HİLLÎ, İbnü’l-Mutahhar

(ابن المطهّر الحلّي)

Cemâlüddîn el-Hasen (el-Hüseyn) b. Yûsuf b. Alî İbnü’l-Mutahhar el-Hillî (ö. 726/1325)

Şiî âlimi.

27 veya 29 Ramazan 648 (23 veya 25 Aralık 1250) tarihinde Hille’de doğdu. Öğrenimine babası Sedîdüddin Yûsuf’un yanında başladı. İcâzetnâmelerinden anlaşıldığına göre Küleynî, İbn Bâbeveyh ve Ebû Ca‘fer et-Tûsî’ye ait Kütüb-i ErbaǾa’yı, İmam Mâlik’in el-Muvaŧŧaǿını, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’ini, Buhârî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’ini ve Ebû Dâvûd’un es-Sünen’ini ondan okudu. Fıkıh usulünü dayısı Muhakkık el-Hillî’den, aklî ilimleri de Nasîrüddîn-i Tûsî’den öğrendi. Fıkıh öğrenimine, Müfîdüddin Muhammed b. Cehm ve Necîbüddin Yahyâ b. Yahyâ el-Hüzelî’nin yanında devam etti. Ayrıca Şemseddin Muhammed b. Muhammed el-Kîşî’den felsefe ve tasavvuf, Burhâneddin en-Nesefî’den cedel dersleri aldı. Ancak hocaları içinde en çok Tûsî’nin etkisinde kaldı ve onun bazı eserlerine şerhler yazdı (hocaları ve okuduğu eserlerle ilgili geniş bilgi için bk. Hillî, er-Ricâl, s. 282; a.mlf., el-İcâzetü’l-kebîre, CIV, 62-70, 135-137).

Hillî, olgunluk döneminin büyük bir kısmını Bağdat’ta ve Sultan Olcaytu ile tanışmasının ardından İlhanlılar’ın merkezi Sultâniye’de geçirdi. Rivayete göre hanımlarından birini üç talâkla boşayan, fakat daha sonra pişman olan sultan, meselenin çözümü için Sünnî âlimlerden istediği cevabı alamayınca bu tür bir boşamanın vâki olmadığına dair fetva verdiğini duyduğu Hillî’yi İran’a davet etti. Kaynaklarda, Hillî’nin 705 (1305) yılında Sultâniye şehrine geldiği ve iki âdil şahit huzurunda gerçekleşmediği için söz konusu talâkın bâtıl olduğuna dair fetva verdiği zikredilir. Şiî kaynaklarına göre, Olcaytu’nun sarayında Sünnî âlimlerle yaptığı münazaralarda galip gelen Hillî Hıristiyanlık’tan ayrılıp İslâmiyet’i kabul eden sultanı etkiledi ve onun İsnâaşeriyye’ye meyletmesini sağladı. O dönemde basılan paraların üzerine on iki imamın adlarının ve özellikle “Aliyyün veliyyullah” ibaresinin konması ve cuma hutbelerinde imamların isimlerinin anılması muhtemelen onun telkinleriyle olmuştur. Böylece İmâmiyye Şîası, Büveyhîler’den sonra ikinci defa siyasî otoriteden büyük ölçüde destek gördü. Ancak bu dönem uzun sürmedi ve İlhanlılar daha sonra tekrar Sünnîliği benimsediler.

Sultan Olcaytu’nun ölümünden sonra Hillî 716 (1316) yılında Sultâniye’den ayrılarak Hille’ye gitti ve hayatının son yıllarını orada geçirdi. Bu sırada hac vazifesini ifa etti. İbn Hacer, onun hac esnasında çağdaşı İbn Teymiyye ile karşılaştığını söylerse de (ed-Dürerü’l-kâmine, II, 49) diğer kaynaklarda bunu teyit edecek bilgiye rastlanmamıştır. Hillî, 20 veya 21 Muharrem 726 (27 veya 28 Aralık 1325) tarihinde Hille’de vefat etti, cenazesi Necef’e götürülerek orada defnedildi. Kabri günümüze kadar ziyaret mahalli olma özelliğini sürdürmüştür.

Hille ve Sultâniye’de bulunduğu sırada çok sayıda öğrenci yetiştiren Hillî’nin öğrencilerinin en meşhuru, Fahrülmuhakkıkīn unvanıyla anılan oğlu Fahreddin Muhammed’dir. Fahrülmuhakkıkīn, müstakil kitaplarının yanı sıra babasının bazı eserlerine şerhler yazmıştır. Bunun dışında Hillî’nin iki meşhur talebesi yeğenleri Amîdüddin ve Ziyâeddin el-A‘recî el-Hüseynî’dir. Diğer talebeleri arasında Keşfü’r-rumûz sahibi İbn Ebû Zeyneb, mantık âlimi Kutbüddin er-Râzî ve Ebü’l-Hasan Radıyyüddin Ali b. Ahmed el-Mezyedî gibi şahsiyetler de yer almaktadır (Hillî’nin öğrencilerine verdiği icâzetnâmeler için bk. el-İcâzetü’l-kebîre, CIV, 60-149).

Hillî, İslâmî ilimlerin birçok dalında eser veren çok yönlü bir müellif, özellikle usulî ekole mensup bir kelâmcı ve fakihtir. Akıl-vahiy arasında dengeli bir yaklaşım kuran Hillî, bilgi teorisi ve tabiat felsefesinde Mu‘tezile’nin Basra ekolüne yakın görüşlere sahiptir. Ancak Şîa’nın temel konularında ve özellikle imâmet meselesinde onlardan ayrılır. Mu‘tezile’nin yanı sıra Fahreddin er-Râzî’nin nübüvvetle ilgili bazı görüşlerinden de etkilenmiştir. Peygamberden sonra şeriatın koruyucusunun imam olduğunu ileri süren Hillî, yeryüzünde adaletin ancak Mehdî’nin zuhuruyla gerçekleşebileceğini kabul ettiğinden mevcut siyasî otoriteye karşı baş kaldırmanın gereksiz olduğunu söyler.

Şîa fıkhında Hillî’nin iki önemli yeniliğinden bahsetmek mümkündür. Bunlardan biri, Sünnî âlimlerden faydalanarak özellikle muâmelât konularında getirdiği genişlik, diğeri de ictihada kazandırdığı yeni boyuttur. Şiî geleneğinde o zamana kadar ictihad kavramına karşı olumsuz bir tavır ortaya konulurken Hillî re’y veya kıyas terimlerinden çok doğrudan ictihad üzerinde durmuştur. Bundan dolayı kendisinden sonraki Şiî fakihleri eserlerine onun ictihad tanımıyla başlarlar. Hillî, kıyası reddetmekle birlikte ictihadın aklî istinbat anlamında Şîa bünyesinde asırlardan beri uygulandığını ortaya koymuştur. Diğer taraftan hocası İbn Tâvûs’un yolunu takip ederek hadisleri sahih, hasen, müvessak ve zayıf kısımlarına ayıran ve kütüb-i erbaadaki hadislerin hepsini sahih kabul eden Ahbârîler’i eleştirmiş, Şiî hadis literatüründeki haberlerin çoğunun güvenilir olmadığını, bunların sıhhatini belirlemede aklın öncelikli bir konuma sahip bulunduğunu söylemiştir. Ayrıca “büyük gaybet” döneminde imamın temsilcileri olarak fakihlerin söz sahibi olmasını savunan Hillî böylece niyâbet müessesesinin esaslarını da ortaya koymuştur.

Şîa’nın usulî geleneği içinde Sünnî sistemden de faydalanarak yetişen İbnü’l-Mutahhar el-Hillî bazı farklı görüşleriyle Şiî düşüncesine canlılık getirmiştir. Bu sebeple İmâmiyye içinde Usûlî ekolü zirveye çıkaran kişi olarak kabul edilir. İslâmî ilimlerdeki geniş bilgisi “allâme” lakabını kazanmasını ve bütün Şiî dünyasında tanınmasını sağlamıştır.

Eserleri. İslâmî konuların hemen hepsinde çok sayıda eser kaleme almış olan Hillî’nin eserlerinin sayısının 500’e, hatta 1000’e ulaştığı söylenirse de bunun mübalağalı bir rakam olduğu kabul edilmelidir. Günümüze intikal eden eserleriyle kaynaklarda isimleri ve konuları kaydedilen çalışmalarının sayısı 125’e ulaşmaktadır. Hillî’nin önemli eserleri şunlardır: A) Akaid ve Kelâm. 1. Menâhicü’l-yaķīn fî uśûli’d-dîn. Müellifin 680 (1281) yılında kaleme aldığı kelâma dair ilk eseri olan bu çalışma Ya‘kūb el-Ca‘fer (Kum 1415) ve M. Rızâ el-Ensârî (Kum 1416) tarafından neşredilmiştir. 2. Nehcü’l-müsterşidîn fî uśûli’d-dîn (Bombay 1303). Eserin ilmî neşri S. Ahmed el-Hüseynî ve Hâdî el-Yûsufî tarafından yapılmış (Kum 1976), ayrıca üzerinde birçok şerh yazılmıştır (Âgā Büzürg-i Tahrânî, I, 515; III, 318; IV, 151, 162; XIV, 163). 3. el-Bâbü’l-ĥâdî Ǿaşer.


Şeyhüttâife Ebû Ca‘fer et-Tûsî’nin ibadet ve dualara dair Miśbâĥu’l-müctehid adlı eserini Minhâcü’ś-śalâĥ fî muħtaśari’l-Miśbâĥ adıyla ihtisar eden Hillî’nin usûlü’d-dînle ilgili olarak kitaba ilâve ettiği on birinci babdır. Eser, Mikdâd b. Abdullah es-Süyûrî’nin en-NâfiǾ yevme’l-ĥaşr ve Ebü’l-Feth b. Mahdûm el-Hüseynî’nin Miftâĥu’l-bâb adlı şerhleriyle birlikte Mehdî Muhakkık tarafından yayımlanmıştır (Tahran 1986). Miśbâĥu’l-müctehid’in sonuna eklenen bir başka neşri ise İsmâil el-Ensârî’ye aittir (Tahran 1401). Eser üzerine yazılmış başka şerhler de mevcuttur (a.g.e., II, 794; XIII, 118, 120-122; XIV, 73; XVI, 105; XXV, 151). 4. el-Ebĥâŝü’l-müfîde fî taĥśîli’l-Ǿaķīde (Kum 1371 hş.). 5. Keşfü’l-fevâǿid fî şerĥi ĶavâǾidi’l-Ǿaķāǿid (Tahran 1304, 1305, 1312, 1313, 1316; Tebriz 1360). 6. İstiķśâǿü’l-baĥŝ ve’n-nažar. Kendi fiillerini ortaya koymada kulun hür iradesini ispat etmek amacıyla Olcaytu Han’ın isteği üzerine yazılan eser, Ali el-Hâkānî en-Necefî (Necef 1354) ve Fâris el-Hassûn (Kum 1416) tarafından neşredilmiştir. 7. Minhâcü’l-kerâme*. İmâmiyye Şîası’nın imâmete dair görüşlerini ve bu konuda diğer fırkalara karşı üstünlüğünü ele alan esere İbn Teymiyye Minhâcü’s-sünne adıyla bir reddiye yazmıştır. Tebriz (1286, 1290, 1296) ve Tahran’da (1298) yayımlanan kitabın son neşri Minhâcü’s-sünne ile birlikte M. Reşâd Sâlim tarafından gerçekleştirilmiştir (Kahire 1382/1962, 1409/1989). 8. el-Elfeyn fî imâmeti emîri’l-müǿminîn ǾAlî b. Ebî Ŧâlib. Hz. Ali ile onun neslinden gelen imamların imâmet ve mâsumiyetlerinin ispatına dair 1000, muhaliflerinin imâmet anlayışını red için de 1000 delil ihtiva ettiği kaydedilen eserin matbu nüshalarında muhalifler aleyhindeki delillerin sayısı ancak otuz dokuza ulaşmaktadır. Eser birçok defa basılmıştır (Tahran 1296, 1360; Necef 1372, 1388, 1389; Tebriz 1296, 1298; Beyrut 1402/1982; Kum 1405, 1409). 9. İŝbâtü’l-vaśıyye li’l-İmâm ǾAlî b. Ebî Ŧâlib. Yine Hz. Ali’nin imâmetine dair olan eser M. Rızâ el-Kütübî (Necef 1951) ve M. Hâdî el-Emînî (Necef 1380) tarafından neşredilmiştir. 10. Keşfü’l-murâd fî şerĥi Tecrîdi’l-iǾtiķād. Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Tecrîdü’l-iǾtiķād (Tecrîdü’l-kelâm) adlı eserinin şerhi olup varlık, ilâhiyyat, nübüvvet, imâmet ve meâdla ilgili konuları ihtiva eder (Bombay 1310; İsfahan 1312, 1352; Sayda 1353; Kum 1367, 1372, 1377; Tahran 1398; Beyrut 1399, 1408/1988). Eserin ilmî neşirlerini Hasanzâde el-Âmülî (Kum 1407) ve S. İbrâhim ez-Zencânî (Kum 1413) gerçekleştirmiştir. 11. Envârü’l-melekût fî şerĥi’l-Yâķūt. Ebû İshak İbrâhim b. İshak en-Nevbahtî’nin Kitâbü’l-Yâķūt adlı eserinin şerhidir (Tahran 1363 hş.). 12. Îżâĥu’l-maķāśıd. Ali b. Ömer el-Kazvînî’nin ilâhiyyat ve tabiat felsefesine dair Ĥikmetü’l-Ǿayn adlı eserinin şerhi olup A. Münzevî tarafından yayımlanmıştır (Tahran 1378/1959). 13. er-Risâletü’s-SaǾdiyye. Akaid yanında fer‘î konuları da ele alan eseri Muhammed Abdülhüseyin el-Bakkāl neşretmiştir (Kum 1411; Tahran 1315; Hillî’nin kelâmla ilgili diğer eserleri için bk. Âgā Büzürg-i Tahrânî, I, 435-436; IV, 435; VII, 208-209; XXII, 89, 112, 351; XXIV, 200, 407).

B) Fıkıh ve Fıkıh Usulü. 1. Tebśıratü’l-müteǾallimîn fî aĥkâmi’d-dîn (Tahran 1303, 1307, 1309, 1317, 1318, 1320, 1323, 1324, 1327, 1328, 1329, 1330; Bombay 1303, 1309, 1324; Tebriz 1330; Dımaşk 1336; Bağdat 1338). Eserin ilmî neşirleri S. Ahmed el-Hüseynî ile M. Hâdî el-Yûsufî tarafından müştereken (Kum 1361 hş.), ayrıca M. Hâdî el-Yûsufî (Tahran 1372, 1411) ve Ahmed el-Hüseynî (Beyrut 1404, 1413) tarafından ayrı ayrı gerçekleştirilmiştir. 2. Nihâyetü’l-iĥkâm fî maǾrifeti’l-aĥkâm. İmâmiyye âlimlerinin fetvalarını ihtiva eden eseri S. Mehdî er-Recâî yayımlamıştır (Beyrut 1406; Kum 1410). 3. Taĥrîrü’l-aĥkâmi’ş-şerǾiyye Ǿalâ meźhebi’l-İmâmiyye (Tahran 1314; Meşhed, ts.; Kum, ts.). 4. İrşâdü’l-eźhân. Fıkıhla ilgili 15.000 kadar meseleyi ihtiva eden bu çalışmanın (Tahran 1272; Kum 1403) son neşri Fâris el-Hassûn tarafından gerçekleştirilmiştir (Kum 1410; Beyrut 1413). 5. ĶavâǾidü’l-aĥkâm fî maǾrifeti (mesâǿili)’l-ĥelâl ve’l-ĥarâm. Pek çok şerhi bulunan klasik bir fıkıh kitabıdır (Tahran 1272, 1313, 1315, 1329, 1387-1389; Kum, ts., 1363/1984, 1413). 6. Müntehe’l-maŧlab fî taĥķīķi’l-meźheb. Birinci ve ikinci cüzleri Tebriz’de (1316, 1333) ayrı ayrı neşredilen eser daha sonra Kum’da yayımlanmış (ts.), ilmî neşri ise Mecmau’l-buhûsi’l-İslâmiyye tarafından yapılmıştır (Meşhed 1412). 7. Nehcü’l-ĥaķ ve keşfü’ś-śıdķ. Kısmen itikadî konulardan da bahseden klasik bir fıkıh kitabıdır (nşr. Ferecüllah el-Hüseynî, Beyrut 1982; Kum 1407). Şâfii âlimi ve tarihçi Fazlullah b. Rûzbihân el-Huncî bu esere İbŧâlü nehci’l-bâŧıl adıyla bir reddiye yazmış, Nurullah et-Tüsterî de ona karşı bir reddiye kaleme almıştır. 8. Telħîśü’l-merâm fî maǾrifeti’l-aĥkâm. Fıkıh kaideleri ve meseleleriyle ilgili muhtasar bir kitap olup Müessesetü fıkhi’ş-Şîa tarafından el-YenâbîǾu’l-fıķhiyye serisi içinde yayımlanmıştır (Beyrut 1413). Müellifin bu esere Ġāyetü’l-iĥkâm fî taśĥîĥi Telħîśi’l-merâm adıyla bir şerh yazdığı kaydedilmektedir (a.g.e., XVI, 24-25). 9. Muħtelefü’ş-ŞîǾa fî aĥkâmi’ş-şerîǾa. Eserde Şîa âlimlerinin fıkha dair ihtilâfları ele alınmaktadır (Tahran 1322, 1323-1324; Kum 1403, 1412). 10. Ecvibetü’l-mesâǿili’l-Mühennâǿiyye. Mühennâ b. Sinân’ın müellife sorduğu fıkha dair bazı soruların cevaplarından meydana gelmiştir (Kum 1401). 11. Teźkiretü’l-fuķahâǿ Ǿalâ telħîśi fetâva’l-Ǿulemâǿ. Eserin “Kitâbü’l-BeyǾ” kısmını M. Rızâ el-Muzaffer el-Murtazâ el-Halhalî yayımlamıştır (Tahran 1272; Necef 1955). 12. Tehźîbü ŧarîķi’l-vüśûl ilâ Ǿilmi’l-uśûl (Tahran 1308). 13. Mebâdiǿü’l-vüśûl ilâ Ǿilmi’l-uśûl (Leknev 1301; Tahran 1310, 1319; Kum, ts. [Mektebü’l-i‘lâmi’l-İslâmî]). Son iki eser fıkıh usulüne dairdir (Hillî’nin fıkıh ve fıkıh usulüne dair diğer eserleri için bk. a.g.e., IV, 179; XVI, 24-25; XXII, 260; XXIV, 303, 408-409, 426; XXV, 1).

C) Diğer Eserleri. 1. Keşfü’l-yaķīn fî feżâǿili emîri’l-müǿminîn. Hz. Ali’nin faziletlerine dair olup Sultâniye’de Olcaytu Han için yazılmıştır (Tebriz 1298; Necef 1371). Eserin ilmî neşirleri Hüseyin ed-Dergâh (Tahran 1412) ve Ali Âl-i Kevser (Kum 1413) tarafından gerçekleştirilmiştir. 2. er-Ricâl (Ricâlü’l-Ǿallâme el-Ĥillî, Ħulâśatü’l-aķvâl fî maǾrifeti’r-ricâl). Biyografik nitelik taşıyan bu eserin (Tahran 1310, 1311) ilmî neşri Muhammed Sâdık Âl-i Bahrülulûm tarafından yapılmıştır (Necef 1381, 1396; Kum 1402). Hillî’nin ricâl konusunda iki eseri daha bulunduğu kaydedilmektedir (a.g.e., II, 493; XVIII, 63-64). 3. el-Cevherü’n-nađîd. Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Tecrîdü’l-iǾtiķād’ının mantıkla ilgili bölümünün şerhidir (Tahran 1311, 1363; Bombay 1311; Kum 1369 hş.). 4. el-ĶavâǾidü’l-celiyye. Ali b. Ömer el-Kazvînî’nin mantıka dair eş-Şemsiyye adlı risâlesinin şerhi olup Fâris el-Hassûn tarafından neşredilmiştir (Kum 1412; bu eserlerin yazma nüshaları, şerh, hâşiye ve tercümeleri, ayrıca müellifin yayımlanmamış diğer çalışmaları için bk. Brockelmann, GAL, II, 211-212; Suppl., II, 206-209; III, 1265-1266; Scmidtke, s. 41-98; Abdülazîz Cevâd et-Tabâtabâî, s. 25-263).


BİBLİYOGRAFYA:

Hillî, er-Ricâl (nşr. M. Sâdık Bahrülulûm), Necef 1381/1961, s. 282; a.mlf., el-İcâzetü’l-kebîre (Meclisî, Biĥârü’l-envâr içinde), Beyrut 1403/1983, CIV, 60-137, diğer icâzetler için bk. s. 138-141, 142, 143-146, 147-149; İbn Teymiyye, Minhâcü’s-sünne (nşr. M. Reşâd Sâlim), Kahire 1382/1962, neşredenin mukaddimesi, I, 17-25; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, II, 49; Îżâĥu’l-meknûn, I, 10, 58, 72, 147; II, 258, 364, 421, 574, 692, 695; Abdullah Efendi el-İsfahânî, Riyâżü’l-Ǿulemâǿ ve ĥiyâżü’l-fużalâǿ (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Kum 1401, I, 358-390; Hür el-Âmilî, Emelü’l-âmil (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Bağdad 1385/1965, II, 81-85; İbn Usfûr el-Bahrânî, Lüǿlüǿetü’l-baĥreyn (nşr. M. Sâdık Bahrülulûm), Beyrut 1406/1986, s. 210-217; Bahrülulûm-i Tabâtabâî, er-Ricâlü’s-seyyid Baĥrü’l-Ǿulûm: el-Fevâǿidü’r-ricâliyye (nşr. M. Sâdık Bahrülulûm - Hüseyin Bahrülulûm), Tahran 1363 hş., II, 257-306; Hânsârî, Ravżâtü’l-cennât, II, 269-286; Muhammed b. Süleyman et-Tünükâbünî, Ķıśaśü’l-Ǿulemâǿ, Tahran 1396 hş., s. 355-364; Abbas el-Kummî, Sefînetü’l-biĥâr, Beyrut 1925, s. 734-735; a.mlf., el-Künâ ve’l-elķāb, Necef 1389/1969, II, 477-480; Tebrîzî, Reyĥânetü’l-edeb, IV, 167-179; Brockelmann, GAL, II, 211-212; Suppl., II, 206-209; III, 1265-1266; Abbas b. Muhammed Rızâ el-Kummî, el-Fevâǿidü’r-Rađaviyye, Tahran 1367, s. 126-128; M. Bâkır es-Sadr, el-MeǾâlimü’l-cedîde li’l-uśûl, Necef 1975, s. 76; Ali Hüseyin el-Câbirî, el-Fikrü’s-selefî Ǿinde’ş-ŞîǾati’l-İmâmiyye, Beyrut 1977, s. 239-246; Hamid Enayat, Modern Islamic Political Thought, London 1982, s. 31, 35; AǾyânü’ş-ŞîǾa, V, 396-408; Âgā Büzürg-i Tahrânî, eź-ŹerîǾa ilâ teśânîfi’ş-ŞîǾa, Beyrut 1403/1983, tür.yer.; Ali el-Fâzıl el-Kāinî, MuǾcemü müǿellifi’ş-ŞîǾa, Kum 1405, s. 143; Nüveyhiz, MuǾcemü’l-müfessirîn, I, 149; M. Momen, An Introduction to Shi’i Islam, New Haven-London 1985, s. 92-99, 108, 115, 185-190, 301, 312-314, 322, 340; A. J. Newman, The Development and Political Significance of the Rationalist and Traditionalist Schools in Imami Shi’i History from the Third to the Tenth Century (doktora tezi, 1986, University of California), s. 503-511; Abdullah Ni‘me, Felâsifetü’ş-ŞîǾa, Beyrut 1987, s. 272-284; Abdülaziz Sachedina, The Just Ruler in Shi’ite Islam, New York 1988, s. 16, 143-144, 150, 175, 186, 194-195, 241; Authority and Political Culture in Shi‘ism (ed. Said Amir Arjomand), Albany 1988, s. 4-6, 8, 82, 105, 240-242; Ebü’l-Kāsım el-Hûyî, MuǾcemü ricâli’l-ĥadîŝ, Beyrut 1409/1989, V, 157-161; Hüseyin Müderrisî Tabâtabâî, Muķaddime-i ber Fıķh-ı ŞîǾa (trc. M. Âsaf Fikret), Meşhed 1989; S. Schmidtke, The Theology of al-ǾAllāma al-Ĥillī, Berlin 1991; Abdülazîz Cevâd et-Tabâtabâî, Mektebetü’l-ǾAllâme el-Ĥillî, Kum 1416; Mazlum Uyar, İmâmiyye Şîası’nda Ahbârîlik (doktora tezi, 1996, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), s. 124-127, 267-271, 301-302; H. Laoust, “La critique du Sunnisme dans la doctrine d’al-Hilli”, REI, XXXIV/1 (1966), s. 35-60; S. H. M. Jafri, “al-Ĥillī”, EI² (İng.), III, 390; Mahmoud M. Ayoub, “Ĥillī, al”, ER, VI, 324-325.

Mustafa Öz