GAVS, Muhammed

محمّد الغوث

Ebü’l-Müeyyed Muhammed b. Hatîriddîn b. Abdillatîf el-Gavs el-Hindî (ö.970/1563)

Gavsiyye tarikatının kurucusu Hindistanlı Şüttârî şeyhi.

890’da (1485) Hindistan’ın Gevâliyâr (Gwalyor) bölgesinde doğdu. Soyunun Ferîdüddin Attâr’a kadar uzandığı söylenir. Muhammed henüz yedi yaşında iken, Şüttâriyye tarikatının kurucusu Şeyh Abdullah-ı Şüttârî’nin manevî torunu olan ve Şeyh Zuhûr veya Hacı Huzûr diye de tanınan Hacı Hamîd’e intisap etti. Onun yanında iki yıl manevî eğitim aldıktan sonra on üç yıl yedi ay süren sıkı bir riyazet dönemine girdi. Hayatını sadece ağaç yaprağı ve meyve yiyerek sürdürdüğü bu dönemde Hindu yogileriyle tanışarak onlardan yoga ve tantra öğrendi. Çûnâr tepelerindeki riyazet devrini tamamlayıp Gevâliyâr’a dönen Muhammed Gavs, bu dönemde Şüttâriyye tarikatına mensup şeyhler gibi devlet adamlarıyla dostane ilişkiler kurdu. Gevâliyâr Afgan lideri Tatar Han Sarang Hânî ile kurduğu dostluk sayesinde Bâbür’e manevî destek sağlayarak Gevâliyâr’ın ona ilhakına yardımcı oldu. İlk Bâbürlü sultanlarından Bâbür, Hümâyun ve Ekber Şah onunla münasebet kurdular. Astronomiyle yakından ilgilenen Hümâyun, başta “da’vet-i esma” olmak üzere Gavs’tan bazı Şüttâriyye âdabını öğrendi. Şîrşah tarafından tahttan indirilen Hümâyun’un İran’a iltica etmesi üzerine tasavvufî görüşlerine karşı çıkan ulemânın baskısıyla Gevâliyâr’dan ayrılmak zorunda kalan Gavs, Gucerât bölgesindeki Ahmedâbâd şehrine göç edip (947/1540) burada “devlethane” adı verilen bir hankah kurdu. Gucerât ulemâsından Ali el-Müttakî onu tenkit ederek aleyhinde bir fetva verdi. Ancak bu olay şöhretinin Ahmedâbâd’da yayılmasını önleyemedi. Ahmedâbâd’ın tanınmış âlimi Şeyh Vecîhüddin Alevî’nin de onun müridleri arasına katılması şöhretini daha da arttırdı. 966 (1558) yılına kadar Gucerât’ta kalan Muhammed Gavs, Bâbürlü baskısının yoğunlaşması üzerine ailesi ve müridleriyle birlikte Agra’ya gitti. Ancak Ekber Şah’ın kendisine yakınlık göstermesine rağmen Agra’daki ortamı uygun bulmayarak Gevâliyâr’a döndü. 17 Ramazan 970’te (10 Mayıs 1563) Agra’da vefat etti. Cenazesi Gevâliyâr’a götürülerek orada defnedildi. Ekber Şah tarafından yaptırılan türbesi Hindu ve müslüman mimarisinin bir sentezini temsil etmektedir.

Gavs’ın Gevâliyâr’da iken yazdığı ve Hz. Peygamber’in mi’racına benzer manevî tecrübelerini tasvir ettiği Mi’râcnâme adlı eseri ulemâ arasında tepkiyle karşılanmış ve aleyhinde bir fetva çıkarılmış, ancak daha sonra müridi ve halefi Şeyh Vecîhüddin’in teşebbüsüyle ulemânın bu fetvayı geri alması sağlanmıştır.

Hindûlar’la sosyal ilişkiler kuran Muhammed Gavs, Sanskritçe bir mistik risale olan Amratkund’u Baĥrü’l-ĥayât adıyla Farsça’ya tercüme etmiş ve Hindu mistik kavramlarını tasavvufa uyarlamaya çalışmıştır. Onun Şüttâriyye müridleri için geliştirdiği “ilm-i Şüttârâ” diye bilinen manevî disiplin üç esasa dayanır. “Da’vet-i esma” da denilen bu metot esma-i hüsnânın özel bir manevî güce sahip olduğu, yıldızların esmâ-i hüsnânın okunmasından etkilendiği ve yıldızların insan kaderine tesir ettiği inancına dayanır.

Şüttâriyye tarikatı Gavs’ın irşad faaliyetleriyle önce Hindistan’da, daha sonra Endonezya’da yayılmış, pek çok âlim ve şeyh onun tarikatına intisap etmiş, meşhur müzisyen Tan Sen gibi bazı Hindular şeyhin manevî olgunluğuna hayran olmuşlardır.

Eserleri. Ümmî olduğunu söylemesine rağmen el-Cevâhirü’l-ħams (Fas 1318),


Baĥrü’l-ĥayât, Kilîd-i Meħazin, Żamâǿir u Beśâǿir, Kenzü’t-tevĥîd, Evrâd-ı Ġavŝiyye, Tesħîrü’l-kevâkib, Teźkiretü’l-evliyaǿ ve Miǿrâcnâme gibi eserler kaleme alan Gavs’ın en önemli eseri, riyazet döneminde manevî tecrübelerden yola çıkarak yazdığı el-Cevâhirü’l-ħams’tır. Sonraki yıllarda tekrar gözden geçirdiği bu eser Gavśiyye tarikatının temel kitabı olmuştur. Aslı Farsça olan, ancak daha çok Arapça tercümesiyle tanınan el-Cevâhirü’l-ħams “cevher” başlıklı beş bölüme ayrılır. Birinci cevherde zahidin tanımı ve zühd yolları, ikinci cevherde riyazet ve usulleri, üçüncü cevherde zâhidlerin okuyacakları dualar, dördüncü cevherde Şüttârî tarikatına mensup dervişlerin ibadet ve zikirleri, beşinci cevherde muhabbet ve hakikate ulaşma konusu anlatılmaktadır. Eserin son iki bölümü. Sâlim b. Ahmed (ö. 1046/1636) tarafından Bulġatü’l-mürîd ve buğyetü’l-müstefîd adıyla şerhedilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Muhammed Gavs, el-Cevâhirü’l-hams, The Asiatic Society Library of Bengal, nr. OA 74; Muhammed Gavsî Şüttârî. Gülzâr-ı Ebrâr, The Asiatic Society Library of Benga), nr. MSD 262, vr. 94-97; Babur. Babur-Nama (trc. A. S. Beveridge), London 1922, s. 539-540, 670, 688; Abdülkâdir el-Bedâûnî, Müntehabü’t-tevârîh, Kalküta 1868, II, 34, 63; III, 4-5, 72; Cihangir, Tüzük-i Cihângîrî (nşr. Sir Seyyid), Aligarh 1864, s. 211, 258; Zebîdî. ǾIkd, s. 92; Harîrîzâde. Tibyân, III, vr. 12b-19a; Abulfazl, Akbar Namah, Calcutta 1821, II, 135, 232, 267; Mu’temid Han, İkbâlnâme-i Cihângîrî (trc. Elliot-Dowson), Calcutta 1865, s. 109; Abdulhamid Lahori, Badshah Namah, Calcutta 1868; Abdülhak Dihlevî, Ahbârü’l-ahyâr, Delhi 1891, s. 244-245; Muhammed Sâdık. Tabakat-ı Şahcihânî, Asafiya Library, Hyderabad, nr. 721; Gulâm Muînüddin Abdullah. MeǾâricü’l-velâye (K. A. Nizami özel kütüphanesi), II; Şah Navaz Han, Meǿâsirü’l-ümerâǿ, Kalküta 1888, II, 578-579; Serkîs, MuǾcem, II, 1630; Brockelmann, GAL, II, 550-551; Suppl., II, 616; Abdülhay el-Hasenî. Hüzhetü’l-havâtır, IV, 97-98, 293-295; Schimmel, Mystical Dimensions of Islam, s. 350, 355; R. Maxwell Eaton. Sufis of Bijapur (1300-1700), New Jersey 1978, s. 59-61; R. Nath. History of Mughal Architecture, New Delhi 1982, I, 217-229; a.mlf, “The Tomb of Shaikh Muhammad Ghauth at Gwalior”, Studies in Islam, XV/1, New Delhi 1978, s. 21-30; Ebü’l-Hasan Ali el-Hasenî en-Nedvî, el-İmâmü’s-Serhendî, Kuveyt 1403/1983, s. 28-29; M. Mujeeb. Indian Muslims, New Delhi 1985, s. 301-302; M. Muzammil Haq, Some Aspects of the Principal Sufi Orders in India, Dhaka 1985, s. 122-135; K. A. Nizami, “The Shattârî Saints and Their Attitude Towards the State”, Medieval India Quarterly, 1/2, Aligarh 1950, s. 56-70; Abdul Muqtadir. “Muhammad Ghawth Gwâliyârî”, EI2(İng.), VII, 439-440.

K. A. Nizami