GÂŞİYE

الغاشية

Ortaçağ’da Müslüman Türk devletlerinde görülen hükümdarlık alâmetlerinden biri.

Arapça’da “örtü” anlamına gelen gâşiye, Kalkaşendî’ye göre deriden yapılmış ve altın sırmalı iplikle süslenmiş eyer örtüsü olup görünüşte tamamen altından yapılmış sanılırdı. Törenlerde ve bayramlarda ata binen sultanın önünde rikâbdar tarafından taşınırdı. Rikâbdar yürürken gâşiyeyi yukarı doğru kaldırır ve sağa sola çevirirdi.

Selçuklular’da gâşiye ilk defa Abbasî halifeleriyle ilgili bir olayda göze çarpmaktadır. Halife Kâim-Biemrillâh, Arslan el-Besâsîrî’ye esir düşüp Sultan Tuğrul Bey’in yardımıyla kurtulduktan sonra Bağdat’a dönmüştü. Tuğrul Bey bu sırada halifeyi Bâbünnûbî’de karşılayarak bindiği atın dizginini tutmuş, omuzunda gâşiye olduğu halde yürüyerek onu sarayına kadar götürmüştü (Ocak 1060). Alparslan 1066 yılında Merv’den Râdkân’a giderken beraberinde Selçuklu emirlerinden bir grup bulunuyordu. Alparslan burada oğlu Melikşah’ı veliaht ilân ederek bu emirlerden kendisinden sonra oğluna itaat edeceklerine dair yemin aldı. Daha sonra Melikşah’ı ata bindirerek onun önünde omuzunda gâşiye olduğu halde birkaç adım yürüdü.

Gâşiyenin hükümdarlık alâmeti olarak kullanılışı hususunda bir örnek de Sultan Melikşah devrinde görülmektedir. Melikşah 1088 yılında Karahanlılar üzerine yürüyerek Semerkant’ı ele geçirdi. Bu sırada Karahanlı hükümdarı olan Ahmed Han saklandığı yerde yakalandı. Ahmed Han, Sultan Melikşah’ın gâşiyesini omuzuna alarak Melikşah’ın tahtının bulunduğu yere kadar üzengisi yanında yürüdü. Irak Selçuklu hükümdarlarından Mes’ûd b. Muhammed Tapar da Abbasî Halifesi Müsterşid-Billâh’ın gâşiyesini taşımıştır. Aynı şekilde Kirman Selçuklularımdan II. Arslanşah, Berdesîr şehrinden kaçıp Yezd’e geldiği sırada Yezd atabeği onu


karşılamış ve gâşiyesi omuzunda olduğu halde Arslanşah’in önünde yürümüştür.

Anadolu Selçuklularımda da gâşiye hükümdarlık alâmeti olarak kullanılmaktaydı. Anadolu Selçuklularımla ilgili kaynaklarda görüldüğü üzere hıristiyan hükümdarlar da gâşiyeyi hükümdarlık alâmeti kabul etmekteydiler. Eyyûbîler’de 1. el-Melikü’l-Âdil devrinden sonra sık sık varlığı zikredilen gâşiye Memlükler Devleti’nde de hükümdarlık alâmeti olarak kullanılmıştır.

Gâşiye ayrıca ilmiye sınıfına mensup şahıslarla devlet erkânı tarafından da kullanılmaktaydı. Müslüman Türk devletlerinde bunun ilk örneğine Gazneliler devrinde rastlanmaktadır. Ancak Gazneliler döneminde gâşiyenin ilmiye sınıfına mensup şahısların dışındaki kişiler tarafından kullanılması şikâyetlere sebep olmuştur.

Osmanlılar’da da ilmiye sınıfıyla devlet erkânının gâşiye kullandığı görülmekte ve mevleviyet derecesine kadar çıkmış olan kadıların bindikleri atların örtüsüne gâşiye (haşa) denildiği bilinmektedir. Yemen fâtihi Veziriazam Koca Sinan Paşa 1596’da öldüğü zaman geride bıraktığı servet içinde iki de murassa’ gâşiye bulunmuştu. Fesin kullanılmaya başlanmasından sonra defterdar, reîsülküttâb, şıkk-i sânî defterdarı, nişancı ve defter emininin başlarına fes giyip gâşiyeli ve takımlı ata binmeleri kanun olmuştu. Bu örnekle, gâşiyenin Osmanlılar tarafından son zamanlara kadar kullanıldığı anlaşılmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Muhammed b. Hüseyin el-Beyhakî, Târih (nşr. Halil Hatîb Rehber), Tahran 1368, II, 634; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, I, 156; X, 47-48; Bündârî. Zübdetü’n-Nusra, s. 55; İbnü’l-Esîr. el-Kâmil, X, 50; Sıbt İbnü’l-Cevzî. Mir’âtü’z-zamân (nşr. Ali Sevim), Ankara 1968, s. 61-62; İbn Bîbî. el-Evâmirü’l-Ǿalâǿiyye, s. 29; Kalkaşendî, Subhu’l-aǾşâ, IV, 7; Târîh-i Âl-i Selçuk (nşr. ve trc.F. N. Uzluk), Ankara 1952, metin, s. 16, Türkçe trc, s. 9; İbrahim Kafesoğlu, Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu, İstanbul 1953, s. 121; Uzunçarşılı. Medhal, s. 308; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, İstanbul 1971, s. 245, 268-269; M. Altay Köymen, Tuğrul Bey ve Zamanı, İstanbul 1976, s. 42; a.mlf.. Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Ankara 1984, II, 270, 277-278; Ramazan Şeşen, Salâhaddîn Devrinde Eyyûbîler Devleti, İstanbul 1983, s. 103; Erdoğan Merçil, “Gâşiye ve Selçuklular’da Kullanılışına Dâir Bazı Örnekler”, Ord. Prof. Yusuf Hikmet Bayur’a Armağan. Ankara 1985, s. 321-328; Dihhudâ. Lugatname, XX, 49-50; “Ghâşhiya”, El2 (İng.). II, 1020.

Erdoğan Merçil