ESÂSÜ’t-TAKDÎS

أساس التقديس

Fahreddin er-Râzî’nin (ö. 606/1209) Allah’ın sıfatlarıyla ilgili müteşâbih lafızlarla bunların te’vilini konu edinen eseri.

Kaynakların çoğunda Esâsü’t-taķdis, bazılarında ise Teǿsîsü’t-taķdîs (meselâ bk. Keşfü’ž-žunûn, I, 333) adıyla kaydedilmektedir. Eserde, kelâm literatüründe “haberî sıfatlar” diye ele alınan ve naslarda sabit olmakla birlikte zâhirî mânaları itibariyle Allah’a nisbet edilmeleri mümkün görülmeyen bazı kavramların nasıl anlaşılması gerektiği hususundaki kelâmî tartışmalar ayrıntılı bir şekilde incelenir. Kitabın Eyyûbî Hükümdarı I. el-Melikü’l-Âdil Seyfeddin’e ithaf edildiği mukaddimede yer alan ifadelerden anlaşılmaktadır.

Düzenli bir iç sistemi bulunmayan Esâsü’t-taķdîs, “kısım” başlığını taşıyan dört ana bölümle bunların “fasıl” olarak adlandırılan çeşitli alt başlıklarından oluşmaktadır. Birinci bölüm, Allah’ın cisimlere ait özellikleri taşımak ve bir mekânda bulunmak gibi O’nun aşkınlığı ve yetkinliğiyle çelişen bütün hususlardan tenzih edilmesine ve bununla ilgili delillere ayrılmıştır. Burada tenzihle ilgili meselelere, “duyulara konu teşkil etmeyen varlık” hakkındaki açıklamalarla başlanmakta, önce Allah’ı duyu organlarıyla idrak etmeye kalkışmanın yanlışlığı anlatılmakta, daha sonra yaratanın yaratılmışlara benzetilmesi (teşbih) veya O’nun cisme büründürülmesi (tecsîm) fikrini insan zihninden uzaklaştıracak aklî açıklamalara geçilmektedir. Eserde, okuyucuyu zihnen konuya hazırlayan bu ön bilgilerden sonra Allah’ın yetkinlikten uzak bulunan cismiyyet, mekân ve yön (hayyiz, cihet) gibi kavramlardan münezzeh olduğunu belirten naklî deliller serdedilmektedir. Konuyla ilgili aklî delillerin incelenmesi sırasında bu hususta ileri sürülen bütün antropomorfik yaklaşımlar eleştirilerek şiddetle reddedilmektedir.

İkinci bölüm müteşâbih sıfat grubunun te’viline ayrılmıştır. Önce konuyla ilgili naslara genel bir bakış yapan müellif âyet ve hadislerde yer alan “suret, nefis, nur, hicâb, kurb, mecî’ nüzûl, vech, ayn, yed” gibi otuz civarında haberî sıfatı alt başlıklar halinde ayrı ayrı ele alıp değerlendirmiş, bu sıfatların, İslâm akaidinin genel prensipleriyle Arapça’nın dil ve edebiyat özellikleri göz önünde bulundurularak taşıyabilecekleri mecazi mânalarını tesbit etmiştir.

Üçüncü bölümde, akıl ile naklin çelişmeyeceğini savunarak müteşâbihatın te’viline karşı çıkan Selef’in görüş ve delilleri incelenmektedir. Akıl ile nakildeki zâhirî mânaların bazı hallerde çelişebileceğini prensip olarak kabul eden, bunun fiilen gerçekleşmesi durumunda da naklin akıl istikametinde yoruma tâbi tutulması gerektiğini ileri süren Râzî, Selef’in bu konuda takip ettiği katı “tevakkuf” metodunu eleştirmiştir.

Dördüncü bölüm değişik bazı konulara ayrılmıştır. Bu bölümün birinci faslında, müteşâbihatın yeterince açıklanmaması halinde bunun İslâm’ın temel akaid konuları hakkında özellikle avam üzerinde meydana getirebileceği olumsuz tesirlere temas edilir. İkinci fasılda, müteşâbih naslarla ilgili olarak ileri sürülen bütün aşırı görüş ve yorumların sonuçta sahiplerini teşbîh ve tecsîm akîdesine götüreceği, kendilerinin aslında böyle bir inancı benimsemedikleri iddiasının ise icraatları karşısında hiçbir değer taşımayacağı anlatılır. Son fasılda ise Allah’ı cisim kabul eden, O’na yön ve mekân izâfe edenlerin tekfir edilip edilmeyeceği konusundaki görüşlere yer verilir.

İslâm akaidinin önemli konularından birini teşkil eden haberî sıfatların yorumu hususunda muhafazakâr âlimlerle kelâmcılara ait iki farklı görüşü itidal çerçevesinde değerlendirmeye çalışan, ancak zât-ı ilâhiyyeyi tenzih etme, dolayısıyla te’vili benimseme görüşüne ağırlık veren Esâsü’t-taķdîs’in, İbn Huzeyme’nin teşbîh ve tecsîm anlayışına zemin hazırlayacak bir muhtevaya sahip bulunan Kitâbü’t-Tevĥîd’ine reddiye olarak kaleme alındığı söylenebilir (krş. Ahmed Hicâzî es-Sekkā, s. 259). Akaid alanında akla başvurulmasını ve gerektiğinde te’vile gidilmesini benimseyen kelâm metoduna yönelik sert eleştirileriyle tanınan ve birçok eserinde haberî sıfatlar konusunu işleyen İbn Teymiyye’nin Esâsü’t-taķdîs’e, Taħlîśü’t-taķdîs fî teǿsîsi’t-taķdîs adıyla bir reddiye yazdığı bilinmektedir (İbn Teymiyye, Derǿü teǾârużi’l-Ǿaķl ve’n-naķl, IV, 218). Bu reddiye İbn Teymiyye’nin bazı eserlerinde Naķżü’t-teǿsîs olarak da anılmaktadır (MecmûǾu fetâvâ, XXXVII, 509). Muhammed es-Seyyid el-Celyend söz konusu eserin bir nüshasına işaret eder (El-İmâm İbn Teymiyye ve mevķıfühû min ķażıyyeti’t-teǿvîl, s. 284; krş. İA, V/2, s. 828). Taħlîśü’t-taķdîs’in, İbn Kayyim el-Cevziyye tarafından Kitâbü Telbîsi’l-Cehmiyye fî teǿsîsi bidaǾihimi’l-kelâmiyye adıyla kaydedilen (Esmâǿü müǿellefâti Şeyħi’l-İslâm İbn Teymiyye, s. 19) eser olması kuvvetle muhtemeldir (krş. İbn Teymiyye, MecmûǾu fetâvâ, XVII, 450).

Süleymaniye (Hekimoğlu, nr. 821), Millet (Feyzullah Efendi, nr. 1106), Topkapı Sarayı Müzesi (III. Ahmed, nr. 1865) ve Köprülü (Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 796) kütüphanelerinde Teǿsîsü’t-taķdîs adıyla kayıtlı dört nüshasının bulunduğu tesbit edilen eser, ilk defa Esâsü’t-taķdîs fî Ǿilmi’l-kelâm adıyla ve Abdurrahman-ı Câmî’nin ed-Dürretü’l-fâħire’siyle birlikte yayımlanmıştır (Kahire 1354/1935). Eserin daha sonra Ahmed Hicâzî es-Sekkā tarafından dikkatsiz bir neşri de yapılmıştır (Kahire 1406/1986). Ahmed Hicâzî bu neşrin sonuna, eser hakkındaki bazı değerlendirmelerinden başka özellikle yahudi literatürü ile mukayeseler yaparak te’vil konusunu işleyen “Ķażıyyetü’l-kitâb” adlı bir araştırmasını da eklemiştir (s. 259-305).


BİBLİYOGRAFYA:

Fahreddin er-Râzî, Esâsü’t-takdis (nşr. Ahmed Hicâzî es-Sekkâ), Kahire 1406/1986; a.mlf., el-Mebâhisü’l-meşrikıyye (nşr. M. el-Mu‘tasımbillâh el-Bağdadî), Beyrut 1410/1990, nâşirin mukaddimesi, I, 42, 65, 68; a.mlf., el-Metâlibü’l-Ǿâliye (nşr. Ahmed Hicâzî es-Sekkâ), Beyrut 1407/1987, nâşirin mukaddimesi, I, 14; İbn Teymiyye, Derǿü teǾâruz’i’l-Ǿakl ve’n-nakl (nşr. M. Reşâd Sâlim), [Riyad] ts. (Dârü’l-Künûzi’l-edebiyye), IV, 218; a.mlf., MecmuǾu fetâvâ, V, 23; VI, 289; XVII, 450; XXXVII, 509; a.mlf., MecmuǾatü’r-resâǿili’l-kübrâ, Kahire 1323, I, 426; İbn Kayyim el-Cevziyye, Esmâǿü müǿellefâti Şeyhi’l-İslâm İbn Teymiyye (nşr. Selâhaddin el-Müneccid), Beyrut 1403/1983, s. 19; Keşfü’z-zunûn, I, 333; Îzâhu’l-meknûn, I, 204; Serkîs, MuǾcem, I, 916; Brockelmann, GAL, I, 668; Suppl., I, 923; Fathalla Kholeif, A Study on Fakhr al-Dîn al-Razi and His Controversies in Transoxiana, Beyrut 1966, s. 190; Muhammed es-Seyyid el-Celyend, el-İmâm İbn Teymiyye ve mevkîfühû min kazıyyeti’t-teǿvîl, Kahire 1393/1973, s. 274-275, 284; Muhsin Abdülhamîd, er-Râzî müfessiren, Bağdad 1394/1974, s. 37, 39, 45; Ahmed Hicâzî es-Sekkâ, “Kazıyyetü’l-kitâb”, Esâsü’t-takdis ekinde, Kahire 1406/1986, s. 259-305; M. Saghır Hasan Ma‘sumı, “Imâm Fakhr al-Din al-Râzi and His Critics”, IS, VI/4 (1967), s. 371; Moh. Ben Cheneb, “İbn Teymiye”, İA, V/2, s. 828; G. C. Anawati, “Fakhr al-Dın al-Râzî”, EI² (İng.), II, 753.

Metin Yurdagür