EŞBER

أشبر

Abdülhak Hâmid’in, konusu Büyük İskender’in Hint seferi sırasında geçen tarihî manzum trajedisi.

Abdülhak Hâmid’in tiyatroları arasında kronolojik sıraya göre sekizincisi, başarısı ve gördüğü ilgiyle de en önemlilerinden biridir. Aslında kahramanlardan Eşber’le Sumru arasındaki uzun diyalogu ihtiva eden “fasl-ı sâlis”ten ibaret tek perde olarak düşünülmüşse de Nâmık Kemal’in tavsiyesiyle genişletilmiştir. Doğu seferinde yolu üzerindeki ülkeleri zaptederek ilerleyen İskender, küçük Pencap ülkesinin hükümdarı Eşber’in ümitsiz fakat kahramanca direnişiyle karşılaşır. Bu arada bir taraftan mağlûp İran Hükümdarı Dârâ’nın kızı Rokzan, diğer taraftan Eşber’in kız kardeşi Sumru İskender’e âşıktırlar. Ağabeyini savaşı bırakması için ikna etmeye çalışan Sumru Eşber tarafından öldürülerek ihanetinin cezasını çeker. Ancak İskender’le çarpışan Eşber de mağlûp ve esir düşmüştür. Kahramanlığına hayran kalan İskender’in iade ettiği kılıcıyla kendini öldürür. İskender Sumru’nun asılmış cesedine doğru giderken kıskançlıkla onu engellemek isteyen Rokzan da atların ayakları altında çiğnenerek ölür. Son sahne, harap Pencap şehrinin ve kanlı bir


tablonun önünde hocası Aristo’nun İskender’e söylediği cümle ile biter: “Zafer veya hiç”.

Başta yazarın kendisi olmak üzere Eşber’in konusunun kaynakları hakkında birtakım tesirlerden bahsedilmiştir. Hâmid, Eşber - Sumru diyalogunu Corneille’in Horace’ından ilham alarak yazdığını söyler. Ahmet Hamdi Tanpınar buna ilâve olarak konunun bütününde Racine’in Alexandre le Grand’ının tesiri olduğunu ifade eder. Racine’deki İskender, Hintli hükümdar Porus veya Taxile, kız kardeşi Cléofile, Hâmid’in İskender - Sumru - Eşber üçlüsüyle benzerlikler gösterir. Gündüz Akıncı ayrıca Târîh-i İskender bin Filibos (Bulak 1254) adlı bir kitabı kaynaklar arasında özellikle belirtir. Bütün bu benzerliklerin gerçek tarafları olsa da Eşber karakterlerin ve ihtirasların belirtilmesi, çatışmaların sezdirilmesi, tiratlarda yer yer büyük ahlâkî değerlerin ortaya konulması bakımından klasik trajedinin vasıflarına sahip orijinal bir eserdir. Hâmid, tiyatrosunun üç önemli karakterinde de ikili ihtirasların çatışmasını başarıyla ortaya koymuştur: İskender fetih ve aşk, Eşber vatanı ve kız kardeşi, Sumru aşkı ve ağabeyi arasında bocalar. Rokzan ve Sumru arasındaki kıskançlık ise trajedinin başka bir yönünü teşkil eder. Hâmid’in tiyatrolarının çoğunda olduğu gibi bunda da kadın kahramanlar vak‘anın ağırlığını yüklenmiştir. Tanpınar eserin başarısında, 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Savaşı’nın (93 Harbi) hemen arkasından vatanperverlik ve görev duygusuyla savaş aleyhtarlığının eserde bir arada görünmesinin rolünü belirtir.

Eşber aruzla yazılmıştır ve mesnevi tarzında kafiyelidir. Aynı vezinle yazılmış Hüsn ü Aşk’ı hatırlatan parçaları vardır. Birinci perdede İskender’in, birinci perdeye ilk ilâvede Rokzan’ın, ikinci ilâvede Sumru’nun tiratları Şeyh Galib’in tardiyyelerini düşündürür.

Hâmid’in hemen bütün tiyatrolarında olduğu gibi Eşber’de de perde, meclis, fasıl bölümleri ve bunlara yapılan ilâveler karışıklık gösterir. Mübalağalı tiratlar, uygulanması imkânsız dekor ve sahneler eserin zayıf taraflarıdır. Bununla beraber oyun II. Meşrutiyet’ten sonra değişik tiyatro toplulukları tarafından pek çok defa sahneye konmuştur.

Eşber önce aynı tarihte iki defa (İstanbul 1297), daha sonra da müellifin düzeltme ve notlarıyla birlikte tekrar basılmış (İstanbul 1341/1922), 1945’te İsmail Hami Danişmend tarafından yeni harflerle de yayımlanmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Abdülhak Hâmid, Eşber (haz. İsmail Hami Danişmend), İstanbul 1945; Cevdet Perin, Tanzimat Edebiyatında Fransız Tesiri, İstanbul 1946, s. 160-203; Gündüz Akıncı, Abdülhak Hamid Tarhan, Ankara 1954, s. 116-135; Ahmet Hamdi Tanpınar, XIX. Asır Türk Edebiyatı (İstanbul 1956), İstanbul 1967, s. 572-575; Niyazi Akı, XIX. Yüzyıl Türk Tiyatrosu Tarihi, Erzurum 1963, s. 68; Banarlı, RTET, s. 943; Ömer Faruk Akün, “Abdülhak Hâmid’in Basılı Eserleri Hakkında Yeni Bilgiler”, TDED, sy. 15 (1967), s. 146-147; İnci Enginün, “Eşber”, TDEA, III, 109-110.

M. Orhan Okay