GEVHER ŞAD

(ö. 861/1457)

Timurlu Hükümdarı Şâhruh’un karısı ve Uluğ Bey’in annesi.

Çağatay asilzadelerinden Gıyâseddin Tarhan’ın kızı olup kaynaklarda “Mehd-i ulyâ Gevher Şad Aga”, yaptırdığı Herat Camii’nin kitâbesinde “Mehd-i a‘lâ ismetü’d-dünyâ ve’d-dîn” olarak zikredilir. 1388’de Timur’un oğlu Şâhruh Mirza ile evlendi. Eski Türk-Moğol âdetlerine uyarak bir süre kayınvâlidesi Saray Mülk (Melik) Aga’nın yanında yaşadı. Gevher Şad, Şâhruh’un babasıyla birlikte 1393 İran seferine gitmeden önce karargâh kurdukları Sultâniye’de on bir ay kaldı ve burada sonradan Uluğ Bey adıyla anılacak olan oğlu Muhammed Turgay’ı (Taragay) dünyaya getirdi. Şâhruh’un, İran seferinde Kal‘a-i Sefîd Muharebesi’nde gösterdiği yararlıklardan dolayı vali olarak tayin edildiği Semerkant’ta üç yıl oturdu; ardından da eşinin Horasan, Sîstan ve Mâzenderan valiliklerine getirilmesi üzerine Herat’a yerleşti; burada ikinci çocuğu Baysungur dünyaya geldi (1397). 1403’te kocası Şâhruh Mirza ikinci evliliğini yaptı; bir yıl sonra da Timur, zaferlerini kutladığı bir ziyafette Uluğ Bey’i Muhammed Sultan’ın kızı Öge Begüm ile (Biki), henüz yedi sekiz yaşlarında olan Baysungur’u da Gevher Şad’ın yanında yetişen Emîr Çolpan’ın kızı Yan Melik Hatun ile evlendirdi. Aynı yıl içinde Timur öldü ve yerine Şâhruh Mirza geçti (1405).

Annesinin hastalığı sebebiyle Herat’tan Meşhed’e giden Gevher Şad onun ölümünden (1413) sonra bir süre burada kaldı ve bazı ilâvelerde bulunduğu İmam Rızâ Türbesi’nin yanına bir cami inşa ettirdi (bk. MEŞHED ULUCAMİİ); aynı zamanda hattat olan oğlu Baysungur da caminin yazılarını yazdı. Gevher Şad Herat’a dönünce yine büyük bir medrese ve cami ile kendi türbesinin yapımı için teşebbüse geçerek Meşhed’deki caminin mimarı Kıvâmüddin Şîrâzî’yi görevlendirdi; 1417 yılında başlayan inşaat 1434’te tamamlandı. İki minareli olan medreseden bugüne iki şerefeli bir minare ile bitişiğinde yer alan türbe, 116 X 63,5 m. ölçülerinde olan ve dört köşesinde 36 m. yüksekliğinde dört minare bulunan camiden de üç minare kalmıştır. Minarelerin beyaz ve açıklı koyulu mavi çinilerle yapılan zengin süslemeleri binanın ihtişamı hakkında fikir vermektedir.

Gevher Şad Herat’ta Baysungur’un oğlu Alâüddevle’den başka Uluğ Bey’in oğlu Abdüllatif’le de ilgileniyordu. Fakat Abdüllatif, ninesi ve dedesinin Alâüddevle’yi daha çok sevdikleri düşüncesiyle 1441’de Herat’ı terketti; Gevher Şad ardından Semerkant’a giderek onu tekrar Herat’a getirdi. Şâhruh’un 1444’te hastalanması oğulları ve torunları arasında taht için rekabete yol açtı. Belh’te bulunan küçük şehzade Muhammed Cûkî Herat’a geldi. Burada Gevher Şad’ın, Sipehsâlâr Celâleddin Fîrûz Şah’tan Alâüddevle’ye biat edeceğine dair söz aldığını ve Abdüllatif ile Alâüddevle’nin çok sevildiklerini gördü. Şâhruh kısa süre sonra iyileşti, fakat Muhammed Cûkî ansızın öldü. Kendisine vâris olarak gördüğü oğlunun ölümü Şâhruh’u çok sarstı ve bu olaydan sonra devlet işlerinde Gevher Şad’ın telkinleri önemli rol oynamaya başladı.

Dedesinin hastalığı sırasında bu durumdan faydalanarak hükümdar olmak isteyen Baysungur’un oğlu Muhammed 1446’da Şîraz’ı kuşattı. Gevher Şad, ülke bütünlüğünü koruma düşüncesiyle Şâhruh’u ikna ederek Muhammed üzerine yürümesini istedi. Şâhruh Rey’e gelince Muhammed kaçtı. İsfahan’da bazı emîrleri tutuklatıp geri dönen Şâhruh, Sâve şehrindeki emîr ve ileri gelenleri Gevher Şad’ın telkinleriyle idam ettirdi. Bunların arasında bulunan tarihçi Nizâmeddin Şâmî ise ancak Abdüllatif in aracılığıyla kurtulabildi. Şâhruh aynı yıl içinde Herat’ta öldü (1447).

Gevher Şad, torunları arasında çıkacak muhtemel bir taht kavgasını önlemek için hemen harekete geçti. Şâhruh’un ölümünü bir adamıyla Alâüddevle’ye, başka bir adamıyla da Abdüllatif’e bildirdi. Abdüllatif ise Semerkant’ı bağımsız


olarak yöneten, fakat devlet idaresinden çok ilim ve sanatla uğraştığı için Şâhruh’un tahtında pek gözü olmayan babası Uluğ Bey’e haber yolladı, bu arada ortaya çıkan bir isyanı bastırdı. Ardından hükümdar olma sevdasına kapıldı ve Şâhruh’un cesedini, ninesi Gevher Şad’ı ve Emîr Tarhan ailesini rehin alıp Herat’tan ayrıldı. Alâüddevle onun bu hareketlerini duyunca Şâhruh’un hazinesine el koydu ve bir kısmını ümerânın hükümdar seçtiği Uluğ Bey’e gönderirken kalan kısmıyla bir ordu kurarak Abdüllatif’in peşinden gitti; 1447’de Nîşâbur yakınlarında yapılan savaşta Gevher Şad’ı kurtardı ve Herat’a götürdü. Bütün torunların birbirine düştüğü ve Uluğ Bey’in de oğlu Abdüllatif tarafından katlettirildiği (1449) çok kanlı geçen üç yıldan sonra Gevher Şad, yakınları ile birlikte Herat’tan ayrılıp Esterâbâd’da Baysungur’un oğlu Bâbür Mirza’nın yanına sığındı ve burada büyük itibar gördü. Arkasından bir süre de Meşhed’de kaldıktan sonra Timur ahfadının Mîrân Şah kolundan gelen Ebû Said Mirza’nın Timurlu hükümdarı olmasıyla tekrar Herat’a geçerek Bâğ-ı Zâgān’a yerleşti. Fakat birkaç yıl sonra Ebû Said Han, kendisine ihanet ettiğini ileri sürerek tahminen seksen yaşını aşmış olan Gevher Şad’ı öldürttü. Naaşı sağlığında yaptırdığı, ancak kendisinden yirmi üç yıl önce ölen oğlu Baysungur buraya gömüldüğü için onun adıyla anılan türbeye defnedildi.

Gevher Şad özellikle dindar kişiliğinden dolayı halk tarafından çok sevilirdi; insanların rağbet gösterdiği ziyaret yerlerine gider, oraları imar eder, fakirlere ihsanlarda bulunur ve onların gönlünü alırdı. Uzun ömrü boyunca devleti yönetenlere tesir ettiğinde daima halkın refahını ön planda tutmuştur. Göreve getirilmelerinde rol oynadığı bazı kişiler de uzun yıllar devlete hizmet edip gösterdikleri başarılarla onun kararlarında ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymuşlardır.

BİBLİYOGRAFYA:

Nizâmeddîn-i Şâmî, Zafernâme (trc. Necati Lugal), Ankara 1987, s. 158, 164, 253; Abdürrezzâk es-Semerkandî, MaŧlaǾu’s-saǾdeyn (nşr. Muhammed Şâfî), Lahor 1360-65/1941-46, s. 315, 759, 836, 838, 863, 883, 886, 887 vd., 1146, 1157, 1164; a.e., Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 4370, II, vr. 613b, 614a-b, 622a, 624b, 626b, 628a, 642a-b vd., 648a, 678a; Mîrhând, Ravżatuś-śafâǿ) IV, 633, 734; Hândmîr, Ĥabîbü’s-siyer, Tahran 1271 hş., III, 214, 634 vd., 638; IV, 14, 20 vd., 65 vd., 68, 82; M. Takī Han Hekim, Genc-i Dâniş, Tahran 1366 hş., s. 566, 938; A Survey of Persian Art (ed. A. U. Pope), London 1938-39, III, bk. İndeks; L. Golombek-D. Wilber, The Timurid Architecture of Iran and Turan, Princeton 1988, I, 302-307, 328, 332; II, rs. 155-169, 241-249, harita 8, plan 75-76; Abdülhüseyn-i Saîdiyân, Serzemîn u Merdüm-i Îrân, Tahran 1369 hş., s. 823, 862; W. Barthold, Uluğ Beg ve Zamanı (trc. İsmail Aka), Ankara 1990, s. 55-56, 110, 180-183, 185, 187, 189, 192, 223; İsmail Aka, Timur ve Devleti, Ankara 1991, s. 73, 75, 122; M. Streck, “Meşhed”, İA, VIII, 152-153; Hans R. Roemer, “Timurlular”, a.e., XII/1, s. 349; L. Bouvat, “Uluğ Bey”, a.e., XIII, 27-29; [idâre], “Gevher Şâd”,UDMİ, XVII, 581.

Recep Uslu