HÜŞEYM b. BEŞÎR

(هشيم بن بشير)

Ebû Muâviye (Ebû Hâzim) Hüşeym b. Beşîr b. Kāsım es-Sülemî el-Vâsıtî (ö. 183/799)

Bağdatlı muhaddis.

104 (722) yılında Vâsıt’ta doğdu. Aslen Buharalı veya Belhli olduğu, dedesi Kāsım b. Dînâr’ın ticaret amacıyla Vâsıt’a gelerek burada yerleştiği ve Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî için yapılan sarayın inşasında çalıştığı kaydedilir. Babası Beşîr’in de Hüşeym doğmadan önce Haccâc’ın aşçılarından olduğu bilinmektedir. Hüşeym, fakir olmaları sebebiyle babası ilim tahsiline izin vermediği için ondan habersiz olarak Ebû Şeybe el-Kādî’nin derslerine devam etti ve onunla fıkhî münazaralarda bulunacak seviyeye ulaştı. Rahatsızlığı dolayısıyla derse gitmediği bir gün hocasının ziyarete gelmesinden etkilenen babası Hüşeym’e izin verdi; o da Mekke, Basra ve Kûfe gibi şehirlere ilmî seyahatler yaptı. İbn Şihâb ez-Zührî, Amr b. Dînâr, Eyyûb es-Sahtiyânî, Yûnus b. Ubeyd, İbn Muhaysın, Humeyd et-Tavîl, A‘meş, Abdullah b. Avn gibi devrin ileri gelen âlimlerinden hadis tahsil etti. Vâsıt’ta bulunduğu dönemde Ehl-i beyt’ten İbrâhim b. Abdullah’la, 145 (762) yılında Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer el-Mansûr’a karşı başlatılan ayaklanmaya Bâhamrâ mevkiinde katıldı ve bu savaşta oğlu Muâviye ile kardeşi Haccâc b. Beşîr öldürüldü. Savaşlarda cesaretiyle ün kazanan Hüşeym (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, s. 359, 363, 377), muhtemelen Mansûr’un Vâsıt’ı ele geçirmesinden sonra Bağdat’a göç ederek ölünceye kadar burada ikamet etti (Hatîb, XIV, 85). Ahmed b. Hanbel’in ilk hadis derslerini kendisinden aldığı ve dört beş yıl süreyle bu derslere devam ettiği bilinen Hüşeym’den Süfyân es-Sevrî, Şu‘be b. Haccâc, Mâlik b. Enes, İbnü’l-Mübârek, Yahyâ b. Saîd el-Kattân, Abdurrahman b. Mehdî, Ali b. Medînî, Osman b. Ebû Şeybe, Yahyâ b. Maîn ve Esed b. Furât gibi tanınmış âlimler hadis rivayet ettiler. Hüşeym 25 Şâban 183’te (1 Ekim 799) Bağdat’ta vefat etmiş ve Hayzürân Kabristanı’na defnedilmiştir.

Hüşeym’in hâfızasının çok güçlü olduğu ve yaklaşık 20.000 hadis ezberlediği belirtilmiş, İbnü’l-Mübârek de insanların hâfızasının zamanla zayıfladığını, fakat Hüşeym’in hâfızasında herhangi bir gerileme olmadığını kaydetmiştir (Buhârî, et-Târîħu’l-kebîr, VIII, 242). İshak el-Ezrak, onun bir ilim meclisine girerken yanında yazı malzemesi bulundurduğuna şahit olmadığını söylemiş (Zehebî, Mîzânü’l-iǾtidâl, IV, 307), Abdurrahman b. Mehdî de hıfz konusunda onunla yarışacak kimse bulunmadığını belirtmiştir. Ancak Ahmed b. Hanbel gibi bazı âlimlerin onun hadisleri yazdığını söylemeleri, bizzat kendisinin hadis öğrenirken sadece hâfızasını kullandığını belirten ifadesiyle çelişmektedir. Hüşeym’in Zührî’den 100 veya 300 civarında hadisi bir sahîfeye kaydettiği, fakat sahîfenin kaybolduğu, bu sebeple Zührî’den dört veya dokuz hadisi hıfzedip naklettiği şeklindeki rivayet de ondan 100 civarında hadis işittiğini, fakat bunları yazmadığını belirten kendi beyanına ters düşmektedir.

Hakkında “sika, sebt, hâfız, kesîrü’l-hadîs, mütkın” gibi ta‘dîl lafızları kullanılmakla beraber Zehebî Hüşeym’in Zührî’den naklettiği hadislerde gevşek (leyyin) olduğunu söylemektedir (a.g.e., IV, 306). Onun güvenilir bir râvi olduğunu belirten hadis münekkitleri de hadiste çok tedlîs ve irsâl yapmak gibi bir kusuru bulunduğunu kabul ederler. İbnü’l-Mübârek’in Hüşeym’e neden tedlîs yaptığını sorduğunda Süfyân ile A‘meş’in de aynı şeyi yaptıklarını söylediği (İbn Hacer, XI, 62), hatta bu işten zevk aldığını belirttiği nakledilir (Bâcî, III, 1185). Süfyân es-Sevrî ise tedlîs yaptığı için hadisçilerin ondan hadis yazmadıklarını ileri sürer (İbn Adî, VII, 2595). Hüşeym’in maktû haberleri iyi ezberlediği ve hadisi mâna ile rivayet ettiği de kaydedilir. Şu‘be, onun İbn Ömer ve İbn Abbas’tan rivayet ettiği hadislerin, İbn Sa‘d da “ahberenâ” lafzını kullandığı rivayetlerin güvenilir olduğunu belirtmekte, bizzat Hüşeym de “haddesenâ” ve “ahberenâ” diye hadis rivayet ettiğinde o rivayetin muhakkak kabul edilmesi gerektiğini ifade etmektedir (Ahmed b. Hanbel, I, 315). İbn Adî, Hüşeym’in sika bir râviden hadis rivayet ettiğinde rivayetinin kabul edilebileceğini, ancak bazı nakillerinde münker râvilerin bulunabileceğini, Şu‘be b. Haccâc, Süfyân es-Sevrî, Mâlik b. Enes ve Abdurrahman b. Mehdî gibi âlimlerin ondan rivayette bulunmaları halinde rivayetinin makbul olacağını söylemektedir. Ebû Hâtim, Hüşeym’in doğruluğundan ve güvenilirliğinden şüphe etmemek gerektiğini belirtirken Vekî‘, Hüşeym’in sultana yakın bir kimse olduğunu ileri sürerek ondan hadis rivayet etmediğini söyler (Ebû Ubeyd el-Âcurrî, III, 132-133, 135). Buhârî, Hüşeym’in bazı rivayetlerini eś-Śaĥîĥ’in birkaç yerinde kaydetmiş, ancak Firebrî, Buhârî’nin bu rivayetleri sadece haber olarak yazdığını söylemiştir.

Muhtelif kaynaklarda Hüşeym’in hadisleri ilk defa tasnif edip bablara göre tertip edenler arasında ismi geçmekte ve et-Tefsîr adlı eserinden söz edilmektedir. Taberî’nin CâmiǾu’l-beyân ve Târîħu’r-rusül ve’l-mülûk’ünde nakillerde bulunduğu bu eser bazı kaynaklarda el-Ķırâǿât adıyla geçmektedir. Bunun dışındaki eserleri Kitâbü’s-Sünen fi’l-fıķh ve Kitâbü’l-Meġāzî’dir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VII, 313; Ali b. Medînî, el-Ǿİlel (Kal‘acî), s. 34-35; Buhârî, et-Târîħu’l-kebîr, VIII, 242; a.mlf., et-Târîħu’ś-śaġīr, II, 230-232; Ahmed b. Hanbel, el-Ǿİlel (Koçyiğit), I, 60, 61, 98, 100, 101, 103, 105, 117, 122, 145, 177, 220, 299, 313-333, 353, 366, 372, 378, 379, 381; Ebû Ubeyd el-Âcurrî, Süǿâlâtü Ebî ǾUbeyd el-Âcurrî Ebâ Dâvûd es-Sicistânî fi’l-cerĥ ve’t-taǾdîl (nşr. M. Ali Kāsım el-Ömerî), Medine 1399/1979, III, 132-133, 135; Fesevî, el-MaǾrife ve’t-târîħ, I, 174; Bahşel, Târîħu Vâsıŧ (nşr. C. Avvâd), Beyrut 1406/1986, s. 137-139; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, IX, 114-116; İbn Hibbân, Meşâhîr, s. 177; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, Meķātilü’ŧ-ŧâlibiyyîn (nşr. Seyyid Ahmed Sakr), Beyrut, ts. (Dârü’l-Ma‘rife), s. 359-377; İbn Adî, el-Kâmil, VII, 2595-2598; İbn Şâhin, Târîħu esmâǿi’ŝ-ŝiķāt (nşr. Abdülmu‘tî Emin Kal‘acî), Beyrut 1406/1986, s. 345-346; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 415-416; Kelâbâzî, Ricâlü Śaĥîĥi’l-Buħârî, II, 782-783; İbn Mencûye, Ricâlü Śaĥîĥi Müslim, II, 326-327; Ebû Ya‘lâ el-Halîlî, el-İrşâd fî maǾrifeti Ǿulemâǿi’l-ĥadîŝ (nşr. M. Saîd b. Ömer İdrîs), Riyad 1409/1989, I, 196; Hatîb, Târîħu Baġdâd, XIV, 85-94; Bâcî, et-TaǾdîl ve’t-tecrîĥ li-men ħarrece lehü’l-Buħârî fi’l-CâmiǾi’ś-śaĥîĥ (nşr. Ebû Lübâbe Hüseyin), Riyad 1406/1986, III, 1183-1186; İbnü’s-Salâh, ǾUlûmü’l-ĥadîŝ (nşr. Nûreddin Itr), Dımaşk 1986, s. 75; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, XXX, 272-288; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, VIII, 287-294; a.mlf., Teźkiretü’l-ĥuffâž, I, 248-249; a.mlf., el-Ǿİber, I, 221; a.mlf., Mîzânü’l-iǾtidâl, IV, 306-308; İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, XI, 59-64; Süyûtî, Târîħu’l-ħulefâǿ, s. 261, 287; a.mlf., el-Vesâǿil fî müsâmereti’l-evâǿil, Beyrut 1406/1986, s. 100; Dâvûdî, Ŧabaķātü’l-müfessirîn, II, 352-353; Sezgin, GAS, I, 38; Ziriklî, el-AǾlâm, IX, 89; Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn, II, 85-88; Mustafa eş-Şek‘a, el-İmâm Aĥmed b. Ĥanbel, Kahire 1404/1984, s. 47-52.

Mustafa Ertürk