EMÎR SİNÂNEDDİN MEDRESESİ

Korkuteli’de XIV. yüzyılın başlarına ait Beylikler devri medresesi.

İlçe merkezinin 4 km. batısındaki Alâeddin mahallesinde bulunan ve bakımsızlıktan her geçen gün biraz daha harabeye dönen medrese, Hamîdoğulları’nın Antalya koluna bağlı olarak İstanoz’da (Korkuteli) müstakil olarak hüküm süren Sinâneddin Hızır Bey tarafından 719 (1319) yılında yaptırılmıştır. İçten içe 18,35 x 16,25 m. boyutlarında olan yapı iki katlı ve eyvanlı açık medreseler grubuna dahildir ve Selçuklu geleneğini sürdüren en güzel örneklerden birini teşkil eder. İnşasında bol devşirme malzeme kullanılan binanın dış cepheleriyle iç cephelerinin ikinci kat hizasına kadar olan kısımları kesme taş kaplamadır, ön cepheden dışarıya taşkın yapılan taçkapının köşeleri sonuna kadar yükselen kaval silmelerle yuvarlatılmış, hemen yanından geçen ve bugün detayı pek belli olmayan geometrik motifli bir süsleme kuşağı ile çevrelenmiştir. Bu süsleme kuşağının kapının cephesindeki son taş sırasını teşkil etmesi ve duvarların üstü ile aynı hizada olması, taçkapının aslında Selçuklu örneklerindeki gibi binadan yukarı doğru taşkın yapıldığını ve kaval silmenin bu kesimde de bulunması ve muhtemelen onun üstünde de bir saçak sisteminin yer alması gerektiğini düşündürmektedir. Sivri kemerli olan taçkapı nişi mukamaslarla zenginleştirilmeyerek sade bırakılmıştır. Kemerin hemen altına, yine sivri kemerli bir çerçeveye alınmış olan beş satırlı Arapça inşa kitâbesi, üstüne ise nişi kuşatan yarım kaval kesitli dörtköşe çerçevenin köşe boşluklarına gelecek şekilde iki uzun dikdörtgen dinî ibare kitâbesi yerleştirilmiştir. Kitâbeler çok tahribat görmüş olup üzerlerine yakın dönemlerde sürüldüğü anlaşılan siyah boyanın yardımıyla kısmen okunabilmektedir. Nişin köşelerine sütunçeler, yanlarına da küçük kapı nişleri oyulmuş, üstlerine ise antik yapılardan devşirilen silmeler konulmuştur.

Basık kemerli ve genişliği 1,80 m., yüksekliği 2,20 m. olan, ancak zemini toprakla dolduğu için eskiden yüksekliğinin daha fazla olduğu anlaşılan kapıdan beşik tonozlu giriş eyvanına, buradan da yanlarındaki uzun dikdörtgen odalara girilmektedir. Dış cepheye birer pencere ile açıldığı görülen odaların üstünde aynı planda birer oda bulunmakta ve hatıl yerlerinden bu odaların ahşap döşemeli olduğu anlaşılmaktadır. Aşağıdaki odalardan birer merdivenle ikinci kata çıkılmaktadır. 10,45 x 10,60 m. boyutlarındaki dikdörtgen avlunun iki yanlarında, zemin döküntü toprakla yükseldiği için olduğundan da kısa görünen üçer sütunlu ve dörder sivri kemerli basık revaklar yer almaktadır. Sütunlar gibi çeşitli bitkisel motiflerle bezeli sütun başlıkları da Bizans harabelerinden devşirilmiştir. Revakların üstü, duvarla olan açıklığın azlığından dolayı yalnız düz iri blok taşlarla kapatılmış, tonoz veya kubbeye gerek duyulmamıştır. Üçü sağda, üçü solda bulunan beşik tonozlarla örtülü


molla odaları dışarıya ufak mazgallarla açılmakta, yalnız sol taraftaki orta odada bir pencere görülmektedir. Boyutları aşağı yukarı birbirine eşit olan düzgün görünüşlü odaların hepsinin giriş kapılarındaki basık kemerler blok tek taştan oyulmuş, üstlerine de muntazam taş söveli daha küçük birer sivri kemerli pencere oturtulmuştur. Medresenin iki kat boyunca yükselen ana eyvanı, dar olan giriş eyvanından görünüş itibariyle hemen ayrılmakta ve azametiyle dikkat çekmektedir. Ana eyvanın cephesi giriş eyvanında da olduğu gibi tamamen, içi ise ikinci kat seviyesine yerleştirilen ve taçkapıdakiler gibi antik yapılardan devşirilmiş olan bir silmeye kadar kesme taş kaplamadır. Eyvanın güney duvarında bir mihrap, onun karşısında bir niş ve orta eksen üzerinde de dışarıya bakan bir pencere vardır. Medresenin yazlık dershane ve mescidi durumundaki bu mekânın sağ ve solunda revaklardan girilen kareye yakın iki oda yer almakta, ahşap hatıl yerlerinden bunların da üstünde girişin sağ ve solunda olduğu gibi aynı planda birer oda bulunduğu anlaşılmaktadır. Boyutları diğerlerinden daha büyük olan ve doğu cephesinden birer pencere ile dışarıya açılan bu odalar medresenin kışlık dershaneleridir.

Girişin sağ ve solundaki odaların içinden merdivenle çıkılan ikinci katın duvarları moloz taşlardan yapılmış ve halen dökük olan sıvayla kaplanmıştır. Birbiriyle bağlantsı bulunmayan her iki kanatta da odaların açıldığı koridorun nasıl bir örtü sistemine sahip olduğu belli değildir; ancak bunun ahşap direklere oturan meyilli çatı olması muhtemel görünmektedir. Alt kattakilerin tam üstüne rastlayan ikinci kattaki odaların kapıları düz ahşap hatıllıdır ve üst kısımlarında da birer küçük dikdörtgen pencere bulunmaktadır. Yanlardaki üçer oda aşağıdakiler gibi beşik tonoz örtülüdür; ana eyvanın sağında ve solunda yer alan büyük odaların ise döşemeleri gibi örtüleri de yıkılmış vaziyettedir. Üst kattaki odaların dış cephelerine pencere açılmamış, küçük mazgal aralıklarıyla yetinilmiştir. Alt kata göre daha sade olduğu göze çarpan ikinci katın tek süslü yeri, merdivenlerden çıkınca revaklara açılan girişlerle köşelerdeki büyük odaların kapılarının üstüne konulan devşirme taş hatıllardır.

BİBLİYOGRAFYA:

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, IX, 282; Düvel-i İslâmiyye, s. 289; İ. Hakkı Uzunçarşılı, Kitâbeler, İstanbul 1929, II, 241, 249-250; Süleyman Fikri Erten, Antalya Vilâyeti Tarihi, İstanbul 1940, s. 82; a.mlf., Antalya Tarihi, Antalya 1948, s. 46-50; R. M. Riefstahl, Cenubu Garbî Anadolu’da Türk Mimarisi (trc. Cezmi Tahir Berktin), İstanbul 1941, s. 73; B. Fleming, Landschaftsgeschichte von Pamphylien, Pisidien und Lykien in Spätmittelalter, Wiesbaden 1964, s. 73, 76-77, 81-82; Sait Kofoğlu, XIII-XV. Yüzyıllar Güney-Batı Anadolu Tarihi, Hamid Oğulları Beyliği (doktora tezi, 1993), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 132, 143, 150-154, 157, 182-183; Mehmed Ârif, “Anadolu Tarihinden: Hamîd Oğulları”, TOEM, sy. 3 (1328), s. 942, 944; Ali, “Teke Emâreti”, TTEM, sy. 14 (1343), s. 79-80; M. C. Şehabeddin Tekindağ, “Teke Oğulları”, İA, XII/1, s. 129-130.

Sait Kofoğlu