el-EMÎRÜ’l-KEBÎR

الأمير الكبير

Bazı İslâm devletlerinde nüfuzlu emîrlere, Memlükler’de ise en kıdemli emîrlerle atabegü’l-asâkire verilen unvan.

Bu unvana önce Irak Selçuklu Devleti’nde rastlanmaktadır. Sultan Mesud tarafından 532 (1138) yılında İmâdüddin Zengî’ye verilen unvanlar arasında el-emîrü’l-kebîr de vardı. Anadolu Selçuklu Devleti’nde Tâceddin Mu‘tez bu unvanla anılırdı. Ayrıca uçlardaki emîrlerle Germiyanlılar, Osmanlılar, Karamanoğulları ve diğer tâbi beyliklerin beylerine ve bazı güçlü emirlere de el-emîrü’l-kebîr denirdi. Eyyûbîler’de Atabeg Fârisüddin Oktay bu unvanı taşırdı.

Memlükler’de el-emîrü’l-kebîr unvanı fazla yaygın olmamakla beraber devletin kuruluşundan beri mevcuttu. el-Melikü’l-Mansûr Kalavun’un (1279-1290) emri üzerine emîrü’l-kebîrlerin 300 dirhem ağırlığında gümüş bir kemer (hıyâsa) taşımaları âdet olmuştu. Sultan Ferec’den (1399-1412) sonra bu âdet kaldırıldı. Rütbe itibariyle önce nâib-i saltanat (nâib-i kâfil), ardından da el-emîrü’l-kebîr geliyordu. Bunlar nâib-i saltanat tayin edilmeleri halinde de bu unvanı kullanırlardı. el-Emîrü’l-kebîr unvanı verilen ilk atabe-gü’l-asâkir Şeyhûn el-Ömerî oldu (752/1352). Bu tarihten itibaren sultana en yakın emîrlere bu unvan verildi; bunlar sultanın sağ tarafında oturmaya başladılar. XIV. yüzyılda devlet yönetimine tamamen hâkim olan emîrü’l-kebîrler 3500 memlük besliyorlardı. Şeyhûn’dan sonra bu unvanın verildiği her atabegü’l-asâkire hil‘at giydirilmeye başlandı. Daha önce böyle bir âdet olmadığı gibi kıdemli her emîre bu unvan verilebilirdi. Burcî Memlükleri’nde her nâiblikte “mukaddemü elf” rütbesiyle bir emîrü’l-kebîr atabegü’l-asâkir beylerbeyi bulunurdu. Sultan Ferec zamanından itibaren sayıları çoğalan bu emîrlerin kapılarında nevbet çalınırdı. Sultanın yolculuğu sırasında ve katıldığı merasimlerde başının üzerinde saltanat şemsiyesini (çetr, mizalle, el-kubbe, et-tayr) el-emîrü’l-kebîr, Dımaşk nâibi, Halep nâibi ve sultanın oğlu taşıyabilirdi.

BİBLİYOGRAFYA:

Eflâkî, Menâkıbu’l-Ǿârifîn, Ankara 1976, II, 754; Kalkaşendî, Subhu’l-aǾşâ, VI, 208; Makrîzî, Histoire des sultans Mamlouks (trc Quatremère), Paris 1837-44, I, 3; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, VII, 100; X, 302-303; XIII, 103-104, 141; XIV, 30; XV, 11, 150; Halîl b. Şâhin, Kitâbü Zübdeti keşfi’l-memâlik ve beyâni’t-turuk ve’l-mesâlik (nşr. Paul Ravaisse), Paris 1894, s. 112; Uzunçarşılı. Anadolu Beylikleri, s. 9, 59, 61, 65, 68, 76, 110, 124, 135, 140, 142; a.mlf., Medhal, s. 349, 352, 353, 401, 402, 458; a.mlf., Kitâbeler II, İstanbul 1348/1929, s. 195; M. C. Şehabeddin Tekindağ, Berkuk Devrinde Memlûk Sultanlığı, İstanbul 1961, s. 134; Mustafa Akdağ, Türkiye’nin İktisadî ve İçtimaî Tarihi, İstanbul 1974, I, 108, 164, 170, 185; “Emîrülkebîr”, İA, IV, 263; D. Ayalon, “al-Amir al-Kabîr”, EI² (İng.), I, 444.

Asri Çubukçu