ECMÎR

أجمير

Hindistan’da Racastan eyaletinin ikinci büyük şehri ve Çiştiyye tarikatının merkezi.

Delhi’nin 368 km. güneybatısında, Aravalli dağlarının Taragarh tepesindeki (840 m.) kalenin doğu eteklerinde Racpûtlar’ın Cauhan kabilesinin dinî ve siyasî merkezi olarak kurulmuştur (II. yüzyıl); etrafı beş yüksek kapısı bulunan taştan yapılmış mazgallı bir surla çevrilidir. Şehrin kuzeyinde bendi XI. yüzyılda inşa edilen geniş Ana-Sagar yapma gölü uzanır. Mitolojik Hindû metinleri Puranalar’da da adına Ajayameru şeklinde rastlanan şehir hakkındaki ilk tarihî bilgiyi, yönetici prensin 682 yılında Lahor racasıyla akrabalık tesis ettiğini bildiren Târîh-i Firişte’deki bir kayıt oluşturur. 987’de prensin Gazne Sultanı Sebük Tegin’e karşı Lahor-Kâbil racasına yardım gönderdiği, 1008’de de Gazneli Mahmud’a karşı oluşturulan büyük Hindû birliğine katıldığı yine aynı kaynaktan öğrenilmektedir.

Ecmîr’in stratejik bakımdan çok önemli bir yerde bulunması tarihini de etkilemiş ve sık sık el değiştirerek çeşitli devletlerin hâkimiyeti altına girmesine sebep olmuştur. Ecmîr’e hücum eden ilk müslüman devlet Gazneliler’dir. 1024 yılında Gazneli Mahmud şehri yağmalamış, ancak fazla vakit alacağı düşüncesiyle Taragarh Kalesi’ni ele geçirmeye teşebbüs etmemiştir. Şehir 1192’de Muhammed Gurî tarafından fethedilerek İslâm hâkimiyeti altına alındı. Önceleri yöneticiliğe sultana bağlı kalmak şartıyla son racanın oğlu getirildiyse de bu Hindû hânedanın sık sık isyana kalkışması yüzünden Delhi Sultanlığı’nın kurucusu Kutbüddin Aybeg (1206-1210) tarafından yönetim onlardan alınarak kumandan Seyyid Hüseyin’e (ö. 1210) verildi. Bu yıllarda muhtemelen Muhammed Gurî’nin beraberinde gelerek buraya yerleşen Çiştiyye tarikatının Hindistan’daki kurucusu Muînüddin Hasan el-Çiştî (ö. 633/1236), Hindûlar’ca kutsal tanınan şehri müslümanlar için de dinî bir merkez haline getirdi. Vefatından sonra ise daha önce Seyyid Hüseyin’in türbesi sebebiyle başlamış olan ziyaretler onun kabri ve dergâhı çevresinde yoğunlaşarak şehrin Hindistan müslümanlarının en önemli ziyaretgâhı olmasına yol açtı.

1398’de Delhi Sultanlığı’nı zayıflatan Timur’un saldırısından sonra şehre Racpûtlar, 1455-1531 yılları arasında Mâlvâ Sultanlığı ve bu tarihten 1556’da Ekber’in fethine kadar yine Racpûtlar hâkim oldular. Ekber’le başlayan ve şehre en parlak günlerini yaşatan son İslâmî dönem, 1721’de Racpût hâkimiyetinin tekrar gelmesine kadar sürdü. Daha sonra Racpûtlar’ın yerini giderek Maratalar, 1818’de ise onlarla anlaşan İngilizler aldı. 1878’de İngiliz sömürge yönetimine bağlı küçük bir mahallî devlet olarak kurulan ve 1956 yılında lağvedilen EcmîrMervara Racalığı’nın merkezi oldu. Bugün ise Racastan eyaletinde kendi adını taşıyan ilin merkezi ve doğu-batı demiryollarının kavşak noktasında bulunan, tekstil, deri ve ilâç sanayii ile ünlü bir ticaret ve sanayi şehridir.


1981 sayımına göre nüfusunun (375.393) ancak % 11’inden biraz fazlası (32.843) müslüman olan Ecmîr, devam eden eski gelenek sebebiyle halen Hindistan’ın en önemli İslâmî ziyaret mahalli olma özelliğini korumaktadır. Şehrin bu önemli konumunu sürdürmesine yardım eden mimari eserlerin başlıcaları, XIII. yüzyılda Delhi Sultanı İltutmış’ın inşa ettirdiği büyük bir camiden geriye kalan giriş kapısı, 1455 yılında Mâlvâ Sultanı Mahmud Halacî’nin Muînüddin Hasan el-Çiştî’nin kabri üzerinde yaptırdığı ve daha sonra Ekber, Şah Cihan ve diğer Bâbürlü hükümdarlarının görkemli eklemeler yaptırdıkları türbe, “dergâh” adı verilen bu kompleksin etrafında yine Bâbürlü döneminde yaptırılan şeyhin önemli halife ve müridlerine ait türbeler, XIII. yüzyılda bir Budist mâbedinden köklü değişikliklerle camiye çevrilen ve sanat tarihi açısından yüksek değeri olan Arhâîdin-kā Choprâ Camii, Ekber’in inşa ettirdiği müstahkem saray, Cihangir’in ünlü havuzlu bahçesi ve Şah Cihan’ın Ana Sagar gölünün bendi üzerinde yaptırdığı beyaz mermerden zarif köşktür. Bâbürlü hükümdarları, kutsallığı sebebiyle özel bir sevgi besledikleri bu şehre sık sık gelmişler ve müslümanların ziyaretgâhı olması için çaba harcamışlardır; özellikle Ekber’in Muînüddin el-Çiştî’nin türbesini ziyaret amacıyla şehre yaya olarak girdiği rivayet edilmektedir. Ecmîr’in 12 km. batısında yer alan Puşkar gölü de Hindûlar tarafından kutsal tanınmakta ve kenarında bulunan Brahma Tapınağı ülkenin en önemli ziyaret merkezlerinden birini teşkil etmektedir. Ecmîr’de 1910’lu yıllarda, Hindûlar’ın İslâm’a karşı yaptıkları saldırılara cevap vermek ve İslâmiyet’in yayılmasını sağlamak amacıyla Encümen-i Hâmî-i İslâm adlı bir cemiyetin kurulduğu da bilinmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Abdu-l-qādir al-Badāonī, Muntakhabu’t-Tawārıkh (trc. G. S. A. Ranking), Delhi 1986, II, 108; Ebü’l-Fazl el-Allâmî, The Akbarnāmā (trc. H. Beveridge), New Delhi 1987, I, 111-113, 779; T. W. Arnold, The Preaching of Islam, London 1913, s. 439; H. B. Sarda, Ajmer: Historical and Descriptive, Ajmer 1941; P. V. Begde, Forts and Palaoes of India, New Delhi 1982, s. 112-113; CHIn., V, 138, 166, 167, 823, 824; M. Mujeeb, The Indian Muslims, New Delhi 1985, s. 171, 187, 231; History of India, III, 58, 181; IV, 2, 11; S. A. A. Rizvi, The Wonder that was India, London 1987, II, 20, 61, 104, 105; “Ajmer”, EAm., I, 433; “Ecmir”, İA, IV, 104-105; TA, I, 298; Nurul Hasan, “Adjmer”, EI² (İng.), I, 208; C. C. Davies v.dğr., “Ajmer”, EBr., I, 476-477.

Rıza Kurtuluş