami, medrese ve türbeden oluşan külliye.

I. Dünya Savaşı’ndan beri terkedilmiş olan eski Van’da bulunan ve halk arasında Kurşunlu Cami olarak anılan Hüsrev Paşa Camii, III. Murad döneminde orada bir süre beylerbeyilik yapan Hüsrev Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Kimliği tam olarak tesbit edilemeyen bâninin, Sicill-i Osmânî’de 995’te (1587) İran seferinde şehid olduğu belirtilen Köse Hüsrev Paşa olması muhtemeldir. Caminin Yûsuf imzalı Farsça-Arapça kitâbesi 975 (1567-68) yılını verir. Caminin yanında bulunan türbede de 995 (1587) tarihi tesbit edilmektedir. Aynı bölgede Bitlis-Tatvan yolu üzerinde sıralanan kervansaraylardan ikisinin yanlarındaki cami, hamam ve zâviye ile


birlikte aynı Hüsrev Paşa’nın evkafından olduğu tahmin edilmektedir. Bu külliyelerin çevrelerinde 1572’de yerleşme yapıldığına göre kervansaraylar da bu tarihten az önce Van’daki caminin inşası sırasında bina edilmiş olmalıdır. Van İl Yıllığı-1967’de caminin yapımı için 1669 ve türbe için 1685 yıllarının verilmesi yanlıştır. Evliya Çelebi 1655’te bu camiyi gördüğüne göre böyle bir tarihlemenin doğru olamayacağı açıktır. Abdüsselâm Uluçam, külliye hakkındaki kısa makalesinde (bk. bibl.) külliyenin vakfiyesinden alıntılar yapmakta ve buradaki bir çifte hamamın da Hüsrev Paşa Külliyesi’ne ait olduğunu ileri sürmekteyse de Taner Tarhan’ın makalesinde (bk. bibl.) bu yapı Rüstem Paşa Hamamı olarak geçer.

Cami. Hüsrev Paşa Camii ile medresesi, Mimar Sinan’ın yaptığı eserlerin adlarını veren listelerden yalnız Tuhfetü’l-mi‘mârîn’de geçmektedir. Bu durum oldukça şaşırtıcı olup henüz bir çözüme kavuşturulamamıştır. Bu cami ile medrese Mimar Sinan’ın eseri olsa bile onun buraya kadar gelip bu iki binayı yapmış olması düşünülemez. Bu ancak, Manisa’daki Murâdiye Camii örneğinde görüldüğü gibi Sinan’ın Van’a gönderdiği bir kalfasına inşaatları yaptırmak suretiyle gerçekleşmiş olabilir.

Evliya Çelebi 1065 (1655) yılında uğradığı Van’daki yapıları anlatırken Hüsrev Paşa Camii’nin kurucusunun Süleyman Han vezirlerinden Koca Hüsrev Paşa olduğunu bildirir ki yanlıştır. Hüsrev Paşa’nın türbesi İstanbul’da, Van’daki caminin bânisininki ise hayratının yanındadır. Bitlis Bedesteni, kâgir çarşı ile Rohova sahasındaki Büyük Han’ın da bu Hüsrev Paşa’nın evkafından olduğunu söyleyen Evliya Çelebi, altın kaplamalı alemlerinin insanın gözlerini kamaştırdığını ve içeride muhteşem avizeler olduğunu bildirir. Nakışlı renkli camlı pencereleri, itina ile işlenmiş mihrabı, minberi ve müezzin mahfili vardır. İstanbul minarelerini andıran yüksek bir minaresi, avlusu etrafında medrese hücreleri bulunmaktadır. Bu cami paşa sarayına komşu olduğundan paşalar cuma namazını burada kılarlar. Evliya Çelebi medreseler bahsinde de buradakinin sadece adını verir. Ayrıca Van’da Hüsrev Paşa’nın bir çarşısı, bir de çeşmesi mevcuttur.

1915’ten 1918’e kadar süren işgal sırasında yakılıp yıkılan Van’da tarihî şehir bütünüyle harap bir duruma düştüğünden yeni yerleşim evvelce bahçelerin bulunduğu 5 km. kadar geride yapılmıştır. Bu durumda eski şehir kendi haline kaldığı için buradaki bütün tarihî eserler harap olup yıkılmaya terkedilmiştir. Fakat 1975’ten itibaren bu önemli eser Orhan Cezmi Tuncer tarafından bir dereceye kadar tamir edilerek kubbenin kurşun örtüsü ve yıkık olan son cemaat yeri yapılamasa bile şimdilik kurtarılmıştır.

Cami, bu bölgede çok kullanılan koyu ve açık iki ayrı renkte muntazam taşlardan inşa edilmiştir. Kare şeklindeki mekânı ve kasnağı takviye payandalı büyük bir kubbe örter. Kasnakta açılmış pencereler içeriye ışık verir. Cephelerde ise yalnız alt sırada sivri kemerli pencereler vardır. Genellikle klasik camilerde rastlanan üst dizi pencereler burada yoktur. Buna karşılık bir yenilik olmak üzere her cephede duvarların üst kesimlerinde ortadaki az yukarıda, ikisi biraz daha aşağıda olmak üzere üçlü grup halinde üç küçük pencere bulunur. Mihrap köşeli küçük bir çıkıntı halinde dışarı taşar.

Giriş cephesinde cümle kapısının taş süslemesiyle kitâbeyi çerçeveleyen bezeme ve zencerek motifi de Osmanlı sanatına yabancı unsurlardır. Evvelce içinde duvarları süsleyen çinilerden hiçbir parça kalmamıştı, sadece sıva üzerinde izleri görülüyordu. Bir ara alt kat pencerelerini kapamak için içlerine doldurulan moloz arasında bulunan çini parçalarında, bazıları altıgen biçimli bir kısmı son tamir sırasında temizlenerek Van Müzesi’nde koruma altına alınmıştır. Caminin yapıldığı yıllarda Osmanlı-Türk çini sanatının en parlak dönemi olmasına rağmen teknik ve renk bakımından oldukça zayıf olan çinilerin önemli bir merkez olan İznik’ten getirilmeyip Güneydoğu Anadolu’daki bir yerde (belki Diyarbekir) yapıldığı tahmin edilmektedir. Evliya Çelebi’nin güzellik ve ihtişamını anlattığı mihrap, minber, mahfil, avize ve renkli camlı alçı pencerelerden ise hiçbir iz kalmamıştır. Osmanlı sanatında görülmeyen tipte üç dilimli kavsarası olan mihrap, Uluçam’ın belirttiğine göre 1992’de define arayıcıları tarafından dinamitlenerek tahrip edilmiştir. Kalın gövdeli minare de eşit genişlikte şeritler halinde çift renkli taşlardan yapılmıştır.

Medrese. Hüsrev Paşa Camii’nin avlusu etrafında olması gereken medreseden bugün önemli bir iz yoktur. Ancak caminin tamiri sırasında Orhan Cezmi Tuncer tarafından yapılan kazıda bu yapının izleri ve kalıntıları bulunmuştur. Anlaşıldığına göre XVI. yüzyıl Osmanlı mimarisinde oldukça yaygın cami avlusunu çeviren medrese odalarından oluşan plan düzenlemesine sahiptir. Vakfiyesinde on iki hücre


ile bir dershaneden ibaret olduğu belirtilen yapıda Uluçam köşedekilerle birlikte toplam hücre sayısının on beş olduğunu bildirmektedir.

Türbe. Caminin doğu tarafında bulunan ve kapının yanında kartuş içindeki kitâbeden Mardinli Şa‘bân b. Abdullah tarafından yapıldığı anlaşılan Hüsrev Paşa’nın türbesi sekizgen planlı kesme taştan bir binadır. Türbe kapısının diğer tarafında mimar kitâbesinin simetriğinde ise şu kitâbe yer alır: “el-Mü’minü hayyün fi’d-dâreyn” (Mümin iki dünyada da diridir). Üstü sivri külâhlı olan yapının içinde ise kubbe vardır. Türbe kapısı üstünde Türkçe kitâbesi yer almıştır. Her cephesinde dilimli boşaltma kemeri içinde bir penceresi bulunan bu küçük mimari eser genel görüntüsüyle yapıldığı yılların klasik Osmanlı-Türk mimari üslûbuna uymayan bir karaktere sahiptir.

Van’daki Hüsrev Paşa Camii şimdiye kadar sanat tarihi bakımından yeterli derecede incelenmediği gibi iyi bir rölövesi de henüz yayımlanmamıştır. Nisbetleri ve dış hatları Osmanlı ve Mimar Sinan’ın üslûbuna oldukça aykırı düşen eserin en doğudaki âbidevî yapılardan biri olarak üzerinde durulması gerekmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Sâî, Tezkiretü’l-ebniye, s. 27; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, IV, 181-182; Sicill-i Osmânî, II, 273; Danişmend, Kronoloji, III, 14, 21, 36, 53, 104; Bekir Kütükoğlu, Osmanlı-İran Siyasî Münasebetleri: 1578-1590, İstanbul 1962, bk. İndeks; H. E. B. Lynch, Armenia, Travels and Studies, Beirut 1967, II, 105; Van İl Yıllığı: 1967, Ankara 1968, s. 149; Cengiz Alper, Çeşitli Yönleriyle Van, Ankara 1974, s. 39; Aptullah Kuran, Mimar Sinan, İstanbul 1986, s. 283; Cavit Türkoğlu, Tarihte Van, Van, ts. (eserde sayfalar numaralandırılmamış); Ali Sâim Ülgen, Mimar Sinan Eserleri, Ankara, ts., I, lv. 85-87; Taner Tarhan, “Van Kalesi ve Eski Van Şehrinin Millî Park Projesine Dair Önçalışmalar, I-Anıt Yapılar”, Araştırma Sonuçları Toplantısı III, Ankara 1985, s. 317-320; Abdüsselâm Uluçam, “Hüsrev Paşa Külliyesi”, Dünyada Van, sy. 5, Van 1994, s. 11-13; Rahmi Hüseyin Ünal, “Türk Döneminde Van”, Van, Ankara 1995, s. 111, 114, 117, 118, 131, 149; Selçuk Güzeloğlu, Tanrı Haldi’nin Başkenti: Van ve Çevresine Tarihî ve Arkeolojik Bir Bakış, İstanbul 1996, s. 35-36; G. Raby, “Diyarbakır: A Rival to Iznik-A Six-teenth Century Tile Industry in Eastern Anatolia”, Istanbuler Mitteilungen, sy. 27-28, Istanbul 1977-78, s. 435, lv. 150-151.

Semavi Eyice