el-FÂRIK BEYNE’l-MAHLÛK ve’l-HÂLİK
الفارق بين المخلوق والخالق
Abdurrahman Bâçecîzâde’nin (ö. 1912) Hıristiyanlığa reddiye olarak kaleme aldığı eseri.
Abdurrahman b. Selîm b. Abdurrahman Bâçecîzâde 1248’de (1832) Bağdat’ta doğdu. Hayatı hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Bir süre Bağdat Ticaret Mahkemesi reisliği yaptıktan sonra Osmanlı Meclisi’ne nâib olarak seçildi. Bâçecîzâde 1330’da (1912) Bağdat’ta vefat etti (İżâĥu’l-meknûn, II, 153; Ziriklî, III, 307). Gorgis Avvâd, herhalde eserinin basım tarihinden hareketle 1904 yılı dolaylarında öldüğünü kaydetmektedir.
Bâçecizâde 1894’te Bağdat’tan İstanbul’a giderken hıristiyan din adamlarının İslâm’ı eleştiren, Hz. Muhammed’in peygamberliğini inkâr ederek Hz. Îsâ hakkında yanlış fikirler ileri süren eserlerinden bir kısmını inceleme imkânı bulmuştu. İstanbul’a vardıktan sonra insanların zihnini karıştıran, yalan yanlış fikirlerle dolu bu tür eserlerin çokluğu karşısında önce hıristiyanların iddialarına temel olarak aldıkları İnciller’in gerçek
mahiyetleriyle ilgili araştırma yapmanın gerekli olduğunu düşünerek, hıristiyan mütefekkirlerin gerek Tanrı gerekse Hz. Îsâ hakkındaki inançlarının bâtıl olduğunu ortaya koymak üzere bu eserini kaleme almıştır.
el-Fârıķ beyne’l maħlûķ ve’l-ħâliķ bir mukaddime ile dört bölümden oluşmaktadır. Müellif her bölümde bir İncil olmak üzere dört İncil’in tahlilini yapmakta ve İnciller arasındaki tutarsızlıkları ortaya koymaktadır. Mukaddimede hıristiyanların inançları hakkında. İzzeddin el-Muhammedî’nin el-Fâśıl beyne’l-ĥaķ ve’l-bâtıl adlı eserinden naklen bilgi vermekte, Âlüsî’nin el-Cevâbü’l-fesîĥ limâ leffeķahû ǾAbdülmesiĥ’inden de iktibaslarda bulunmaktadır. Kutsal kitaplar külliyatına dair hıristiyanların farklı düşüncelerini nakleden yazar bu ihtilâflara delil olarak Origėne, Eusebius, St. Jėrôme’un görüşlerini aktarmakta, apokrif denilen İndiler hakkında bilgi vermektedir. İnciller’in Hz. Îsa’dan sonra tedvin edildiğini, bu yüzden pek çok yanlışın karışmış olduğunu, hatta çeşitli dönemlerde yapılan tercüme ve neşirlerde farklılıklar bulunduğunu ifade eden yazar, bu tür mukayeseler ve Kitâb-ı Mukaddes’ten iktibaslar için 1848’de Londra’da basılan Kitâb-ı Mukaddes ile 1884’te Beyrut’ta neşredilen Arapça tercümeyi esas aldığını belirtmektedir.
Müellif eserinin büyük bir kısmını birinci bölümde tahlil ettiği Matta İncili’ne ayırmıştır (s. 19-316). Batı kaynaklarına dayanarak Matta İncili’nin İbrânîce yazıldığını, daha sonra Grekçe’ye tercüme edildiğini, bugün İbrânîce nüshanın mevcut olmayıp Grekçe nüshanın muteber kabul edildiğini söyleyen yazar, bu İncil’i Grekçe’ye çeviren mütercimin pek çok noktada metni tahrif ettiğini kaydetmektedir. Matta İncili’nin 27. babını tahlil ederken Hz. îsa’nın çarmıha gerildiğine dair hıristiyan inancını aklî ve naklî delillerle çürütmeye çalışmaktadır. İkinci bölümde Markos İncili’nin yazarı ve yazılış tarihi hakkında bilgi veren müellif, bu İncil’in çeşitli bablarını tahlil ederek diğer İnciller’le karşılaştırmaktadır. Üçüncü bölümde Luka İncili’nin yazarı ve yazılış tarihi konusunda hıristiyanlar arasındaki ihtilâflar nakledilmekte, çeşitli babları tahlil edilerek çelişkileri ortaya konmaktadır. Yuhanna İncili’nin ele alındığı dördüncü bölümde bu İncil’in yazarı ve yazılış tarihi hususunda farklı görüşlerin bulunduğu belirtilir; daha sonra İncil’in muhtevasındaki çelişki ve tutarsızlıklar anlatılır. Bu arada faraklit meselesinin tahlili yapılarak Yuhanna İncili n’deki faraklitin Hz. Muhammed olduğu sonucuna varılır.
Bâçecîzâde eserini yazarken İslâm ve hıristiyan kaynaklarından faydalanmış ve bunları eserinde zikretmiştir. İslâmî kaynaklar arasında Rahmetullah el-Hindî’nin İžhârü’l-ĥaķķ’, Hüseyin el-Cisr’in Risâletü’l-Ĥamîdiyye’si, İzzeddin el-Muhammedî’nin el-Fâśıl beyne’l-ĥaķ ve’l-bâŧıl’ı, Âlûsî’nin el-Cevâbü’l-fe-sîĥ’i; hıristiyan kaynakları arasında ise Adam Clarke, J. A. Fabricius, N. Lardner, Nevfel b. Ni’metullah b. Circîs’in eserleri sayılabilir. Müellif İnciller’in yazarları, yazılış tarihleri, bugün nisbet edildikleri şahıslara aidiyetleri hususundaki bilgileri Batılı Kitâb-ı Mukaddes tenkitçilerinden nakletmekte, verdiği bilgilerden Batı’da bu konudaki en son ilmî çalışmalardan haberdar olduğu anlaşılmaktadır.
el-Fârıķ beyne’l-maħlûķ ve’l-ħâliķ 1322’de (1904) Kahire’de, kenarında Şehâbeddin el-Karâfî’nin el-Ecvibetü’l-fâħire Ǿani’l-esǿileti’l-fâcire ve İbn Kayyim el-Cevziyye’nin Hidâyetü’l-ĥayârâ lî ec-vibeti’l-yehûd ve’n-naśârâ adlı eserleriyle birlikte yayımlanmış, daha sonra Ahmed Hicâzî es-Sekkā’nın ta‘likiyle tekrar basılmıştır (Kahire 1407/1987).
BİBLİYOGRAFYA:
Abdurrahman Bâçecîzâde, el-Fârık beyne’l-mahlûk ve l-halik, Kahire 1322/1904; îzâhu’l-meknûn, II, 153; Osmanlı Müellifleri, I, 247; Serkis, MuǾcem, 507; Brockelmann, GAL Suppl., I, 665; II, 126, 506; Kehhâle, MuǾce-mü’l-müǿellifîn, V, 139; Gorgis Avvâd, MuǾce mü’l-müǿellifîne’l-Ǿlrâkıyyîn, Bağdad 1969, II, 243; Ziriklî. el-AǾlâm, (Fethullah), III, 307; Mehmed Aydın, Müslümanların Hıristiyanlığa Karşı Yazdığı Reddiyeler ve Tartışma Konuları, Konya 1989, s. 89-91.
Mehmet Aydın