EBÛ TÜRÂB
أبو تراب
Hz. Ali’nin lakabı.
“Toprağın babası, toprağa bulanmış kimse” anlamındaki bu lakap Hz. Ali’ye Resûl-i Ekrem tarafından verilmiştir. Sahih hadislerde rivayet edildiğine göre bir gün Hz. Peygamber öğle vakti kızı Fâtıma’nın yanına gittiğinde Hz. Ali’yi evde göremedi. Sahâbîlerden biri onun Mescid-i Nebevî’de uyumakta olduğunu haber verince Resûl-i Ekrem oraya gitti. Uyumakta olan Hz. Ali’nin üzerindeki hırkanın sıyrıldığını, vücudunun toprağa bulandığını gördü. Elbisesindeki toprağı eliyle silkelerken, “Kalk Ebû Türâb, Kalk!” diye seslendi. O günden sonra “Ebû Türâb” diye de çağrılan Hz. Ali kendisine böyle hitap edilmesine çok sevinirdi. Bir başka rivayete göre ise hicretin 2. yılında yapılan Zül‘uşeyre Gazvesi’nde bir konak yerinde Hz. Ali ile Ammâr b. Yâsir, hurma ağaçlarının bakımını yapan Benî Müdlic halkının çalışmalarını seyrederken uyuya kaldılar. Yanlarına gelen Resûl-i Ekrem Hz. Ali’nin elbisesinin toprağa bulandığını görünce ona dokunarak, “Kalk Ebû Türâb!” diye seslendi (Müsned, IV, 263; Hâkim, III, 140-141).
İslâm Ansiklopedisi’ndeki (IV, 57) “Ebû Türâb” maddesinde, Nöldeke’nin bu lakabın daha ziyade Ali’nin düşmanları tarafından takılan bir lakap olduğunu zannettiği belirtilmektedir. Onun “Ali düşmanları” sözüyle Emevîler’i kastettiği bellidir. Nöldeke gibi bazı Batılı araştırmacıların, bu lakabın Hz. Ali’ye latife yollu verildiğini kabule yanaşmadıkları görülmektedir. Halbuki Sahîh-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim’deki rivayetler, zaman zaman bu kabil şakalar yaptığı bilinen Hz. Peygamber’in, bununla çok sevdiği damadını küçük düşürmeyi hedef almadığını açıkça göstermektedir. Öte yandan bazı Şiî kaynaklarında bu lakaba daha başka yorumlar getirilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bunların bir kısmına göre Hz. Ali secde ederken yüzüne toprak bulaştığı için veya âhiret gününde başındaki toprakları ilk silkecek yani hayata ilk döndürülecek kimse olduğu için yahut Hz. Âdem’le aynı zamanda topraktan yaratıldığı için, hatta Hz. Peygamber’den sonra yeryüzüne hâkim olacağı için ona Ebû Türâb denmiştir.
BİBLİYOGRAFYA:
Müsned, IV, 263; Buhârî, “Salât”, 58, “Fezâǿilü’s-sahâbe”, 9, “Edeb”, 113, “İstiǿzân”, 40; Müslim, “Fezâǿilü’s-sahâbe”, 32, 38; Tirmîzî, “Menâkıb”, 20; Hâkim, el-Müstedrek, III, 140-141; İbn Hacer, Fethu’l-bârî (Hatîb), X, 603-604; AǾyânü’ş-ŞîǾa, I, 325; Etan Kohlberg, “Abu Turab”, BSOAS, XLI (1978), s. 347-352; “Ebû Türâb”, İA, IV, 57.
M. Yaşar Kandemir