HASAN el-İDRÎSÎ

(حسن الإدريسي)

Hasen b. Kāsım Kennûn (Cennûn) b. Muhammed b. Kāsım b. İdrîs el-Hasenî (ö. 375/985)

İdrîsîler’in son hükümdarı (954-974, 984-985).

Hayatının ilk dönemi hakkında bilgi yoktur. Kardeşi Ebü’l-Ayş Ahmed b. Kāsım’dan sonra tahta geçti (343/954). Endülüs Emevî halifesine tâbi olarak hüküm süren Hasan, Fâtımîler’in meşhur kumandanı Cevher es-Sıkıllî 347’de (958) Tanca ve Sebte (Ceuta) hariç bütün Mağrib’i hâkimiyeti altına alınca Fâtımîler’e bağlılık arzetmek zorunda kaldı (349/960). Sıkıllî’nin 349 yılı sonunda (Şubat 961) İfrîkıye’den ayrılmasının ardından yine eskiden olduğu gibi Endülüs Emevîleri adına hutbe okutmaya başladıysa da Bulukkîn b. Zîrî’nin Mağrib’de gerçekleştirdiği başarılı seferden sonra tekrar Fâtımîler’e biat etti ve hatta onlarla iş birliği yaptı. Buna çok öfkelenen Endülüs Emevî Halifesi II. Hakem veziri Muhammed b. Kāsım’ı Afrika’ya gönderdi. Taraflar arasında Tanca’da Fahsumehrân denilen yerde meydana gelen savaş Muhammed b. Kāsım’ın mağlûbiyeti ve ölümüyle sonuçlandı (21 Rebîülevvel 362/30 Aralık 972). Bunun üzerine halife meşhur kumandanı Gālib b. Abdurrahman’ı büyük bir orduyla yola çıkardı (30 Şevval 362/3 Ağustos 973). Hasan korkup bulunduğu Basra şehrini terketti ve Hacerünnesr Kalesi’ne çekildi. Kasrımasmûde yakınlarında cereyan eden savaş sırasında Gālib Berberî kumandanlarını çeşitli vaadlerle kendi tarafına çekti. Yalnız kalan Hasan savaşı bırakıp Hacerünnesr Kalesi’ne sığındı ve kalenin kuşatılmasıyla da eman dileyerek teslim oldu; böylece bütün Mağrib yeniden Endülüs Emevî Devleti’nin hâkimiyeti altına girdi. II. Hakem, 1 Muharrem 364’te (21 Eylül 974) muhteşem bir törenle karşıladığı Gālib’in Kurtuba’ya getirdiği Hasan’ı ve maiyeti erkânını affetti ve kendilerine hil‘at giydirip maaş bağladı. Ancak ertesi yıl istediği değerli bir mücevheri vermeyince Hasan’ı adamlarıyla birlikte ülkesinden sürdü.

Meriye’den (Almeria) Tunus’a, oradan da Mısır’a giden Hasan, Fâtımî Halifesi Azîz-Billâh tarafından çok iyi karşılandı ve kendisine intikamının alınacağına dair söz verildi. Sekiz yıl kadar Mısır’da kalan Hasan, 373’te (983-84) Fâtımîler’e tâbi İfrîkıye Valisi Bulukkîn b. Zîrî’nin yardımıyla Mağrib’e geçti; Berberîler de kendisine katıldılar. Bunu haber alan Endülüs Emevî Halifesi II. Hişâm’ın hâcibi İbn Ebû Âmir el-Mansûr, amcazadesi Ebü’l-Hakem Amr b. Abdullah’ı büyük bir orduyla gönderip hükümdarlarını ortadan kaldırarak İdrîsîler meselesini kökünden çözmesini istedi. Ebü’l-Hakem de donanma ile Sebte’ye geçti ve Hasan’ı muhasara etti. Ebû Âmir, daha sonra oğlu Abdülmelik’i de büyük bir ordu ile yardıma gönderdi. Zor durumda kalan Hasan eman diledi ve Endülüs’e geçmesine izin verilmesini istedi. Ebü’l-Hakem ona eman verip durumu Mansûr’a bildirdi; ancak Mansûr bunu onaylamadı ve Hasan’ı yolladığı adamlarına öldürttü (Cemâziyelevvel 375/Eylül-Ekim 985). Böylece İdrîsîler hânedanı yıkılmış oldu. Kaynaklar Hasan’ı katı kalpli ve kaba bir insan olarak tanıtırlar.

BİBLİYOGRAFYA:

Selâvî, el-İstiķśâ, I, 201-205; İbn Ebû Zer, el-Enîsü’l-muŧrib, Rabat 1972, s. 89, 91-95; E. Lévi-Provençal, Histoire de l’Espagne musulmane, Paris-Leiden 1950, II, 190-196, 263-264; Abdallah Laroui, The History of the Maghrib (trc. R. Manheim), Princeton-New Jersey 1977, s. 140; İsmâil el-Arabî, Devletü’l-Edârise: mülûkü Tilemsân ve Fâs ve Ķurŧuba, Beyrut 1403/1983, s. 181-183, 186-197, 204-210, 213-214, 225, 294, 309; Ziriklî, el-AǾlâm, II, 227; M. Abdullah İnân, Devletü’l-İslâm fi’l-Endelüs, Kahire 1408/1988, II, 492, 494, 495-499, 544-545; R. Basset, “Hacerünnesr”, İA, V/1, s. 25; el-Ķāmûsü’l-İslâmî, II, 78; D. Eustache, “Idrīsīds”, EI² (İng.), III, 1036-1037.

Atilla Çetin