el-MUHTASAR

(المختصر)

İbnü’l-Hâcib’in (ö. 646/1249) fıkıh usulüne dair eseri.

Muħtaśarü’l-uśûl, el-Muħtaśarü’l-uśûlî, Muħtaśaru İbni’l-Ĥâcib el-uśûlî (el-aślî, fi’l-uśûl), Muħtaśarü’l-Müntehâ gibi isimlerle anılan eser, müellifin Seyfeddin el-Âmidî’nin el-İĥkâm’ı ile bunun üzerine yaptığı ihtisar çalışmasının yine kendisi tarafından yapılmış özetidir (İbn Kesîr, el-Bidâye, XIII, 176; İbn Haldûn, s. 427; Keşfü’ž-žunûn, I, 17; II, 1853). Kitabın “usul” kaydıyla birlikte anılması, yazarın Mâlikî mezhebinin istikrar döneminde fürû alanında yazılmış en temel metinlerden biri olan CâmiǾu’l-ümmehât adlı diğer muhtasarından ayırt edilebilmesi içindir. Muħtaśarü’l-Müntehâ’nın aslı olan ilk muhtasar İbn Haldûn tarafından el-Muħtaśarü’l-kebîr diye anılırken Ahmed Cevdet Paşa’nın Mukaddime Tercümesi’nde Müntehe’l-vüśûl ve’l-emel fî Ǿilmeyi’l-uśûl ve’l-cedel şeklinde kaydedilmiş (Mukaddime-i İbn Haldûn’un Fasl-ı Sâdisinin Tercemesi, s. 56), eserin bazı baskılarında da (Kahire 1326; Beyrut 1405/1985) bu isim esas alınmıştır. Bununla birlikte kaynaklarda daha yaygın olarak kullanılan isim Müntehe’s-sûl (süǿl) ve’l-emel fî Ǿilmeyi’l-uśûl ve’l-cedel’dir (Makkarî, II, 665; Keşfü’ž-žunûn, II, 1625, 1853-1855; Sıddîk Hasan Han, III, 34; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 655; krş. Serkîs, I, 72). Müntehe’s-suǿâl şeklindeki adlandırmanın ise (EI2 [İng.], III, 781) yanlış olduğu anlaşılmaktadır (Keşfü’ž-žunûn, II, 1857).

Mütekellimîn metoduna göre yazılmış fıkıh usulü kitaplarının olgunluk aşamasını temsil eden iki önemli eserden biri Âmidî’nin el-İĥkâm’ı, diğeri Fahreddin er-Râzî’nin el-Maĥśûl’üdür. Kādî Abdülcebbâr’ın el-ǾUmed, İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin el-Burhân, Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’nin el-MuǾtemed ve Gazzâlî’nin el-Müstaśfâ’sını özetleyen ve bunların içerdiği usul konularını yeni bir sistematik içinde ele alan bu iki eser, daha sonra gelişen fıkıh usulü edebiyatını büyük ölçüde etkilemiş olup bu konuda Muħtaśarü’l-Müntehâ’nın da önemli katkısı vardır. Zira Âmidî ile Râzî’nin sistemleştirerek aktardıkları birikimi özetleyen bu kitap, gerek mütekellimîn metoduna gerekse karma metoda göre kaleme alınan sonraki fıkıh usulü eserlerince esas alınan son muhtasar kabul edilebilir. Nitekim İbnü’l-Hâcib’in ardından bilhassa mütekellimîn fıkıh usulü edebiyatı artık büyük ölçüde şerh ve hâşiyelerle devam etmiştir. Diğer taraftan Eş‘arî fıkıh usulü geleneği içerisinde özellikle mantığın usule dahil edilmesiyle belirginleşen müteahhirîn çizgisinin Râzî-Âmidî-İbnü’l-Hâcib şeklinde ifade edildiği görülür (İbn Teymiyye, MecmûǾu fetâvâ, XIII, 59; XX, 403, 408; er-Red Ǿale’l-manŧıķıyyîn, s. 418). Hatta İbnü’l-Hâcib, dil ilimlerinde olduğu gibi fıkıh usulü alanında da mantığı belirleyici konuma getirdiği için eleştirilmiştir. Bu açıdan bakıldığında İbnü’l-Hâcib ve Muħtaśarü’l-Müntehâ üzerinde Râzî etkisinin daha belirgin olduğu söylenebilir.

Fâtımî hâkimiyeti sebebiyle öğretim halkaları zayıflayan Mısır Mâlikîleri arasında teorik fıkıh çalışmaları geri kalırken İbnü’l-Hâcib’in fıkıh usulüne dair her iki eseri bu çevrede fıkıh usulünün gelişimi açısından bir dönüm noktası teşkil etmiştir (Çavuşoğlu, s. 21, 64). Diğer taraftan -İbnü’l-Kassâr ve Ebü’l-Velîd el-Bâcî gibi erken dönem usul yazarları bir yana- büyük ölçüde Eş‘arî / mütekellimîn çizgisinde gelişen Mâlikî usul literatürü içerisinde mantık merkezli usul anlayışını da yine İbnü’l-Hâcib’in el-Müntehâ’sı ve el-Muħtaśar’ı ile başlatmak mümkündür. Zira Ebû Bekir İbnü’l-Arabî ve Mâzerî gibi daha önceki Eş‘arî-Mâlikî usulcüleri arasında mantık ilmine ve dolayısıyla mantığın fıkıh usulüne dahil edilmesine karşı bir tavır söz konusu iken İbnü’l-Hâcib ile birlikte Râzî ekolü ya da müteahhirîn metodu Mâlikî usulü içerisinde yeni bir çizgi olarak ortaya çıkmıştır (Sa‘d Gurâb, s. 18, 21; M. Hâlid Mes‘ûd, s. 66, 100, 144).

Eserin konu sistematiği Âmidî’nin el-İĥkâm’ındakine paralel biçimde mebâdî, sem‘î (şer‘î) deliller, ictihad ve tercih başlığını taşıyan dört bölüm üzerine kurulmuştur. Birinci bölüm fıkıh usulüne giriş niteliği taşıyan temel bilgilerle (mebâdî) ilgilidir. Fıkıh usulünün tanımı, konusu, amacı / faydası ve yararlandığı ilimler hakkında oldukça ayrıntılı bilginin verildiği bu


bölümde usul konularının daha iyi anlaşılabilmesi için gerekli olan mantık, kelâm ve dil ilimleriyle ilgili kavram ve meselelerin yanı sıra şer‘î hüküm de ele alınmıştır. Kitabın büyük bir kısmını oluşturan ikinci bölüm şer‘î delillere ayrılmıştır. İbnü’l-Hâcib burada kitap, sünnet, icmâ, kıyas ve istidlâl şeklinde beş şer‘î delil üzerinde durur. Âmidî, istidlâl adı altında yalnızca kendisinin makbul birer delil olarak kabul ettiği mantıkî kıyas ve türleriyle istishâbü’l-hâlden söz ederken İbnü’l-Hâcib şer‘u men kablenâ, mezhebü’s-sahâbî, istihsan ve mesâlih-i mürseleyi de istidlâl kapsamında ele almıştır. Onun, söz konusu hüküm kaynağı ve yöntemlerini delil olarak kabul edilip edilmediğine bakmaksızın nitelikleri itibariyle tasnif ettiği ve nas, icmâ ve kıyas (şer‘î) dışında kalan bütün akıl yürütme ve hüküm çıkarma yöntemlerini istidlâl başlığı altında topladığı anlaşılmaktadır. Mantıkî kıyas ve türlerini ise kitabın başındaki mebâdî bölümünde ele almıştır. Şer‘u men kablenâyı delil kabul ederek Âmidî’ye, dolayısıyla Eş‘arî görüşüne muhalefet eden İbnü’l-Hâcib mezhebü’s-sahâbî, istihsan ve mesâlih-i mürsele konularında Âmidî ile aynı fikirdedir. Bu açıdan bakıldığında Muħtaśarü’l-Müntehâ’nın bir Mâlikî usulü kitabı olup olmadığı tartışmalı hale gelmektedir. Zira Âmidî, mezhebü’s-sahâbînin delil olduğunu söyleyenler arasında Mâlik’i de saydığı halde İbnü’l-Hâcib buna hiç değinmeksizin delil olmadığı görüşünü tercih eder (el-İĥkâm, II, 385-390; Muħtaśarü’l-Müntehâ, II, 457). Şer‘î deliller içinde önemli bir yeri olduğu konusunda bilhassa Mâlik’ten ve İbnü’l-Kāsım’dan pek çok şey nakledilen ve Mâlikîler arasında ihtilâflı olan istihsanın delil olmadığı hususunda Âmidî’yi aynen tekrarlayan İbnü’l-Hâcib sadece Şâfiî’nin ve Eş‘arî-Şâfiîler’in yaklaşımını özetlemiş gibidir (el-İĥkâm, II, 390-394; Muħtaśarü’l-Müntehâ, II, 457-459). Maslahat-ı mürsele konusunda ise Gazzâlî ve Râzî çizgisine muhalefet eden Âmidî’nin tavrını aynen benimsemiş, bu arada böyle bir delilin Mâlik’e nisbet edilmesini kesin bir dille reddetmiştir (el-İĥkâm, II, 394-395; Muħtaśarü’l-Müntehâ, II, 460). Aslında Mâlik’in ve Mâlikî usulcülerin görüşlerine atıfta bulunulmaması, gerek Müntehe’s-sûl’ün gerekse Muħtaśarü’l-Müntehâ’nın genelinde dikkat çeken bir husustur. Bunun belki tek istisnası ve İbnü’l-Hâcib’in Mâlikî kimliğinin açık bir biçimde ortaya çıktığı yer icmâ başlığı altında Medine icmâının tartışıldığı “mes’ele”dir. Âmidî’nin aksine önce Mâlik’in Medine icmâının delil olduğuna dair görüşünü ortaya koyup çoğunluğun görüşüne karşı savunan İbnü’l-Hâcib’in bu konudaki tercihi, Mâlikîler arasında Medine icmâını sadece sahâbe icmâı ya da rivayete dayanan Medine ameliyle sınırlamayıp en geniş tutan eğilimden yanadır (el-İĥkâm, I, 206-209; Muħtaśarü’l-Müntehâ, I, 131-133). Üçüncü ve dördüncü bölümler oldukça sınırlı bir hacme sahip olup ilkinde ictihad, taklid, fetva ve müftî ile ilgili meseleler, ikincisinde naklî ve aklî deliller arasındaki teâruz türleri ve teâruzu gidermek için başvurulacak tercih yolları ele alınmaktadır (Wael b. Hallaq, müellifin üçüncü bölümdeki bir ifadesinden fetva ehliyeti konusunda Âmidî’ye nisbetle daha müsamahakâr düşündüğü sonucunu çıkarmaktadır, bk. A History of Islamic Legal Theories, s. 143-145; Authority Continuity, s. 68-69).

İbnü’l-Hâcib’in bütün eserlerinde görüldüğü gibi el-Muħtaśar da oldukça veciz ve kapalı bir üslûpla kaleme alınmış olmasına rağmen (Safedî, IV, 226; Keşfü’ž-žunûn, II, 1354) yazarının sağlığında medreselerde ders kitabı olarak okutulmaya başlanmış ve kısa zamanda Fahreddin er-Râzî’nin el-Münteħab’ının yerini alarak en meşhur fıkıh usulü metinlerinden biri haline gelmiştir (Safedî, XIX, 494). Önemli sayıda şerh ve hâşiye yanında meşhur hadis âlimlerince yapılmış tahrîc çalışmalarına konu olması bu şöhretin bir göstergesidir. VIII-IX. (XIV-XV.) yüzyıllarda belirli ilim dallarında yaygın biçimde okunan kitaplar arasında İbnü’l-Hâcib’in eserlerinin sarf, nahiv ve aruz yanında fıkıh usulü alanında da önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir (Kalkaşendî, I, 539-540, 542, 548-549). Ayrıca Emîr es-San‘ânî’nin kaydettiğine göre Muħtaśarü’l-Müntehâ XI-XII. (XVII-XVIII.) yüzyıllarda Zeydîler arasında en yaygın fıkıh usulü metinlerinden biriydi (Tavżîĥu’l-efkâr, II, 227). Sadrüşşerîa’nın Tenķīĥu’l-uśûl’ü ve Molla Fenârî’nin Fuśûlü’l-bedâyiǾi gibi karma metotla yazılmış fıkıh usulü eserlerinin kaynakları arasında bulunan Muħtaśarü’l-Müntehâ (Keşfü’ž-žunûn, I, 496; II, 1267), aynı zamanda Osmanlı medreselerinde okutulan ve Osmanlı fıkıh bilginlerini etkileyen başlıca eserler arasında yer alıyordu (Uzunçarşılı, s. 22; Cici, s. 43-44). Daha çok şerh ve hâşiyeleriyle birlikte basılan kitabın müstakil neşirleri de yapılmıştır (Kahire 1326, Bihârî’nin Müsellemü’ŝ-ŝübût’u ile birlikte; nşr. Şa‘bân Muhammed İsmâil, Kahire 1393/1973).

Şerh ve Hâşiyeleri. Ellinin üzerinde şerhi olan Muħtaśarü’l-Müntehâ’yı şerhedenler arasında Şemseddin Muhammed b. Muhammed es-Sefâkusî, Ebü’l-Abbas Ahmed b. İdrîs el-Bicâî, Yahyâ b. Mûsâ er-Rahûnî, Ahmed b. Ömer b. Ali er-Rabaî, Muhammed b. Abdurrahman b. Asker el-Bağdâdî, Ebü’l-Abbas Ahmed b. Muhammed el-İskenderî (İbnü’t-Tenesî), Behrâm b. Abdullah ed-Demîrî, Ebü’l-Kāsım Muhibbüddin Muhammed b. Muhammed en-Nüveyrî el-Meymûnî ve Bedreddin el-Karâfî gibi Mâlikîler de bulunmakla birlikte özellikle Eş‘arî-Şâfiîler’in çokluğu dikkat çekmektedir. 1. Adudüddin el-Îcî, Şerĥu Muħtaśari’l-Müntehâ. Şerhler arasında en çok tutulanı ve üzerine en fazla hâşiye yapılanıdır. Yeterince açık ve anlaşılır olmadığı için izahına ihtiyaç duyulduğu belirtilen (Keşfü’ž-žunûn, II, 1854) bu şerh


üzerine yazılmış hâşiyelerin en meşhurları Sa‘deddin et-Teftâzânî ile Seyyid Şerîf el-Cürcânî’ye aittir. Düşünce ve eserleriyle Doğu İslâm dünyasının ilim geleneğinde belirleyici etkileri olan bu âlimlerin anılan çalışmaları Muħtaśarü’l-Müntehâ’nın elde ettiği şöhrette önemli bir paya sahip olmalıdır. Nitekim eser genellikle bu şerh ve hâşiyeleriyle birlikte neşredilmiştir (I-II, İstanbul 1307-1310; Bulak 1316-1317, Teftâzânî, Cürcânî ve Cürcânî’nin hâşiyesine Hasan el-Herevî’nin hâşiyeleriyle birlikte; Kahire 1319, Teftâzânî’nin hâşiyesiyle birlikte; nşr. Fâdî Nâsıf - Târık Yahyâ, Beyrut 1421/2000). Adudüddin el-Îcî’nin öğrencisi Seyfeddin el-Ebherî (TSMK, III. Ahmed, nr. 1330; Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 725; Âtıf Efendi Ktp., Âtıf Efendi, nr. 1599), Mirzacân Habîbullah b. Abdullah eş-Şîrâzî (Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, nr. 317, Şehid Ali Paşa, nr. 623; Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 489; Tire İlçe Halk Ktp., Necib Paşa, nr. 195) ve Celâleddin ed-Devvânî (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 693) gibi daha pek çok âlim Adudüddin el-Îcî’nin şerhi üzerine hâşiye yazmıştır. Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin hâşiyesi için de Hasan el-Herevî, Molla Hüsrev (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 471; Hamidiye, nr. 424, 437; Damad İbrâhim Paşa, nr. 229, 453), Hatibzâde Muhyiddin Efendi (Âtıf Efendi Ktp., nr. 672; Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 471, Esad Efendi, nr. 693; Tire İlçe Halk Ktp., Necib Paşa, nr. 196) ve Muhammed b. Abdülhamîd el-Kefevî (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 723, 726; Fâtih, nr. 1278) gibi âlimler hâşiye kaleme almıştır (Şemseddin el-Kirmânî, hocası Adudüddin el-Îcî’nin şerhi dışında Muħtaśarü’l-Müntehâ üzerine yazılmış yedi meşhur şerh daha bulunduğunu belirterek şunları zikreder): 2. Kutbüddîn-i Şîrâzî, Şerĥu Muħtaśari’l-Müntehâ (Medine el-Câmiatü’l-İslâmiyye’de yüksek lisans tezi olarak bazı bölümleri Süveyd Cum‘a Meyâncâ ve Murâd Bûdâye tarafından neşre hazırlanmıştır, 1415-1416/1995). 3. Hasan b. Şerefşah, Ĥallü’l-Ǿaķd ve’l-Ǿaķl fî şerĥi Muħtaśari’s-sûl ve’l-emel (Süleymaniye Ktp., Karaçelebizâde Hüsâmeddin, nr. 85; Şerĥu Muħtaśari’l-Müntehâ, Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 1735). 4. İbnü’l-Mutahhar el-Hillî, Ġāyetü’l-vüśûl ve îżâĥu’s-sübül fî şerĥi Muħtaśarı Müntehe’s-sûl ve’l-emel (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 154; Çârperdî’nin bu şerh üzerine yazdığı hâşiye için bk. Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 1351/1). 5. Mahmûd b. Abdurrahman el-İsfahânî, Beyânü’l-Muħtaśar (nşr. Muhammed Mazhar Beka, I-II, Mekke 1406/1986). 6. Şemseddin Muhammed b. Muzaffer el-Halhâlî el-Hatîbî, Şerĥu Muħtaśari’l-Müntehâ (Köprülü Ktp., Mehmed Âsım Bey, nr. 224). 7. Zeynüddin Ali b. Rûzbihân el-Huncî, el-MuǾteber fî Şerĥi’l-Muħtaśar (Şîrâzî, s. 202; Keşfü’ž-žunûn, II, 1854). 8. Bedreddin Muhammed b. Es‘ad et-Tüsterî, MecmaǾu’d-dürer (Brockelmann, GAL Suppl., I, 537; Ziriklî, VI, 32). 9. Şemseddin el-Kirmânî, en-Nuķūd ve’r-rudûd. Anılan yedi şerhin yanı sıra diğer bazı şerhlerden daha yararlanarak derleme niteliğinde bir çalışma olup (başından fıkhî kuralların sonuna kadar Muhammed Beşîr Âdem tarafından el-Câmiatü’l-İslâmiyye’de [Medine 1416/1995] yüksek lisans tezi olarak tahkik edilmiştir) yedi şerhi içerdiği için es-SebǾatü’s-seyyâre veya el-Kevâkibü’s-sebǾa gibi isimlerle de anılmaktadır (İbn Kādî Şühbe, III, 180; İbn Hacer el-Askalânî, VI, 66-67). Keşfü’ž-žunûn’da bu şerh tanıtılırken müellif adının Ekmeleddin el-Bâbertî olarak kaydedilmesi (II, 1854) muhtemelen onun şerhiyle isim benzerliğinden kaynaklanan bir hatadır. 10. Kādî Beyzâvî, Mirśâdü’l-efhâm fî mebâdiǿi’l-aĥkâm şerĥu Muħtaśari’l-Müntehe’s-sûl ve’l-emel (TSMK, III. Ahmed, nr. 770). 11. Ziyâeddin Abdülazîz b. Muhammed et-Tûsî, Kâşifü’r-rumûz ve mužhirü’l-künûz şerĥu Muħtaśarı İbni’l-Ĥâcib fi’l-uśûl (Riyad Muhammed b. Suûd Üniversitesi’nde İvaz b. Muhammed b. Sa‘d el-Karanî ve Yahyâ Abdullah el-Gāmidî tarafından yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlanmıştır, 1407/1987). 12. Tâceddin es-Sübkî, RefǾu’l-ĥâcib Ǿan Muħtaśarı İbni’l-Ĥâcib (nşr. Ali Muhammed Muavvez - Âdil Ahmed, I-IV, Beyrut 1419/1999). 13. Ebü’l-Berekât en-Nesefî, el-Vâfî şerĥu Muħtaśari’l-Müntehâ (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 1363, Cârullah Efendi, nr. 527; Nuruosmaniye Ktp., nr. 1337; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 1805). 14. Ekmeleddin el-Bâbertî, er-Rudûd ve’n-nuķūd (nşr. Terhîb b. Rebîân ed-Devserî, Medine 1415/1995; ayrıca Dayfullah b. Sâlih b. Avn el-Ömerî tarafından el-Câmiatü’l-İslâmiyye’de doktora tezi olarak neşre hazırlanmıştır, 1415/1994). 15. Makbîlî, Necâĥu’ŧ-ŧâlib bi-Muĥtaśarı İbni’l-Ĥâcib (Mektebetü’l-Haremi’l-Mekkî, nr. 1534).

İbnü’l-Hâcib’in Muħtaśar adında iki ayrı çalışması bulunmasının zaman zaman karışıklığa yol açtığı ve Muħtaśarü’l-Müntehâ şerhi olarak kaydedilen bazı eserlerin onun CâmiǾu’l-ümmehât adlı diğer muhtasarı üzerine yapılmış şerhler olduğu anlaşılmaktadır. Halîl b. İshak el-Cündî, Muhammed b. Muhammed el-Makkarî ve Ebû Yâsir Muhammed b. Ammâr el-Mâlikî’ye nisbet edilen şerhler böyledir (Keşfü’ž-žunûn, II, 1855, 1856; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 352; M. Hâlid Mes‘ûd, s. 100). Öte yandan Muħtaśarü’l-Müntehâ şerhlerinden önemli bir kısmının Bağdatlı İsmâil Paşa tarafından Müntehe’s-sûl şerhi olarak kaydedildiği görülmektedir (Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 7, 151, 157, 273, 308, 389, 505, 666).

Kaynaklarda İbnü’l-Hâcib’in bu eseri üzerine yapıldığı zikredilen tek ihtisar çalışması Ca‘berî’nin el-Kitâbü’l-MuǾteber fi’ħtiśâri’l-Muħtaśar’ıdır (Keşfü’ž-žunûn, II, 1856; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 7). Abdurrahman b. Ömer el-Bulkīnî ve Kıvâmüddin Muhammed Mehdî el-Kazvînî el-Muħtaśar’ı manzum hale getirmiştir (Keşfü’ž-žunûn, II, 1856; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 275, 613).

Tahrîcleri. 1. Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Tuĥfetü’ŧ-ŧâlib bi-maǾrifeti eĥâdîŝi Muħtaśarı İbni’l-Ĥâcib (nşr. Abdülganî b. Humeyd b. Mahmûd el-Kübeysî, Mekke 1406/1986). Eser ayrıca Abdullah b. Abdurrahman el-Muhaysin tarafından Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye’de (Riyad 1406) yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlanmıştır. 2. İbn Hacer el-Askalânî, Muvâfaķatü’l-ħubri’l-ħaber fî taħrîci eĥâdîŝi’l-Muħtaśar (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî - Subhî es-Sâmerrâî, I-II, Riyad 1412, 1414/1993). Eserin bir kısmını Abdullah b. Ahmed b. Süleyman el-Hamed Câmiatü’l-İslâmiyye’de (Medine 1404) doktora tezi olarak neşre hazırlamıştır. 3. Bedreddin ez-Zerkeşî, el-MuǾteber fî taħrîci eĥâdîŝi’l-Minhâc ve’l-Muħtaśar (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî, Küveyt 1404). Kādî Beyzâvî’nin Minhâcü’l-vüśûl’ü ile İbnü’l-Hâcib’in Muħtaśarü’l-Müntehâ’sında bulunan hadislerin tahrîcidir. 4. İbnü’l-Mülakkın, Ġāyetü’l-meǿmûli’r-râġıb fî maǾrifeti eĥâdîŝi İbni’l-Ĥâcib (Süleymaniye Ktp., Damad İbrâhim Paşa, nr. 396/1). 5. Şemseddin İbn Abdülhâdî (Brockelmann, GAL, I, 373; Müntehe’s-sûl ve Muħtaśarü’l-Müntehâ üzerine yapılan çalışmalar için bk. Keşfü’ž-žunûn, II, 1853-1857; Abdullah Muhammed el-Habeşî, s. 1575-1590). Bessâm Ali, İbnü’l-Hâcib’in bu kitabından hareketle onun usul düşüncesini ortaya koymak için el-Fikrü’l-uśûlî Ǿinde İbni’l-Ĥâcib adıyla bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (1405, Câmiatü Ümmi’l-kurâ [Mekke]).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Hâcib, Muħtaśarü’l-Müntehâ, İstanbul 1307-10, I-II; Seyfeddin el-Âmidî, el-İĥkâm fî uśûli’l-aĥkâm (nşr. İbrâhim el-Acûz), Beyrut 1405/1985, I, 206-209; II, 361-367, 376-395; İbn Teymiyye, MecmûǾu fetâvâ, XIII, 59; XX, 403, 408; a.mlf., er-Red Ǿale’l-manŧıķıyyîn, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 418; Sübkî, eŧ-Ŧabaķāt (Tanâhî), VIII, 16; X, 46; Safedî, el-Vâfî, II, 164; IV, 226; XIX, 494; İbn Kesîr, el-Bidâye, XIII, 176; a.mlf., Tuĥfetü’ŧ-ŧâlib bi-maǾrifeti eĥâdîŝi Muħtaśarı İbni’l-Ĥâcib (nşr. Abdülganî b. Humeyd b. Mahmûd el-Kübeysî), Mekke 1406/1985, neşredenin girişi, s. 85-86; İbn Ferhûn, ed-Dîbâcü’l-müźheb (nşr. Me’mûn b. Muhyiddin), Beyrut 1996, s. 139, 269, 306, 417, 437; Cüneyd-i Şîrâzî, Şeddü’l-izâr (nşr. Muhammed Kazvînî - İkbâl-i Aştiyânî), Tahran 1328 hş., s. 202, 212-213; İbn Haldûn, Muķaddime (nşr. Dervîş el-Cüveydî), Beyrut 1416/1996, s. 422, 427; Kalkaşendî, Śubĥu’l-aǾşâ (Şemseddin), I, 539-540, 542, 548-549; İbn Kādî Şühbe, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, III, 180; İbn Hacer el-Askalânî, ed-Dürerü’l-kâmine (nşr. M. Abdülmuîd Han), Haydarâbâd 1972, VI, 66-67; Bedreddin el-Karâfî, Tevşîĥu’d-Dîbâc (nşr. Ahmed eş-Şüteyvî), Beyrut 1403/1983, s. 56, 83, 221-222; Makkarî, Nefĥu’ŧ-ŧîb, II, 665; Keşfü’ž-žunûn, I, 17, 496; II, 1267, 1354, 1625, 1853-1857; Emîr es-San‘ânî, Tavżîĥu’l-efkâr (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Medine, ts. (el-Mektebetü’s-selefiyye), II, 227; Ahmed Cevdet Paşa, Mukaddime-i İbn Haldûn’un Fasl-ı Sâdis’inin Tercemesi, İstanbul 1277, s. 56; Sıddîk Hasan Han, Ebcedü’l-Ǿulûm (nşr. Abdülcebbâr Zekkâr), Dımaşk 1978, III, 34, 58; Serkîs, MuǾcem, I, 72; Brockelmann, GAL, I, 372-373; Suppl., I, 537-538; Îżâĥu’l-meknûn, II, 572-573; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 7, 151, 157, 221, 223, 273, 275, 308, 352, 389, 505, 541, 553, 575, 613, 655, 666, 798; Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilâtı, s. 22; Abdülvehhâb Hallâf, İslâm Hukuk Felsefesi: İlmü usûli’l-fıkh (trc. Hüseyin Atay), Ankara 1973, tercüme edenin girişi, s. 106-112; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), VI, 32; Sa‘d Gurâb, İbn ǾArafe ve’l-menziǾu’l-Ǿaķlî, Tunus 1993, s. 18, 21; M. Hâlid Mes‘ûd, İslâm Hukuk Teorisi (trc. Muharrem Kılıç), İstanbul 1997, s. 66, 100, 144; Wael b. Hallaq, A History of Islamic Legal Theories, Cambridge 1997, s. 129, 143-145; a.mlf.,


Authority Continuity and Change in Islamic Law, Cambridge 2001, s. 68-69; Recep Cici, Osmanlı Dönemi İslâm Hukuku Çalışmaları: Kuruluştan Fatih Devrinin Sonuna Kadar, Bursa 2001, s. 43-44; Ali Hakan Çavuşoğlu, Irak Mâlikî Ekolü (doktora tezi, 2004), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 21, 63-64; Abdullah Muhammed el-Habeşî, CâmiǾu’ş-şürûĥ ve’l-ĥavâşî, Ebûzabî 1425/2004, s. 1575-1590; M. Ben Cheneb, “İbnü’l-Hâcib”, İA, V/2, s. 857; a.mlf., “Қћalīl b. Isĥāķ”, EI² (İng.), IV, 964; H. Fleisch, “Ibn al-Ĥāғјib”, a.e., III, 781.

Ferhat Koca