HALİL NÛRİ

(ö. 1213/1799)

Osmanlı vak‘anüvisi.

Tanınmış bir aileye mensup olup Sadrazam Nâilî Abdullah Paşa’nın torunu, kalem erbabından Feyzullah Şâkir Beyefendi’nin oğlu, Şeyhülislâm Mustafa Âşir Efendi’nin damadıdır. Hayatının ilk yılları hakkındaki bilgiler yetersizdir. Genç yaşta kaleme intisap ederek 1784’te hâcegânlığa yükseldiği, 1787’de top arabacıları kâtibi ve ardından âmedî halifesi olduğu bilinmektedir (Sicill-i Osmânî, IV, 590). 3 Aralık 1790’da maliye tezkirecisi ve küçük rûznâmçeci olan Halil Nûri, Vak‘anüvis Ahmed Vâsıf Efendi’nin 1209’da (1794) Midilli’ye sürgüne gönderilmesi üzerine onun yerine beşinci defa vak‘anüvisliğe getirilen Sâdullah Enverî’nin kısa süre sonra 13 Rebîülâhir 1209’da (7 Kasım 1794) vefatının ardından vak‘anüvisliğe tayin edildi ve vefatına kadar aralıksız dört yıl bu görevde kaldı. Hizmeti süresince dönemin olaylarını altı cilt


halinde telif ederek sadâret vasıtasıyla III. Selim’e sundu. Boğaziçi’ndeki köşkünde vefat eden Halil Nûri’nin mezarı Eyüp’tedir.

Halil Nûri Bey’in hazırladığı tarih, 1209 Muharremi (Ağustos 1794) olayları ile başlayarak Zilkade 1213’e (Nisan 1799) kadar gelir. Ondan sonra vak‘anüvisliğe getirilen ve eseri gözden geçirerek yeniden ele alıp tarihine ekleyen Vâsıf, kendisine intikal eden nüshanın 1213 Ramazanı (Mart 1799) sonuna kadar geldiğini belirtirse de Halil Nûri’nin eserinin bazı yazmaları 1 Şevval 1213 (8 Mart 1799) tarihli olayla bitmekte (İÜ Ktp., TY, nr. 5996; TSMK, Hazine, nr. 1579), öte yandan Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki nüsha (Âşir Efendi, nr. 239) 19 Zilkade 1213 (24 Nisan 1799) tarihli olayla sona ermektedir. Müellifin sunduğu bir takrirden anlaşıldığına göre Enverî’den intikal eden 1209 (1794) yılının ilk iki ayına dair notlar ilk cildin başına konmuş, Fransa meselesine ait tafsilât ise padişahın emri uyarınca II. cilde alınmıştır (BA, Cevdet-Maliye, nr. 939). Eserin muhtemelen III. Selim’e sunulan IV ve V. ciltleri İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde (TY, nr. 6000, 6001), 1211-1212 (1796-1797) yılları olaylarını ihtiva eden VI. cildi Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde (Hazine, nr. 1579) bulunmaktadır.

Müellifin görev üstlendiği dönem devlete yeni bir düzen verilme devri olduğundan bununla ilgili çıkarılan birçok nizamnâme eserde “şürût” adı altında yer almaktadır. Halil Nûri’nin îrâd-ı cedîd, topçu, arabacı, humbaracı, lağımcı ve levent çiftliği ocaklarıyla ilgili vb. diğer nizamnâmeleri “şerâit” adıyla toplayıp IV. cilt olarak düzenlemesinin takdire şayan olduğu ve kendisinin taltif edilmesi gerektiği konusunda bir telhis ve III. Selim’in hatt-ı hümâyunu vardır (BA, HH, nr. 8931). Eserde resmî yazışmalara dair hatt-ı hümâyun, ferman, berat, buyruldu, takrir, lâyiha, tahrirat, mektup, fetva sûretleri de bulunmaktadır. Böylece tarihten yalnız devrin olayları hakkında değil resmî yazışmalarla ilgili bilgi de edinilebilmektedir. Daha önceki kroniklerin ve vak‘anüvis tarihlerinin bir devamı olan eserde tayinler, tevcîhat, aziller, nefiyler çok sık olarak haber mahiyetinde verilmiş, katil ve idamlar nakledilmiştir. Ancak olayların iç yüzüne ve perde arkasına inilmemiş, sadece vak‘aların nakliyle yetinilmiş, vefat kayıtlarından sonra genellikle tanınmış ricâlin biyografilerine de yer verilmiştir. İktisadî konulara ait (meselâ esham) kayıtların ise sınırlı olduğu görülmektedir. Mevlid kıraatleriyle surre merasimlerine, ayrıca yangın, zelzele, sel baskını ve özellikle İstanbul’da yaşanan tabii âfetlere, diplomasi tarihi açısından önemli sayılabilecek elçi kabullerine, bu münasebetle yapılan divan toplantılarına temas edildiği gibi bürokrasinin işleyişi açısından mühim olan o dönemdeki bürolar ve bunların düzeni hakkında da yer yer uzun bentler bulunmaktadır. Müellifin seyrek de olsa kaydettiği Avrupa’ya dair meselelerden, kendisinin Avrupa ahvâline belli ölçüde vâkıf olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Fransız İhtilâli’yle ilgili uzun bir bahiste papanın, Luther ve Kalvin’in mezheplerinin özelliklerinden, Voltaire ve Robespierre’in düşüncelerinden, farmasonların zararlı faaliyetlerinden, bu arada cumhuriyetten bahsetmesi dönem için önemli bir özelliktir. Sade bir üslûpla kaleme alınan eserden Cevdet Paşa, tarihinin VI. cildinde 1209-1213 (1794-1798) yılları olaylarını verirken geniş ölçüde faydalanmış ve yer yer diğer kaynaklarla da karşılaştırmıştır.


Halil Nûri’nin “Nizâm-ı Zabt-ı Vekāyi‘” başlığı altında takdim ettiği arzı, onun tarihçilik anlayışı ve olayların kaydedilmesi hususundaki görüşünü yansıtması bakımından dikkat çekicidir. Burada olayları kaydetmenin önemi, devletin bu işe liyakatli, tecrübeli, güvenilir birini tayin edip bundan sonra artık devlet erkânının ondan hiçbir şeyi saklamaması gerektiği, ancak bir müddetten beri hadiseleri yazmakla görevli olduğu halde olayların kendisinden gizlendiği, bunun bir şeyler yazmış olmak için sözün gereksiz yere uzatılmasına yol açacağı, göreve geldiğinde Osmanlı Devleti’ne nizam ve intizam verilmesi hususunda büyük bir gayretin bulunduğunu gördüğü, bir konunun aslına vukuf için eskiye ait belgelere ulaşılması gerektiği belirtilmektedir. Ayrıca vekāyi‘ zabtının Osmanlı Devleti’nde esas mesele olduğu, hadiseleri yazarken vak‘anüvisin dikkatli olması ve tahkik fikrinin bulunması, devlet adamlarının kendisine bazı hususları söylemesi ve hatırlatması gerektiği de vurgulanır. Müellif bu arada, tevcîhata dair muâmelâtın ilmühaberlerinin tahvil ve ruûs kalemi tarafından, teşrifata dair olanların teşrifat kalemi tarafından vak‘anüvise verilmesi âdetken bir süredir bu uygulamanın terkedildiğinden yakınarak bunun yeniden temini için emir verilmesini de istemektedir. Bu arz üzerine çıkan buyrulduda vekāyiin sıhhati üzere kaydedilmesinin esas olduğu belirtilerek belgelerin mektûbî, beylikçi, âmedî vb.den hangisine aitse reîsülküttâbdan izin alınıp verilmesi, ruûs ve teşrifat kalemlerinin de evrak sûretlerini yine vak‘anüvise iletmeleri konusunda ilgililere tenbihatta bulunulmuştur (BA, HH, nr. 48063).

Aynı zamanda şair olan Halil Nûri’nin mürettep bir divanı olup bunun bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Emanet Hazinesi, nr. 1626). Eserini takdim etmesi münasebetiyle sadrazamın telhisinde, şeyhülislâm damadı ve eski maliye tezkirecisi Halil Nûri ile yine şair olan oğlu Nebîl Bey’in burada yer alan bazı şiirlerinden dolayı ödüllendirilmeleri gerektiği yolundaki istek III. Selim tarafından kabul edilmiştir (BA, HH, nr. 14599).

BİBLİYOGRAFYA:

BA, HH, nr. 970, 8931, 12081, 14599, 14883, 48063; BA, Cevdet-Mâliye, nr. 939; Vâsıf, Târih, İÜ Ktp., TY, nr. 5979, vr. 2b; a.e. (İlgürel), s. XXXII, XLIV; Cemâleddin, Osmanlı Tarih ve Müverrihleri: Âyîne-i Zurefâ, İstanbul 1314, s. 59; Fatîn, Tezkire, s. 421; Cevdet, Târih, VI, 141, 243, 245, 309; Sicill-i Osmânî, IV, 590; Osmanlı Müellifleri, III, 156-157; TCYK, s. 221; S. J. Shaw, Between Old and New: the Ottoman Empire under Sultan Selim III: 1789-1807, Cambridge 1977, bk. İndeks; Babinger (Üçok), s. 351-352; Bekir Kütükoğlu, Vekayi‘nüvis: Makaleler, İstanbul 1994, s. 121; a.mlf., “Vekayinüvis”, İA, XIII, 279.

Mehmet İpşirli