FUNC

الفنج

Sudan’da Mavi Nil ile Beyaz Nil arasındaki bölgede yaşayan göçebe bir topluluk ve bunların kurduğu İslâm devleti.

Funclar’ın kökeni konusunda kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Her ne kadar Abbâsîler’in hilâfeti ele geçirmesinin ardından Sudan’a kaçan bir Emevî koluna mensup oldukları ileri sürülmekteyse de kaynaklarda bu görüşü destekleyecek bilgi yoktur. Diğer bir rivayete göre Funclar batıdan göçüp Şilluklar’ı kovarak hıristiyan Alve Krallığı’nın hüküm sürdüğü toprakların bir kısmını yurt edinmişlerdir. Kesinlikle bilinen husus Funclar’ın bölgeye yerleştiklerinde Arapça konuştukları ve müslüman olduklarıdır; dolayısıyla Arap soyundan geldikleri söylenebilir.

Func Sultanlığı’nın kuruluşu hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Bilindiği kadarıyla Funclar’ın reisi olan Amâre (Dûnkas) b. Adlân 1504 yılında, daha önce Sudan’a göç etmiş bazı Arap kabilelerinin de desteğini alarak Alve Krallığı’na karşı çıkmış ve kendi bölgesinin idaresini ele geçirerek bağımsızlığını ilân edip bugünkü Hartum’un 273 km. güneyinde kurduğu müstahkem Sennâr’ı başşehir yapmıştır. Func Sultanlığı, Sudan’da olduğu için “es-Saltanatü’s-sevdâ’” (kara sultanlık), Mavi Nil kıyısında hüküm sürdüğü için de “es-Saltanatü’z-zerkā” (mavi sultanlık) adıyla bilinir. “Şeyh” veya “mek” unvanıyla anılan kabile reisleri gevşek bir feodal sisteme sahip olduğu anlaşılan Func Sultanlığı’na yıllık vergi öderlerdi; bu şeyhliklerin başlıcaları Ca’lîler, Halânika, Şenâbile, Haşemü’l-bahr, Hamde, Cemûiyye, Bikâre, Mîrofâb, Ribâtât, Menâsîr, Şâyikıyye ve Benî Abdellâb idi.

Func Sultanlığı’nın bağımsızlığı çok uzun sürmedi. 1604 yılında II. Abdülkādir (1604-1606) Etiyopya’nın hâkimiyeti altına girmeyi kabul etti ve bu sebeple tahtından oldu. Melik Abdülkādir azledildikten sonra Etiyopya’da Tana gölünün kuzeyinde yer alan Teşlece şehrine yerleşti. Func Sultanlığı’na beş yıl süreyle I. Adlân, ondan sonra da Seyyidülkavm (Sîdülkavm) I. Bâdî b. Abdülkādir geçmiştir (1611-1616). I. Bâdî, Func Sultanlığı’nın hâkimiyeti için Etiyopya’ya karşı isyan ettiyse de küçük yaşta ölmüş ve kuvvetleri Etiyopya karşısında yenilgiye uğramıştır. Bundan sonra Etiyopya güçleri Func topraklarına iyice yerleşmişlerdir. Taht kavgaları Func Sultanlığı’na gücünden çok şey kaybettirdi. Hâkimiyeti altında bulunan şeyhliklerden Şâyikıyye II. Bâdî zamanında (1649-1680) ayaklandı. Funclar’ın Şâyikıyye ile mücadeleye girmesi Mısır ile olan bağlarını zayıflattı. Func ülkesinin sınırları II. Bâdî zamanında Üçüncü Şelâle’den Mavi Nil’e, Kızıldeniz’den Kordofan’a ulaşmıştır. Sadece Nil ile Mavi Nil arasında uzanan arazide idarî yönden Sennâr’a bağlı farklı topluluklar yaşamakta, bunlar Func Devleti’ne cizye ödemekte ve Funclar’ın tayin ettiği valiler tarafından idare edilmekteydi.


1770 yılından itibaren Sennâr’da Benî Abdellâb güç kazandı. Dongola’nın yakınından geçen Nil ve Dördüncü Şelâle ile çevrelenen bölgede yaşayan Bece’ye mensup Şâyikıyye kabilesi de nüfuzunu arttırdı. XVII. yüzyılın sonlarından itibaren yönetim Şâyikıyye’nin eline geçti. Bunlar Abdellâb ailesine bağlı idiler, fakat çok geçmeden istiklâllerini ilân ettiler, Abdellâb’ın nüfuz bölgesine sahip oldular ve onlara cizye vermeyi reddettiler. XVIII. yüzyılın sonunda nüfuzlarını Nil’in Mavi Nil ile birleştiği yere kadar genişlettiler. XIX. yüzyılda Şâyikıyye’nin nüfuzu kuzeyde zayıfladı. 1811 yılında kabile mensuplarının çoğu öldürüldü ve yönetimden uzaklaştırıldı. Yönetime getirilen memlükler ile Şâyikıyye arasında düşmanlıklar büyüdü. Bu durum, 1820’de Sudan’ın Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından fethine kadar sürdü. Fetihten sonra Sennâr memlükleri güneye doğru kaçarak izlerini kaybettirdiler ve tarih sahnesinden silindiler. Şâyikıyye kabilesi yeniden toparlanarak silâha sarıldıysa da Mehmed Ali Paşa’nın askerleri karşısında varlık gösteremedi. 1820’de Funclar’ın nüfuzları yok denecek kadar azdı ve sadece ismen Nil’in doğusunda kalan topraklara sahiptiler. Mısır hükümeti tarafından yaşlı kraliyet ailesine maaş bağlanıp kendilerine Meymene ve civar bölgelerinde toprak verildi. Böylece Mısır’a tâbi olan Sennâr, önceleri önemli bir ticarî ve idarî merkez olduysa da 1885’te Mehdî taraftarlarınca tahrip edildikten sonra küçük bir köy durumuna düştü. Yeni Sennâr, eski şehrin harabelerinden yaklaşık 2,5 km. uzakta bulunmaktadır. Bugün bölgenin en önemli şehri Sennâr’ın kuzeyindeki Vad Medeni’dir.

Func sultanı hânedana mensup kişiler tarafından seçilirdi. Seçimden sonra sarayın önündeki meydanda taht kurulur, burada yeni sultana hükümdarlık kaftanı, abâ ve tacı giydirilir, kılıcını kuşanıp yerine oturmasından sonra da devlet büyükleri Matlarını sunarlardı. Daha sonra sultan toplulukla beraber Nil nehrine yürür, boynunu yıkar ve merasim böylece sona ererdi. Sultan her perşembe ve cumartesi 300 ile 400 süvarinin eşliğinde şehri dolaşır, def çalıp kendisine methiyeler söyleyen çok sayıda kadınla yiyecek dolu sepet taşıyan gençler arkasından gider ve bu yiyecekler yoksullara dağıtılırdı. Sultanın başkanlığında idarî konuları görüşmek, suçluları yargılamak ve halkın dertlerini dinlemek için sabah akşam divan toplanır, verilen cezalar derhal uygulanırdı.

Func Sultanlığı’nın Arap tebaası hariç önceleri halkının tamamı putperestti. Funclar’ın İslâmiyet’i kabulü devletin kurucusu Amâre Dûnkas’a kadar uzanır. Müslüman lider Abdullah Cemmâ, ona karşı başlattığı savaşı müslüman oluncaya kadar sürdüreceğini bildirmiş, bunun üzerine animist veya hıristiyan olan Amâre tahminen 1523’ten sonra İslâmiyet’i kabul etmiştir. İslâmiyet zamanla yerleşti ve büyük bölümü Mâliki mezhebine mensup olan Func müslümanları İslâm’ın Sudan’ın yanı sıra Habeşistan’da da yayılmasına büyük gayret gösterdiler. Sultanlığın kuruluşuna rastlayan yıllarda Omanlılar Mısır’ı ve Üçüncü Şelâle’ye kadar Nûbe’yi ele geçirmişlerdi. Bu fetihlerin ardından Sudan topraklarına İslâm dinini tebliğ maksadıyla birçok âlim gönderildi. Func sultanları bu âlimlere toprak tahsis etmiş, çeşitli lütuf ve ihsanlarda bulunmuşlardır. Şeyh İdrîs b. Muhammed Ahmed ile Şeyh Hasan b. (Vüddü) Hasûne el-Endelüsî bunlardan olup İslâm kültürünün bölgeye yayılması için büyük çaba harcamışlardır. Şeyh İbrâhim Bircâl el-Bulâkī, Func beldelerinde özellikle Şeyh Halîl el-Mâlikî’nin Muħtaśar’ını okutmuş, Şeyh Muhammed el-Mısrî de buraya yerleşip çeşitli ilim dallarında talebe yetiştirmiş ve ayrıca kadılık yapmıştır. Func sultanları ülkelerinde Kur’an ilimleri, fıkıh ve kelâm öğretimi için birçok medrese yaptırdılar. Hicaz’a gidip hac görevini yerine getirmenin yanı sıra dinî ilimleri de tahsil eden bazı Funclar memleketlerine döndüklerinde zaviye kurup halkı irşada çalıştılar; Hicaz, Mağrib, Mısır ve Irak’tan gelen davetçiler de onlarla ortak faaliyette bulundular. Hicaz ile Sudan arasındaki ticarî münasebetlerin bu bölgede İslâm’ın tanınmasında büyük payı vardır; aynı şekilde Kuzey Afrika ve Endülüs’ün de bu hususta önemli katkıları olmuştur. Ayrıca Funclar’dan çok sayıda öğrenci tahsilini Ezher’de yapmış, özellikle I. Bâdî Mısır ulemâsı ile çok iyi ilişkiler kurarak onlara çeşitli hediyeler göndermiştir. Bu gelişmeler sonucunda Sennâr Doğu ve Batı Sudan’ın ilim merkezi durumuna geldi ve burada okuyan Hicazlı, Mısırlı ve Kuzey Afrikalı çok sayıda öğrenci Func bölgesinin İslâmlaşma ve Araplaşma sürecini hızlandırdı. Böylece XVI. yüzyıldan itibaren Doğu Sudan’da Hıristiyanlık nüfuzunu kaybederken İslâmiyet yayılmaya başladı (Lewis, s. 209). Func kültürünün temelini tasavvuf oluşturuyordu ve bölgede mutasavvıfların büyük tesirlerinin olduğu, zaman zaman sultanlar kadar nüfuz kazandıkları görülüyordu. Çeşitli kabilelerin de gayretleriyle Sennâr’da pek çok kişi Kādiriyye ve Şâzeliyye tarikatlarına intisap etti. Şeyh Havicelî Abdurrahman el-Muhassî (ö. 1743) Şâzeliyye tarikatının bu bölgedeki öncüsü olmuştur.

Sultanlar dış ticarete çok önem veriyorlardı. Nil havzasına yerleşmiş Hint ve Türk tacirlerine yapılan satışlardan yüksek kârlar elde edilir, ülkede ticaretle uğraşan yabancılardan da yüksek oranlarda vergi alınırdı. Kahire, Asyût, İsnâ, Derâvo, Kavs (Küs), Asvân, Nukâde gibi çeşitli şehirlerde özellikle kervanların gidiş gelişlerini düzenleyen ticarî temsilcilikler bulunuyordu. Başlıca ticaret malları köle, fildişi, demirhindi, tereyağı, kaymak, misk ve külçe altındı. Mısırlı tacirler özellikle buradan çok sayıda köle alırlardı.


BİBLİYOGRAFYA:

Muhammed Mihrî, Sudan Seyahatnâmesi, İstanbul 1326, s. 314-316; J. S. Trimingham, Islam in Ethiopia, London 1952, s. 103, 141, 156, 157, 219; a.mlf., A History of Islam in West Africa, New York 1962, s. 140, 158; a.mlf., Islam in the Sudan, London 1965, s. 31-32, 74-75, 85-89, 197-198, 221, 244; P. M. Holt, A Modern History of The Sudan, London 1961, s. 18-23, 29-32; 191-192; a.mlf., Studies in the History of the Near East, London 1973, s. 67-87; a.mlf., “Fung Origins: A Critique and New Evidence”, JAfr.H, IV/1 (1963), s. 39-55; a.mlf., “Fundj”, EI² (İng.), II, 943-945; Mekkî Şübeyke, es-Sûdân Ǿabre’t-târîħ, Kahire 1964, s. 46-68, 76; Zâhir Riyâz, es-Sûdânü’l-muǾâsır, Kahire 1966, s. 11, 12, 14-20, 283-284; I. M. Lewis, Islam in Tropical Africa, Oxford 1966, s. 23, 27, 39, 154-155, 208-211, 214; E. Ullendarff, The Ethiopians, New York 1973, s. 43, 77; Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu’nun Güney Siyaseti: Habeş Eyaleti, İstanbul 1974, s. 52, 73-78; An Atlas of African History (ed. J. H. Fage - M. Verity), London 1978, s. 39; Gallâb, el-Büldânü’l-İslâmiyye, s. 399, 400-402, 405; Naûm Şukayr, Târîħu’s-Sûdân (nşr. M. İbrâhim Ebû Selim), Beyrut 1401/1981, s. 97-203, 260, 487, 654; M. Abdullah en-Nakīre, Intişârü’l-İslâm fî Şarķey İfrîķıyye ve münâheđatü’l-Ġarbi leh, Riyad 1402/1982, s. 275-276; Hasan İbrâhim Hasan, İntişârü’l-İslâm fi’l-ķārreti’l-İfrîķıyye, Kahire 1984, s. 104-105, 155-159, 228-229; M. Hiskett, The Development of Islam in West Africa, London 1984, s. 13, 322; Muslim Peoples, I, 261-264; a.e: Müslüman Halklar Ansiklopedisi (ed. R. V. Weekes, trc. Deniz Diker v.dğr.), İstanbul 1990-91, I, 341-342; C. Fluehr v.dğr., Historical Dictionary of Sudan, London 1992, s. 5, 17, 60-62, 77; S. Hillelson, “Fung”, İA, IV, 682; a.mlf., “Sennar”, a.e., X, 498-499; “Funci’ler”, TA, XVII, 66; el-Ķāmûsü’l-İslâmî, III, 504-506; “Fung”, EBr., IX, 1017; “Func”, ABr., IX, 199; ML, IV, 877-878; Abdülkerim Özaydm, “Bece”, DİA, V, 285; Hamdûnallah Mustafa Hasan, “Dongola”, a.e., IX, 509-510.

Mehmet Aykaç