FOÇA
Bosna-Hersek’te Ceotina nehrinin Drina’ya kavuştuğu yerde bulunan bir şehir.
Şehre ait ilk kesin bilgiler 1368 tarihine kadar iner. Buranın Osmanlı idaresine geçişi 1465’te gerçekleşmiştir. Osmanlı hâkimiyeti altında, İstanbul’u Dubrovnik’e bağlayan ticarî yol kavşağında bulunması ve iklimin tarım ve meyve yetiştirmeye uygun olması sebebiyle önemli bir ticaret ve idare merkezi haline geldi. 1470’te Foça yeni teşkil edilen Hersek sancağının merkezi oldu. Müteakip yüzyıl boyunca 1572’ye kadar sancak beyinin zaman zaman Mostar’da oturması, buranın bir sancak merkezi olduğu yolunda bazı düşüncelere yol açmışsa da bu geçici bir durumu göstermiş olmalıdır. Nitekim 1572’de sancak merkezinin Foça’dan Taşlıca’ya (Pljevlja) taşındığı ve 1833’e kadar burada kaldığı bilinmektedir. Fakat sancak beyi zaman zaman bölgeden ayrıldığı sıralarda kethüdâsını Foça’da bırakıyordu.
1470’te Foça, aynı zamanda bütün Hersek’i içine alan ve o zamanki adı Drina olan kazanın merkezi durumundaydı. 1483-1495 yılları arasında burası için “Foça kazası” adı kullanılmaya başlandı ve daha sonra bu ad süreklilik kazandı. 1510’lardan sonra Hersek’te yeni kazalar oluşturuldu.
1585 tarihli Tahrir Defteri’ne göre Foça önemli bir İslâm şehri hüviyeti kazanmıştı. Burada on yedisi müslüman, biri hem müslüman hem de hıristiyan yerleşmesine açılmış bulunan on sekiz mahalle yer almaktaydı. Hıristiyanlarla müslümanların ortaklaşa oturdukları mahalle varoş kesimindeydi ve burada on iki hâne müslüman, on bir hâne hıristiyan yaşıyordu. Tamamı müslümanlarla meskûn mahallelerin en kalabalık olanları ise Mustafa Paşa, Hacı Ali, Hacı Mustafa, Mümin Bey, İbrâhim Çelebi adlarını taşıyordu. Sultan Bayezid adını taşıyan cami çevresi de yine bir mahalle durumundaydı. Bu tarihte şehirde toplam müslüman hâne sayısı 550-600 dolayında idi (yaklaşık 2500-3000 kişi).
Evliya Çelebi’ye göre Foça büyük bir şehirdi ve burada diğer görevlilerin yanı sıra şehir kethüdâsı bulunuyordu. 1664’te mevcut olan on sekiz mahallenin onu müslüman, yedisi hıristiyan (Ortodoks ve Katolik), biri yahudi mahallesiydi; toplam hâne sayısı 2160 idi. Evliya Çelebi’nin
verdiği, 10.000’den fazla nüfusu gösteren bu rakamın doğruluğu şüphelidir. Nitekim bundan kırk yıl öncesine ait, 1625 tarihli olduğu sanılan Venedik kayıtlarına göre bir kadı tarafından idare edilmekte olan Foça’da ancak 400 hâne (yaklaşık 2000 kişi) vardı. Bu rakam XVI. yüzyıl sonlarındaki sayılara da yakındır. Osmanlı idaresinin son devrelerinde Foça XVI. yüzyılda sahip olduğu önemini yitirmişti; 1878’de 2968 nüfuslu kazada sadece 594 hâne bulunuyordu.
Evliya Çelebi’nin Foça çarşısında 540 dükkân gördüğünü belirtmesi, bu sayının mübalağalı olması ihtimaline karşılık buradaki üretim faaliyetlerinin yoğunluğuna işaret eder. Esnaf grupları arasında en dikkati çekenleri bıçakçılar ve XX. yüzyılın ortalarına kadar kesintisiz devam eden kuyumculardı. Orta büyüklükteki bir Bosna kasabasında varlığı pek düşünülmeyen ciltçilik, ipekçilik, yün tarakçılığı ve kahve dükkânı işletmeciliği gibi değişik meslek sahipleri de mevcuttu.
Foça özellikle edebiyatı, sanatı ve mimarisiyle meşhurdur. Buradaki ilk mescid fetih dönemine (1470-1477) aittir. Bu mescid, Hersek’in ilk sancak beyi Hamza Bey tarafından askerî kesimin oturduğu Ortakol semtine yaptırılmıştı. Bu da ilk müslüman yerleşmenin askerî karakterini gösterir. Kasabanın bazı camileri Osmanlı mimarisinin en önemli eserlerindendir. Bunlardan en dikkate değer olanı, 957’de (1550) Bosna madenleri nâzırı Hasan Nâzır Ağa tarafından yaptırılan Alaca Camii’dir. Caminin ön cephesinde ziyaretçiler tarafından yazılmış olan birtakım yazılar bulunur. Bunlardan biri de Evliya Çelebi’ye aittir. Caminin ana giriş kapısı üstünde, kapı önündeki sütunlardan birinde, bânisinin ve oğlunun mezar taşları üzerinde ve cami çeşmesinde hat sanatının bazı güzel örnekleri mevcuttur. Alaca adı, içeride ve dışarıdaki hatâyî ve rûmî süslemenin uyum içinde birleştirildiği zengin geometrik ve floral dekorasyondan gelmektedir. Avluda sanat değeri çok yüksek olan bir şadırvan vardır.
Evliya Çelebi’nin, kendisinden “müezzin Evliya” şeklinde bahsettiği bir başka yazısı Foça Atik Ali Paşa Camii’nde (Musluk Camii) bulunmaktadır. 952’de (1545-46) yapılan bu cami Alaca Cami ile birçok benzerlik arzetmektedir. Çok değerli diğer bazı dinî yapıların yanı sıra, Foçalı olup Bosna sancak beyi Hekimoğlu Ali Paşa’nın kethüdâlığından yetişerek 1749’da kapıcıbaşılık, 1752’de Bosna beylerbeyiliği yapan ve bölgede çıkan isyanı bastırdıktan sonra 1760’ta Yanya’ya gönderilen, ardından görevden alınıp idam edilen Mehmed Paşa Kukavica’nın vakıfları da vardır. Mehmed Paşa burada bir cami, bir medrese ve daha sonra Nakşibendiyye tarikatına geçen bir tekke yaptırmıştır. Osmanlı dönemi boyunca önemli edebî ve dinî eserler de yazılmıştır (1988’e kadar gelen, kullanıma açık olan elli yedi yazma eser mevcuttu).
Foça 1991’de 120 kadar yerleşim birimine sahip bir idarî bölge idi. Bu idarî bölgenin toplam nüfusu 40.513 olup bunun % 51,3’ünü Boşnaklar, % 45,2’sini Sırplar ve % 3,5’ini diğer etnik gruplar teşkil etmekteydi. Foça’nın şehir olarak nüfusu ise 14.335’ti ve bunun çoğunluğunu da Boşnaklar oluşturuyordu. 1992’de Bosnalı Sırp isyancılar ve Sırbistan ile Karadağ’dan oluşan Yugoslav ordusunun burayı işgali sırasında ve sonrasında şehrin sakinleri olan Boşnaklar’ın bir kısmı öldürülmüş, bir kısmı sürülmüş, birçok İslâmî eser ve dinî bina tahrip edilmiştir. Bugün (1995) kendisini Boşnak olarak belirten birkaç kişi dışında şehrin tamamı Sırplar’dan meydana gelmekte olup birkaç kalıntıdan başka herhangi bir İslâmî bina mevcut değildir.
BİBLİYOGRAFYA:
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VI, 430-434; Mehmed Mujezinović, Islamska epigrafika Bosne i Hercegovine, Sarajevo 1977, II, 25-58; A. Andrejević, Islamska monumentalına umetnost XVI veka u Jugoslaviji, Beograd 1984, s. 33-100; Hamdija Kreševljaković, “Esnafi i obrti u Bosni i Hercegovini”, Djela Naučnog društva Bosne i Hercegovine, XVII, Sarajevo 1961, s. 68-72; A. Aličić, “Privredna i konfesionalna Struktura Stanovništva u Hercegovini Krajem XVI Stoljeća”, Prilozi, XL, Sarajevo 1991, s. 158.
Nenad Moacanın