EDHEM EFENDİ, Santûrî

(ö. 1855-1926)

Türk bestekârı ve virtüozu.

İstanbul Beyazıt’ta Soğanağa mahallesinde doğdu. Babası kaptan Ali Efendi, annesi Fatma Hanım’dır. Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi’ni bitirdikten sonra on üç yaşlarında Enderun’a alındı. Burada güzel sesi ve mûsikiye olan kabiliyetiyle kısa zamanda dikkati çekince meşkhânede mûsiki meşkine başlatıldı. Ünlü mûsikişinaslardan ders alarak kendini yetiştirdi. Daha sonra Maliye Nezâreti’nde tereke memuru olarak görev aldı ve 1913’te emekliye ayrılıncaya kadar bu görevde kaldı. 1871’de Tophane’deki Firuzağa’da kendi açtığı bir dershanede ve 1908-1913 yılları arasında Dârülmûsikı-i Osmânî’de santur dersleri vererek birçok öğrenci yetiştirdi. Bir ara Hidiv İbrâhim Paşa’nın daveti üzerine Mısır’a gitti. 1911’de Göksu’daki yalısı bir sel felâketine uğradı. Burada nota koleksiyonu ile değerli yazma eserlerin bulunduğu kütüphanesi yok oldu. İki yıl sonra sağ tarafına felç geldi ve hayatının sonuna kadar felçli olarak yaşadı. 14 Eylül 1926 tarihinde evinde çıkan bir yangında yanarak öldü ve Anadoluhisarı’ndaki Göksu Mezarlığı’na defnedildi.

Türk mûsiki tarihinin en büyük santur virtüozlarından kabul edilen Edhem Efendi, icracılığı yanında bestekârlığı ve hocalığı ile de devrinin ünlü mûsikişinasları arasında yer almıştır. ilk mûsiki bilgilerini Enderun’da başta Hacı Ârif Bey ve Müezzinbaşı Rifat Bey olmak üzere zamanın meşhur hocalarından edindi. Faydalandığı hocalar arasında santur dersleri aldığı Miralay Hilmi ve Hasib beylerle Batı mûsikisi ve armoni hocası Şefik Bey’i özellikle belirtmek gerekir. Başlangıçta keman öğrenmek istediği halde hocalarının ısrarı üzerine santurda karar kıldı ve zamanla bu sazda eşsiz bir icracı olarak kendini kabul ettirdi. Tavrında lirizmin hâkim olduğu, fevkalâde müzikalite sahibi bir icracı olup santur çalışı, Tanbûrî Cemil Bey’in tanbur icrası ile aynı seviyede tutulmuştur. Santurda pirinç tel kullanan Edhem Efendi’nin katıldığı bir fasılda piyano veya santurdan hangisinin çalındığını sadece sesinden anlamak güçtü. Edhem Efendi ayrıca saraydan ve devlet ricâlinden de itibar görmüştür. Bunlar arasında, saray ve konaklarına devam ettiği Şehzade Vahdeddin (VI. Mehmed), Cemâleddin, Seyfeddin, Mehmed Ziyâeddin efendiler gibi mûsikişinas hânedan mensupları ile Prens Abdülhalim Paşa ve bestekâr Ziyâ Paşa gibi tanınmış kişiler vardır. Uzun yıllar Kasımpaşa Mevlevîhânesi’ne santûrî olarak devam etti ve aynı zamanda Neyzen Aziz Dede, Kemençeci Vasilaki, Kanûnî Şemsi ve Âmâ Nâzım gibi devrinin meşhur sâzendeleriyle saz arkadaşlığı yaptı.

Güçlü bir mûsiki hâfızasına sahip ve çok iyi bir notist olan Edhem Efendi, felçli halinde iken sol eliyle başta kendi eserleri olmak üzere hâfızasından nota koleksiyonunu yeniden yazmıştır. Kendi eliyle yazdığı Külliyyât’ı İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’ndeki Arel Kütüphanesi’ndedir. Ayrıca bir şarkı ve saz eserleri bestekârı olarak da tanınan Edhem Efendi bu sahada peşrev, saz semâisi, beste, ağır semâi, yürük semâi, şarkı, longa, sirto, oyun havası, polka, marş, köçekçe ve türkü formlarında 400’e yakın eser bestelemiştir. Öztuna’nın (bk. bibl.) listesini verdiği toplam 375 eserinden 259’u şarkı formundadır. Şarkılarında Hacı Ârif ve Şevki beylerin, büyük formdaki sözlü eserlerinde ise Tanbûrî Ali Efendi’nin etkisi sezilir. Eserlerinden en tanınmışları şehnaz ve sultânîyegâh longalardır. Ayrıca terkip ettiği çehârâgazîn ve hicazkâr-bûselik makamları ile de nazariyat konusundaki gücünü ortaya koymuştur.

BİBLİYOGRAFYA:

Canlı Tarihler: Lem’i Atlı Hâtıraları (nşr. Türkiye Yayınevi), İstanbul 1947, s. 115, 119-120; Vecdi Seyhun, Santûrî Edhem Bey, İstanbul 1948; İbnülemin, Hoş Sadâ, s. 261; Mustafa Rona, Elli Yıllık Türk Mûsikîsi, İstanbul 1970, s. 34-40; Mehmet Nazmi Özalp, Türk Musikisi Tarihi-Derleme, Ankara, ts. (TRT Müzik Dairesi Başkanlığı Yayınları), II, 26-28; R. Ekrem Koçu, “Edhem Bey (Santûrî İbrahim)”, İst.A, IX, 4906-4907; Öztuna, BTMA, I, 243-247.

Nuri Özcan