er-RİSÂLE

(الرسالة)

İbn Ebû Zeyd el-Kayrevânî’nin (ö. 386/996) Ehl-i sünnet akaidi ve Mâlikî fıkhına dair eseri.

Kuzey Afrika Mâlikî çevresinin önde gelen âlimlerinden olup farklı alanlarda kırka yakın eseri bulunan İbn Ebû Zeyd el-Kayrevânî’nin Mâlikî fıkhıyla ilgili ilk kitabı olmalıdır. Yazarın girişte verdiği bilgiye göre eser Mâlikî mezhebinin hâkim olduğu coğrafyada eğitime başlayan çocuklara inanç, ibadet, günlük hayat ve ahlâkla ilgili temel bilgileri vermeyi amaçlayan bir ders kitabı olarak kaleme alınmıştır (er-Risâle, s. 7-8). İbn Ebû Zeyd’in er-Risâle’yi 327 (939) yılında henüz on yedi yaşında iken telif ettiğine dair yaygın bir kanaat bulunmakla birlikte kimin teşvikiyle yazıldığı hususundaki görüşler kitabın telif tarihi hakkında farklı yorumlara imkân vermektedir.

IV. (X.) yüzyıla kadar oluşan Mâlikî fıkıh literatürü, “ümmehât” adıyla anılan ve belirli Mâlikî çevrelerinin rivayet ve görüşlerini derleyen geniş eserlerle bu eserler üzerine yapılmış çalışmalardan oluşuyordu. IV. (X.) yüzyıldan itibaren bu geleneğin dışına çıkılarak önceki nesillere ait belli bir kitabı esas almayan ve Mâlikî fıkıh birikimini yazarın tercihleri ve ifadeleriyle ortaya koyan muhtasar eserler kaleme alınmaya başlanmıştır. İbn Ebû Zeyd’in er-Risâle’si, Irak Mâlikî çevresinden İbnü’l-Cellâb’ın et-TefrîǾi ile birlikte fıkhî hükümlerin delilleri zikredilmeden soyut önermeler şeklinde ifade edildiği, mezhep fıkhının gelişiminde çok önemli bir yere sahip muhtasar türünün Mâlikî fıkıh literatüründeki ilk örnekleridir.

er-Risâle, gerek müellifinin diğer eserlerinden gerekse aynı dönemde yazılmış olan İbnü’l-Cellâb’ın et-TefrîǾinden farklılıklar taşır. Meselâ er-Risâle’de muâmelât konuları çok kısa ele alınmış ve kitabın büyük bir kısmı ibadet bölümlerine ayrılmıştır. Eserinde ayrıntılı bir tasnif sistemi uygulamayan İbn Ebû Zeyd, diğer çalışmalarında birkaç bölüm halinde ele aldığı meseleleri er-Risâle’de tek başlık altında toplamıştır. Bu farklılıkların önemli bir kısmının eserin eğitiminin ilk aşamasındaki öğrenciler için kaleme alınmış olmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Fıkıh bablarının ardından her mükellefin bilmek ve uygulamakla yükümlü olduğu ibadet, ahlâk ve helâl-haram konularına dair hükümlere toplu bir bakış yapan “Cümel mine’l-ferâiz ve’s-süneni’l-vâcibe ve’regāib” başlıklı özel bir bölümün yer alması da er-Risâle’ye has bir özelliktir. İbn Ebû Zeyd, Mâlikî fıkıh kitaplarında özellikle ahlâk ve âdâb-ı muâşeret bahislerine “Kitâbü’l-Câmi‘” başlığı altında yer verme geleneğinden hareket etmiş görünse de söz konusu bölüm bu gelenekten farklı bir içerik ve üslûba sahiptir.

Akaid hakkında bir bölümle başlaması er-Risâle’yi farklı kılan bir başka özelliktir. İlk bölümünün inanç esaslarına ayrılmasını sadece, eserin, eğitiminin ilk aşamasındakilere yönelik kaleme alınmış olmasıyla açıklamak yeterli görünmemektedir. Hâricîler’in ve Şiî-Fâtımî hâkimiyetinin Kuzey Afrika Sünnîliği’ni tehdit ettiği bir dönemde yaşayan ve Sünnî-Mâlikîliği savunmak için eserler kaleme alan İbn Ebû Zeyd’in er-Risâle’yi telif ederken bu fikrî ve siyasî ortamın etkisinde kaldığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu noktada, Fâtımîler’in ilk başkadısı ve meşhur İsmâilî davetçi Kādî Nu‘mân tarafından aynı dönemde kaleme alınan ve bir akîde bölümüyle başlayıp fıkıh konularıyla devam eden DeǾâǿimü’l-İslâm adlı eserle er-Risâle arasındaki üslûp benzerliği dikkat çekmekte, hatta bazı araştırmacılar er-Risâle’nin söz konusu kitaba karşı reddiye olarak yazıldığını ileri sürmektedir (İbn Ebû Zeyd, el-CâmiǾ, neşredenin girişi, s. 29-46; EI² [İng.], III, 695; Abdülhamîd el-Alemî, sy. 14 [1424/2003], s. 191). Eserin akîde ve fıkıh bölümlerinin ayrı zamanlarda yazılıp daha sonra bir araya getirilmiş olabileceğine dair değerlendirmeler (Hâdî ed-Derkāş, s. 352-353; Hâdî Rûcî İdrîs, ed-Devletü’ś-Śanhâciyye, II, 316) somut tarihî delillerden yoksun olmanın yanı sıra hem müellifin girişteki ifadeleriyle bağdaşmamakta hem de Mâlikî fıkıh edebiyatındaki “Kitâbü’l-Câmi‘” geleneğini göz ardı etmektedir.

er-Risâle, fıkıh eğitimine başlayan öğrencilerin rahatlıkla anlayabileceği bir dille ve kolayca ezberlenmeye elverişli özlü bir üslûpla kaleme alınmış olup önceki Mâlikî fıkıh kitaplarında yer alan ve mezhebi temsil eden temel meseleleri kapsamaktadır. İbn Ebû Zeyd, en önemli eseri en-Nevâdir ve’z-ziyâdât’ta mezhep içindeki görüş ve rivayet farklılıklarını geniş biçimde aktarmasına karşılık er-Risâle’de bunlara fazla yer vermeden her bir fıkhî mesele hakkında kendi tercihlerine dayalı kesin hükümleri belirtmekle yetinmiştir. Eser, fıkhî hükümlerin delilleri zikredilmeksizin soyut önermeler halinde ifade edildiği tipik bir muhtasar metindir. Bununla birlikte eseri şerhedenler kitapta yer alan 4000 fıkhî meselenin hadislere dayandığını (M. İbrâhim Ali, s. 244), Ebû Bekir el-Ebherî’nin er-Risâle üzerine yaptığı çalışmada bu meselelerin lafız ve mânalarını Resûlullah’a veya ashaba dayandırarak fürû hükümlerini hüccetleriyle desteklediğini belirtmektedir (İbn Ebû Zeyd, er-Risâletü’l-fıķhiyye, neşredenin girişi, s. 43). Ancak tabakat kitaplarında Ebherî’nin böyle bir eserinden söz edilmez.

İbn Ebû Zeyd’in ders halkasında uzun yıllar okunan er-Risâle henüz müellifi hayatta iken Endülüs, Sicilya, Mısır, Irak, Şam, Hicaz ve Yemen’e ulaşmış, kısa zamanda bütün Mâlikî çevrelerinde şöhret bulmuştur. Doğu İslâm dünyasında çok kısa sürede tanınmasında o dönemde Irak Mâlikîliği’nin en önemli isimlerinden olan Ebû Bekir el-Ebherî’nin etkisi olduğu görülmektedir.


İbn Ebû Zeyd’in, yazımını bitirir bitirmez kendisine bir nüshasını gönderdiği kitabı çok beğenen ve övgüler yağdıran Ebherî (Abdurrahman b. Muhammed ed-Debbağ - İbn Nâcî, III, 111-112) eser üzerine yukarıda bahsedilen tahrîc çalışmasını gerçekleştirmiştir. Kitabın ilk şârihlerinden Kādî Abdülvehhâb’ın er-Risâle’yi öven şiirinde İbn Ebû Zeyd’in bu kitap sayesinde ölümsüzleşeceğini ifade etmiş olması dikkat çekicidir (a.g.e., a.y.). Kādî Abdülvehhâb’ın muhtemelen Irak’tan ayrıldıktan sonra kaleme aldığı er-Risâle şerhi eserin Şam ve Mısır çevresinde tanınmasında etkili olmuştur. İbn Ebû Zeyd, er-Risâle’nin bir nüshasını Endülüs Mâlikîleri’nin önemli isimlerinden İbn Zerb’e göndermişse de eserin Endülüs’te onun vasıtasıyla değil müellifin Endülüslü öğrencileri sayesinde yayıldığı anlaşılmaktadır. Yazıldığı dönemden itibaren özellikle Kuzey Afrika, Mağrib ve Endülüs’te Mâlikî fıkıh eğitiminin ilk aşamasında okutulan ve ezberletilen eser, bu bölgelerde el-Muvaŧŧaǿ ve el-Müdevvenetü’l-kübrâ’dan sonra en çok okunan kitap olmuştur.

er-Risâle’nin kazandığı şöhret, yukarıda temas edilen özelliklerinin yanı sıra İbn Ebû Zeyd’in Mâlikî tarihindeki yeriyle de doğrudan ilgilidir. Sahnûn’un ardından bir bölünmeye uğrayan Kayrevan Mâlikî halkasını yeniden toparlayıp güçlü bir yapıya kavuşturan ve mezhep görüşlerinin sonraki nesillere aktarılması açısından en güçlü rivayet zincirinin (âlî isnad) temsilcisi olan İbn Ebû Zeyd, aynı zamanda Kuzey Afrika’da Hâricî yayılmacılığına ve Şiî-Fâtımî nüfuzuna karşı Sünnî tepkinin sembol ismi haline gelmiştir (Ahmed b. Guneym en-Nefrâvî, I, 10; Çavuşoğlu, s. 86-88). Mâlikîler arasında, İbn Ebû Zeyd’in dindarlığının ve ilim açısından sahip olduğu üstünlüklerin er-Risâle’yi okuyup değer verenlere de sirayet edeceğine, onların dini yaşama konusunda titiz ve gayretli kişiler olmalarını sağlayacağına, maddî ve mânevî berekete vesile olacağına dair yaygın bir kanaat oluşmuştur. Kitabın “bâkûratü’s-sa‘d” (mutluluğa ilk adım) diye anılması da eğitimin ilk aşamasında bulunan öğrenciler açısından taşıdığı bu değerle ilgili olmalıdır. Hemen bütün fıkhî meseleler hakkında mezhebin temel kaynaklarında yer alan görüşlerden tercih edilenleri içeren bir muhtasar olması sebebiyle er-Risâle’den “zübdetü’l-mezheb” diye de söz edilir. İbn Ebû Zeyd’in mezhebin temel rivayet ve tercih kaynakları arasında öne çıkan eserleri en-Nevâdir ve’z-ziyâdât ile Muħtaśarü’l-Müdevvene’dir (Kādî İyâz, VI, 216; Burhâneddin İbn Ferhûn, s. 223; Venşerîsî, XI, 109-110); bununla birlikte er-Risâle’nin Şehâbeddin el-Karâfî’nin eź-Źaħîre adlı hacimli eserinin beş temel kaynağından birini oluşturduğu görülmektedir (Şehâbeddin el-Karâfî, I, 36).

Mâlikî mezhebinin istikrar dönemi olarak kabul edilen VII. (XIII.) yüzyıldan itibaren Muħtaśaru Ħalîl ile belirginleşen mezhep içi tercih anlayışı çerçevesinde İbn Ebû Zeyd’in er-Risâle’deki tercihlerinden belirli ölçüde uzaklaşıldığı görülmektedir. Nitekim Hattâb, eserde yer alan ve artık mezhebin tercih edilen görüşleri dışında kalmış olan meselelerin bir listesini vermektedir (Taħrîrü’l-maķāle, neşredenin girişi, I, 184-210). Bununla birlikte Mısır kaynaklı muhtasarların yaygınlaştığı VII. (XIII.) yüzyıldan sonra da eserin ders kitabı olarak okutulmasına devam edilmiştir. Günümüzde de Mâlikî mezhebinin hâkim olduğu coğrafyada şöhretini sürdürmektedir. Fas, Nijerya ve Moritanya’da resmî okullarda ve medreselerde okutulan kitap (The Risâla, tercüme edenin girişi, s. 8; Hâdî ed-Derkāş, s. 359), Fas Evkaf Bakanlığı tarafından öğrencilerin yanı sıra imam ve vâizler için Mâlikî mezhebinin meşhur ve muteber görüşlerini içeren güvenilir bir kaynak olarak tavsiye edilmektedir (Metnü’r-Risâle, s. 4-5).

Değişik kütüphanelerde çok sayıda yazma nüshası bulunan er-Risâle’nin ilk baskıları Fas (ts.) ve Kahire’de (1296, 1304, 1313, 1314, 1319, 1320, 1323, 1331) yapılmış, daha sonra başta Kuzey Afrika ülkeleri olmak üzere farklı yerlerde pek çok defa yayımlanmıştır. İslâm dünyasında gerçekleştirilen ilk baskılarıyla yaklaşık aynı tarihte kitabın büyük ölçüde nikâh ve miras bablarından oluşan bir kısmı Alexander David Russell ve Abdullah b. Me’mûn Sühreverdî tarafından İngilizce çevirisiyle birlikte Londra’da neşredilmiştir (First Steps in Muslim Jurisprudence, Consisting of Excerpts from Bakurat al-Sa’d of Ibn Abu Zayd, 1906, 1963). Metnin tamamının İngilizce çevirisini Joseph Kenny yapmış (Minna / Nigeria 1992), ancak bu çeviri ciddi eleştiriler almıştır (Yasin Dutton, XVI/2 [1996], s. 7-9). İlk Fransızca çevirisi Edmond Fagnan tarafından La Risāla, ou traité abrégé de droit malékite et de morale musulmane adıyla Paris’te yayımlanan kitap (orijinal metniyle birlikte, 1914) daha sonra Leon Bercher (La Risāla, ou epitre sur les éléments du dogme et de la loi de l’Islam selon le rite mālikite, Cezayir 1945, 1948, 1949, 1968) ve Kevser Abdüsselâm el-Basîrî (Cezayir-Kahire 1988) tarafından tekrar tercüme edilmiştir. er-Risâle’nin Hevsâ dilinde (Nijerya’nın yerel dili) ve Endonezce tercümeleri de bulunmaktadır.

Şerhleri. İlk örnekleri V. (XI.) yüzyıl başlarında yazılan er-Risâle şerhlerinin VIII. (XIV.) yüzyıldan itibaren çoğaldığı, sayıları 100’e ulaşan bu çalışmaların önemli bir kısmının Fas ve Mısır muhitlerinde kaleme alındığı görülmektedir. Bunların özellikle Muħtaśaru Ħalîl ile belirginleşen yeni tercih anlayışı ile er-Risâle arasında ilişki kurmaya yönelik eserler olduğu söylenebilir (Muhammed b. İbrâhim et-Tetâî, I, 33). Şerhlerin bir kısmı meşhur hocaların er-Risâle derslerinde tutulan notlardan derlenmiş olup mezhep fıkhı ve fetva açısından muteber birer kaynak sayılıp sayılamayacağı tartışmalıdır (Venşerîsî, XII, 355; Ali b. Ahmed el-Adevî, I, 11; Muhammed Ahmed ed-Desûkī, I, 20; er-Risâletü’l-fıķhiyye, neşredenin girişi, s. 47). 1. Kādî Abdülvehhâb el-Bağdâdî (ö. 422/1031), Şerĥu Risâleti’bn Ebî Zeyd. Irak Mâlikî ekolünün önde gelen temsilcilerinden birinin kaleminden çıkan bu eser hacimli bir çalışmadır. Şerhin akîde kısmına dair bölümü Bedr el-Amrânî et-Tancî (Şerĥu ǾAķīdeti’l-İmâm eś-Śaġīr, Beyrut 2002) ve Ahmed Muhammed Nûrseyf (Şerĥu ǾAķīdeti’bn Ebî Zeyd el-Ķayrevânî fî Kitâbihi’r-Risâle, Dübey 1424/2004) tarafından neşredilmiştir. 2. Ebû Hafs Ömer b. Ali el-Fâkihânî, et-Taĥrîr ve’t-taħbîr. Daha sonra yazılan şerhlerde sık sık atıf yapılan bir eserdir. Tunuslu Abdullah b. Muhammed eş-Şebîbî’nin bu eser üzerine yaptığı ihtisar çalışması da Mâlikî çevrelerinde şöhret bulmuştur (Hasan Hüsnî Abdülvehhâb, I, 644, 756). 3. Ebü’l-Haccâc Yûsuf b. Ömer el-Enfâsî, et-Taķyîd Ǿale’r-Risâle. Ders notları niteliğindeki şerhlerin en meşhuru olan bu çalışmaya (İbnü’l-Kādî, II, 551) daha sonraki şerhlerde sık sık atıf yapılmaktadır. 4. Abdullah b. Mikdâd el-Akfehsî, Şerĥu’r-Risâle. Halîl b. İshak el-Cündî’nin öğrencisi ve onun ardından Mısır Mâlikîleri’nin reisi olan Akfehsî’nin bu eseri daha sonra yazılan şerhlerin başlıca kaynakları arasında yer almıştır (Sehâvî, V, 71). 5. İbn Nâcî el-Kayrevânî, Şerĥu’r-Risâle. Müellifin henüz öğrencilik yıllarında iken ve bir veba salgını sırasında bir an önce bitirme kaygısıyla yazdığı bir eser olmasına rağmen mezhep literatüründe ve er-Risâle şerhleri arasında önemli bir yere sahiptir (Hattâb, neşredenin girişi, s. 40; M. İbrâhim Ali, s. 468). Çok sayıda yazma nüshası bulunan eser iki cilt halinde neşredilmiş (Zerrûk şerhi ile birlikte, Kahire 1332),


daha sonra ofset baskıları yapılmıştır. 6. Ebü’l-Abbas Ahmed b. Muhammed el-Kalşânî, Taĥrîrü’l-maķāle fî şerĥi’r-Risâle. Tunuslular’ca yazılmış üç meşhur şerhten biri olup er-Risâle’nin kendisi kadar muteber ve diğer şerhlere ihtiyaç bırakmayacak derecede esaslı bir kaynak kabul edilmektedir (İbn Ebû Zeyd, Fetâvâ, neşredenin girişi, s. 25; Ömer b. Abdülkerîm el-Cîdî, s. 196; Hasan Hüsnî Abdülvehhâb, I, 789). Henüz neşredilmemiş olan eserin çok sayıda yazma nüshası mevcuttur. 7. Ebü’l-Abbas Ahmed Zerrûk, Şerĥu’r-Risâle. Kuzey Afrika’da meşhur bir tarikata ismini vermiş olan Zerrûk’un aynı zamanda tasavvufî yorumlar da içeren şerhi eserin en yaygın ve muteber şerhlerinden biridir. Daha önce İbn Nâcî’nin şerhiyle birlikte yayımlanan kitabın ibadet bölümlerini içeren bir kısmı Abdülhakîm Ahmed Ebû Zeyyân tarafından tenkitli olarak neşredilmiştir (Şerĥu’r-rubǾi’ŝ-ŝânî min Risâleti’bn Ebî Zeyd el-Ķayrevânî, Libya 1421/2000). 8. Ebü’l-Hasan el-Menûfî, Taĥķīķu’l-mebânî ve taĥrîrü’l-meǾânî; Kifâyetü’ŧ-ŧâlibi’r-rabbânî. Menûfî’nin er-Risâle üzerine yazdığı altı şerhten en meşhurlarıdır. Müellifin daha önce kaleme aldığı iki şerhten özetlediğini söylediği (Ali b. Ahmed el-Adevî, I, 11), Şerĥu Ebi’l-Ĥasan adıyla da anılan Kifâyetü’ŧ-ŧâlibi’r-rabbânî Tunus medreselerinde en çok okutulan er-Risâle şerhidir (Hâdî ed-Derkāş, s. 364). Menûfî’nin bu şerhi üzerine Muhammed b. Abdülmelik (Kifâyetü’l-Kifâye), Ali b. Ahmed el-Adevî, Ebû Abdullah Muhammed Abbâde b. Berrî (Ĥâşiyetü ǾAbbâde) ve el-Emîrü’l-Kebîr es-Sünbâvî (Müntehe’l-meǿârib Ǿalâ Kifâyeti’ŧ-ŧâlib) tarafından hâşiyeler yazılmıştır. Bunların en meşhuru olan Adevî hâşiyesiyle birlikte pek çok defa basılan eserin (Kahire 1288, 1305, 1309, 1310, 1325, 1335, 1344) tenkitli neşrini Muhammed Abdullah Şâhin gerçekleştirmiştir (Ĥâşiyetü’l-ǾAdevî Ǿalâ Kifâyeti’ŧ-ŧâlibi’r-rabbânî li-Risâleti İbn Ebî Zeyd el-Ķayrevânî, I-II, Beyrut 1997). 9. Ebû Abdullah Muhammed b. İbrâhim et-Tetâî, Tenvîrü’l-maķāle fî(bi-) ĥalli elfâži’r-Risâle (I-III, nşr. Muhammed Âyiş Abdülâl Şübeyr, Kahire 1409/1988). Mezhebin muhtasar metinleri üzerine yaptığı şerhlerle tanınan ve mezhep içinde farklı görüş ve nakiller konusundaki tercihlerine itimat edilen Tetâî, er-Risâle’nin en meşhur şerhleri arasında yer alan eserini Halîl b. İshak’ın tercihleri çerçevesinde kaleme almıştır. Dolayısıyla bu şerh er-Risâle ile mezhebin yeni tercih anlayışı arasındaki ilişkiyi kurması açısından önemlidir. Tenvîrü’l-maķāle üzerine Üchûrî tarafından yazılmış olan hâşiye çok meşhurdur. 10. Ahmed b. Guneym b. Mühennâ en-Nefrâvî, el-Fevâkihü’d-devvânî Ǿalâ Risâleti İbn Ebî Zeyd el-Ķayrevânî. En muteber ve hacimli şerhlerden biri olan eserin tenkitli neşrini Abdülvâris Muhammed Ali yapmıştır (Beyrut 1997).

Ebû Muhammed Sâlih b. Muhammed el-Heskûrî, Ebû Zeyd Abdurrahman b. Affân el-Cezûlî, Ebû Sâlim İbn Ebû Yahyâ et-Tesûlî, Kalesâdî, Dâvûd b. Ali el-Kaltâvî, İbn Kunfüz, Muhammed b. Kāsım Cessûs’un (Fas 1312) şerhleri de eserin önemli şerhleri arasında sayılmalıdır. er-Risâle üzerine şerh yazma geleneği XIX ve XX. yüzyıllarda devam etmiş, XIX. yüzyılda özellikle bugünkü Moritanya coğrafyasında pek çok şerh kaleme alınmıştır. Çağdaş şerhler arasında en meşhurları Sâlih Abdüssemî‘ el-Âbî el-Ezherî’nin eŝ-Ŝemerü’d-dânî fî taķrîbi’l-meǾânî (2. baskı, Kahire 1363/1944; Beyrut 2001, 2005), Şernûbî’nin Taķrîbü’l-meǾânî (Kahire 1314, 1320, 1331; Beyrut 1981, 1998) ve Ebü’l-Feyz İbnü’s-Sıddîk el-Gumârî’nin Mesâlikü’d-delâle Ǿalâ mesâǿili metni’r-Risâle (Kahire 1954; Beyrut 2002) adlı eserleridir.

er-Risâle’nin girişindeki akîde bölümü üzerine yazılmış müstakil şerhler ayrı bir literatür oluşturmaktadır. Şeyh Ahmed Zerrûk, Şeyh Halûlû, Menûfî, Üchûrî, Muhammed b. Kāsım Cessûs gibi er-Risâle şârihleri aynı zamanda bu tür müstakil akîde şerhleri yazmıştır. Bu literatür içerisinde en meşhur olanı Ebû Ali el-Meşezzâllî’ye ait olan şerhtir. Birkaç sayfalık bir metin olmasına rağmen er-Risâle’nin girişindeki akîde bölümünün çok sayıda şerhe konu olması, Mâlikîler arasında İbn Ebû Zeyd’in itikadî görüşlerine büyük önem verildiğini göstermesinin yanı sıra onun Eş‘arîlik açısından tartışmalı konumuyla da ilişkilendirilebilir.

Eser İbn Gāzî el-Miknâsî, Abdullah b. Ahmed b. Hâc el-Gallâvî eş-Şinkītî (Dâh eş-Şinkītî’nin el-Fetĥu’r-rabbânî adlı hâşiyesi ile birlikte, Beyrut 1979) ve Ahmed b. Müşrif el-Ahsâî (Medine 1390) tarafından manzum hale getirilmiştir. İbn Gāzî’nin Nežâǿirü’r-Risâle adlı eseri, er-Risâle metninin nazma dökülmesinden ziyade onun üzerine yapılmış bir eşbah ve nezâir çalışmasıdır. İbn Gāzî eserde ele alınan bazı meseleleri aralarındaki benzerlikler, fıkıh usulüyle ilişkileri, İbn Ebû Zeyd’in ifadelerinde ve mezhep içi tercihlerindeki sorunlar açısından on dört başlık altında yeniden tasnif etmiştir. Hattâb’ın Taĥrîrü’l-maķāle fî şerĥi Nežâǿiri’r-Risâle adlı şerhi (nşr. Ahmed Sahnûn, Rabat 1409/1988) İbn Gāzî’nin bu eserini daha da kıymetli hale getirmektedir. Zira Hattâb sadece


İbn Gāzî’nin ifadelerini açıklamakla yetinmemiş, onun ele almadığı ve daha ziyade İbn Ebû Zeyd’in meşhur kavle muhalefet ettiği ya da tercihte bulunmadığı altmış bir meseleyi üç başlık altında manzum olarak ifade etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Ebû Zeyd, Metnü’r-Risâle, Rabat 1407/1987, tür.yer.; a.mlf., er-Risâletü’l-fıķhiyye maǾa Ġurerü’l-maķāle fî şerĥi ġarîbi’r-Risâle (nşr. Hâdî Hammû - M. Ebü’l-Ecfân), Beyrut 1406/1986, neşredenin girişi, tür.yer.; a.mlf., The Risâla: Treatise on Mâlikî Law of ‘Abdallâh Ibn Abî Zayd al-Qayrawânî (trc. J. Kenny), Nigeria 1992, tercüme edenin girişi, s. 3, 8; a.mlf., el-CâmiǾ fi’s-sünen ve’l-âdâb ve’l-ĥikem ve’l-meġāzî ve’t-târîħ ve ġayri źâlik (nşr. Abdülmecîd Türkî), Beyrut 1990, neşredenin girişi, s. 29-46; a.mlf., Fetâvâ İbn Ebî Zeyd el-Ķayrevânî (der. ve nşr. Humeyd M. Lahmer), Beyrut 2004, neşredenin girişi, s. 25; İbnü’l-Cellâb, et-TefrîǾ (nşr. Hüseyin b. Sâlim ed-Dehmânî), Beyrut 1408/1987, neşredenin girişi, I, 126; Kādî Abdülvehhâb, Şerĥu ǾAķīdeti İbn Ebî Zeyd el-Ķayrevânî fî Kitâbihi’r-Risâle (nşr. Ahmed M. Nûr Seyf), Dübey 1424/2004, neşredenin girişi, s. 55, 57-59; a.mlf., el-MaǾûne Ǿalâ meźhebi Ǿâlimi’l-Medîne (nşr. Hamîş Abdülhak), Mekke 1415/1995, I, 115-116; Kādî İyâz, Tertîbü’l-medârik (nşr. Saîd Ahmed A‘râb), Rabat 1401/1981, VI, 216; Şehâbeddin el-Karâfî, eź-Źaħîre (nşr. Muhammed Haccî), Beyrut 1994, I, 34, 36; Gubrînî, ǾUnvânü’d-dirâye (nşr. Âdil Nüveyhiz), Beyrut 1969, s. 358, 375; Burhâneddin İbn Ferhûn, ed-Dîbâcü’l-müźheb (nşr. Me’mûn b. Muhyiddin el-Cennân), Beyrut 1996, s. 222-223, 251; Kalkaşendî, Śubĥu’l-aǾşâ (Şemseddin), I, 552-553; Abdurrahman b. Muhammed ed-Debbâğ - İbn Nâcî, MeǾâlimü’l-îmân (nşr. Muhammed Mâdûr), Tunus 1978, III, 111-113, 114, 119; Zerrûk, Şerĥu’r-rubǾi’ŝ-ŝânî min Risâleti İbn Ebî Zeyd el-Ķayrevânî (nşr. Abdülhakîm Ahmed Ebû Zeyyân), Bingazi 2000, neşredenin girişi, s. 35-38; Sehâvî, eđ-Đavǿü’l-lâmiǾ, V, 71; Venşerîsî, el-MiǾyârü’l-muǾrib (nşr. Muhammed Haccî), Beyrut 1401/1981, XI, 109-110; XII, 355; Ali b. Muhammed el-Menûfî, Kifâyetü’ŧ-ŧâlibi’r-rabbânî (nşr. Ahmed Hamdî İmâm - Seyyid Ali el-Hâşimî), Kahire 1407/1987, I, 10-11, 47; Muhammed b. İbrâhim et-Tetâî, Tenvîrü’l-maķāle fî ĥalli elfâži’r-Risâle (nşr. M. Âyiş Abdülâl Şübeyr), Kahire 1409/1988, I, 33, 92; Hattâb, Taĥrîrü’l-maķāle fî şerĥi Nežâǿiri’r-Risâle (nşr. Ahmed Sahnûn), Rabat 1409/1988, neşredenin girişi, I, 2, 3, 40, 86, 122-125, 184-222; İbnü’l-Kādî, Ceźvetü’l-iķtibâs, Rabat 1393/1973, II, 551; Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, Neylü’l-ibtihâc, Trablus 1408/1989, s. 114, 335, 344; Ahmed b. Guneym en-Nefrâvî, el-Fevâkihü’d-devvânî, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), I, 2, 10, 40; Ali b. Ahmed el-Adevî, Ĥâşiyetü’l-ǾAdevî (Ali b. Muhammed el-Menûfî, Kifâyetü’ŧ-ŧâlibi’r-rabbânî içinde, nşr. Ahmed Hamdî İmâm - Seyyid Ali el-Hâşimî), Kahire 1407/1987, I, 11; II, 365; Muhammed b. Ahmed ed-Desûkī, Ĥâşiye Ǿale’ş-Şerĥi’l-kebîr, Beyrut, ts. (Dârü’l-fikr), I, 20; Brockelmann, GAL, I, 187-188; Suppl., I, 301-302; Sezgin, GAS, I, 478-479; Serkîs, MuǾcem, I, 32; Abdülazîz Binabdullah, MaǾlemetü’l-fıķhi’l-Mâlikî, Beyrut 1403/1983, s. 170, 173; Ömer b. Abdülkerîm el-Cîdî, Muĥâđarât fî târîħi’l-meźhebi’l-Mâlikî fi’l-ġarbi’l-İslâmî, Rabat 1987, s. 193-200; M. Muranyi, “Fiqh”, Grundriss der Arabischen Philologie II: Literaturwissenschaft (ed. H. Gätje), Wiesbaden 1987, s. 316; Hâdî ed-Derkāş, Ebû Muĥammed ǾAbdullâh b. Ebî Zeyd el-Ķayrevânî: Ĥayâtühû ve âŝâruh, Beyrut 1409/1989, s. 335-336, 347-370; Hasan Hüsnî Abdülvehhâb, Kitâbü’l-ǾÖmr fi’l-muśannefât ve’l-müǿellifîne’t-Tûnisiyyîn (nşr. Muhammed el-Arûsî el-Matvî - Beşîr el-Bekkûş), Beyrut 1990, I, 644-648, 756, 789-790; Hâdî Rûcî İdrîs, ed-Devletü’ś-Śanhâciyye (trc. Hammâdî es-Sâhilî), Beyrut 1992, II, 315-317; a.mlf., “Ibn Abī Zayd al-Ķayrawānī”, EI² (İng.), III, 695; M. İbrâhim Ali, Iśŧılâĥu’l-meźheb Ǿinde’l-Mâlikiyye, Dübey 1421/2000, s. 242-258, 434-435, 468; Abdullah Muhammed el-Habeşî, CâmiǾu’ş-şürûĥ ve’l-ĥavâşî, Ebûzabî 1425/2004, II, 951-960; Ali Hakan Çavuşoğlu, Irak Mâlikî Ekolü (doktora tezi, 2004), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 86-88; Ca‘fer el-Hüsnî, “La risâla d’Ibn Abi Zayd al-Qayrawani”, MMİADm., XXV (1950), s. 132; Yasin Dutton, “Islamic Law and its Sources”, MWBR, XVI/2 (1996), s. 7-9; Abdülhamîd el-Alemî, “Kitâbü’ź-Źeb Ǿan Meźhebi Mâlik li-İbn Ebî Zeyd el-Ķayrevânî”, el-Aĥmediyye, sy. 14, Dübey 1424/2003, s. 191.

Ali Hakan Çavuşoğlu