HABÎS

(الخبيث)

Pis, iğrenç veya zararlı olduğu için insan tabiatının hoşlanmadığı, aklın ve dinin benimsemediği şeyler hakkında kullanılan bir Kur’an tabiri.

Hubs (habâset) kökünden gelen habîs kelimesi, genellikle “değersiz ve bayağı oluşu sebebiyle hoşa gitmeyen somut veya soyut varlık, durum” şeklinde tarif edilmiştir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ħbŝ” md.). Bu genel anlamdan hareketle kelime kötü insan, kötü evlât, şer, kâfir, şeytan, bozuk iş, haram, kötü kokulu yiyecekler için de kullanılmıştır (Lisânü’l-ǾArab, “ħbŝ” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “ħbŝ” md). Kur’ân-ı Kerîm’de daha çok “güzel, hoş, temiz” gibi anlamlara gelen ve karşıtı olan tayyib kelimesiyle birlikte yer almaktadır.

Habîs, Kur’an’da bazı nesnelerdeki pisliği ve iğrençliği ifade ettiği gibi yanlış inancı, kötü sözleri ve bayağı davranışları sebebiyle kendisinden nefret edilen insanlar için de kullanılmaktadır. “Kötü kadınlar (habîsât) kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara yaraşır” (en-Nûr 24/26) meâlindeki âyet bunu göstermektedir. Kur’an, Allah’a kulluk etmeyip bazı yaratıkları, bayağı varlıkları O’na ortak koşanları ve münafıkları “neces” ve habîs olarak nitelemiştir (Âl-i İmrân 3/179; et-Tevbe 9/28). “Habîs bir söz, yerinden sökülmüş habîs (verimsiz) bir ağaca benzer” (İbrâhîm 14/26) ifadesinde habîs sözün “edep dışı veya gerçeğe aykırı söz”, ayrıca mecazi olarak “inkâr mânası taşıyan söz” anlamına geldiği belirtilmiştir. Özellikle eski bir kavim arasında yaygın olan cinsî sapıklığın “habâîs” kelimesiyle nitelenmesi, bu kavramın Kur’an’daki asıl kullanılış gayesinin insan fıtratına, ahlâka ve geleneğe aykırı davranışların vicdanlarda meydana getirdiği tiksintiyi ifade etmek olduğunu ortaya koymaktadır.

İslâmiyet’e göre varlıklar ya tabiatları veya nitelikleri dolayısıyla habîs sayılır. Meselâ dışkı, idrar, akmış kan, leş vb. şeyler tabiatları itibariyle habîstir; soğan, sarımsak gibi maddeler ise asılları itibariyle temiz olmakla birlikte çevredekileri rahatsız eden kokuları yüzünden habîs sayılmıştır (bk. Müslim, “Mesâcid”, 78). Aynı şekilde mal ve mülk edinme aslen meşru olmakla birlikte kazanç yolları bakımından habîs olabilir. Nitekim Kur’an’da zimmete geçirilen yetim malı habîs kelimesiyle ifade edilmiştir (bk. en-Nisâ 4/2). Aynı mecazi kullanıma başka âyetlerde ve hadislerde de rastlanmaktadır (meselâ bk. el-Mâide 5/100; el-A‘râf 7/157; Müslim, “Müsâķāt”, 41; Ebû Dâvûd, “BüyûǾ”, 38; Tirmizî, “BüyûǾ”, 46).

BİBLİYOGRAFYA:

Cevherî, eś-Śıĥâĥ “ħbŝ” md.; Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ħbŝ” md.; Lisânü’l-ǾArab, “ħbŝ” md.; Tehânevî, Keşşâf, I, 406; Tâcü’l-Ǿarûs, “ħbŝ” md.; Wensinck, el-MuǾcem, “ħbŝ” md.; M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “ħbŝ” md.; Müslim, “Mesâcid”, 78, “Müsâķāt”, 41; Ebû Dâvûd, “BüyûǾ”, 38; Tirmizî, “BüyûǾ”, 46; Fettenî, MecmaǾu biĥâri’l-envâr fî ġarâǿibi’t-tenzîl ve leŧâǿifi’l-aħbâr (nşr. Habîbürrahman el-A‘zamî), Medine 1415/1994, II, 7-8; Âlûsî, Rûĥu’l-meǾânî, IV, 187; VII, 37; IX, 81; T. İzutsu, Kur’an’da Dinî ve Ahlâkî Kauramlar (trc. Selâhattin Ayaz), İstanbul, ts., s. 308-310.

M. Zeki Duman





HÂBİS b. SA‘D

(حابس بن سعد)

Hâbis b. Sa‘d b. Münzir el-Cermî et-Tâî (ö. 37/657)

Sıffîn Savaşı’nda Muâviye’nin yanında yer alan kumandanlardan biri.

Adı Hâbis b. Rebîa olarak da kaydedilmekle birlikte İbn Hibbân, Hâbis b. Sa‘d ile Hâbis b. Rebîa’nın ayrı kişiler olduğunu belirtir (eŝ-Ŝiķāt, III, 94-95). Dımaşklılar’ın Yemânî nisbesiyle andığı Hâbis’in sahâbî mi, yoksa muhadramûn*dan mı olduğu konusunda ihtilâf vardır. İbn Sa‘d ve Ebû Zür‘a onu Dımaşk’a yerleşen sahâbîler arasında saymaktadırlar. Zehebî, Mîzânü’l-iǾtidâl’de sahâbîleri zikretmemekle birlikte eserine Hâbis’i almış ve sahâbî olduğu konusundaki görüşün zayıflığını belirtmişse de (I, 428) el-Kâşif (I, 135) ve Tecrîdü esmâǿi’ś-śaĥâbe (I, 94) adlı kitaplarında onun sahâbî olduğunu söylemiştir. İbn Hacer, Hâbis’i el-İśâbe’ye almakla beraber (I, 272), Taķrîbü’t-Tehźîb’de onun muhadramûndan olduğunu kaydetmiş (1, 137), Tehźîbü’t-Tehźîb’de de sahâbî olmadığı yönündeki kanaatini belirtmiştir (11, 127).

Hz. Ebû Bekir devrinde Medine’ye gelen Hâbis b. Sa‘d, yine onun hilâfeti zamanında Dımaşk’a gitti. Rivayete göre, Hz. Ömer Hâbis’i Humus kadılığına tayin etmek isteyince ona kadı olduğu zaman nasıl hüküm vereceğini sormuş. Hâbis ictihad edeceğini ve maiyetindekilerle istişarede bulunacağını söylemiş, Hz. Ömer de kendisini bu göreve tayin etmiştir. Ancak Hâbis Hz. Ömer’in yanından ayrıldıktan az sonra bir rüyasını anlatmak üzere geri dönmüş, rüyasında güneşin meleklerden meydana gelen büyük bir toplulukla birlikte doğudan, ayın da büyük bir yıldız topluluğuyla birlikte batıdan geldiğini söylemiştir. Hz. Ömer’in, kendisinin hangi grubun yanında yer aldığını sorması üzerine ay ile beraber olduğunu belirtmiştir. Bunun üzerine Hz. Ömer, “Sen silinip yok olanla berabersin” diyerek onu tayin etmekten vazgeçmiştir. Hâbis b. Sa‘d, Sıffîn Savaşı’nda Muâviye tarafında yer alarak Tay kabilesinin sancaktarlığını yapmış ve bu savaşta hayatını kaybetmiştir (Rebîülevvel 37/Eylül 657).

Hâbis b. Sa‘d, Hz. Fâtıma ve Ebû Bekir’den hadis rivayet etmiş, kendisinden de Ebü’t-Tufeyl, Cübeyr b. Nüfeyr ve başkaları rivayette bulunmuştur. Dârekutnî’nin meçhul* ve metrûk* dediği Hâbis’in bir rivayeti Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde bulunmaktadır (IV, 105, 109).

BİBLİYOGRAFYA:

Wensinck, el-MuǾcem, VIII, 51; Müsned, IV, 105, 109; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VII, 431-432; Buhârî, et-Târûħu’l-kebîr, III, 108; Dîneverî, el-Aħbârü’ŧ-ŧıvâl, s. 171; İbn A‘sem el-Kûfî, el-Fütüĥ, Beyrut 1406/1986, II, 397; İbn Ebû Hatim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, III, 292; İbn Hibbân, eŝ-Ŝiķāt, III, 94-95; Ebû Nuaym, MaǾrifetü’ś-śaĥâbe, TSMK, Ahmed III, nr. 499, I, vr. 194a; İbn Hazm, Cemhere, s. 403; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, I, 359-360; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, I, 375-376; a.mlf., el-Kâmil, III, 325; Zehebî, Mîzânü’l-iǾtidâl, I, 428; a.mlf., el-Kâşif (Lecne), I, 135; a.mlf., Tecrîdü esmâǿi’ś-śaĥabe, Beyrut, ts. (Dârü’l-Ma‘rife), I, 94; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 261; İbn Hacer, el-İśâbe, I, 272; a.mlf., Taķrîbü’t-Tehźîb, I, 137; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, II, 127; Vefâ Fehmî es-Sindyûnî, ŞiǾru Ŧay ve aħbâruhâ fi’l-Câhiliyye ve’l-İslâm, Riyad 1403/1983, II, 560-561; Fahreddin Atar, İslâm Adliye Teşkilâtı, Ankara, ts. (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları), s. 69-70, 110, 149.

Saffet Köse