FEVZİ EFENDİ, Kâtib

(1871-1924)

Son devrin mutasavvıf şairlerinden.

Erzincan’ın Eğin (Kemâliye) ilçesinde doğdu. Asıl adı Mustafa Fevzi, babasının adı Nûman’dır. Çocuk denecek yaşta İstanbul’a gitti. Huzur dersleri hocalarından Kasapzâde Vâiz Efendi’nin derslerine devam etti. Tahsilini tamamladıktan sonra hocasının kızıyla evlendi. Bahriye teşkilâtında brik, korvet ve kalyon kâtipliği yaptı, kolağası rütbesine kadar yükseldi. Nakşibendî-Hâlidî şeyhi Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî’ye intisap ederek on beş yıl kadar hizmetinde bulundu. Gümüşhânevî’nin ölümünden sonra yerine geçen Kastamonulu Hasan Hilmi Efendi’den hilâfet aldı. Uzun yıllar bahriye teşkilâtında kâtiplik görevinde bulunduğu için tarikat mensupları arasında “Kâtib” lakabıyla anılan Fevzi Efendi vefatında Edirnekapı-Eyüp yolu üzerindeki Mustafa Paşa Tekkesi yanına defnedildi. Kabri daha sonra torunu Numan Erdem tarafından Edirnekapı Şehitliği’ne nakledildi. Hüseyin Vassâf Fevzi Efendi’nin dürüst, âlim, ârif ve şair mizaçlı bir kişiliğe sahip olduğunu söyler (Sefîne, II, 189).

Tasavvufî konularda derin bilgisi yanında geniş bir kültüre sahip olan Fevzi Efendi’nin eserlerinin hepsi manzumdur. Beyitler arasına yerleştirilmiş âyet ve hadislerle zengin tasavvufî terimler eserlerini yer yer ağırlaştırmakla birlikte dili oldukça sade ve akıcıdır. Fevzi Efendi, Gümüşhaneli dergâhının son postnişini Tekirdağlı Mustafa Fevzi Efendi ile (ö. 1926) karıştırılmaması için eserlerinde Mustafa Fevzî b. Nu’mân adını kullanmıştır.

Eserleri. 1. Hediyyetü’l-hâlidîn fî menâkıbi kutbi’l-ârifîn Mevlânâ Ahmed Ziyâüddin b. Mustafa el-Gümüşhânevî (İstanbul 1313). Gümüşhânevî’nin vefatından iki yıl sonra yayımlanan ve Menâkıb-ı Ziyâiyye adıyla da anılan kitabın birinci bölümünde Gümüşhânevî’nin hayatı ve menkıbeleri anlatılmış, ikinci bölümde tarikat âdâbı üzerinde durulmuştur. Üç cilt olarak tasarlanan (Mîzânü’l-irfân, s. 4) eserin diğer ciltleri ayrı adlarla neşredilmiştir. 2. Risâle-i Mir’âtü’ş-şühûd fî mes’eleti vahdeti’l-vücûd (İstanbul 1320). Yaklaşık 1000 beyitlik dinî-tasavvufî bir mesnevidir. Müellif eserin, Menâkıb-ı Ziyâiyye’de ele alınan bazı konuların özet halinde yeniden kaleme alınmış şekli olduğunu söyler. Ancak kitap tevhid, tevhidin mertebeleri ve vahdet-i vücûd konusunda Nakşî-Hâlidî bakış açısını yansıtan bir ana bölümle 420 beyitlik mi’râciyye kısmından ibarettir. Ruhanî seyrü sülûkün anlatıldığı bir bölümün ardından hâtime ile sona eren eserde yer yer Arapça ve Farsça beyitlere rastlanmaktadır. 3. Menâkıbü Haseniyye fî ahvâli’s-seniyye (İstanbul 1323, dış kapakta 1327). Kastamonulu Hasan Hilmi Efendi’nin hayatı ve menkıbeleri hakkındadır. 800 beyti aşan eserin Hasan Efendi’nin


kerâmetlerine ayrılan kısmının son bölümü (s. 38-45) mensurdur. Kitabın sonunda şeyhin halifelerinin anlatıldığı ve zikr-i hafînin izah edildiği mensur bir kısım daha bulunmaktadır. 4. Kitâbü İsbâti’l-mesâlik fî râbıtati’s-sâlik (İstanbul 1324). Müellifin ifadesiyle, “Menâkıb-ı Ziyâiyye’nin birinci kısmının ikinci cüzü” olan eserde Nakşîliğin Hâlidiyye kolunda zikrin nasıl yapılacağı anlatılmış, râbıta meselesi hakkında İmam Gazzâlî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Ubeydullah Ahrâr, Tâceddin Osmânî, Molla Câmî, İbn Kemal, İsmâil Hakkı Bursevî gibi büyük âlim ve sûfîlerin görüşlerine yer verildikten sonra Nakşibendiyye’nin sekiz esası kısaca açıklanmıştır. Eserde yer yer bazı âyet ve hadislerin tasavvufî izahlarına da rastlanmaktadır. 5. Mîzânü’l-irfân (İstanbul 1325). Üzerinde “Kitâb-ı Ziyâiyye’nin ikinci kısmı” ibaresi bulunan eser on beş bölümden meydana gelir. Eserde dünya ve âhiret hayatı, mürşid-i kâmilin özellikleri, râbıta, tarikata dair çeşitli terimler, şeriat, hakikat, mârifetle ilgili bilgiler, bazı âyet ve hadislerin açıklamaları yer almaktadır. Müellifin Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Eşrefoğlu Rûmî, Niyâzî-i Mısrî gibi büyük sûfîlerin cem‘ makamında olduklarını, ancak cem’u’l-cem‘ makamına erişemediklerini söylemesi tasavvufî kişiliğini belirlemesi açısından dikkat çekicidir. 6. Şümûsü’s-safâ fî evsâ fi’l-Mustafâ (İstanbul 1331). Hz. Peygamber hakkında devrin birtakım gazete, dergi ve kitaplarında yer alan saygısız ifadelere ve maksatlı beyanlara cevap olarak kaleme alınmıştır. Resûl-i Ekrem’in doğumu, hicreti, bazı hususiyetleri, şemâil ve hilyesine dair bilgiler veren eser yaklaşık 900 beyitten meydana gelmektedir. Müellif eserin içinde, klasik edebiyatımızda şimdilik bilinen tek örneği Nahîfî’ye ait olan “hicretnâme” türünde 300 beyit kadar tutan bir diğer örnek ortaya koymuş, ayrıca yaklaşık 300 beyitlik yeni bir hilye meydana getirmiştir. Eser, altışar beyitlik otuz iki bentten meydana gelen “kasîde-i istişfâiyye” ve yine altışar beyitlik on bir bentten oluşan bir “İstimdadnâme” ile sona ermektedir. 7. İzhâr-ı Hakîkat (İstanbul 1331). Abdullah Cevdet’e reddiye mahiyetinde kaleme alınmış bir eserdir. Fevzi Efendi’nin bu eserlerinden başka, Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî hakkında methiye tarzında yazdığı sekiz şiiriyle Nakşibendî-Hâlidî silsilesini ihtiva eden manzum bir metin başlıksız ve tarihsiz olarak yayımlanmıştır.

Fevzi Efendi’nin, Menâkıb-ı Ziyâiyye’nin üçüncü cüzü olarak “tarîk-i Hâlidiyye’nin âdâb-ı zikri”ni anlatmak maksadıyla hazırladığını belirttiği (Mîzânü’l-irfân, s. 4) Rehber-i Zâkir adlı risâlesiyle Nakşîliğin Hâlidiyye kolundan gelen meşâyihin hilye ve şemâilini anlatan (Şümûsü’s-safâ, arka kapak) Hilye-i Sâdât adlı eserinin basıldığı tesbit edilememiştir. Cerîde-i Sûfiyye’de tasavvufa dair makaleler de yayımlayan müellifin şiirleri kitap haline getirilmemiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Mustafa Fevzî b. Nu‘mân, Mîzânü’-irfân, İstanbul 1325, s. 4; a.mlf., Şümûsü’s-safâ fî evsâfi’l-Mustafâ, İstanbul 1331, arka kapağındaki “Nâzımın Âsâr-ı Münteşiresi” başlıklı kısım; Hüseyin Vassâf, Sefîne, II, 189-190; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, I, 415-416; Özege, Katalog, II, 717; III, 1061, 1359; İrfan Gündüz, Gümüşhânevî Ahmed Ziyaüddîn: Hayatı-Eserleri-Tarîkat Anlayışı ve Hâlidiyye Tarîkatı, İstanbul 1984, s. 2-3; “Fevzi Efendi”, TDEA, III, 213.

Mustafa Uzun