el-MİNHÂC fî ŞUABİ’l-ÎMÂN

(المنهاج في شعب الإيمان)

Ebû Abdullah el-Halîmî’nin (ö. 403/1012) iman esasları, bazı fıkıh konuları ve ahlâk kurallarına dair eseri.

Kaynakların Halîmî’ye nisbeti konusunda ittifak ettiği eserin adı müellifi tarafından el-Minhâc olarak zikredilmiş, muhtevasının ise imanın yetmiş küsür şubeye ayrıldığını ifade eden hadisin şerhi mahiyetinde olduğu belirtilmiş, ayrıca daha önce “şuabü’l-îmân” konusunda yazılan eserlere göre taşıdığı özelliğe temas edilmiştir. Kitabın daha sonra el-Minhâc fî şuǾabi’l-îmân olarak adlandırılması Halîmî’nin beyanlarının yanında konusunun belirtilmesi amacına yönelik olmalıdır. Sübkî eseri yaygın adıyla kaydederken İsnevî sadece ŞuǾabü’l-îmân’ı tercih etmiş, diğer âlimlerin bir kısmı Sübkî’yi, bir kısmı da İsnevî’yi takip etmiştir. Kâtib Çelebi ise kitabı Minhâcü’d-dîn şeklinde zikretmiştir (Keşfü’ž-žunûn, II, 1871).

Halîmî mukaddimede eserin telif sebebini belirtmekte, planını kaydetmekte ve yöntemi hakkında kısa bilgi vermektedir. el-Minhâc on bölüm (kısım) halinde düzenlenmiş ve her bölüm alt başlıklara ayrılmıştır. Birinci bölüm imanın mahiyetine dair olup burada kavramın etimolojisi, tanımı ve amelle münasebeti üzerinde durulmuş, özellikle ibadetlerin iman hayatının süreklilik ve etkinlik kazanmasındaki rolüne vurgu yapılmıştır. İkinci bölüm imanın artması ve eksilmesi konusuna ayrılmış, mesele oldukça geniş bir hacim içinde tartışılmış, Enfâl sûresinde (8/2) Allah’tan gelen âyetlere vâkıf oldukça imanın artacağını ifade eden ilâhî beyanı yeni dinî hükümlerden haberdar olma şeklinde yorumlayan anlayışa ağırlık verilmiştir. Eserin üçüncü bölümü imanda istisna hakkındadır. Ashaptan itibaren bazı âlimler, ileriye mâtuf iman durumlarını bilemediklerinden, “Ben inşallah müminim” şeklinde bir ifade kullanmış, bu husus kelâm literatüründe “istisna” diye anılmıştır. Halîmî burada istisna söyleminin doğru olmayacağını kanıtlamaya çalışmıştır. Dördüncü bölüm “Elfâzü’l-îmân” başlığını taşır. Müellif bu bölümde kalpteki imanın dille ifade edilmesinin gereğini naklî ve aklî delillerle kanıtlamaya önem vermiş, hangi ifadelerin sahibine mümin ve müslim niteliği kazandırdığını açıklamıştır. Ardından müslümana kâfir demenin ve ileriki zamana bağlı olarak müslüman veya kâfir olma niyetinin dinî hükmü üzerinde durulmuştur. Beşinci bölümde mukallidin, ayrıca tereddüt içinde olup ihtiyaten müslümanlara uyum sağlayanın imanı, altıncı bölümde çevresine bağlı olarak iman veya küfür konumu düşünülebilen kişilerin hükmü ele alınmıştır. Bu gruplar müslüman veya kâfir ailelerin çocukları, savaşta elde edilen esirler ve aklî dengesi yerinde olmayan kimselerden oluşur. Yedinci bölümde ihtidâ eden âkıl bâliğ kimse, henüz temyiz çağına gelmemiş çocuk, bu çağa ulaşmış olan küçük, cebir altında kalan savaş esiriyle azınlık haklarına sahip kişinin (zimmî) imanı tartışılmış, sekizinci bölümde ise fetret ehlinin dinî sorumluluğuna temas edilmiştir. Dokuzuncu bölüm, “iman etmemekle birlikte bunun çabası (istidlâl) içinde iken ölen kimsenin durumu” anlamında bir başlık taşıyorsa da bu bölüm muhteva açısından bir öncekinin devamı niteliğinde olup burada hak dine inanmanın imkânlarına sahip bulunan kişinin dinî sorumluluğu üzerinde durulmuştur.

1500 sayfa kadar bir hacmi olan el-Minhâc’ın ilk 180 sayfası, eserin dokuz bölümünü oluşturmakta, geri kalan hacmi ise onuncu bölümü teşkil etmektedir. “Şuabü’l-îmân” (imanın muhtevası, imana ircâ edilebilecek davranışlar) diye ifade edilebilecek bu bölüm yetmiş yedi alt başlığa (şube) ayrılmış, her birinin altında sık sık âyet ve hadislere atıflar yapılarak açıklamalar getirilmiştir. İlk dokuz iman şubesi (imanî davranış) altı inanç esasına dairdir. Allah’a iman konusuna ayrılan birinci kısmın baş tarafında müellif dikkat çekici bir gruplandırma ile esmâ-i hüsnâyı açıklamakta, ardından Allah’ın varlığı ve birliği konularını daha çok aklî istidlâllerle kanıtlamaktadır. Daha sonra nübüvvete, kitaplara, meleklere, kadere ve âhirete iman konuları işlenmektedir. On-on dokuzuncu kısımlarda sıralanan imanî davranışlar ilk zâhidlerin teliflerine benzer şekilde muhabbet, havf, recâ, dua, tevekkül, peygamber ve ashap sevgisi, dine bağlılık, ilim öğrenme ve öğretme, Kur’an’a saygı gösterip hakkını eda etme mevzularını içermektedir. Kitabın bundan sonraki kısmında temizlik, namaz, zekât, oruç, i‘tikâf ve hac ibadeti anlatılmaktadır. Müellif bu arada ibadetlerin dindeki yerine, bir kısım fıkhî hüküm ve faziletlerine, Mâtürîdî’nin Teǿvîlâtü’l-Ķurǿân’ında yaptığı gibi aklî istidlâl açısından hikmetlerine temas eder. Ardından gelen elliyi aşkın imanî davranış kısmı içinde cihad-ganimet, köle âzat etme, ayrıca adam öldürme ve hırsızlık gibi muâmelâta dair hususlar yer alırsa da bu meselelerin hukukî yönlerinden çok ahlâkî yönleri üzerinde durulmaktadır. Müellif geri kalan elliye yakın alt başlıkta imanın şubeleri olarak ahlâkî davranışları açıklar. Bunların bazısı âdâba, bazısı kötü huylara, diğerleri de ahlâkî erdemlere dairdir.

el-Minhâc fî şuǾabi’l-îmân, Ebû Hanîfe’nin temel İslâmî ilimler anlamındaki fıkıh kavramına sığdırdığı muhtevaya benzer bir içeriğe sahiptir. Eser, plan bakımından düzenli olmamakla birlikte Gazzâlî’nin İĥyâǿü Ǿulûmi’d-dîn’ini andırmaktadır. Halîmî, konuları yer yer Mâtürîdî’nin istidlâllerine benzer şekilde ilâhî hikmet çerçevesinde özgün aklî yaklaşımlar yaparak incelemektedir. Eserde 1600’e yaklaşan âyetle bu sayıyı aşan hadisin (neşredenin girişi, I, 8), ayrıca sahâbe ve tâbiîne atfedilen birçok naklin yer alması dikkat çekicidir. Bu açıdan Halîmî’nin nakilden hareket eden eleştirici bir Sünnî kelâmcısı olduğunu, el-Minhâc’ın da Ebû Hanîfe’nin fıkıh tarifine paralel olarak geniş mânasıyla bir usûlü’d-dîn kitabı niteliği taşıdığını söylemek mümkündür.

Kâtib Çelebi, el-Minhâc’ı Alâeddin el-Konevî’nin ihtisar ettiğini (el-İbtihâc muħtaśarü’l-Minhâc, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1559; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 1268 [Fuat Sezgin bu numarayı 1628 olarak vermektedir, bk. GAS, I, 608]), ayrıca Üşmûnî’nin kitabı Nažmü’l-Minhâc adıyla nazma çevirdiğini ve Hatîb eş-Şirbînî


tarafından şerhedildiğini kaydetmektedir (Keşfü’ž-žunûn, II, 1871-1872; ayrıca bk. el-Minhâc, neşredenin girişi, I, 33-34; Ziriklî, V, 10; VI, 6). el-Minhâc’ı ihtisar ettiği belirtilen (Brockelmann, GAL, Suppl., I, 349; Sezgin, I, 608; DİA, XXIV, 576) Abdülcelîl b. Mûsâ el-Kasrî’ye ait eserin (ŞuǾabü’l-îmân, nşr. Seyyid Kisrevî Hasan, Beyrut 1416/1995; nşr. Eymen Sâlih Şa‘bân - Seyyid Ahmed İsmâil, Kahire 1417/1996) el-Minhâc’ın muhtasarı değil “şuabü’l-îmân” türünde yazılmış bir başka eser olduğu anlaşılmaktadır. Hilmî Muhammed Fûde, el-Minhâc fî şuǾabi’l-îmân’ın iki yazma nüshasına dayanarak dikkatsiz bir neşrini gerçekleştirmiş (bk. bibl.), Veysel Kasar da eser üzerinde bir doktora çalışması yapmıştır (Halîmî’ye Ait ŞuǾabü’l-iman Adlı Eserin Kelâm İlmindeki Yeri, 2002, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).

BİBLİYOGRAFYA:

Ebû Abdullah el-Halîmî, el-Minhâc fî şuǾabi’l-îmân (nşr. Hilmî M. Fûde), Beyrut 1399/1979, I-III; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 8, 33-34; Sübkî, Ŧabaķāt (Tanâhî), IV, 335; X, 134; İsnevî, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, I, 405; Keşfü’ž-žunûn, II, 1047, 1871-1872; Brockelmann, GAL, I, 212; Suppl., I, 349; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 308; Sezgin, GAS, I, 608; Karatay, Arapça Yazmalar, II, 132; III, 7; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), V, 10; VI, 6; Sâlihiyye, el-MuǾcemü’ş-şâmil, II, 214-215; Yusuf Şevki Yavuz, “Beyhakī, Ahmed b. Hüseyin”, DİA, VI, 62; a.mlf., “el-Esmâ ve’s-sıfât”, a.e., XI, 422; Metin Yurdagür, “Halîmî, Ebû Abdullah”, a.e., XV, 341; Talat Koçyiğit, “Kasrî, Abdülcelîl b. Mûsâ”, a.e., XXIV, 576; Tahsin Özcan, “Konevî, Alâeddin”, a.e., XXVI, 164.

Metin Yurdagür