HAMMÛDÎLER

(بنو حمّود)

1016-1058 yılları arasında Kurtuba, İşbîliye, Mâleka ve Cezîretülhadrâ’da hüküm süren bir İslâm hânedanı.

Soyları, Mağrib’de hüküm süren İdrîsîler’e ve dolayısıyla Hz. Ali nesline dayanan Hammûdîler, Endülüs’te Emevî hânedanının zayıflamaya başladığı sırada ortaya çıkan mülûkü’t-tavâifin en önemlilerinden biridir. II. Hişâm’dan (976-1009, 1010-1013) sonra tahta geçen Süleyman el-Müstaîn’in halifeliği döneminde (1009-1010, 1013-1016) temayüz ettiler. Süleyman el-Müstaîn’in Arap, Berberî ve Sakālibe dahil toplumun her tabakasında yayılan siyasî ve içtimaî çatışmaları yatıştırmada âciz kalması üzerine, hâlâ yaşadığına inanılan II. Hişâm’ın yeniden hilâfet makamına getirilmesi şeklinde istekler belirmeye başlayınca, eski halifeden aldığı gizli bir işaret sebebiyle onun meşrû halefi olduğunu ileri süren Sebte (Ceuta) hâkimi Ali b. Hammûd, Meriye (Almeria) hâkimi Slav asıllı Hayrân el-Âmirî’nin de yardımıyla Muharrem 407’de (Haziran 1016) Endülüs’e geçti ve fazla bir mukavemetle karşılaşmadan Kurtuba’ya (Cordoba) girdi. Aynı yıl Süleyman el-Müstaîn’i II. Hişâm’ı öldürmekle suçlayarak idam cezasına çarptıran Ali b. Hammûd onun yerine kendisini Nâsır-Lidînillâh lakabıyla halife ilân etti. Böylece Kurtuba Emevî soyundan gelmeyen, üstelik Ali evlâdına mensup bir sülâlenin idaresine geçmiş oldu. Kurtubalılar gerek uzun süredir kendilerini bıktıran iç çekişmeler, gerekse Ali b. Hammûd’un başlangıçtaki âdil icraatı sayesinde beklenilenin aksine bu duruma karşı çıkmadılar. Yaklaşık iki yıl sonra, Ali b. Hammûd’un Emevî tahtına oturması üzerine şehirden gizlice Ceyyân’a (Jaén) kaçan Halife III. Abdurrahman’ın ahfadından Abdurrahman b. Muhammed, bu defa da onu tutan Meriye hâkimi Hayrân el-Âmirî ve Sarakusta hâkimi Münzir b. Yahyâ tarafından Murtazâ lakabıyla halife (IV. Abdurrahman) ilân edildi (10 Zilhicce 408/29 Nisan 1018). IV. Abdurrahman’ın Sarakusta, Şâtıbe (Jativa), Belensiye (Valensiye) ve Kurtuba’da taraftar bulması Ali b. Hammûd’u endişelendirdi; bunun üzerine takip ettiği tarafsız tutumdan vazgeçip IV. Abdurrahman’a karşı destek sağlayabilmek için Berberîler’in sempatisini kazanmaya çalıştı. Ayrıca toplanan vergilerin miktarını arttırdı ve halkın her hareketini kontrol etmeye başladı. Ondaki bu değişiklik kendisini sevenlerin dahi düşman haline gelmesine sebep oldu ve emrindeki Slav asıllı üç saray muhafızı tarafından öldürüldü (409/1018).

Aynı yıl Hammûdîler’i destekleyen Zenâte kabilesine mensup Berberîler, Kurtuba’da olayların daha fazla kötüye gitmesini önlemek için Ali b. Hammûd’un İşbîliye (Sevilla) valisi olan kardeşi Kāsım’ı Me’mûn lakabıyla halife ilân ettiler. İlk icraatıyla ağabeyinin katillerini cezalandıran Kāsım’ı asıl endişelendiren husus, IV. Abdurrahman’ın Sarakusta hâkimi Münzir’in ve Meriye hâkimi Hayrân el-Âmirî’nin desteğiyle halife ilân edilmesiydi. Ancak bu sırada Kāsım’ı destekleyen Zâvî b. Zîrî liderliğindeki Sanhâce Berberîleri’ni


itaat altına almak için Gırnata üzerine yürüyen IV. Abdurrahman yenilgiye uğradı ve kısa bir müddet sonra da öldürüldü. Böylece Kāsım rahata kavuştu. Onun takip ettiği yumuşak ve tarafsız siyaset sebebiyle Kurtuba bundan sonraki üç yılı huzur içinde geçirdi. Bununla beraber Kāsım’ın saray muhafızlarını çoğunlukla Sudanlı zencilerden seçmesi, kendilerinin saf dışı bırakılmak istendiği hissine kapılan Berberîler’i kızdırdı. Öte yandan Ali b. Hammûd’un oğulları Yahyâ ve İdrîs amcalarını tahttan uzaklaştırmak için fırsat kolluyorlardı. Berberîler, Fas’ta bulunan büyük oğul Yahyâ ile temas kurarak onun Mâleka (Malaga) üzerinden Kurtuba’ya girmesini sağladılar. Kāsım karşı koymayıp İşbîliye’ye sığındı. Kurtuba’da halife ilân edilen Yahyâ (22 Rebîülâhir 412/5 Ağustos 1021) bu görevi ancak bir buçuk yıl yürütebildi; Berberîler’le arasının açılması ve sonunda desteksiz kalması yüzünden Mâleka’ya kaçmak zorunda kaldı. Bunun üzerine Kāsım tekrar Kurtuba’ya gelerek tahta oturdu. Fakat daha önce Emevî hânedanı mensupları arasındaki taht kavgalarından bıkan halk, bu defa da Hammûdîler’in birbiriyle mücadeleye girmesinden rahatsız oldu; ayrıca Berberîler de gittikçe daha çekilmez hale geliyorlardı. Kāsım durumu düzeltmek için bazı tedbirler aldıysa da fayda vermedi ve Kurtuba halkı ayaklanarak Kāsım’ı, Berberîler’i ve Sudanlı muhafızları şehirden attı (413/1022). İşbîliye’ye sığınmak isteyen Kāsım şehir halkının karşı çıkması üzerine Jerez’e gitti. Fakat kısa bir süre sonra Mâleka’dan gelen yeğeni Yahyâ tarafından ele geçirilerek iki oğluyla birlikte hapsedildi (414/1023); birkaç yıl sonra da öldürüldü.

Kāsım’ın sürülmesiyle Hammûdîler Kurtuba’daki hâkimiyetlerini kaybettiler; Mâleka’da ise 427’ye (1035) kadar Yahyâ, 449’a (1057) kadar da halefleri hüküm sürmeye devam ettiler. Aynı yıl Gırnata hâkimi Bâdîs Mâleka’ya girdi ve Müsta‘lî-Billâh el-Hammûdî’yi tahttan uzaklaştırdı; arkasından da şehri Abbâdîler zaptettiler. Kāsım’ın oğlu Muhammed el-Mehdî ile torunu Kāsım el-Vâsiķ da Abbâdîler tarafından ele geçirilinceye kadar (450/1058) Cezîretülhadrâ’yı yönettiler.

Hammûdîler, Endülüs’te Kuzey Afrikalı Berberîler’in hâkimiyetini kurmak isteyen ilk hânedandır. Her ne kadar bunlar Hz. Ali’nin Berberîleşmiş Arap torunları iseler de Endülüs’e Ali evlâdının liderleri olarak değil Kuzey Afrika Berberîleri’nin temsilcileri olarak gelmişler ve kendilerini Kuzey Afrika ve Güney Endülüs’ün hükümdarı, müslümanların halifesi olarak görmüşlerdir.

BİBLİYOGRAFYA:

Dabbî, Buġyetü’l-mültemis, Kahire 1967, s. 27-30; Abdülvâhid el-Merrâküşî, el-MuǾcib fî telħîśi aħbâri’l-Maġrib (nşr. M. Saîd el-Uryân - Muhammed el-Arabî), Dârülbeyzâ 1978, s. 67-83, 93 vd.; İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, III, 119 vd.; İbn Saîd el-Mağribî, el-Muġrib, I, 122-124, 157-158, 166, 216-299; II, 194; İbnü’l-Hatîb, AǾmâlü’l-aǾlâm (nşr. E. Lévi-Provençal), Beyrut 1956, s. 128 vd.; a.mlf., el-İĥâŧa, I, 233; IV, 57-58; İbn Haldûn, el-Ǿİber, IV, 152 vd.; Źikru bilâdi’l-Endelüs (nşr. L. Molina), Madrid 1983, s. 205-208; F. Codera, Estudios Criticos, Madrid 1903-17, VII, 301 vd.; L. S. de Lucena, Los Hammudies señores de Malaga y Algeciras, Malaga 1955; Abdülazîz Sâlim, Târîħu’l-müslimîn ve âŝâruhüm fi’l-Endelüs, İskenderiye 1961, s. 358 vd.; M. Abdullah İnân, Devletü’l-İslâm fi’l-Endelüs, Kahire 1969, I/2, s. 656-677; Chejne, Muslim Spain, s. 46-48; a.mlf., Historia de Espana Musulmana, Madrid 1980, s. 50-51; Bosworth, İslâm Devletleri Tarihi, s. 18-19; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), IV, 283; D. Wasserstein, The Rise and Fall of the PartyKings, Princeton 1985; a.mlf., The Caliphate in the West, Oxford 1993, s. 50-97; E. Lévi-Provençal, España Musulmana, Madrid 1987, IV, 477 vd.; C. F. Seybold, “Hammûdîler”, İA, V/1, s. 195; A. Huici Miranda, “Ĥammūdids”, EI² (İng.), III, 147; Abdülkerim Özaydın, “Abdurrahman IV”, DİA, I, 155; a.mlf., “Abdurrahman V”, a.e., I, 155-156.

Mehmet Özdemir