HABLULLAH

(حبل الله)

Genellikle Kur’ân-ı Kerîm’i ifade ettiği kabul edilen bir Kur’an tabiri.

Sözlükte “ip, bağ; sebep, vasıta; damar” gibi mânalara gelen habl kelimesi mecazi olarak “ahid, zimmet, eman” anlamlarında da kullanılmaktadır (Lisânü’l-ǾArab, “ĥbl” md., Tâcü’l-Ǿarûs, “ĥbl” md.).

Habl Kur’ân-ı Kerîm’de ikisi çoğul (hibâl) olmak üzere yedi yerde geçmektedir. Bunlardan üçü “ip” (Tâhâ 20/66; eş-Şuarâ 26/44; Tebbet 111/5), ikisi “ahid ve zimmet” (Âl-i İmrân 3/112), biri de “damar” (Kāf 50/16) mânasında kullanılmıştır (İbnü’l-Cevzî, Nüzhetü’l-aǾyün, s. 242). Âl-i İmrân sûresinin 103. âyetinde geçen “hablullah” ise bütün müfessirlerce mecazi bir ifade kabul edilmiş ve şöyle yorumlanmıştır: Bundan maksat Allah’ın kitabıdır. Kur’an, tıpkı derin bir çukura düşmüş insana tutunup kurtulması için yukarıdan sarkıtılan ip gibi semadan arza uzatılmış bir hidayet nurudur. Başka bir açıklamaya göre ise Kur’an, insanın tehlikeli bir yolda yürürken düşmemek için tutunup güvenlik içinde ilerlemesini sağlayan bir emniyet bağıdır. Ona sarılan tehlikeden ve helâk olmaktan kurtulur, selâmete ulaşır (Zemahşerî, I, 450; Fahreddin er-Râzî, VIII, 162-163; Âlûsî, IV, 18-19; Elmalılı, II, 1153-1154).

Hablullah tabirinin Kur’an’ı ifade ettiğini belirten hadisler de mevcuttur. Nitekim Hz. Peygamber, Allah’ın kitabının semadan arza uzatılan bir ip olduğunu, ona sarılan kişinin hidayete ereceğini, onu terkedenin ise sapıklığa düşeceğini, onda akla durgunluk veren tükenmez hârikalar bulunduğunu ifade etmiştir (Müsned, II, 3, 14, 17; Müslim, “Feżâǿilü’ś-śaĥâbe”, 37; Ebû Dâvûd, “Feżâǿilü’l-Ķurǿân”, 1; Tirmizî, “Menâķıb”, 32;). Hz. Ali, İbn Mes‘ûd, İbn Abbas gibi sahâbîlerin görüşleri de bu yöndedir (meselâ bk. Tirmizî, “Ŝevâbü’l-Ķurǿân”, 14). Öte yandan bu tabir, Kur’an’i da kapsayacak şekilde Allah’ın kullan için olan ahid ve güvencesi, Allah’ın dini, kulları için lutfettiği kurtuluş vasıtaları ve ihlâs olarak daha kapsamlı şekilde de tefsir edilmiştir. Ayrıca Âl-i İmrân sûresinin 103. âyetinde, “Hablullaha sarılın” buyruğunun ardından “Bölünüp parçalanmayın” emrinin yer aldığı dikkate alınarak bu tabirle cemaat, ümmet birliğinin veya bu birliği sağlayan bağların kastedilmiş olabileceği de ileri sürülmüştür (İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, I, 432-433; Fahreddin er-Râzî, VIII, 162-163; Kurtubî, IV, 158-159; Mevdûdî, I, 248).

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ĥbl” md.; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “ĥbl” md.; Lisânü’l-ǾArab, “ĥbl” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “ĥbl” md.; Müsned, II, 3, 14, 17; Müslim, “Feżâǿilü’ś-śaĥâbe”, 37; Ebû Dâvûd, “Feżâǿilü’l-Ķurǿân”, 1; Tirmizî, “Ŝevâbü’l-Ķurǿân”, 14; “Menâķıb”, 32; Yahyâ b. Sellâm, et-Taśârîf (nşr. Hind Şelebî), Tunus 1979, s. 314; Taberî, CâmiǾu’l-beyân (Bulak), IV, 21; Zemahşerî, el-Keşşâf (Kahire), I, 450; İbnü’l-Cevzî, Nüzhetü’l-aǾyün. s. 242-243; a.mlf., Zâdü’l-mesîr, I, 432-433; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîĥu’l-ġayb, VIII, 162-163; Kurtubî, el-CâmiǾ, IV, 158-159; İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Ķurǿân, Kahire, ts., II, 83; Süyûtî, el-İtķān (Beyrut), I, 163; Âlûsî, Rûĥu’l-meǾânî, I, 641; IV, 18-19; Elmalılı, Hak Dini, II, 1153-1154; Mevdudî, Tefhîmü’l-Kur’ân (trc. Muhammed Han Kayanî v.dğr), İstanbul 1986, I, 248.

M. Zeki Duman