HÂLİD b. SAÎD

(خالد بن سعيد)

Ebû Saîd Hâlid b. Saîd b. el-Âs el-Kureşî el-Ümevî (ö. 14/635 [?])

İlk müslümanlardan, Hz. Peygamber’in kâtibi.

Babası Câhiliye döneminde Mekke’nin ileri gelenlerinden, daha sonra da İslâm’ın tanınmış düşmanlarından biri olup Ebû Ühayha künyesiyle tanınırdı. Hâlid’in Hz. Ali ve Ebû Bekir’den önce veya Ebû Bekir’le beraber yahut ondan hemen sonra İslâm’ı kabul ettiği, fakat babasından çekindiği için bunu açıklayamadığı söylenmekteyse de kızı Ümmü Hâlid’in belirttiğine göre Hz. Ali, Ebû Bekir, Zeyd b. Hârise ve Sa‘d b. Ebû Vakkās’tan sonra beşinci müslümandır. Bir gece rüyasında korkunç bir ateşin kenarında bulunduğunu, babasının kendisini ateşe atmaya çalıştığını, Resûl-i Ekrem’in de onu belinden kavrayıp kurtardığını görmüştü. Rüyasını anlattığı Hz. Ebû Bekir Resûlullah’a iman etmesini tavsiye edince Hâlid Resûl-i Ekrem’in yanına gidip daveti hakkında bilgi aldıktan sonra müslüman oldu. Ancak babası diğer kardeşleri vasıtasıyla onu yakalatarak feci şekilde dövdü, güneş altında günlerce susuz bıraktı, kardeşlerinin kendisiyle konuşmasını yasakladı. Hâlid’in dininden vazgeçmeyeceğini anlayınca da onu evinden kovdu. Habeşistan’a hicret başlayıncaya kadar Hz. Peygamber’in yanında kalan Hâlid, yine ilk müslümanlardan olan karısı Ümeyme (Ümeyne yahut Hümeyne) bint Hâlid (Halef) el-Huzâiyye ile birlikte ilk kafile ile Habeşistan’a hicret etti. Onun ikinci kafile ile hicret ettiği de rivayet edilmektedir. Sonraları Zübeyr b. Avvâm ile evlenecek olan kızı Eme ile oğlu Saîd Habeşistan’da dünyaya geldiler. Resûlullah’ın Hâlid’i bir heyetle birlikte Habeşistan kralına gönderdiği ve onun on yıldan fazla bir süre orada kaldığı da söylenmektedir. Hz. Peygamber, Habeşistan’da kocası dinden dönen Ümmü Habîbe’yi kendisine nikâhlaması için Necâşî’ye haber gönderdiği zaman Ümmü Habîbe nikâh için Hâlid’i kendine vekil tayin etmiş, Hâlid de Ümmü Habîbe’yi Resûl-i Ekrem’e nikâhladığını belirtmişti (İbn Hişâm, IV, 295; İbn Hacer, VII, 652).

Hâlid b. Saîd, ikinci muhâcir kafilesiyle Habeşistan’a hicret eden kardeşi Amr, Ca‘fer b. Ebû Tâlib ve diğer müslümanlarla birlikte 7 (628) yılında Medine’ye döndü. Resûlullah’ın Hayber’in fethiyle meşgul olduğunu öğrenince Hayber’e gitti. Hz. Peygamber, cihada katılanlardan izin alarak Hayber ganimetinden Hâlid’e de pay verdi. Hâlid daha sonra Resûl-i Ekrem’le birlikte Umretü’l-kazâ’da, Mekke’nin fethinde, Huneyn, Tâif ve Tebük gazvelerinde bulundu. Hâlid b. Saîd’in besmeleyi ilk yazan kimse olarak bilinmesi Hz. Peygamber’e nâzil olan ilk âyetleri yazdığını, hatta Habeşistan’a hicret edinceye kadar vahiy kâtipliği yaptığını göstermektedir. Onun Resûlullah’ın bazı fermanlarını kaleme aldığı, Sakīf heyetine verilen fermanı yazdığı bilinmekte, dört halife ile Hâlid ve kardeşi Ebân’ın en fazla kâtiplik yapanlardan olduğu kaydedilmektedir (Zürkānî, III, 390). Hz. Peygamber, Mekke fethinden sonra henüz müslüman olmayan kabilelere askerî birlikler göndermeye başlayınca Hâlid b. Saîd’i 300 kişiyle birlikte Urene taraflarına gönderdi (Vâkıdî, III, 873). 10 (631) yılında Medine’ye gelerek İslâmiyet’i kabul eden Yemen’in Murâd kabilesi reisi Ferve b. Müseyk geri dönerken Resûl-i Ekrem onunla birlikte gitmek üzere Hâlid’i Yemen’e (San‘a bölgesine ve Mezhic kabilesine) zekât tahsildarı olarak görevlendirdi.

Hâlid ve Amr, diğer kardeşleri Ebân ile birlikte hem Resûlullah hem Hz. Ebû Bekir devrinde önemli hizmetler yaptılar. Hz. Peygamber Amr’ı Hayber, Tebük, Fedek ve Vâdilkurâ gibi yerlere zekât tahsildarı, Ebân’ı da Bahreyn’e vali tayin etti. Resûl-i Ekrem’in vefatını haber alan kardeşler Medine’ye döndüler ve Resûlullah’tan sonra artık bir başkasının memuriyetini kabul etmeyeceklerini bildirdiler. Hâlid ile Ebân ancak Benî Hâşim’in biatından sonra Hz. Ebû Bekir’e biat ettiler. Bu sebeple Şîa kaynakları Hâlid’i, Hz. Ebû Bekir’e fitnenin önlenmesini amaçlayan Hz. Ali’nin zoruyla biat edenler arasında saydığı gibi onun bir cuma günü Ebû Bekir’i minberden indirmeyi tasarlayan, fakat yine Ali’nin yönlendirmesiyle hilâfeti haksız yere elde ettiğini kendisine söyleyen on iki sahâbîden biri olduğunu, hatta ilk konuşmayı Hâlid’in yaptığını kaydetmektedir (Bahrülulûm-i Tabâtabâî, II, 332-333; Hasan es-Sadr, s. 353-355). Hz. Ebû Bekir devrinde yapılan Suriye savaşlarına üç kardeş birlikte katıldı. Ridde* savaşlarında Suriye’nin doğu taraflarına gönderilen orduya Ebû Bekir’in Hâlid b. Saîd’i kumandan tayin ettiği belirtilmektedir. Daha sonra Bizanslılar’a karşı yapılan Ecnâdeyn Savaşı’nda (13/634) üçünün birden şehid düştüğü, Hâlid’in o sıralarda elli yaşlarında olduğu kaydedilmektedir. Bazı kaynaklara göre ise Hâlid Suriye’deki Mercisuffer Savaşı’nda kumandan olmuş (Halîfe b. Hayyât, et-Târîħ, s. 120), İkrime b. Ebû Cehil’in bu savaşlarda şehid düşmesi üzerine mücahidler arasında bulunan karısı Ümmü Hakîm bint Hâris ile Muharrem 14’te (Mart 635) evlenmiş ve aynı gün şehid düşmüştür (Hâkim, III, 250). Ümmü Hakîm’in, içinde zifafa girdikleri çadırın direğiyle o gün dokuz Bizanslı’yı öldürdüğü rivayet edilir (İbn Sa‘d, IV, 99; İbn Hacer, VIII, 194). Hâlid b. Saîd’in Yermük Savaşı’nda (15/636) vefat ettiğine dair rivayet zayıf kabul edilmiştir.

Hâlid’in çok güzel bir yüze sahip olduğu, üzerinde “Muhammed resûlullah” yazılı yüzüğü Hz. Peygamber’e kardeşi Amr’ın değil onun verdiği (Hâkim, III, 250), Yemen’in Zebîd bölgesinde bulunduğu sırada muhadramûn şairlerinden cengâver sahâbî Amr b. Ma‘dîkerib’in “samsâme” adlı ünlü kılıcını kendisine hediye ettiği rivayet edilir.

Hâlid b. Saîd’in Resûl-i Ekrem’den hadis rivayet ettiği bilinmemekte, ancak hadis kitaplarında onunla ilgili şu olaya yer verilmektedir: Hâlid Resûl-i Ekrem’in huzuruna kabul edilmeyi beklediği bir sırada, kocasından boşanıp bir başka


kişiyle evlenen bir kadının yeni kocasını cinsî bakımdan zayıf bulduğu için eski kocasına dönmek isteğini Resûlullah’a anlattığını duymuş, Hz. Peygamber’in huzurunda bu şekilde konuşmanın saygısızlık olacağını düşünerek o esnada içeride bulunan Ebû Bekir’e kadının bu şekilde konuşmasına engel olmadığı için târizde bulunmuştur (Buhârî, “Şehâdât”, 3, “Edeb”, 68; Müslim, “Nikâĥ”, 111-112).

Muhammed b. Hasan Büraygış, Hâlid hakkında Ħâlid b. SaǾîd b. ǾÂś: eś-śaĥâbî el-mücâhid adıyla bir eser yazmıştır (Zerkā [Ürdün] 1987).

BİBLİYOGRAFYA:

Wensinck, el-MuǾcem, VIII, 70; Buhârî, “Şehâdât”, 3, “Edeb”, 68; a.mlf., et-Târîħu’ś-śaġīr, I, 2, 4, 34, 35; Müslim, “Nikâĥ”, 111-112; Vâkıdî, el-Meġāzî, III, 873, 967, 968, 973, 1085; İbn Hişâm, es-Sîre2, I, 239, 277, 346; IV, 184, 229, 295; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, IV, 94-100; Halîfe b. Hayyât, et-Târîħ (Ömerî), s. 97, 120; a.mlf., eŧ-Ŧabaķāt (Zekkâr), s. 26; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Ukkâşe), s. 296; İbn Hibbân, Meşâhîr, s. 33; Hâkim, el-Müstedrek, III, 248-252; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, I, 399-403; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, II, 97, 98; VII, 24, 26, 287-288; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, I, 259-260; a.mlf., Târîħu’l-İslâm: ǾAhdü’l-ħulefâǿi’r-râşidîn, s. 91-92; İbn Kesîr, el-Bidâye, V, 343; İbn Hudeyde, el-Miśbâĥu’l-muđî (nşr. Muhammed Azîmüddîn), Beyrut 1985, I, 90-91; Fâsî, el-Ǿİķdü’ŝ-ŝemîn, IV, 265-267; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), II, 236-239; VII, 506-507, 509, 517-518, 652; VIII, 148, 193-194; Zürkānî, Şerĥu Mevâhib, Kahire 1854, III, 390-391; Bahrülulûm-i Tabâtabâî, Ricâlü’s-seyyid Baĥrü’l-Ǿulûm (nşr. M. Sâdık Bahrülulûm - Hüseyin Bahrülulûm), Tahran 1363 hş., II, 325-334; Mehmed Zihni, el-Hakāik, İstanbul 1311, II, 3-6; Bedrân, Tehźîbü Târîħi Dımaşķ, V, 48-55; M. Mustafa el-A‘zamî, Küttâbü’n-nebî, Riyad 1401/1981, s. 57-58; Hasan es-Sadr, Teǿsîsü’s-ŞîǾa, Beyrut 1981, s. 353-355; Mustafa Fayda, İslâmiyetin Güney Arabistan’a Yayılışı, Ankara 1982, s. 59-60; Cezzâr, Medâħilü’l-müǿellifîn, I, 413-414; Abdülhay el-Kettânî, et-Terâtîbü’l-idâriyye (Özel), I, 125, 126, 199, 200, 209, 272; II, 7, 155, 156, 204, 206; Şâkir Mahmûd Abdülmün‘im, “Küttâbü’n-nebî”, el-Müǿerriħu’l-ǾArabî, IV, Bağdad 1975, s. 187-188; H. Loucel, “Khālid b. SaǾid”, EI² (Fr.), IV, 960-961.

M. Yaşar Kandemir