HÂDÎ-İLELHAK

(الهادي إلى الحق)

Ebû Muhammed Mûsâ el-Hâdî-İlelhak b. Muhammed el-Mehdî (ö. 170/786)

Abbâsî halifesi (785-786).

Muhtemelen 147 (764) yılında Rey’de doğdu. Babası Halife Mehdî-Billâh, annesi Hayzürân’dır. Mehdî-Billâh, Mansûr’un kendisinden sonra hilâfet makamına geçmek üzere veliaht tayin ettiği Îsâ b. Mûsâ’yı veliahtlıktan vazgeçirerek 160 (777) yılında oğlu Mûsâ’yı veliaht ilân etti. Mûsâ küçük yaştan itibaren halifelik için eğitilmeye başlandı. Mehdî aynı yıl hacca gitmek üzere Bağdat’tan ayrıldığında idareyi ona bıraktı. Ertesi yıl hac işleri için bizzat Mûsâ görevlendirildi. 163’te (780) Mehdî-Billâh, diğer oğlu Hârûn ile birlikte Bizanslılar’la savaşmak üzere başşehirden ayrılınca yerine yine Mûsâ’yı bıraktı. 166 (782-83) yılında, Mûsâ’dan sonra hilâfet makamına geçmek üzere Hârûn’u veliaht tayin etti. Bir yıl sonra Mûsâ ordu kumandanı olarak Taberistan’a gönderildi. Mûsâ’nın Cürcân’da bulunduğu sırada Mehdî-Billâh onu azledip Hârûn’u veliaht yapmak istedi (169/785). Bundan dolayı Mûsâ’ya bir elçi gönderip yanına gelmesini emrettiyse de Mûsâ bunu kabul etmedi. Ardından Mehdî haklarını Hârûn’a devretmesi için Mûsâ’ya baskı yaptı ve Cürcân’a gitmek üzere Hârûn ile birlikte yola çıktı, ancak yolda öldü (22 Muharrem 169/4 Ağustos 785).

Mehdî-Billâh’ın vefat ettiği gün Mûsâ, Hâdî-İlelhak lakabıyla halife ilân edildi. Hârûn, Mehdî’nin öldüğünü ve Mûsâ’ya biat edildiğini ülkenin her tarafına bildirmişti. Ayrıca Nusayr el-Vasîf’i hilâfet mührü, asâ ve bürde ile birlikte Cürcân’da bulunan Mûsâ’ya gönderip ona babası Mehdî’nin öldüğünü ve kendisine biat edildiğini haber verdi. Bunun üzerine Mûsâ Bağdat’a döndü ve Rebî‘ b. Yûnus’u vezir tayin etti.

Hâdî döneminin en önemli olaylarından biri, Ali evlâdından Hüseyin b. Ali’nin Medine’de başlattığı isyan hareketidir. Hz. Hasan’ın torunlarından olan Hüseyin b. Ali, Abbâsîler’in Medine âmili Ömer b. Abdülazîz b. Abdullah ile Ali evlâdından bazıları arasında çıkan ihtilâftan sorumlu tutularak cezalandırılmak istenince buna karşı çıktı ve Mescid-i Nebevî’de toplanan halktan biat aldı. Daha sonra hac münasebetiyle gelen toplulukları da kendi saflarına katmak amacıyla Mekke’ye hareket etti. Bunun üzerine Hâdî-İlelhak, hac için Mekke’de bulunan Abbâsî ileri gelenlerine bütün kuvvetlerini toplayarak onların üzerine yürümelerini emretti. Mekke yakınlarındaki Fah vadisinde cereyan eden savaşta Hüseyin yenildi ve çok sayıda taraftarıyla birlikte hayatını kaybetti (8 Zilhicce 169/11 Haziran 786). Bu savaştan sağ kurtulan Hüseyin’in dayısı İdrîs b. Abdullah Mağrib’e kaçmış ve orada İdrîsîler hânedanını kurmuştur. Şiîler bu hadiseyi Kerbelâ Vak‘ası’ndan sonra en acıklı olay ve bir matem günü olarak kabul ederler. Hareketin bastırılmasından sonra Ali evlâdına karşı yapılan zulüm ve baskılar arttırıldı. Gizlenip saklananların evleri yakılıp yıkıldı, malları müsâdere edildi. Kûfe’deki Ali evlâdı ve taraftarları da kontrol altında tutulmaya başlandı.

Hâdî zamanında Mısır ve Irak’ta çıkan diğer isyanlar da bastırıldı. Bunların yanı sıra halife zındıklara karşı da şiddetle mücadele etti. Hâdî, kısa süren halifeliği döneminde zındıkları sürekli şekilde takip ederek cezalandırmıştır.

Bizans orduları 169 (785-86) yılında sahildeki Hades Kalesi’ne saldırdılar. Daha önce yıkılan bu kale müslümanlar tarafından yeniden inşa edilmişti. Bizans saldırısına mukavemet edemeyen kumandan kaleyi terketti. Öte yadan Abbâsî orduları yaz seferlerine devam ettiler; Me’yûf b. Yahyâ kumandasındaki ordu Derbürrâhib’i geçerek Üşne’ye kadar ilerledi.

Hâdî devrinin önemli olaylarından biri de el-Cezîre’de çıkan Hâricî isyanıdır. Hâricî lideri Hamza b. Mâlik el-Huzâî, Musul yakınlarında cereyan eden savaşta Abbâsî ordusunu mağlûp ettiyse de daha sonra yakalanarak öldürüldü.

Dihye b. Mus‘ab’ın Mısır’da çıkardığı isyan Hâdî döneminde de devam etti. Âsiler, vali Assâme b. Amr’ın kuvvetlerini bozguna uğratıp Yukarı Mısır’ı yağma ettiler. Mısır’ın yeni valisi Fazl b. Sâlih Suriye’den getirttiği askerî birliklerle isyanı bastırdı. Yakalanıp hapsedilen Dihye daha sonra Fustat’a götürülerek öldürüldü (Cemâziyelâhir 169/Aralık 785).

Hâdî-İlelhak, Hârûn’u veliahtlıktan azledip oğlu Ca‘fer’i veliaht tayin etmek istedi; bunu kabul etmeyen Hârûn’u da hapse attırdı. Ancak 16 Rebîülevvel 170 (15 Eylül 786) tarihinde Îsâbâd’da vefat etti ve orada defnedildi. Onun 10, 14 veya 18 Rebîülevvel’de öldüğüne dair rivayetler de vardır. Bazı tarihçiler Hâdî’yi annesi Hayzürân’ın öldürttüğünü kabul ederler; bazıları ise onun bir hastalık sonucu öldüğünü söylerler. Ancak birinci ihtimal daha çok kabul görmektedir. Zira kocası Mehdî-Billâh zamanında her istediğini yaptıran Hayzürân, Hâdî’nin halife olmasıyla nüfuz ve otoritesinin daha da artacağını umuyordu. Fakat Hâdî annesinin isteklerini yerine getirmediği gibi tahakkümünden kurtulmak için onu zehirletmeye bile teşebbüs etmiştir. Hayzürân da kendisine karşı daha itaatkâr görünen Hârûn’u hilâfet makamına geçirmek için hasta yatağındaki Hâdî’yi câriyeleriyle zehirletmiş veya boğdurtmuştur.

Kaynaklar Hâdî’nin âdil, cesur, azimli ve kararlı, ancak sert mizaçlı, içki ve eğlenceye düşkün, şairlere karşı cömert, fakat zaman zaman da cimri olduğunu kaydeder. Kumandanlarından Herseme b. A‘yen, istisnasız bütün hânedan


düşmanlarının öldürülmesi için Hâdî’nin kendisine emir verdiğini ve onun her an insanları ölüme mahkûm etmeye hazır olduğunu söyler (Moscati, XIII/4, s. 25).

BİBLİYOGRAFYA:

Halîfe b. Hayyât, Târîħ, Riyad 1985, bk. İndeks; Dîneverî, el-Aħbârü’ŧ-ŧıvâl, Kahire 1330, s. 365; Ya‘kūbî, Târîħ, II, 404-406; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), bk. İndeks; İbn A‘sem el-Kûfî, el-Fütûĥ, Beyrut 1986, VIII, 401; İbn Abdürabbih, el-Ǿİķdü’l-ferîd, bk. İndeks; Cehşiyârî, el-Vüzerâǿ ve’l-küttâb, s. 167-177; Yezîd b. Muhammed el-Ezdî, Târîħu’l-Mevśıl (nşr. Ali Habîbe), Kahire 1967, bk. İndeks; Mes‘ûdî, et-Tenbîh, Bağdad 1938, s. 297-298; İbnü’l-İmrânî, el-İnbâǿ fî târîħi’l-ħulefâǿ (nşr. Kāsım es-Sâmerrâî), Kahire 1973, s. 73-74; İbn İsfendiyâr, Târîħ-i Ŧaberistân: History of Tabaristan (trc. E. G. Browne), London 1905, s. 131-132; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; İbnü’t-Tıktakā, el-Faħrî, Kahire 1962, s. 152-155; İbn Hallikân, Vefeyât, bk. İndeks; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, XXII, 121-125; İbn Kesîr, el-Bidâye, X, 157-160; Süyûtî, Târîħu’l-ħulefâǿ, Katar 1974, s. 260-263; Ahmed Ferîd Rifâî, ǾAśrü’l-Meǿmûn, Kahire 1928, I, 107-113; D. Sourdel, Le vizirat ‘abbāside de 749 à 936, Damas 1959, bk. İndeks; a.mlf., “al-Hādī ila’l-Ĥaķķ”, EI² (İng.), III, 22; Semîre Muhtâr el-Leysî, Cihâdü’ş-ŞîǾa, Beyrut 1978, s. 258-276; H. Kennedy, The Early Abbasid Caliphate, London 1981, s. 96-115; N. Abbott, Two Queens of Baghdad, London 1986, s. 88-112; Ahmed Zeki Safvet, Cemheretü resâǿili’l-ǾArab fî Ǿuśûri’l-ǾArabiyyeti’z-zâhire, Beyrut, ts. (el-Mektebetü’l-İlmiyye), III, 138-141; S. Moscati, “Le Califat d’al-Hādī”, SO, XIII/4 (1946), s. 3-28.

Nahide Bozkurt