HÂDÎ-i SEBZEVÂRÎ

(هادي سبزواري)

Hâc Mollā Hâdî b. Mehdî b. Hâc Mirzâ Hâdî-i Sebzevârî (ö. 1289/1872)

Molla Sadrâ ekolüne mensup filozof.

1212’de (1797-98) İran’ın Horasan eyaletine bağlı Sebzevâr’da doğdu. İlk öğrenimini bu şehirde yaptı. On yaşında iken Meşhed’e giderek mantık, matematik, fıkıh ve felsefe tahsil etti. Bu tahsil dönemi, kendisini tamamen dinî araştırmalara adamış olması dolayısıyla onun ruhî ve entelektüel gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Daha sonra döneminin tanınmış felsefe hocalarından faydalanmak üzere İsfahan’a gitti. Orada, geleneksel hikmet öğretilerinin canlandırılmasına esaslı katkılarda bulunan ve Molla Sadrâ’nın eserleri konusunda tanınmış otoritelerden kabul edilen Molla Ali Nûrî gibi âlimlerin yanında sekiz yıl boyunca çeşitli konularda dersler okudu. Tahsilini tamamladıktan sonra Meşhed’e dönerek beş yıl kadar öğretim faaliyetinde bulundu. Ardından hacca gitti ve dönüşünde Kirman’da bir yıl kaldı. Son olarak kendi ekolünü kurduğu Sebzevâr’a yerleşti. Burada kırk yıl boyunca İran’ın çeşitli bölgelerinden, ayrıca Hindistan’dan ve Arap ülkelerinden gelen pek çok öğrenciye hikmet okuttu. Bu sırada Mirza Muhammed Ali, Hâc Molla İsmâil Vâiz Sebzevârî, Ahund Molla Gulâm-Hüseyin Şeyhülislâm, Mirza Şemseddin Hakîm-i İlâhî-yi Sânî ve Hâc Mirza Hüseyin Sebzevârî gibi pek çok öğrenci yetiştirdi. Sade bir hayat süren, zamanını araştırma ve teemmülle geçiren Hâdî-i Sebzevârî, ölümünden önce İran’ın en mümtaz en-telektüel ve ruhanî şahsiyetlerinden biri haline geldi. Bu sebeple İran’da İbn Sînâ’ya “şeyh”, Molla Sadrâ’ya “ahund” denilmesi gibi ona da “hacı” unvanı verilmiştir. Şiirdeki mahlası Esrâr’dır. Sebzevâr’da vefat eden Hâdî vasiyeti üzerine buraya defnedildi. Kabri günümüzde ziyaret edilmektedir.

Kaçar döneminin en büyük filozofu kabul edilen Hâdî-i Sebzevârî, Molla Sadrâ’nın öğretilerinin yorumcusu olarak tanınmakta ve görüşleri kelâm, Meşşâî felsefe, İşrâkī teosofi ve önemli ölçüde Şiîliğin etkisi altında kalan irfan öğretisi olmak üzere dört büyük düşünce akımının sentezine dayanmaktadır. Bundan dolayı Fârâbî, İbn Sînâ, Şehâbeddin es-Sühreverdî, Fahreddin er-Râzî, Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Mîr Dâmâd, Molla Sadrâ ve Abdürrezzâk el-Lâhîcî gibi düşünürler onun en çok istifade ettiği kişiler arasında yer alırlar. Ayrıca âyet ve hadislerden de büyük ölçüde faydalandığı görülür. Bu açıdan Sebzevârî’nin eserleri ve görüşleri felsefe, kelâm ve tasavvuf arasında yoğun geçişlerin olduğu XII. (XVIII.) yüzyıl sonrası İslâm düşüncesinin bâriz izlerini taşır.

Hâdî-i Sebzevârî’ye göre dünyada bulunan her şey “mâhiyet” ve “vücûd”dan meydana gelir (zevc-i terkîbî). Bu terkipteki mahiyet bütün varlıkları birbirinden ayıran şey, vücut ise varlıkların istisnasız katıldığı şeydir. Bundan dolayı meselâ insanın mahiyeti atın mahiyetinden, atın mahiyeti de taşın mahiyetinden farklıdır. Fakat bu varlıkların vücutları hepsinde bir ve aynıdır. Sebzevârî’ye göre vücut birlik ilkesidir. Ayrıca vücut apaçık (bedîhî) olduğu için tanımlamaya ihtiyaç yoktur. Sebzevârî, İslâm felsefesinde çokça tartışılan vücutla mahiyet arasındaki ilişkiye dair meşhur problemde Molla Sadrâ gibi düşünür. Buna göre İbn Sînâ sonrası düşünce tarihinde tartışılan varlık-mahiyet ilişkisinde üç ana tez bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Sebzevârî’nin çağdaşı Şeyh Ahmed İhsâî’nin savunduğu hem vücudun hem de mahiyetin asıl olduğu, ikincisi, Şehâbeddin es-Sühreverdî gibi düşünürlerin kabul ettiği mahiyetin asıl, vücudun itibarî (arızî) olduğu, üçüncüsü de Molla Sadrâ ile birlikte Sebzevârî’nin savunduğu vücudun asıl, mahiyetin itibarî olduğudur. Vücutla “mevcûd” ilişkisi ve bunların birliği veya çokluğu probleminde de Sebzevârî Molla Sadrâ’nın görüşüne katılmaktadır. Bu iki düşünüre göre vücutla mevcut aynı anda hem bir hem de çoktur. Yani çokluk aynı zamanda birlik, birlik ise aynı zamanda çokluktur. Sebzevârî’ye göre vücut ve mevcut sonsuz sayıda çok ve farklıdır, fakat bizâtihi çok olmalarından dolayı tek bir gerçekliktir.

Eserlerinde klasik kelâmın temel meselelerinden olan Allah’ın varlığı, birliği, isbât-ı vâcib, peygamberlik, meâd gibi birçok konuya yer veren ve bunları gerek kelâm gerekse felsefe açısından inceleyen Sebzevârî’nin düşüncelerinde kendisinin de benimsediği İmâmiyye mezhebinin hâkimiyeti açıkça görülür. Bundan dolayı başta peygamberlik, imâmet ve imamın mâsumluğu olmak üzere pek çok konuda İmâmiyye mezhebinin görüşlerini delillendirmek ve açıklığa kavuşturmak için eserler kaleme almıştır.

Eserleri. Arapça ve Farsça yazan Hâdî-i Sebzevârî’nin eserleri, İran’da XX. yüzyılda en çok başvurulan felsefe kitapları arasında sayılmaktadır. Başlıca eserleri şunlardır: 1. Şerĥu Ġureri’l-ferâǿid. Sebzevârî’nin kendisine ait Ġurerü’l-ferâǿid (Manžûme fi’l-ĥikme) adlı manzum eserin şerhi olup müellifin en meşhur eseridir. İran medreselerinde Molla Sadrâ’nın el-Esfârü’l-erbaǾa ve Nasîrüddîn-i Tûsî’nin Şerĥu’l-İşârât ve’t-tenbîhât adlı kitaplarından önce okutulan en önemli felsefe kitabı özelliğini taşımaktadır. Eser umûr-ı âmme, cevher ve araz, ilâhiyyât, tabîiyyât, nübüvvât ve menâmât, meâd ve imanın çeşitli dereceleriyle ahlâk ilminin bazı konuları olmak üzere yedi bölüme (maksad), bu bölümler de alt bölümlere (ferîde) ayrılmıştır. Mirza Mehdî Müderris Âştiyânî, Hâc Molla Muhammed Heydcî, Seyyid Esedullah b. Muhammed Kâzım Hânsârî-i Kummî, Şeyh Muhammed Takıyyü’l-Âmülî, Murtazâ Mutahharî ve Âyetullah Hasanzâde el-Âmülî gibi şahısların bu esere hâşiye veya ta‘likleri bulunmaktadır. Tamamı veya bazı kısımları defalarca basılan Şerĥu Ġureri’l-ferâǿîd’in (meselâ bk. Tahran 1261, 1298, 1341, 1346, 1367, 1379) ilâhiyyât bölümünün umûr-ı âmme, cevher ve araz kısımları Mehdî Muhakkık ve T. Izutsu tarafından neşredilmiştir (Tahran 1969, 1981, 1991). Aynı araştırmacılar bu kısmın İngilizce çevirisini de yapmışlardır (The Metaphysics of Sabzavārī, Tahran 1983). Daha sonra eserin ikinci bölümü Mehdî Muhakkık tarafından yayımlanmıştır (Tahran 1368 hş./1990). 2. Esrârü’l-ĥikem. İki cilt halinde yazılan bu Farsça eserin I. cildi isbât-ı vâcib, Allah’ın sıfatları ve fiilleri, nefis, meâd, nübüvvet ve imâmet olmak üzere yedi bölüme; II. cildi ise tahâret, namaz, zekât ve oruç şeklinde dört bölüme ayrılmıştır.


Eserin çeşitli baskıları vardır (Tahran 1286, 1300, 1303, 1323, 1341 ve 1380 [Ebü’l-Hasan-i Şa‘rânî’nin hâşiyeleri ve Seyyid İbrâhim Miyânecî’nin tashihiyle birlikte]). 3. Şerĥu’l-esmâǿ (Şerĥu DuǾâǿi’l-Cevşeni’l-Kebîr). Her biri Allah’ın isim ve sıfatlarından on tanesini ihtiva eden 100 bölümden ibaret uzunca bir me’sûr dua olan ve daha çok Şiîler’ce ilgi gösterilen Cevşenü’l-Kebîr‘e yazılan Arapça bir şerhtir. Birçok defa basılan eser (meselâ Tahran 1281, 1282, 1283, 1322, 1367) son olarak Necefkulı Habîbî’nin tahkikiyle yayımlanmıştır (Tahran 1993). 4. Şerĥu DuǾâǿi’ś-śabâĥ (Tahran 1281, 1283, 1289). Arapça bir dua şerhi olan eser Necefkulı Habîbî tarafından tahkik edilmiştir (Tahran 1993). 5. Şerĥ-i Meŝnevî. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin eserinin zor anlaşılan bazı beyitlerine yazılan Farsça şerhtir (Tahran 1285, 1374 hş. [nşr. Mustafa Burûcirdî]). 6. Ĥâşiyetü’l-Esfâr (Tahran, ts.). Müellifin, Molla Sadrâ’nın el-Esfârü’l-erbaǾa adlı eserine yazdığı hâşiyelerden meydana gelir. 7. Ĥâşiyetü’ş-Şevâhidi’r-rubûbiyye. Yine Molla Sadrâ’ya ait Şevâhidü’r-rubûbiyye adlı esere yazılan hâşiyelerden ibarettir. 1286’da (1869) Tahran’da basılan eser, daha sonra Seyyid Celâleddin Âştiyânî tarafından Molla Sadrâ’nın Şevâhidü’r-rubûbiyye’sinin sonunda yeniden neşredilmiştir (Tahran 1346 hş., 1360 hş., s. 381-824). 8. Ĥâşiyetü’l-Mebdeǿ ve’l-meǾâd (Tahran 1314). Molla Sadrâ’nın el-Mebdeǿ ve’l-meǾâd adlı eserinin hâşiyesidir. 9. Ĥâşiyetü Mefâtîĥi’l-ġayb. Molla Sadrâ’nın Mefâtîĥu’l-ġayb’ının hâşiyesidir (Tahran 1284, Tahran, ts.). 10. Şerĥu’n-Nebrâs fî esrâri’l-esâs. Kendi eseri olan fıkha dair Nebrâsü’l-hüdâ adlı eserin şerhidir (Tahran 1371). 11. Dîvân-ı Ġazeliyyât (İsfahan, ts., nşr. Muhammed Rızâ Dâî-yi Cevâd; Tahran 1299-1300, 1316 hş.). Sebzevârî’nin Farsça yazdığı şiirlerinden meydana gelmektedir.

Bunların dışında Hâdî-i Sebzevârî’nin el-Leǿâli’l-muntažama fi’l-manŧıķ, Hidâyetü’ŧ-ŧâlibîn, el-Muĥâkemât ve’l-muķāvemât, Risâle der İştirâk-i Vücûd ve Śıfât-ı İlâhiyye, Şerĥ-i Ĥadîŝ-i ǾAlevî gibi on yedi risâlesi Seyyid Celâleddin Âştiyânî tarafından tahkik edilerek yayımlanmıştır (Tahran 1360 hş./1981, 1370 hş.).

Hâdî-i Sebzevârî hakkında yapılan araştırmalar arasında Murtazâ Müderrisî Çehârdehî, T. Izutsu, Celâleddin Âştiyânî ve Gulâm Hüseyin Rızâ’nın çalışmaları zikredilebilir (bk. bibl.).

BİBLİYOGRAFYA:

Hâdî-i Sebzevârî, Şerĥu Ġureri’l-ferâǿid (nşr. Mehdî Muhakkık - T. Izutsu), Tahran 1369 hş./1991, s. 42-57, 72-73, ayrıca bk. Mehdî Muhakkık’ın İngilizce önsözü, s. 3-7; a.mlf., Hidâyetü’ŧ-ŧâlibîn (Seyyid Celâleddin Âştiyânî, MecmûǾa-i Resâǿil-i Feylesûf-i Kebîr Ĥâc Mollā Hâdî-i Sebzevârî içinde), Tahran 1360 hş./1981, s. 175-291, ayrıca bk. nâşirin girişi, s. 1-172; Muhammed Hasan Han, MatlaǾu’ş-şems, Tahran 1362-63 hş., II, 688-689; III, 983-992; Muhammed İkbal, The Development of Metaphysics in Persia, London 1908, s. 175; C. de Gobineau, Les religions et les philosophies dans l’Asie centrale, Paris 1923, s. 113-116; Serkîs, MuǾcem, s. 1000-1001; Brockelmann, GAL Suppl., II, 588, 589, 832-833; Browne, LHP, IV, 436-437; a.mlf., A Year Amongst the Persians, London 1950, s. 143-158; Murtazâ Müderrisî Çehârdehî, Zindegî ve Felsefe-i Ĥâc Mollā Hâdî-i Sebzevârî, Tahran 1334 hş./1955, s. 12-32, 53-74; a.mlf., Târîħ-i Felâsife-i İslâm, Tahran 1362 hş., II, 131-186; Hânbâbâ, Fihrist-i Kitâbhâ-yi Çâpî-i ǾArabî, Tahran 1344 hş., s. 194, 272, 285, 293, 299, 540, 547, 566-568, 764; a.mlf., Fihrist, I, 284-285; II, 2263-2264, 1709; III, 3251, 3255; Menûçihr Sadûkī-i Sühâ, Târîħ-i Ĥükemâǿ ve ǾUrefâǿ-i Müteǿaħħirîn-i Śadrü’l-Müteǿellihîn, Tahran 1359 hş./1980, s. 109-155; Seyyed Hossein Nasr, “Renaissance in Iran: Haji Mullā Hādī Sabziwārī”, A History of Muslim Philosophy (ed. M. M. Sharif), Karachi 1983, II, 1543-1556; a.mlf., “Hacı Molla Hâdî-i Sebzevârî” (trc. Yusuf Ziya Cömert), a.e.: İslâm Düşüncesi Tarihi, İstanbul 1991, s. 331-343; AǾyânü’ş-ŞîǾa, Beyrut 1987, s. 622-630; Mehdî Bâmdâd, Şerĥ-i Ĥâl-i Ricâl-i Îrân der Ķarn-i 12 ve 13 ve 14 Hicrî, Tahran 1371 hş., I, 143-144; II, 152; VI, 91, 172-173, 240, 294; Gulâm Hüseyin Rızâ, Ĥakîm-i Sebzevârî, Zindegî, Âŝâr, Felsefe, Tahran 1371 hş., s. 34-74; J. Cooper, “Rūmī and Ĥikmat: Towards a Reading of Sabziwārī’s Commentary on the Mathnawī”, Classical Persian Sufism: from Its Origins to Rumi (ed. L. Lewisohn), London 1993, s. 409-433; Abdürrefî‘ Hakīkat, Târîħ-i ǾUlûm u Felsefe-i Îrânî ez Câmâsb-ı Ĥakîm tâ Ĥakîm-i Sebzevârî, Tahran 1372 hş., s. 829-843; T. Izutsu, İslâm’da Varlık Düşüncesi (trc. İbrahim Kalın), İstanbul 1995, s. 89-209; Tebrîzî, Reyĥânetü’l-edeb, II, 422-427; Mahmûd Anberânî, “Âŝâr u Efkâr-ı Ĥakîm-i Sebzevârî”, Mecelle-i Keyhân-ı Endîşe, sy. 36, Tahran 1370, s. 111-129; Cl. Huart, “Hâdî Sebzevârî”, İA, V/1, s. 43; a.mlf., “Hādī Sabzawārī”, EI, III, 188-189; A. J. Newman, “Sabzawārī”, EI² (İng.), VIII, 695.

Keith Hitchins