HALEF b. HİŞÂM

(خلف بن هشام)

Ebû Muhammed Halef b. Hişâm b. Sa‘leb (Tâlib) el-Esedî el-Bağdâdî el-Bezzâr (ö. 229/844)

Kırâat-i aşere imamlarından ve Hamza b. Habîb kıraatinin meşhur iki râvisinden biri.

150 yılının Receb veya Ramazan ayında (Ağustos veya Ekim 767) doğdu. Aslen Vâsıt’la Cebbül arasındaki Femüssılh’tan olduğu için Sılhî, Bağdat’a yerleştiği için Bağdâdî nisbesiyle tanınır. “Bezzâr” (hububat ve diğer tüketim maddelerini satan kimse) lakabıyla anılmaktan hoşlanmaz, kendisine “mukrî” denmesini isterdi.

On yaşında Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyen ve on üç yaşında Kur’an dersi vermeye başlayan Halef, kırâat-i seb‘a imamlarından Hamza b. Habîb’in kıraatini önde gelen talebesi Süleym b. Îsâ’dan, Âsım b. Behdele’nin kıraatini Ebû Yûsuf Ya‘kūb b. Halîfe el-A‘şâ’dan, Nâfi‘ b. Abdurrahman’ın kıraatini İshak el-Müseyyebî’den öğrendi. On dokuz yaşında iken, Kûfe’de Âsım b. Behdele’nin meşhur iki râvisinden biri olan Ebû Bekir b. Ayyâş’tan ders almak için Süleym b. Îsâ’nın tavsiye mektubu ile evine gittiyse de Ebû Bekir’in mektubu okuduktan sonra söylediği, “Bağdat’ta senden daha iyi okuyan birini bırakmamışsın, öyle mi?” (başka bir rivayete göre, “sen kendine yetersin”) şeklindeki sözünü küçültücü bularak onun evini terketti. Bu olayı bizzat nakleden Halef daha sonra yaptığından pişmanlık duymuş, Ebû Bekir’in kıraatini talebesi Yahyâ b. Âdem’den yazmak mecburiyetinde kalmıştır. Kıraat ilmi yanında hadise de önem veren Halef, Mâlik b. Enes, Ebû Avâne el-Vâsıtî, Hammâd b. Zeyd, Süleym b. Îsâ, Şerîk b. Abdullah en-Nehaî gibi âlimlerden hadis dinledi. Kendisinden arz ve semâ yoluyla başta Ebü’l-Hasan el-Hulvânî, İdrîs b. Abdülkerim el-Haddâd, Muhammed b. Yahyâ el-Kisâî, Seleme b. Âsım olmak üzere pek çok kişi kıraat öğrenirken Ebû Zür‘a er-Râzî, Ebü’l-Kāsım el-Begavî, Ahmed b. Ebû Hayseme, İbrâhim b. İshak el-Harbî, Ahmed b. Hanbel ve İdrîs b. Abdülkerim el-Haddâd gibi âlimler hadis rivayet ettiler. Müslim el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’inde ve Ebû Dâvûd es-Sünen’inde onun rivayetlerine yer vermişlerdir.

Kırâat-i seb‘a imamlarından Hamza b. Habîb’in kıraatini bizzat kendisinden almamış olmasına rağmen yedi imamın kıraatlerinin râvilerini iki ile sınırlayan kaynaklarda onun iki râvisinden biri olarak tercih edilen Halef, Hamza’nın okuyuşuna aykırı biçimde çeşitli rivayetlerden yaptığı 120 yerdeki isabetli tercihleri sebebiyle de on kıraat imamından biri sayılmıştır. Onun Hamza’ya aykırı olarak yaptığı tercihleri incelediğini söyleyen İbnü’l-Cezerî, biri müstesna bunların Kûfeliler’e ve bizzat Hamza, Kisâî ve Ebû Bekir b. Ayyâş’a ait kıraatlerin dışında sayılamayacağını ileri sürmüşse de (en-Neşr, I, 191) aşereye dair eserlerinde onuncu imam olarak Halef’e yer vermiştir. On imamın kıraatiyle ilgili diğer bazı kaynaklarda ise Halef yerine bir başka imam (meselâ İbn Muhaysın) tercih edilmiş ve Halef’in diğer kıraatlerden yaptığı tercihlerden “İhtiyâru Halef” başlığı altında söz edilmiştir (Enderâbî, s. 147, nâşirin girişi, s. 28).

Abbas b. Muhammed ed-Dûrî, Hamza’nın diğer râvisi Hallâd dışında Halef’ten daha üstün bir mukrî görmediğini (İbn Ebû Hâtim, III, 372), Hüseyin b. Fehm de ondan daha faziletli birini tanımadığını söylemiş, Hüseyin b. Fehm ayrıca Halef’in ders okutmaya önce Kur’an talebelerinden başladığını, ardından hadis öğrenmek isteyenlere izin verdiğini belirtmiştir. Yahyâ b. Maîn ile Nesâî’nin sika kabul ettikleri Halef hakkında Ahmed b. Hanbel de aynı değerlendirmeyi yapmakla birlikte Ubeys b. Meymûn’dan naklettiği rivayetleri kabul etmemiş (el-Ǿİlel, II, 342-343), İbn Hibbân ise onun biyografisine eŝ-Ŝiķāt’ında yer vererek kıraat alanındaki ilmine ve sağlam hadis hâfızlarından biri olduğuna işaret etmiştir. İbn Hacer de Halef’in sünnete bağlı güvenilir bir âlim olduğunu söyler.

Kaynaklarda Halef’in şahsiyetiyle ilgili olarak nebîz* içmesi üzerinde durulmuştur. Ebû Ca‘fer en-Nüfeylî onun Ehl-i sünnet’ten olduğunu belirttikten sonra, “Keşke onda nebîz içme alışkanlığı olmasaydı” diyerek bu konudaki hoşnutsuzluğunu dile getirmiştir. Halef’in nebîz içtiği kendisine bildirilen Ahmed b. Hanbel ise bunu daha önce de duyduğunu, ancak ne olursa olsun kendi değerlendirmesine göre onu sika ve güvenilir bir kişi kabul ettiğini söylemiştir (Hatîb, VIII, 326). Daha sonra nebîz içmeyi terkeden Halef’in bu içkiden nasıl kurtulduğu hususunda kaynaklarda iki ayrı rivayet zikredilmiştir. Bu rivayetlerden birine göre Enfâl sûresinde, “Allah’ın murdarı temizden ayırması için...” (8/37) meâlindeki âyet üzerinde düşündükten sonra nebîz içmeyi bırakarak ölümüne kadar sürekli oruç tutmuştur (a.g.e., VIII, 325-326). Diğer bir rivayete göre ise Ahmed b. Hanbel, Ebû Hayseme Züheyr b. Harb ve Yahyâ b. Maîn’in kendisini ziyaretleri sırasında içi nebîz dolu kâseyi göstererek Ahmed b. Hanbel’e bunun hakkındaki görüşünü sorunca İbn Hanbel’in açıkça bir şey söylemeyip Hz. Peygamber’in, “Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz” (bk. Wensinck, el-MuǾcem, “rǾay” md.) meâlindeki hadisini okuması üzerine nebîzi bırakmış ve ölünceye kadar içmeyeceğine dair yemin etmiştir (İbn Ebû Ya‘lâ, I, 154). Bizzat kendisinden nakledilen bir rivayete göre Halef nebîz konusunda Kûfeliler’in mezhebine uymuş, bıraktıktan sonra da bu içkiyi kullandığı kırk yıl zarfında kıldığı namazları iade etmiştir (Mizzî, VIII, 302).

Cehmiyye’den korunmak için gizli olarak yaşadığı bir dönemde 7 Cemâziyelâhir 229’da (2 Mart 844) Bağdat’ta vefat eden Halef Künâse Kabristanı’na defnedildi. Onun Kitâbü’l-Ķırâǿât (Kitâbü Ĥurûfi’l-ķırâǿât), Kitâbü’l-ǾAded, İħtilâfü’l-meśâĥif ve Müteşâbihü’l-Ķurǿân adlı bazı eserleri olduğu kaydedilmekteyse de (İbnü’n-Nedîm, s. 153, 174, 175, 179) bunların günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmemektedir.


BİBLİYOGRAFYA:

Wensinck, el-MuǾcem, “rǾay” md.; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VII, 347; Ahmed b. Hanbel, el-Ǿİlel (Koçyiğit), II, 342-343; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Ukkâşe), s. 531; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, III, 372; İbn Hibbân, eŝ-Ŝiķāt, VIII, 228; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Şüveymî), s. 153, 174, 175, 179; Hatîb, Târîħu Baġdâd, VIII, 322-328; Enderâbî, Ķırâǿâtü’l-ķurrâǿi’l-maǾrûfîn (nşr. Ahmed Nusayyif el-Cenâbî), Beyrut 1407/1986, s. 147-150, ayrıca bk. nâşirin girişi, s. 28; İbn Ebû Ya‘lâ, Ŧabaķātü’l-Ĥanâbile, I, 153-154; İbnü’l-Bâziş, el-İķnâǾ, I, 126-127; Ebü’l-Alâ el-Hemedânî, Ġāyetü’l-iħtiśâr, MÜİF Ktp., nr. 72, vr. 17a-18a; İbnü’l-Esîr, el-Lübâb, I, 146; II, 246; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, VIII, 299-303; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, X, 576-580; a.mlf., MaǾrifetü’l-ķurrâǿ (Altıkulaç), I, 419-422; a.mlf., Târîħu’l-İslâm: sene 221-230, s. 154-157; İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-nihâye, I, 272-274; a.mlf., en-Neşr, I, 188-191; İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, III, 156-157.

Tayyar Altıkulaç