GELENBEVÎ

(ö.1205/1791)

Daha çok matematik ve mantık alanlarındaki çalışmalarıyla tanınan Osmanlı âlimi.

1143 (1730) yılında Manisa’nın Kırkağaç ilçesine bağlı Gelenbe’de doğdu. Asıl adı İsmâil olup daha çok Gelenbevî olarak anılır. Bazı eserlerinde Şeyhzâde lakabını da kullandığı görülür. Tanınmış bir aileden geldiği anlaşılan Gelenbevî’nin dedesi Mahmud Efendi ile babası Mustafa Efendi’nin ilmiyeye mensup oldukları, her ikisinin de Manisa çevresinde müderrislik ve müftülük yaptıkları bilinmektedir. Babasını küçük yaşta kaybettiği için on üç on dört yaşlarına kadar ciddi anlamda bir eğitim göremeyen Gelenbevî doğduğu kasabada tahsile başladı, bir süre sonra da İstanbul’a giderek Fâtih Medresesi’ne girdi. Burada devrin ünlü müderrislerinden Yâsincizâde Osman Efendi’den Arapça ve naklî ilimleri, “ayaklı kütüphane” diye meşhur olan Müftîzâde Mehmed Emin Efendi’den de aklî ilimleri okudu. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra 1177 (1763) yılında açılan ruûs imtihanını kazanarak müderrislik unvanını aldı. Daha sonraki yirmi yıl içinde getirildiği resmî görevler hakkında kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamakta, İstanbul’un Zeyrek semtindeki evine kapanarak günlerini daha çok mantık ve matematikle ilgili eserleri mütalaa ve telifle geçirdiği kaydedilmektedir.

Gelenbevî 1197’de (1783) huzur derslerine muhatap olarak katıldı (Ebülulâ Mardin, II-III, 262). Onun, I. Abdülhamid döneminde, gerçekleştirilen ıslahat hareketlerinden sonra kurulan Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun ile İstihkâm Mektebi gibi bazı öğretim kurumlarında


riyaziye hocası olarak görev yaptığı kaydedilir. Gelenbevî, matematik konusundaki dehasını ve bu alanda meydana gelen yenilik ve gelişmeleri takip ettiğini, 1787 yılında İstanbul’a gelen bir Fransız mühendisinin Babıâli’ye sunduğu, ancak dönemin ilim adamlarınca pek anlaşılmayan bazı logaritma cetvellerinin nasıl kullanılacağı hususunda yazdığı, Logaritma Şerhi adıyla da tanınan Şerh-i Cedâvili’l-ensâb adlı Türkçe eseriyle ortaya koymuştur. Kaynakların belirttiğine göre onun bu başarısı, Fransız mühendisinin de katıldığı bir toplantıda devrin reîsülküttâbı Mehmed Râşid Efendi’nin Gelenbevî’ye bir samur divan kürkü armağan etmesiyle kutlandı (Cevdet, IV, 258). Gelenbevî’nin bu şerhi yazarken, söz konusu cetvellerin daha önce III. Mustafa’nın emriyle Kalfazâde İsmâil Çınârî Efendi tarafından Tuhfe-i Behîc-i Rassinî Tercüme-i Zîc-i Kassinî adıyla yapılan Türkçe tercümesinden de faydalandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Gelenbevî’nin, Calet’nin 1783 yılında Paris’te yayımlanan logaritmaya dair eserine düştüğü bazı notlar (Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri, III, 296; Bingöl, Gelenbevî İsmail, s. 11), onun ilgi duyduğu alanlarda henüz yaygınlaşmamış olan ilmî literatür ve gelişmeleri dahi dönemin bütün iletişim imkânsızlıklarına rağmen takip ettiğini göstermektedir.

III. Selim’in huzurunda cereyan eden bir başka olay dikkatlerin yeniden Gelenbevî üzerinde toplanmasına vesile olmuştur. Kâğıthane’de gerçekleştirilen bir bayramlaşma töreninde humbara-cıların başarısız atışlar yapmasına çok üzülen padişah, istikamet hesaplarını doğru bir şekilde yapacak bir uzmanın bulunmasını emretmiş, bunun üzerine huzura getirilen Gelenbevî toplardaki açı hatalarını ince riyâzî hesaplarla düzeltmiş, böylece atışlarda tam isabet kaydedilmesini sağlamıştır. III. Selim bu başarısından dolayı Gelenbevî’yi çeşitli hediyelerle ödüllendirdi; kendisine Mora’daki Yenişehir (Yenişehr-i Fenâr, Larissâ) mevleviyeti tevcih edilerek oraya kadı tayin edildi (1204/1790). Gelenbevî bu vazifeyi yürütürken devrin şeyhülislâmı Hamîdîzâde Mustafa Efendi’den, hilâl konusunda rü’yetten ziyade hesaba dayanan görüşlerini ağır bir şekilde eleştiren resmî bir yazı aldı. Bu haksız tenkit karşısında çok üzülen ve beyin kanaması geçirerek felç olan Gelenbevî kısa bir süre sonra Yenişehir’de vefat etti. Mezarı, Uzunçarşılı’nın verdiği bilgiye göre Yenişehir’de Bayraklı Camii Kabristanı’ndadır (Osmanlı Tarihi, IV/2, s. 622). Ebül’ulâ Mardin ise Hacı Cemal Öğütten aldığı şifahî bilgilere dayanarak Gelenbevî’nin, Yunanistan’ın Tesalya bölgesindeki Kostem Köprüsü’nün yakınında inşa edilen bir türbede medfun bulunduğunu kaydeder (Huzur Dersleri, II-III, 264).

Gelenbevî İsmâil Efendi, aklî ve naklî ilimlerin hemen hepsinde söz sahibi olan ve son dönem Osmanlı ilim anlayışını eserleriyle günümüze aktaran önemli şahsiyetlerden biridir. Osmanlı Devleti’nin bütün kurumları ile gerilemeye başladığı bir dönemde yaşamış olmasına rağmen teoriyi pratik alana aktarabilmiş, ilmî gücünü Avrupalılar’a kabul ettirmiş ve ününü devletin sınırları dışına taşırabilmiş çok yönlü bir âlimdir. İstanbul’un Fatih semtinde onun adını taşıyan bir okul (Gelenbevî Lisesi) bulunmaktadır.

Eserleri. Gelenbevî’nin bazı önemli risaleleri, Sultan Abdülmecid dönemi âlimlerinin çeşitli konulara dair risalelerinin de yer aldığı Resâ’ilü’l-imtiĥân adlı eser içinde yayımlanmıştır (İstanbul 1262, 1275). Eserleri şu şekilde gruplandırılabilir: A) Belagat ve Gramer. 1. Risale fî Ǿilmi’l-meǾânî. Resâǿilü’l-imtiĥan içinde onuncu sırada neşredilmiştir (yazma nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 5393; Yazma Bağışlar, nr. 642, 1234). 2. Risale fî Ǿilmi’l-beyân. Resâǿilü’l-imtihan içinde otuz beşinci eser olarak yayımlanmıştır (yazma nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 606; Hafîd Efendi, nr. 447/9). Gelenbevî’nin bu iki eserini, Hatîb el-Kazvînî’ye ait Telħîśü’l-Miftâĥ’a yazılmış haşiyeler olarak kabul etmek mümkündür. 3. Risâletü’l-faśl ve’l-vaśl. Meânî ilminin ana meselelerinden olan vasıl ile fasıl konularının işlendiği risale Resâǿilü’l-imtiĥân içinde otuz dokuzuncu sırada neşredilmiştir (yazma nüshaları için bk. Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 606/ 59; Hasan Hüsnü Paşa, nr. 619; Hafîd Efendi, nr. 447; Fâtih, nr. 5393/1). 4. Risâle-i Tağlîb. Bir belagat terimi olan “tağlîb”in işlendiği bu Türkçe risalede istiare ve mecâz-ı mürsel üzerinde de durulmaktadır. Risale Resâǿiü’l-imtiĥan içinde kırk sekizinci eser olarak yayımlanmıştır, 5. Risâletü’l-maśdar (Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 106, vr. 139-141). 6. Risale fî şerĥi taǾrîfi śıdi’l-ħaber ve keźibih. Arapça’da haber bildiren bir sözün doğruluk ve yanlışlıkla nitelendirilmesinden neyin kastedildiği konusunu ele alan bir risaledir (Süleymaniye Ktp., Hafîd Efendi, nr. 447/5). 7. Risale fî beyânı ismi’l-maǾnâ ve ismi’l-Ǿayn. İsmin, bir mahiyet veya cevherin ilintilerini ifade eden “mâna isimleri” ile bir mahiyet veya cevherin adını teşkil eden “zât isimleri” şeklindeki ayrımını konu alan risalede usulcülerle dil âlimlerinin görüş ayrılıklarına da işaret edilir (Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 106/2). 8. Risale fî duħûli’l-bâǾ Ǿale’l-makśûri Ǿaleyh. Bir belagat terimi olan “kasr”a dair gramer tartışmalarının işlendiği risale (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 606/35, 1284/14) Resâǿilü’l-imtiĥan içinde on birinci eser olarak yayımlanmıştır.

B) Mantık, Felsefe ve Münazara. 1. el-Burhân (fî Ǿilmi’l-manŧıķ ve fenni’l-mî-ân). Klasik mantık alanında XVIII. yüzyılda telif edilen nâdir eserlerdendir. Burhân-ı Gelenbevî, Mîzân-ı Gelenbevî, Mîzânü’l-burhan veya kısaca el-Burhân olarak tanınan bu esere bizzat müellifi tarafından Hâşiyetü’l-Burhan adıyla bir haşiye yazılmıştır. Eserin hâşiyesiyle birlikte yapılmış birkaç baskısı vardır (İstanbul 1253, 1289, 1306, 1310). el-Burhân’a Hasan Hüsnî el-Mevsılî Tenvîrü’l-Burhân (İstanbul 1307), Yûsuf Şükrü Harpûtî Nâmûsü’l-îķân (İstanbul 1274) ve Ebü’l-Fuzalâ Mustafa el-Kutb er-Rizevî Şerĥ-i Dîbâce-i Burhan adıyla şerh yazmışlardır (Bingöl, Gelenbevî İsmail, s. 36; a.mlf., Gelenbevî’nin Mantık Anlayışı, s. 7). Eserin, Osmanlı devlet ve ilim adamlarından Abdünnâfi İffet Efendi tarafından Fenn-i Mantık (Terceme-i Burhân-ı Gelenbevî) adıyla yapılan şerh ve tercümesinin çeşitli baskıları bulunmaktadır (İstanbul 1295, 1297, 1307). 2. Şerĥ-i Îsâġûcî (Gelenbevî Ǿalâ Îsâġücî). Esîrüddin el-Ebherî’nin, er-Risâletü’l-eŝîriyye fi’l-manŧıķ adıyla da bilinen ve klasik mantığın bazı konularını kapsayan Îsâğücî adlı risalesinin şerhidir (İstanbul 1275, 1283). 3. Risâletü’l-ķıyâs. Eser, Burdurlu Muhammed Râşid Efendi’nin müellif hattından istinsah ettiği bir nüshası esas alınarak yayımlanmıştır (İstanbul 1278). 4. Risâletül-imkân. Müellifi tarafından Miftâĥu bâbi’l-müveccehât olarak da adlandınlan eser mantığın vücûb, imkân, imtinâ (modalite) konularını işlemektedir (İstanbul 1309). Eser bazı kaynaklarda Risale fî taĥķiki’l-imkân ve’ż-żarûre veya


Miftâĥu’l-müveccehât olarak da anılmaktadır. 5. Ĥaşiye Ǿalâ Ĥaşiyeti’l-Lâri Ǿalâ Şerĥi Hidâyeti’l-ĥikme. Esîrüddin el-Ebherî’nin İslâm felsefesinin mantık, tabîiyyât ve ilâhiyyât gibi ana konularını ele alan ünlü eseri Hidâyetü’l-ĥikme’ye Kādî Mîr Meybüdî tarafından yapılan şerhin Muslihuddîn-i Lârî’ye ait haşiyesine yazılan yeni bir haşiyedir (İstanbul 1270). 6. Haşiye Ǿalâ Tehźîbi’l-manŧıķ ve’l-kelâm. Teftâzânî’nin Tehźîbü’l-manŧıķ ve’l-kelâm adlı eserine Devvânî’nin yazmaya başlayıp tamamlayamadığı şerhin, Mîr Zâhid Ebü’l-Feth es-Saîdî’ye ait olan ve Tehźîb-i Mîr olarak da bilinen haşiyesine yazılmış yeni bir haşiyedir (İstanbul 1288). 7. Risale ü’l-vâsıŧa. Bir kıyasta orta terimin belirlenmesini konu edinen eser (Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 4351) Resâ’ilü’l-imtiĥân içinde on üçüncü sırada yayımlanmıştır. 8. Risale fî maǾne’t-taķsîm. Mantıkta tarif konusunun alt başlıklarından birini teşkil eden taksime ayrılan bu risale (Süleymaniye Ktp., Hafîd Efendi, nr. 450; Giresun, nr. 106/5) Resâ’ilü’l-imtiĥan içinde elli birinci eser olarak yer almıştır. 9. Risâletü’l-âdâb (Risale fî Ǿilmi I-âdâb). Araştırılan veya tartışılan bir konuda tez ve antitez arasındaki münasebeti tahlil ederek doğruyu belirleme faaliyeti esnasında tarafların uyması gereken objektif kuralların ele alındığı “âdâbü’l-bahs”e dair bir eser olup Âdâb Risalesi veya Gelenbevî Ǿale’l-âdâb olarak da anılır (İstanbul 1281). Hasan Paşazade tarafından yapılmış Fetĥu’l-vehhâb fî şerĥi Risâleti’l-âdâb adlı bir şerhi bulunan eseri (Bingöl, Gelenbevî İsmail, s. 44) Abdünnâfi İffet Efendi Tercüme-i Âdâb-ı Gelenbevî adıyla Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul 1302). 10. TaǾlîķât Ǿalâ Ĥaşiyeti Mîr Ǿalâ Şerĥi’l-Âdâb. Gelenbevî’nin en hacimli eserlerinden biri olan bu kitap, Adudüddin el-Îcî’nin münazara âdâbıyla ilgili Âdâbü’l-Ǿallâme ǾAdudiddîn adlı eserine Muhammed et-Tebrîzî el-Hanefî tarafından yapılan şerhe Mîr Zâhid Ebü’l-Feth es-Saîdî’nin yazdığı haşiyenin (Keşfa’ž-žunûn, I, 41) yeni bir hâşiyesidir (İstanbul 1234)

C) Kelâm. 1. Haşiye Ǿalâ Şerĥi’l-Celâl. Adudüddin el-Îcî’nin el-ǾAķâ’idü’l-ǾAdudiyye adlı risalesine Dewânî tarafından yapılan ve daha çok Celâl olarak bilinen şerhine yazılmış önemli bir haşiyedir. Atıf Efendi (nr. 1250, 1408); Millet (Ali Emîrî, nr. 1311) ve Süleymaniye (Fâtih, nr. 2948, 2949; Gelibolulu Tâhir Efendi, nr. 45; Musalla Medresesi, nr. 2008/ 24; Pertevniyal Sultan, nr. 502; Tırnovalı, nr. 1059) kütüphanelerinde yazma nüshaları tesbit edilen eserin çeşitli baskılan bulunmaktadır (İstanbul 1233, 1306, 1325). 2. TaǾlîķât Ǿalâ Ĥâşiyeti’s-Siyûlkûtî. el-ǾAķâǿidü’l-ǾAđudiyye üzerine Cürcânî tarafından yazılan şerhe Abdülhakîm es-Siyâlkûtî’nin yaptığı haşiyeye Gelenbevî’nin bir ta’likatının bulunduğu kaydedilmektedir (Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri, III, 296; Bingöl, Gelenhevî İsmail, s. 49). 3. Risale fî taĥķiķi meźâhibi ehli’s-sünne fî Ǿuśâti’l-miǿminîn. Gelenbevî bu risalede amel-iman münasebetini ve büyük günah işleyen müminler hakkında Ehl-i sünnet âlimlerinin görüşlerini incelemekte, bu arada Mu‘tezile’nin fikirlerini de tenkit etmektedir. Eserin Süleymaniye Kütüphanesi’nde farklı adlarla kayıtlı bazı nüshaları bulunmaktadır (Fâtih, nr. 5393/6; Nafiz Paşa, nr. 785; Hafîd Efendi, nr. 447/ 7). 4. Risale teteǾallak bi-ķavlihî TeǾâlâ: Ve lev Ǿalima’llāhü fîhim hayran le-esmeǿahum. Bu risalede, Hz. Pey-gamber’in tebliğini işitip de ona gereken önemi vermeyen kimselerle ilgili yukarıdaki âyette (el-Enfâl 8/23) yer alan kıyasın mantıkî değerlendirilmesi yapılmaktadır (Süleymaniye Ktp., Kasîdecizâde Süleyman Sırrı, nr. 723; Giresun, nr. 106). 5. Risale fî taĥķiķi vahdeti’l-vücûd. Vahdet-i vücûd anlayışını kelâmcıların ve filozofların bakışları açısından tenkide tâbi tutan eserin İstanbul Üniversitesi (AY, nr. 4791, 6322, 6356) ve Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 3502/2; Fâtih, nr. 5393/2; Hafîd Efendi, nr. 447; Hacı Mahmud Efendi, nr. 2789) kütüphanelerinde nüshaları bulunmaktadır. 6. Risale fi’t-teķaddüm. Kıdem’in çeşitli anlamlarının ele alındığı küçük bir risaledir (Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 106/3). 7. Risale teteǾallaķ bi-Kıdemi’l-Ǿâlem ve ĥudûŝih (Süleymaniye Ktp., Serez, nr. 3847/7). Resâǿilü’l-imtiĥan içinde kırk dokuzuncu eser olarak yayımlanmıştır. 8. Risale tebĥaŝü Ǿan mâhiyyâti’l-mümkinât ve’l-mümteniǾât. Süleymaniye Kütüphanesi’nde nüshası bulunan risale (Serez, nr. 3847/8) Resâǿilü’l-imtiĥan içinde elli dördüncü sırada neşredilmiştir. 9. Risale fî Ǿilmi’l-ķadîm ve teǾalluķıh. Süleymaniye Kütüphanesi’nde yazma bir nüshası bulunan risale (Kılıç Ali Paşa, nr. 570) Resâǿilü’l-imtiĥan içinde elli ikinci eser olarak yayımlanmıştır. 10. Risale fî Ǿilmillâhi TeǾâlâ b’l-maǾdûmât Ǿalâ mezhebi’l-mütekellimîn (Köprülü Ktp., nr. 23). Müellifin bir önceki risalesini tamamlar mahiyette olup Resâǿilü’l-imtiĥan içinde elli üçüncü sırada neşredilmiştir. 11. Risale fi’l-vücûdi’ź-źihnî. Gelenbevî bu eserinde bir nesnenin zihindeki kavramı ile dış dünyadaki varlığı arasındaki münasebeti incelemektedir (Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 106). Resâǿilü’l-imtiĥan içinde kırk altıncı eser olarak yayımlanmıştır.

D) Matematik, Astronomi ve İlm-i Mîkât. I. Hisâbü’l-küsûr (Küsûrât-ı hisâb). Klasik İslâm cebirinin Osmanlı dünyasındaki son temsilcisi olan Gelenbevî’nin, “mesâil-i sitte” ile klasik geleneğe bağlı cebir bilgilerini ele aldığı bu Türkçe cebir kitabı hakkında en ayrıntılı tanıtım Salih Zeki tarafından yapılmıştır (Kamus-i Riyâziyyât, I, 319; a.mlf., Âsâr-ı Bakıye, II, 297; Bingöl, Gelenbevî İsmail, s. 25-26; DİA, VII, 199-200). Eserin Beyazıt Devlet (nr. 4494), Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 3160) ve Millet (Ali Emîrî, nr. 511) kütüphanelerinde nüshaları bulunmaktadır. 2. Risâle-i Adlâ-i Müsellesât. Bir üçgenin elemanlarının, özellikle açı ve kenarları arasındaki bağıntıların trigonometrik esaslara göre incelendiği üç bölümden oluşan bir geometri kitabıdır (İstanbul 1220). 3. Şerh-i Cedâvili’l-ensâb. Daha çok Logaritma Şerhi adıyla bilinen bu eser iki bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölümün mukaddimesinde sayı sistemleri ve bunların özellikleri üzerinde durulmakta, daha sonraki fasıllarda cedvel-i ensâb, nisbet-i ceybiyye ve nisbet-i zılliyye cetvellerinin nasıl oluştuğu, bunların dayandıkları esaslar açıklanmaktadır. İkinci bölümde ise söz konusu cetvellerin kullanılışı ve bunlarla yapılan çeşitli matematik işlemleri hakkında bilgi verilmektedir. Eserin Süleymaniye (Hacı Mahmud Efendi, nr. 5720) ve Beyazıt Devlet (Beyazıt, nr. 4516) kütüphanelerinde yazma nüshaları vardır. 4. Usûl-i Cedâvil-i Ensâb-ı Sittînî. Astronomi hesaplarında kullanılmak üzere düzenlenen altmışlı logaritma cetvelleriyle ilgili küçük bir risale olup Salih Zeki tarafından tanıtılmıştır (Âsâr-ı Bakiye, II, 301). 5. Risale Ǿalâ rubǾi’l-muķanŧarât. ķAstronomiye dair olan bu eser Kitâbü’l-Merâśıd, Risâletü’l-ceyyib ve’l-muķanŧara, ǾAmel bi’r-rubǾi’l-müceyyeb gibi adlarla anılmaktadır. İslâm matematik tarihi açısından büyük önem taşıyan kitap rubu’ (murabba) tahtasının nasıl kullanılacağını, bundan faydalanarak


namaz ve diğer ibadet vakitlerinin ne şekilde belirleneceğini açıklamaktadır. Eserin Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 2012/1, 2014, 3580; Lâleli, nr. 2718/2, Nafiz Paşa, nr. 1266; Giresun, nr. 150, 153/1), Köprülü (nr. 709) ve İstanbul Üniversitesi (AY, nr. 861, 2895/1, 3510) kütüphanelerinde nüshaları bulunmaktadır. 6. Risale fî sütûhi’l-münharifât. Mekanik saatlerin henüz yaygınlık kazanmadığı dönemlerde, vakti güneşin hareketlerine göre tayin etmek üzere hazırlanmış olan güneş saatlerindeki yükseklik mili hesaplamalarına ait küçük bir risaledir. Salih Zeki, Gelenbevî’nin aynı konuyla ilgili Risale fî resmi’l-mizvele ve’l-münharite adlı bir başka risalesinden de söz etmektedir (a.g.e., II, 301). 7. Deķāǿiku’l-beyân fî ķıbleti’l-büldân. Risâletü’l-ķıble olarak da bilinen eser, çeşitli yerleşim alanlarında kıblenin belirlenmesi için gereken gözlem ve trigonometrik hesapların nasıl yapılacağını inceleyen önemli bir risaledir. 1189 (1775) yılında tamamlanan eser, Osmanlı maarif nazırlarından, Gelenbevî’nin torunu fizikçi Said Bey’in (Said Gelenbevioğlu, ö. 1938) delaletiyle yayımlanmıştır (İstanbul 1337).

BİBLİYOGRAFYA:

Keşfü’z-zunün, I, 41; Cevdet, Târih, IV, 256-258; Sicill-i Osmânî, I, 372; Salih Zeki, Kâmûs-ı Riyâziyyât, İstanbul 1315, 1, 318-321; a.mlf., Asâr-ı Bakiye, İstanbul 1329, II, 294-301; Bursalı Mehmed Tâhir, Aydın Vilâyetine Mensup Meşâyih, Ulemâ, Şuarâ, Müverrihin ve Etıbbanın Terâcim-i Ahvâli, İzmir 1324, s. 99; a.mlf., Osmanlı Müellifleri, II, 8; III, 293-297; Brockelmann, GAL Suppl., II, 1015; Türkiye Maarif Tarihi, I, 150-152, 317; İzâhu’l-meknûn, I, 179, 559; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 222; Hilmi Ziya Ülken, Mantık Tarihi, İstanbul 1942, s. 116, 188; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/2, s. 622-623; Kemal Zülfü Taneri, Türk Matematikçileri, İstanbul 1958, s. 61-68; Ebül’ulâ Mardin, Huzur Dersleri (nşr. İsmet Sungurbey), İstanbul 1966, II-III, 262-265, 931; M. Zâhid Kevserî, Makâlâtu’l-Kevserî, Kahire 1388, s. 598-610; Nihat Keklik, İslâm Mantık Tarihi ve Fârâbî Mantığı, İstanbul 1969-70, I, 68; Adıvar, Osmanlı Türklerinde İlim (Kazancıgil), s. 203-204; Abdülkuddûs Bingöl, Gelenbevî İsmail, Ankara 1988; a.mlf., Gelenbevî’nin Mantık Anlayışı, İstanbul 1993; a.mlf., “XVIII. Yüzyıl Türk Mantıkçıları”, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi, sy. 14, Erzurum 1986, s. 60-65; Abdurrahman Aygün, “Türk İrfan Semasının Şanlı Dahîsi ve Direği Gelenbeli İsmâil Efendi Merhum”, Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi (1961), Ankara 1962, s. 188-191; Osman Keskioğlu, “İsmail Gelenbevî (1143-1205 H./ 1730-1791 M.) ve Subût-ı Hilâl Meselesi”, AÜİFD, XXIII (1965), s. 21-30; Recep Duran, “Gelenbevî’nin ‘Nefsü’l-emr’ Karşısındaki Tavrı”, Felsefe Dünyası, sy. 1, Ankara 1991, s. 45-47; İhsan Fazlıoğlu, “Cebir”, DİA, VII, 199-200; Necdet Sakaoğlu, “Gelenbevîzadeler”, DBİst.A, III, 390-391.

Şerafettin Gölcük - Metin Yurdagür