el-HİKEMÜ’l-ATÂİYYE

(الحكم العطائيّة)

Şâzeliyye şeyhlerinden İbn Atâullah el-İskenderî’nin (ö. 709/1309) sözlerini ihtiva eden eseri.

Tasavvufun değişik alanlarına ışık tutan müellife ait 300 kadar hikmetli sözle onun dostlarına yazdığı mektuplardan bazı parçalar ve bir münâcâttan meydana gelmektedir. İbn Atâullah’ın, mürşidi Ebü’l-Abbas el-Mürsî’ye takdim ettiği eserde tasavvufî hayat ve düşüncenin en tartışmalı konuları çok dikkatli bir üslûpla özlü bir şekilde anlatılmıştır. “Nurlar kalplerin ve sırların bineğidir”; “Talep şan değildir, asıl şan iyi edeple rızıklanmandır”; “Seni vehim kadar yöneten bir şey yoktur”; “Başlangıcı parlak olanın sonu da parlaktır” gibi bazı hikmetler birer cümleden ibaret olduğu halde birkaç cümle veya birkaç satırla anlatılan konular da vardır. Havf-recâ, kabz-bast, heybet-üns, cem‘-fark gibi tasavvufî hallerin tanıtıldığı eserde namazla melâmetin, zühdle mârifetin, vahdet-i vücûdla vahdet-i şühûdun, kerâmetle istikametin, ubûdiyetle rubûbiyetin, akılla gönlün, eserle müessirin, tevekkülle teşebbüsün, firkatle vuslatın anlamları ve ilişkileri üzerinde de durulmuştur. Eserde kulluk ve dervişlik psikolojisinin son derece güçlü bir üslûpla özetlenmesi sebebiyle daha sonraki yüzyıllarda sûfîler arasında, “Namazda Kur’an’dan başka bir kitap okumak câiz olsaydı el-Ĥikem okunurdu” sözü yaygınlık kazanmıştır.

el-Ĥikemü’l-ǾAŧâǿiyye’de yeni bir tasavvufî yorum ve yaklaşım yoktur; müellifin yaptığı şey, önceki sûfîlerin geliştirdiği yorum ve tefekkürü Arapça’nın bütün imkânlarını kullanarak şiirle nesir arası bir üslûpla özlü cümleler halinde ortaya koymaktan ibarettir. Eserde yer alan hadislerin büyük çoğunluğu sahih hadis kitaplarında bulunmaktadır. Müellifin ayrıca tasavvuf klasiklerinden de istifade ettiği kesin olmakla birlikte bunların hiçbirinin adından söz etmemiştir. Hikmetlerden birini okurken akla gelebilecek sorular daha sonraki hikmetle cevaplandırılmış, böylece esere bir bütünlük kazandırılmıştır. İbn Atâullah’ın, “Bu kitapta İĥyâǿda olan her şey fazlasıyla mevcuttur” ifadesiyle takdir edilmesi aynı zamanda kitabın kapsamının zenginliğine de işaret etmektedir. İbadet ve taat gibi konuların özlü ve etkili bir şekilde anlatılması eserin tasavvufî çevrelerin dışında da ilgi görmesini sağlamıştır.

Yetmiş beş kadar şerhi bulunan el-Ĥikemü’l-ǾAŧâǿiyye (bu şerhlerin bir listesi için bk. Tasavvufî Hikmetler: Hikem-i Atâiyye [trc. Mustafa Kara], tercüme edenin girişi, s. 73-85), böylece İbnü’l-Arabî’nin Fuśûśü’l-ĥikem’i gibi üzerinde en çok şerh yazılmış olan tasavvufî eserler arasında yer almıştır. En tanınmış şerhleri şunlardır: İbn Abbâd er-Rundî (ö. 792/1390), Ġayŝü’l-mevâhibi’l-Ǿaliyye fî şerĥi’l-Ĥikemi’l-ǾAŧâǿiyye (Kahire 1358/1939, 1390/1970, 1988); Ahmed ez-Zerrûk, el-Fütûĥâtü’r-raĥmâniyye (Tripoli 1969; Kahire 1986); Müttakī el-Hindî, en-Nehcü’l-etem fî tebvîbi’l-Ĥikem (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Ulucami, nr. 1683); Muhammed Abdürraûf el-Münâvî, ed-Dürerü’l-cevheriyye fî şerĥi’l-Ĥikemi’l-ǾAŧâǿiyye (İÜ Ktp., AY, nr. 943); Ahmed el-Kuşâşî, el-Kelimetü’l-vüsŧâ fî şerĥi Ĥikemi İbn ǾAŧâǿ (Îżâĥu’l-meknûn, I, 413; II, 300; Ziriklî, I, 228); Abdullah eş-Şerkāvî, el-Mineĥu’l-ķudsiyye Ǿale’l-Ĥikemi’l-ǾAŧâǿiyye (Ġayŝü’l-mevâhib kenarında, Kahire 1358/1939); İbn Acîbe, Îķāžü’l-himem fî şerĥi’l-Ĥikem (Beyrut, ts.).

el-Ĥikemü’l-ǾAŧâǿiyye üzerinde, aynı konuya dair hikmetleri bir araya getiren, böylece eseri bölümlere ayırıp yeni bir şekle sokarak okuyucunun ondan daha çok faydalanmasına imkân sağlayan çalışmalar da yapılmıştır. Bu tür çalışmaların en eski örneği, Şâzelî şeyhi Ahmed ez-Zerrûk tarafından Tebvîbü’l-Ĥikem adıyla ortaya konmuştur (İÜ Ktp., AY, nr. 1093, 3331). Zerrûk eseri “ilim, tövbe, ihlâs, salât, uzlet, humûl, riâyetü’l-vakt, zikir, fikir, zühd, fakr, riyâzetü’n-nefs, havf, recâ, âdâbü’d-duâ, teslim, sabır, zikr-i hafî, sohbet, tama‘, tevazu, istidrâc, vird, vârid, merâtibü’s-sâlikîn, kabz, bast, en-var, kurb, ba‘zu hasâisi’l-ârif, teferrüs, istidlâl, va‘z, şükür” başlıklı bölümlere ayırmıştır.

Eser ilk defa Ali Urfî Efendi (ö. 1887) tarafından Türkçe’ye çevrilip şerhedilmiştir (İÜ Ktp., TY, nr. 849). Daha sonra Kastamonulu Ahmed Mâhir Efendi (ö. 1922) el-Muhkem fî şerhi’l-Hikem adlı eserinde (I-II, İstanbul 1323) her hikmetin Arapça metni ve tercümesiyle manzum çevirisini verdikten sonra açıklamasını yapmıştır. Bu açıklamalarda tasavvufa


dair kitaplardan ve özellikle eserin şerhlerinden istifade edilmiş, her hikmetin sonunda konuyla ilgili Arapça, Farsça veya Türkçe bir beyit kaydedilmiştir (DİA, II, 98). Mustafa Enver Efendi’nin de (ö. 1909) eserle ilgili bir tercümesi bulunmakta olup kitap henüz basılmamıştır (Sayar, s. 38). Saffet Kemaleddin Yetkin tarafından el-Hikemü’l-Atâiyye adıyla yapılan Türkçe tercüme ise (İstanbul 1950) hikmetlerin metin ve anlamlarıyla açıklamalarını ihtiva etmektedir. Eseri hazırlarken İbn Abbâd er-Rundî ve Şerkāvî şerhlerinden faydalandığını belirten mütercimin (bk. s. II-III), Ahmed Mâhir Efendi’nin şerhinden hiç söz etmemesi dikkat çekicidir. Ayrıca Orhan Parlak ve Cemil Çiftçi eseri Hikmetler Kitabı (İstanbul 1981), Mustafa Kara Tasavvufî Hikmetler adıyla (İstanbul 1990) tercüme etmişlerdir. Beşiktaş Yahyâ Efendi Dergâhı son postnişini Abdülhay Efendi’nin (Öztoprak [ö. 1961]) eser üzerine yaptığı sohbetlerde tutulan notlar da Veliler Sofrası adıyla yayımlanmıştır (İstanbul 1993). Paul Nwyia, Ibn ǾAŧāǿAllāh et la naissance de la confrérie Sādilite adlı eserinde “Nil kıyılarında oluşan en son sûfî hârikası” diye nitelediği el-Ĥikemü’l-ǾAŧâǿiyye’yi geniş bir inceleme yazısı, tenkitli metin ve Fransızca tercümesiyle birlikte yayımlamıştır (Beyrut 1972). Victor Danner eseri Ibn ǾAŧāǿ Allāh’s Śūfī Aphorisms adıyla İngilizce’ye (Leiden 1973), Annemarie Schimmel Texte zum nachdenken Ibn ǾAŧāǿAllāh, Bedrängnisse sind Teppiche voller Gnaden adıyla Almanca’ya (Freiburg 1987) çevirmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Atâullah el-İskenderî, el-Hikemü’l-Atâiyye (trc. Saffet Yetkin), İstanbul 1950, tercüme edenin önsözü, s. II-III; a.mlf., Tasavvufî Hikmetler: Hikem-i Atâiyye (trc. Mustafa Kara), İstanbul 1990, tercüme edenin girişi, s. 11-16, 73-85; İbn Abbâd er-Rundî, Ġayŝü’l-mevâhibi’l-Ǿaliyye fî şerĥi’l-Ĥikemi’l-ǾAŧâǿiyye, Kahire 1390/1970, I, 1-10; Keşfü’ž-žunûn, I, 676, 747; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 137, 621; Îżâĥu’l-meknûn, I, 413; II, 304; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, I, 155; VIII, 207; IX, 275; Ziriklî, el-AǾlâm, I, 87, 228; V, 124; VII, 190, 344; Brockelmann, GAL, II, 143-144; Suppl., II, 146, 462; Osman Ergin, Abdülaziz Mecdi Tolun, İstanbul 1942, s. 138; Ebü’l-Vefâ et-Teftâzânî, İbn ǾAŧâǿullah es-Sekenderî, Kahire 1389, s. 97-98; Zeki Mübârek, et-Taśavvufü’l-İslâmî, Beyrut, ts., s. 102-118; Ahmet Güner Sayar, A. Süheyl Ünver, İstanbul 1994, s. 37-38; Mustafa Kara, “Şâzeliye Literatürü Üzerine Bir Deneme”, UÜ İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sy. 4, Bursa 1992, s. 19-28; Abdülkerim Abdülkadiroğlu, “Ahmed Mâhir Efendi, Ballıklızâde”, DİA, II, 98.

Mustafa Kara