et-TEMHÎD

(التمهيد)

Ebü’l-Hattâb el-Kelvezânî’nin (ö. 510/1116) usûl-i fıkha dair eseri.

Tam adı et-Temhîd fî uśûli’l-fıķh’tır (Kelvezânî, neşredenlerin girişi, I, 69-70). Başka isimlerle de anılan eser, Kelvezânî’nin hocası Ebû Ya‘lâ el-Ferrâ’nın el-ǾUdde’si ve çağdaşı Ebü’l-Vefâ İbn Akīl’in el-Vâżıĥ’ı ile birlikte Hanbelî fıkıh usulünün üç temel kaynağından biridir. Diğer ekollere nisbetle Hanbelîler’de fıkıh usulü yazımına geç sayılabilecek bir dönemde başlanmış olup usul kurallarını Ahmed b. Hanbel’den gelen rivayetler doğrultusunda tesbit konusunda önemli bir çaba harcayan Ferrâ’nın kitabı fakihler yöntemine göre kaleme alınan Hanbelî usulüne dair ilk eser sayılır. Bu yöntem Kelvezânî tarafından et-Temhîd’de devam ettirilmiştir.

Fıkıh ve fıkıh usulünün mahiyeti ve deliller hakkında genel bilgilerin ardından eserin başında kelâm, mantık ve dille ilgili bazı terimlerin tanımlarını içeren bir giriş bölümü yer alır. İbn Akīl’in el-Vâżıĥ’ında da


izlenen, fakat sonraki Hanbelî usulcüleri tarafından pek tercih edilmeyen bu yöntemde Ferrâ’nın el-ǾUdde’si esas alınmıştır. Eserde ana konular hitap (harfler, emir ve nehiy, âm ve hâs, mücmel ve mübeyyen), Hz. Peygamber’in fiilleri, nesih, haberler, icmâ, kıyas, istishâbü’l-hâl, ictihad ve taklid şeklinde sıralanmıştır. Gerek bu tertipte (I, 121-123) gerekse eserin içeriğinde el-ǾUdde’nin (krş. I, 213) yanı sıra önemli ölçüde Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’nin el-MuǾtemed’inin de etkili olduğu görülür (krş. el-MuǾtemed, I, 8-9). Kelvezânî bazı yerlerde doğrudan Basrî’ye atıfta bulunmakla birlikte birçok konuda ismini vermekden el-MuǾtemed’den aynen ya da az bir tasarrufla bolca alıntı yapmıştır. Bu eseri ezberleyecek derecede mütalaa etmesi, müellifin ismine yer yer atıfta bulunduğu için her alıntıda zikretmemeyi bir kusur saymaması ve Ehl-i sünnet’e uygun görüşlerden istifadede bir sakınca görmese de Hanbelîler’in Mu‘tezile’ye karşı mesafeli duruşlarını dikkate alması bu tutumunun muhtemel sebepleri arasında sayılmaktadır. Esasen Basrî’nin el-MuǾtemed’inden alıntı konusunda bu ve benzeri sebeplerle aynı tutumun benimsendiği, Fahreddin er-Râzî’nin el-Maĥśûl’ünde ve Üsmendî’nin Beźlü’n-nažar’ında da görülmektedir. et-Temhîd’de daha çok el-ǾUdde ve el-MuǾtemed’den yararlanılmış olmakla birlikte şu eserlerden de nakillerde bulunulmaktadır: Ahmed b. Hanbel’in Kitâbü ŦâǾati’r-Resûl’ü, Ebü’l-Hasan Abdülazîz b. Hâris et-Temîmî’nin Kitâbü’l-ǾAķl’ı, Yahyâ b. Sellâm’ın Tefsîr’i, Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’ın Kitâbü’l-Ġarîb’i, İbn Kuteybe’nin Kitâbü’l-CâmiǾ li’n-naĥv’i, Ebü’l-Kāsım ez-Zeccâcî’nin Kitâbü’l-Emâlî’si, İbn Arafe en-Nahvî’nin (Niftaveyh) Kitâbü’l-İstisnâ’sı (Kelvezânî, neşredenlerin girişi, I, 77-84). Ancak Kelvezânî’nin bazı meselelerde usulcülere yanlış görüşler nisbet ettiği de görülmektedir. Meselâ Ebû Ya‘lâ el-Ferrâ’ya kelimelerin lugavî hakikatlerinden şer‘î hakikatlere nakledildiği (I, 88; krş. el-ǾUdde, I, 190), Kerhî’ye Kitap ve Sünnet’in umumunun kıyasla tahsisinin câiz olduğu (II, 121; krş. Cessâs, el-Fuśûl, I, 110), Hanefîler’e mutlak emrin fiili hemen yapmayı gerektirdiği (I, 215; Kerhî ve Cessâs bu kanaatte olmakla birlikte Hanefîler’de hâkim görüş aksi yöndedir, krş. Cessâs, I, 295; Debûsî, s. 75; Serahsî, I, 26) görüşlerini nisbet etmesi böyledir.

et-Temhîd’de müellif meseleleri ele alırken genellikle önce tercih ettiği görüşü, daha sonra olabildiğince sahiplerini de belirterek diğer görüşleri zikretmiş, ardından tercih ettiği görüşü delillendirmeye ve muhalif görüşü çürütmeye çalışmıştır. Hocasının yaptığı gibi usul kaidelerini temellendirme konusunda Ahmed b. Hanbel’den gelen rivayetleri aktarmaya özen gösteren Kelvezânî, Hanbelîler’de konuyla ilgili iki görüş veya rivayet bulunması durumunda ikisine de yer verip birini tercih etmiş ve gerekçesini açıklamıştır (meselâ bk. II, 120-121, 416). Yöntem, taksim, tertip, meseleleri ele alış biçimi vb. bakımından el-ǾUdde ile önemli benzerlikler taşımakla birlikte (bir karşılaştırma için bk. neşredenlerin girişi, I, 85-94) et-Temhîd kendine has özelliklere sahip özgün bir eserdir. Meselâ müellif, hocasının Ahmed b. Hanbel’den naklettiği birtakım rivayetlerle ilgili değerlendirmelerine katılmamış (II, 119, 150, 151; IV, 295), bazan görüşünü onun zikretmediği veya tercih etmediği rivayetlere dayandırmış, Hz. Peygamber’in niteliği bilinmeyen fiilleri konusunda Ferrâ’dan farklı olarak tevakkufu tercih etmiş ve bunu onun zikretmediği bir rivayete dayandırmış (II, 317-329; ayrıca bk. II, 66, 68; krş. el-ǾUdde, II, 525-526, 528), genellikle hocasının fikirlerine yer vermekle beraber birçok konuda onunkinden farklı tercihlerde bulunmuştur (neşredenlerin girişi, I, 95-107). Bazan da diğer görüşü daha güçlü bulduğunu ifade etmekle birlikte Ferrâ’nın görüşünü savunmuştur (I, 291; krş. el-ǾUdde, II, 351; III, 194-198; IV, 1196).

Kelvezânî, bazı konularda mezhepte hâkim olan görüşü değil daha ziyade kelâmcı usulcüler tarafından benimsenen görüşü tercih etmesiyle dikkati çekmektedir. Meselâ mutlak emrin tekrarı gerektirmediği (I, 187; krş. Ferrâ, I, 264; İbn Akīl, II, 545-549), bir lafızla iki hakikatin (umûmü’l-müşterek) veya biri hakikat diğeri mecaz iki anlamın birlikte kastedilemeyeceği (II, 238-239; krş. Ferrâ, II, 703; İbn Akīl, IV, 65), Kur’an’ın sünnetle neshinin şer‘an câiz olduğu (II, 369; krş. Ferrâ, III, 788; İbn Kudâme, s. 84), dilde kıyasın câiz olmadığı (III, 455; krş. Ferrâ, IV, 1346; İbn Akīl, II, 397), muhalifi bilinmeyen ve yaygınlık kazanmamış sahâbî sözünün hüccet olmadığı (III, 331-346; krş. Ferrâ, IV, 1178, 1185; Tûfî, III, 185; İbn Kudâme, s. 165), önceki şeriatların müslümanlar için bağlayıcı sayılamayacağı (II, 416-425; krş. Ferrâ, III, 757; İbn Akīl, IV, 174) şeklindeki görüşleri mezhepte hâkim olan görüşlere aykırıdır. Bu görüşlerinden bazıları sonraki bir kısım Hanbelî usulcüleri tarafından benimsenmiştir. Meselâ mutlak emrin tekrarı gerektirmediği görüşü İbn Kudâme (Ravżatü’n-nâžır, s. 199), Tûfî (Şerĥu Muħtaśari’r-Ravża, II, 374) ve İbnü’l-Mibred (Şerĥu Ġāyeti’s-sûl, s. 287); Kur’an’ın mütevâtir sünnet ile neshinin câizliği Tûfî (Şerĥu Muħtaśari’r-Ravża, II, 320) ve İbnü’l-Mibred (Şerĥu Ġāyeti’s-sûl, s. 270); müşterekin umumunun olmadığı İbn Kayyim el-Cevziyye (İbnü’n-Neccâr, III, 192); şer‘in gelmesinden önce fiillerin hükmünün ibâha üzere olduğu görüşü İbnü’l-Lahhâm (el-Muħtaśar, s. 51), İbnü’l-Mibred (Şerĥu Ġāyeti’s-sûl, s. 150) ve İbnü’n-Neccâr el-Fütûhî (Şerĥu’l-Kevkebi’l-münîr, I, 325) tarafından tercih edilmiştir. Yine Kelvezânî’nin benimsediği bazı görüş ve tercihlerin kendisinden sonraki Hanbelî usulcüleri arasında yaygınlık kazandığı görülmektedir. Meselâ Ferrâ, kelimelerin lugavî hakikatlerinden şer‘î hakikatlere nakledildiğini kabul etmezken (el-ǾUdde, I, 190) Kelvezânî nakledildiği görüşünü tercih etmiş (et-Temhîd, II, 252) ve bu tercihi kendisinden sonraki Hanbelî usulcülerinin geneli tarafından benimsenmiştir (İbn Akīl, II, 426; İbn Kudâme, s. 173; Tûfî, I, 490-492; İbn Müflih, I, 87; Merdâvî, II, 492; İbnü’l-Lahhâm, s. 37; İbnü’l-Mibred, s. 124).

Eş‘arîler ile Mu‘tezile arasında ihtilâflı olan, şer‘in gelmesinden önce fiillerin hükmü ve hüsün-kubuh meselesi gibi iki önemli meselede bu fiillerin hükmünün ibâha üzere bulunduğu (IV, 269-282; krş. Ferrâ, IV, 1243; İbn Akīl, V, 259-262; Merdâvî, II, 765) ve bazı fiillerin hüsün ve kubhunun aklî olduğu (IV, 294-306; krş. Ferrâ, IV, 1259-1260; İbn Akīl, I, 26, 200-204; Tûfî, I, 402-410; İbn Müflih, I, 149; İbnü’l-Lahhâm, s. 49-50; Merdâvî, II, 715; İbnü’l-Mibred, s. 148) görüşünü tercih ederek Mu‘tezile tarafında yer almıştır. Kelvezânî’nin bu iki konuda benimsediği görüşlerde Hanbelîler’den Ebü’l-Hasan et-Temîmî kadar Basrî’nin de etkisi düşünülebilir; zira şer‘in gelmesinden önce fiillerin hükmünün ibâha üzere olduğu konusunda esas itibariyle Basrî’nin gerekçelerine dayanmıştır (krş. el-MuǾtemed, II, 315-322). el-ǾUdde’den sonra Hanbelî usulünün eleştirel bir bakış açısıyla gözden geçirildiği et-Temhîd, sonraki Hanbelî usulcülerin eserlerine kaynaklık etmesi yanında (meselâ Merdâvî, eserinde yararlandığı Hanbelî kaynakları arasında Ferrâ’nın eserlerinden sonra ikinci sırada Kelvezânî’nin et-Temhîd’ini zikretmiştir, et-Taĥbîr, I, 7) Şâfiî usulcülerinden Bedreddin ez-Zerkeşî’nin el-Baĥrü’l-muĥîŧ’inin temel kaynakları arasında yer almaktadır (I, 6). et-Temhîd, ilk iki cildi Müfîd Muhammed Ebû Amşe, diğer iki


cildi Muhammed b. Ali b. İbrâhim tarafından Mekke Ümmülkurâ Üniversitesi’n-de doktora tezi olarak neşre hazırlanmış ve yayımlanmıştır (I-IV, Cidde 1406/1985).

BİBLİYOGRAFYA:

Kelvezânî, et-Temhîd (nşr. Müfîd M. Ebû Amşe), Cidde 1406/1985, I-II, tür.yer.; (nşr. Muhammed b. Ali b. İbrâhim), III-IV, tür.yer.; ayrıca bk. neşredenlerin girişi, I, 69-70, 77-84, 85-94, 95-107; Cessâs, el-Fuśûl fi’l-uśûl (nşr. M. M. Tâmir), Beyrut 2000, I, 110, 154-155, 295; Debûsî, Taķvîmü’l-edille (nşr. Halîl Muhyiddin el-Meys), Beyrut 1421/2001, s. 75; Ebü’l-Hüseyin el-Basrî, el-MuǾtemed (nşr. Halîl el-Meys), Beyrut 1403/1983, I, 8-9; II, 315-322; Ebû Ya‘lâ el-Ferrâ, el-ǾUdde fî uśûli’l-fıķh (nşr. Ahmed b. Ali el-Mübârekî), Riyad 1993, I-IV, tür.yer.; Şemsüleimme es-Serahsî, el-Uśûl (nşr. Ebü’l-Vefâ el-Efgānî), Beyrut 1393/1973, I, 26, 260; Ebü’l-Vefâ İbn Akīl, el-Vâżıĥ fî uśûli’l-fıķh (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Beyrut 1420/1999, I-V, tür.yer.; Tûfî, Şerĥu Muħtaśari’r-Ravża (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Beyrut 1990, I, 402-410, 490-492; II, 320, 374; III, 185; Muvaffakuddin İbn Kudâme, Ravżatü’n-nâžır (nşr. Abdülazîz b. Abdurrahman es-Saîd), Riyad 1987, s. 84, 165, 173, 199; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XIX, 349; Şemseddin İbn Müflih, Uśûlü’l-fıķh (nşr. Fehd b. Muhammed es-Sedhân), Riyad 1420/1999, I-IV, tür.yer.; Bedreddin ez-Zerkeşî, el-Baĥrü’l-muĥîŧ (nşr. M. M. Tâmir), Beyrut 1421/2000, I, 6; İbn Receb, eź-Źeyl Ǿalâ Ŧabaķāti’l-Ĥanâbile (nşr. Abdurrahman b. Süleyman b. Muhammed el-Useymîn), Riyad 1425/2005, I, 273; İbnü’l-Lahhâm, el-Muħtaśar fî uśûli’l-fıķh (nşr. M. Hasan M. Hasan İsmâil), Beyrut 2000, tür.yer.; Ali b. Süleyman el-Merdâvî, et-Taĥbîr şerĥu’t-Taĥrîr fî uśûli’l-fıķh (nşr. Abdurrahman b. Abdullah el-Cibrîn v.dğr.), Riyad 1421/2000, I, 7; II, 492, 587, 715, 765; V, 2211, 2401; VI, 3050; VIII, 3770, 3800; İbnü’l-Mibred, Şerĥu Ġāyeti’s-sûl ilâ Ǿilmi’l-uśûl (nşr. Ahmed b. Turukī el-Anzî), Beyrut 2000, tür.yer.; İbnü’n-Neccâr el-Fütûhî, Şerĥu’l-Kevkebi’l-münîr (nşr. Muhammed ez-Zühaylî - Nezîh Hammâd), Mekke 1413, I-IV, tür.yer.; Brockelmann, GAL Suppl., I, 687; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 6; Abdülkādir Bedrân, el-Medħal ilâ meźhebi’l-İmâm Aĥmed b. Ĥanbel (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî), Beyrut 1401/1981, s. 462; Bekr b. Abdullah Ebû Zeyd, el-Medħalü’l-mufaśśal ilâ fıķhi’l-İmâm Aĥmed b. Ĥanbel, Riyad 1417/1997, II, 943, 1070; Abdullah b. Muhammed b. Ahmed et-Tarîkī, MuǾcemü muśannefâti’l-Ĥanâbile, Riyad 1422/2001, II, 138.

Davut İltaş