FAZL b. SEHL

الفضل بن سهل

Zü’r-riyâseteyn Ebü’l-Abbâs el-Fazl b. Sehl es-Serahsî (ö. 202/818)

Abbâsî Halifesi Me’mûn’un vezirlerinden.

Horasan’ın Serahs şehrinde doğdu. İran asıllı bir Zerdüştî olan babası Sehl b. Zedânferûh Kûfe yakınında Sâbernîtâ köyünde oturmaktaydı. Sehl bir dava sebebiyle Vezir Yahyâ b. Hâlid el-Bermekî’nin huzuruna çıkmış, daha sonra vezirin çevresiyle yakınlık kurmuş ve onların telkinleriyle müslüman olmuştu. Oğullarından Fazl ve Hasan’ı Yahyâ b. Hâlid’e takdim etti. Zekâsı ve Farsça bilgisiyle Yahyâ’nın dikkatini çeken Fazl, Ca‘fer b. Yahyâ el-Bermekî’nin hizmetine girdi. Bermekîler’in bertaraf edilmesinden sonra da onun yerine Me’mûn’un hocası oldu. 190’da (806) Müslümanlığı kabul etti.

Hârûnürreşîd, Râfi‘ b. Leys’in isyanını bastırmak için 192 (808) yılında Horasan’a hareket ederken Fazl, Me’mûn’a Bağdat’ta kalmayıp valisi olduğu Horasan’a gitmesini tavsiye etti. Me’mûn onun tavsiyesine uyarak babasından izin alıp Horasan’a gitti. Halifenin 24 Mart 809 tarihinde ölümünden sonra Fazl b. Sehl’in Me’mûn üzerindeki etkisi daha da arttı. Halife olan Emîn’in, kardeşi Me’mûn’u veliahtlıktan azletmesi iki kardeş arasında iktidar mücadelesine sebep oldu. Aslında bu mücadele, Arap zihniyetini temsil eden Emîn’in veziri Fazl b. Rebî‘ ile İran zihniyetini temsil eden Me’mûn’un veziri Fazl b. Sehl arasında cereyan etmiştir. Fazl b. Sehl kardeşi Hasan ile birlikte bu mücadelede başrolü oynayanlar arasında bulunuyordu. Nihayet Me’mûn, Tâhir b. Hüseyin kumandasındaki ordusunun Emîn’in ordusu ile arka arkaya girilen iki savaşta galip gelmesi üzerine Fazl’ın gayretleriyle halifeliğini ilân etti. Bütün doğu eyaletleri onun halifeliğini tanıdı. Me’mûn, bu basanların elde edilmesinde en önemli rolü oynayan Fazl’ı “Zü’r-riyâseteyn” unvanıyla vezir tayin etti. Hem askerî hem de idarî yetkilerle donatıldığı için vezirlik ve emirliği uhdesinde toplayan ilk idareci olarak tarihe geçen Fazl b. Sehl’in bu unvanı o dönemde basılan paralarda da yer almıştır. Bağdat’ın ele geçirilip Emîn’in öldürülmesinden ve Hasan b. Sehl’in Irak’ın idaresini ele almasından sonra (813) bu paralar Mısır’a kadar bütün ülkede tedavüle çıktı. Bir kitâbede Fazl b. Sehl’den “müdebbiru huyûlihî” (halifenin atlarının yöneticisi) ve “sâhibü da‘vetihî” (onun propaganda reisi) unvanlarıyla bahsedilmektedir. Sonuncu unvan vezire Şiî kitlesini kazanmak için verilmiş olmalıdır.

Emîn’e karşı girişilen mücadeleden sonra iktidarı tamamen eline alan Fazl b. Sehl, henüz yirmi sekiz yaşında olan Halife Me’mûn üzerinde büyük bir nüfuz kurdu. Halifeyi Merv’de kalmaya ve Irak, Fars, Ahvaz, Hicaz ve Yemen’in, yani bütün batı bölgelerinin idaresini kardeşi Hasan’a vermeye ikna etti. Devletin önemli makamlarına çoğunlukla İranlılar’ı getirdi. Ancak bu durum huzursuzluklara sebep oldu. Hz. Ali evlâdından Ebû Abdullah İbn Tabâtabâ’nın isyanını yine aynı aileden Muhammed b. Muhammed’in isyanı takip etti. Bunlardan daha tehlikelisi ise el-Cezîre’de Mudar Arapları’nı etrafına toplayan Nasr b. Şebes el-Ukaylî’nin isyanı oldu. Nasr üzerine gönderilen Herseme b. Ayen’in bütün gayretlerine rağmen isyan bastırılamadı. Herseme’nin batı eyaletlerindeki isyan ve huzursuzlukların asıl sebeplerini halifeye açıklamasından çekinen Fazl onun Merv’de idam edilmesini sağladı. Bunun üzerine Bağdat’ta karışıklıklar çıktı (816). Hasan b. Sehl’in bunları yatıştırması beklenirken Merv’de bulunan Halife Me’mûn Hz. Ali evlâdından Ali er-Rızâ’yı veliaht tayin ettiğini bildirdi. İktidarın Abbâsî ailesinin elinden çıkması anlamına gelen Bağdat’taki bu gelişmeler üzerine Abbâsî ailesi mensupları ve devlet erkânı Me’mûn’u hilâfetten uzaklaştırarak Halife Mehdî’nin oğlu İbrâhim’e biat ettiler (817). Fazl b. Sehl’in batı eyaletlerinde ki bu gelişmelerden Me’mûn’u haberdar etmemiş olması kuvvetle muhtemeldir. Bir tesadüf sonunda bu olayları öğrenen Me’mûn Bağdat’a dönmeye karar verdi ve 202 yılı ortalarında (817 yılı sonu) Merv’den ayrıldı. Yolda Fazl b. Sehl’e yazdığı mektupta ona olan saygısını dile getiriyor, istediği her şeyi kendisine vereceğini, hiçbir teklifini geri çevirmeyeceğini bildiriyordu (Ya‘kūbî, II, 451). Serahs’a gelindiği zaman Fazl, halifenin dayısı Gālib el-Mes‘ûdî el-Esved, Kostantin er-Rûmî, Ferec ed-Deylemî, Muvaffak es-Saklebî ve Serrâc el-Hâdîm tarafından büyük bir ihtimalle halifenin emriyle hamamda öldürüldü (2 Şaban 202/13 Şubat 818). Me’mûn katilleri yakalayıp getirene 10.000 dinar vereceğini vaad etti. Abbas b. Heysem ed-Dîneverî’nin yakalayıp getirdiği katiller, sorgulama sırasında Fazl’ı halifenin emriyle öldürdüklerini söyledilerse de boyunları vuruldu.

Fazl b. Sehl’in öldürülmesiyle İranlı unsurlar iktidarı kaybetmiş, bu ise Me’mûn’un politikasında önemli değişikliklere yol açmıştır. Veliaht Ali er-Rızâ’nın Tûs’ta ölümü (203/818), Bağdat’ta Me’mûn’un tekrar halife olarak tanınmasını sağlamış, Fazl’ın tesirinden kurtulan


Halife Şîa’yı ve İranlı unsurları destekleyen tutumundan vazgeçerek devlet idaresinde Türkler’e yer vermeye başlamıştır.

Fazl b. Sehl kısa süren vezirliği sırasında son derece otoriter, kendisine ve başkalarına karşı acımasız, menfaatlerini ön planda tutmayan bir kişi olarak tanınmıştır. Me’mûn onu kızlarından biriyle evlendirmek istemiş, ancak Fazl bunu kabul etmemiştir. Me’mûn’un ilmî faaliyetlere verdiği önemin temelinde iyi yetişmiş kültürlü bir vezir olan Fazl’ın büyük payı vardır.

BİBLİYOGRAFYA:

Halîfe b. Hayyât, et-Târîħ (Ömerî), s. 509; Ya‘kūbî, Târîħ, II, 438, 451; Taberî, Târîħ (de Goeje) III, 709, 771-773, 778-794, 802-805, 808, 830, 841, 925, 977, 997, 1013, 1025-1027; Cehşiyârî, el-Vüzerâǿ ve’l-küttâb, s. 285-408; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-ź eheb (Meynard), VI, 424, 438; VII, 2-3, 61; İbn Bâbeveyh, ǾUyûnü aħbâri’r-Rıżâ (nşr. Mehdî el-Hüseynî), Kum 1377, II, 154-159; Merzübânî, MuǾcemü’ş-şuǾarâǿ (nşr. F. Krenkow), Kahire 1354 → Beyrut 1402/1982, s. 313; Hatîb, Târîħu Baġdâd, XII, 339-343; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VI, 197, 207, 223-234, 239, 256, 257, 302, 313-315, 326, 346, 347, 357-359; İbn Hallikân, Vefeyât, IV, 41-44; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, XXII, 208-210; Hândmîr, Düstûru’l-vüzerâǿ (nşr. Saîd Nefîsî), Tahran 2535 şş., s. 61-67; Ahmed Zekî Safvet, Cemheretü resâǿi li’l-ǿArab fî ǿuśûri’l-ǿArabiyyeti’z-zâhire, Beyrut, ts. (el-Mektebetü’l-İlmiyye), IV, 388-389; D. Sourdel, Le Vizirat ǿabbāside de 749 a 936, Damas 1959-60, I, 196-213; a. mlf., “al-Fadl b. Sahl”, El2 (Fr.), II, 749-750; Hakkı Dursun Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, İstanbul 1976, s. 62-65; W. Muir, The Caliphate, London 1984, s. 484, 492, 494, 496-497; W. Madelung, “New Documents Concerning al-Maǿmūn, al-Fadl b. Sahl and ǿAlī al-Rıđā”, Religious and Ethnic Movements in Medieval Islam, London 1992, s. VI / 333-346; Mehmet Aykaç, Abbâsî Devleti’nin İlk Dönemi İdarî Teşkilâtında Dîvânlar 132-232 / 750-847 (doktora tezi, 1993), İSAM Ktp., nr. 24366, s. 55; K. V. Zetterstéen, “Fazıl”, İA, IV, 532.

Hakkı Dursun Yıldız