EGELİ, Vasfi

(ö. 1890-1962)

Cumhuriyet döneminin neo-klasik anlayışa sahip mimarlarından.

Ali Vasfi Egeli, Mâbeyinci Ömer Lutfi Bey ile Seher Hanım’ın oğlu olarak İstanbul Şehzadebaşı’nda dünyaya geldi. İdâdî öğreniminden sonra Sanâyi-i Nefîse Mekteb-i Âlîsi’ne (günümüzde Güzel Sanatlar Akademisi-Mimar Sinan Üniversitesi) devam etti ve buradan 1913’te mimar olarak mezun oldu. Vakıflar İdaresi’nin Fen Heyeti’nde görevli son dönem mimarlarından Ali Tal‘at, Ahmed Kemâleddin ve Mehmed Nihad beylerin yanında çalışarak bilgi ve tecrübesini arttırdı. Yüz elli yıldan fazla bir süreden beri yabancı veya Osmanlı tebaası hıristiyan mimarların hâkimiyetine karşı XIX. yüzyıl sonlarında başlayan yeni Türk mimari akımına Vasfi Egeli de katıldı. Klasik mimari üslûbunu yeni binalarda yürütmeye çalışan Kemâleddin Bey’in büyük etkisi altında kaldı. Evkaf Nezâreti’nin Fen Heyeti’nde başladığı ilk görevi, I. Dünya Savaşı’nın çıkması ile kesintiye uğradı; askere alınan genç mimar Harbiye Nezâreti’nin harita şubesinde görevlendirildi. Terhisinden sonra tekrar Vakıflar’daki görevine döndü.

Vakıflar İdaresi elemanı olarak bütün mesaisini eski eserler üzerinde yoğunlaştıran Vasfi Egeli, bu teşkilâtın başındaki Mehmed Nihad Bey’in emekli olması üzerine İstanbul Vakıflar başmimarlığına yükseldi. Bir taraftan da İstanbul Eski Eserleri Koruma Encümeni’nde Vakıflar’ın temsilcisi olarak toplantılara katıldı. Bir görüş ayrılığı yüzünden Vakıflar İdaresi’nden 1945 yılında emekli oldu. Vasfi Egeli, 1955-1960 yıllarında İstanbul tarihine “Menderes istimlâkleri” olarak geçen düzenleme çalışmaları sırasında Eyüp Camii ve çevresinin tanzimi işini üstlendi. Bu tarihî semtte yoğun biçimde bulunan vakıf eserleriyle türbe ve mezarların tesbiti, çoğu son derece harap ve bakımsız halde bulunan tarihî eserlerin kurtarılması için projeler yapmaya çalıştı. Fetih Derneği çerçevesi içinde kurulan İstanbul Enstitüsü’nün şehircilik ve mimari kolunun umumi kâtipliği görevini de yürüttü (1957). Eyüp’teki çalışmaları sırasında hastalandı, iki yıl kadar süren bir rahatsızlık döneminden sonra 10 Nisan 1962’de öldü ve Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Vasfi Egeli’nin klasik Türk mimarisi üslûbuna bağlılığını gösteren küçük bir eseri, İstanbul’da Anadolu yakasında Feneryolu’nda 1947 yılında yapmış olduğu mesciddir. Küçük ölçüde bir yapı olan bu mescidden önce Şişli meydanında inşası tasarlanan büyük bir caminin projelendirilmesi ve yapımını da üstlenen Vasfi Egeli, hayatının en önemli eseri olan bu ibadet yerini tamamlayabilmek için olağan üstü bir gayret gösterdi. Klasik dönem Türk mimarisiyle süsleme sanatının bütün elemanlarını kullanarak dinî mimariyi eski esasları içinde yaşatmaya çalışması modern mimari akımının taraftarlarınca tenkit edilmesine rağmen bu büyük eserini istediği ve tasarladığı gibi bitirdi (1949). Cami’nin açılış töreni münasebetiyle bir makale yazan sanat tarihçisi Albert Gabriel eser hakkındaki görüşlerini şu şekilde ifade eder: “... Eserini bîtaraf bir gözle incelemek zahmetine katlanacak herkesin teslim edeceği gibi ben de onun usta bir mimar olduğunu söyleyebilirim”. Gabriel yazısında, Vasfi Egeli’nin malzemenin kullanımında ve teknik hususlardaki üstün yeteneğini vurguladıktan sonra bu caminin eskinin tam bir taklidi veya kopyası olmadığını da bilhassa belirtir.

Egeli’nin yapmayı tasarladığı ikinci büyük eser, Pakistan’da bu ülkenin kurucusu olan Muhammed Ali Cinnah (ö. 1948) için inşa edilmesi düşünülen muhteşem türbe idi. Ancak bu proje gerçekleşmemiş, söylendiğine göre bazı politik sebeplerle inşaat İngiliz mimarı Raglan Squire’e havale edilmiştir.

İstanbul’daki vakıf eserlerinden birçoğunun 1930-1940 yılları arasındaki restorasyonlarını da Vasfi Egeli gerçekleştirmiştir. Bunların başında, o yıllarda son derece harap halde bulunan


Mimar Sinan Türbesi gelmektedir. Ayrıca Yenicami hünkâr kasrı da yine onun gayretiyle restore edilmiştir.

Vasfi Egeli, uzun yıllar İstanbul Vakıflar teşkilâtının önemli bir biriminin başında olmakla beraber idaresindeki eski eserlere dair bir şey yazmadığı gibi tamir ettiği vakıf binaları hakkında da bir yazı bırakmamıştır. İnşa ettiği Feneryolu Mescidi ile Şişli Camii ise onun klasik dönem Osmanlı-Türk mimarisine hayranlık duyan bir mimar olduğunu gösterir. Kendisiyle de dinî mimaride Türk neo-klasiği dönemi kapanmıştır denilebilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Vasfi Egeli, “Feneryolu’nda Bir Mescit”, Arkitekt, XVI/187-188, İstanbul 1947, s. 157-161; a.mlf., “Şişli Camii”, a.e., XXII/9-12 (1953), s. 169-180; a.mlf., “Şişli Câmii Şerifi”, İstanbul Enstitüsü Dergisi, II, İstanbul 1956, s. 19-24; Metin Sözen – Mete Tapan, 50 Yılın Türk Mimarisi, İstanbul 1973, s. 260-261 (sadece Şişli Camii resimleri), ayrıca bk. s. 286; Kemal Altan, “Şişli Camii”, Mimarlık, sy. 1, Ankara 1948, s. 9-10; A. Gabriel, “La Nouvelle mosquée de Chichli”, TTOK Belleteni, sy. 90 (1949), s. 30-31 (Türkçesi: “Ananevi Türk Mimarisi”, Cumhuriyet, İstanbul 24 Temmuz 1949); Erdem Yücel, “XX. Yüzyılda Klasik Türk Mimarisi Üzerine Eğilmiş Türk Mimarları: Mimar Vasfi Egeli (1890-1962)”, Bizim Anadolu, 29 Haziran 1971; a.mlf., “Egeli, Vasfi”, İst.A, IX, 4955-4956.

Semavi Eyice