ENÂNİYET
الأنانيّة
Kişinin kendisini ve çıkarlarını başkalarınınkinden üstün tutması, bencillik etmesi anlamında ahlâk ve psikoloji terimi.
Arapça’da “ben” anlamına gelen ene kelimesinden yapılmış bir masdar-isim olan enâniyyet (bencillik) Kur’ân-ı Kerîm’de, hadislerde ve ilk döneme ait İslâmî kaynaklarda geçmez. Ancak bu terime yakın anlamlar ifade eden esere ile isti’sâr (الأثرة، الاستئثار) kelimeleri hadislerde ve diğer bazı kaynaklarda yer almaktadır (bk. Lisânü’l-ǾArab, “eŝr” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “eŝr” md.; Buhârî, “Fiten”, 2). Ayrıca Kur’an’da, hadiste ve diğer İslâmî kaynaklarda, günümüzde bir ahlâk ve psikoloji terimi olarak kullanılan “insanın yalnız kendisiyle ilgilenmesi, ilişkide bulunduğu herkesi ve her şeyi kendi yararına kullanma isteği” (egoizm) ve “kendini üstün görme, dolayısıyla kendini her şeyin amacı olarak kabul etme eğilimi (egosantrizm) anlamındaki enâniyeti yeren pek çok ifade bulunmaktadır. Meselâ müşriklere, “Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden yoksullara infak edin” denildiğinde onların, “Allah’ın geçimini sağlayabileceği kimseleri biz mi besleyeceğiz?” (Yâsîn 36/47) demeleri kınanır. Firavun’un çılgınca bir bencillik duygusuyla halkına, “Ben sizin en yüce tanrınızım” (en-Nâziât 79/24) demesi, Kārûn’un azgınlıktan kaçınması ve insanlara ihsanda bulunması yönündeki tavsiyelere karşılık elindeki bütün imkânlara kendi bilgisiyle kavuştuğunu iddia etmesi (el-Kasas 28/76-79) Kur’ân-ı Kerîm’de işaret edilen bencillik örnekleridir. Başta Kur’an olmak üzere İslâm ahlâkına dair bütün kaynaklarda kibir, ucb, buhl ve şuh (cimrilik), kin gütme, fahr gibi kavramlarla ifade edilen ve enâniyet duygusundan kaynaklanan bencil eğilimler yanlış ve kötü kabul edilmiş, bunların yerine alçak gönüllülük, sevgi, dostluk, yardımlaşma ve dayanışma gibi erdemlerin geliştirilmesi istenmiştir.
Bazı müslüman filozofları “ben sevgisi”ni (huhbü’n-nefs) ve insanın daima kendi yararını dikkate almasını onun psikolojik yapısının bir gereği olarak görürler; bununla birlikte kişinin kendi beni için nihaî fayda, lezzet ve hayrın başkalarının bu hususlardaki eksikliklerine katkıda bulunmakta olduğunu düşünürler (İbn Miskeveyh, s. 136-138). İslâm mütefekkirleri içinde ahlâkî anlamıyla enâniyet duygusunu en iyi tahlil eden Gazzâlî olmuştur. Gazzâlî İĥyâǿü Ǿulûmi’d-dîn adlı eserinin çeşitli bölümlerinde bu duyguya ve onun etkilerine temas etmiş, özellikle “Hubbü’l-câh” başlığını taşıyan ve bir ahlâk psikolojisi sergileyen bölümde insanın kendisi dışındaki her şeyle ve her insanla olan bütün ilişkilerinin temelinde ben merkezli bir yaklaşımın bulunduğunu ileri sürmüştür. Buna göre insan kendini herkesten üstün ve seçkin kılmak ister; bunun için de diğer bütün faaliyetleri gibi başka insanlarla ilişkilerini de temelde kendi yetkinliğini geliştirme amacına uygun olarak düzenler. Çünkü “her insanın içinde Firavun’a, ‘Ben sizin en yüce tanrınızım’ dedirten bir şey vardır” (III, 281). Bu yüzden insan kendini her şeyin amacı ve her şeyi de kendi “vehmî kemalinin aracı olarak düşünür. Gazzâlî’ye göre insanlar bu yanlış ve tehlikeli yetkinlik anlayışı ve egoizmden ancak sağlıklı bir din ve ahlâk telakkisi sayesinde kurtulabilirler. Gazzâlî inançsız insanlardaki diğerkâmcı duyguları benzer bir yaklaşımla açıklamıştır. Buna göre meselâ herhangi bir
tehlikeye mâruz kalan birini bu durumdan kurtaran kişi, eğer bir emir veya menfaat kaygısı söz konusu değilse tehlikedeki kişinin yerine kendisini koyar, onun uğrayacağı acıyı kendi nefsinde hisseder ve bu acıdan kurtulmanın yolunu o kişiyi kurtarmakta bulur. Böylece Gazzâlî, daha sonra Yeniçağ İngiliz hazcıları J. Bentham ve J. S. Mill’in yaptığı gibi altürist davranışların temelinde egoist duyguların bulunduğunu savunmuştur.
Tasavvuf ahlâkında da enâniyet konusuna büyük önem verilmiş, benin inkârı, benliğin yok edilmesi ve nefsânî isteklerin olabildiğince baskı altında tutulması dinî ve ahlâkî hayatın ön şartı sayılmıştır (bk. ENE; ÎSÂR).
BİBLİYOGRAFYA:
Lisânü’l-ǾArab, “esr” md.; Tehânevî, Keşşaf “el-Enâniyye” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “esr” md.; Cemil Salîbâ, el-MuǾcemü’l-felsefî, “el-Enâniyye’ md.; Buhârî, “Fiten”, 2, “Müsâkât”, 14-15; Tirmizî, “Fiten”, 35; İbn Miskeveyh, Tehzîbü’l-ahlâk, s. 136-138; Gazzâlî, İhyâǿ (Beyrut), III, 278-282; a.mlf., el-İktisâd (nşr. İ. A. Çubukçu - Hüseyin Atay), Ankara 1962, s. 170-173.
Hayati Hökelekli