EBÛ MA‘ŞER es-SİNDÎ
أبو معشر السندي
Ebû Ma‘şer Necîh b. Abdirrahmân es-Sindî el-Medenî (ö. 170/787)
Megāzî müellifi ve muhaddis.
Menşei hakkında kaynaklarda çeşitli rivayetler zikredilir. Aslen Hindistanlı olduğu ve Sindî lakabını bu sebeple aldığı sanılmakta, Arapça’yı iyi telaffuz edemeyişi de buna bağlanmaktadır. Bir rivayete göre ise aslen Yemenlidir. Yezîd b. Mühelleb Yemâme ve Bahreyn’de Hâricî isyanlarını bastırdığı sırada esir alınmış, Mahzûm kabilesinden bir kadın veya Halife Mansûr’un kızı kendisini satın alarak âzat etmiştir. Torunu Hüseyin b. Muhammed’in bildirdiğine göre önceleri adı Abdurrahman b. Velîd b. Hilâl iken esir edilerek Medine’de satıldığı sırada onu Esedoğulları’ndan biri almış ve adını Necîh olarak değiştirmiştir. Daha sonra Ümmü Mûsâ b. Mehdî tarafından satın alınıp âzat edilmiş ve böylece mirası Hâşimoğulları’na kalmıştır. Öte yandan onun Hanzale b. Mâlik oğullarından olduğu da belirtilmektedir. Fakat ailesi Hâşimoğulları’nın âzatlısı olarak anılmayı kendi soyuna tercih etmiştir. Ayrıca aslen Himyerli bir aileden geldiği ve hicrî 100 (718) yılında ölen ve sahâbî olduğu rivayet edilen Ebû Ümâme b. Sehl b. Huneyf’i gördüğü de söylenir. Ebû Misher Ebû Ma‘şer’in siyahî olduğunu iddia etmişse de oğlu Muhammed beyaz ırktan geldiğini belirtmiştir.
Başta Abbâsî Halifesi Mehdî olmak üzere ilmî yönden pek çok kişinin dikkatini çeken Ebû Ma‘şer’in okuma yazma bilmediği Yahyâ b. Maîn tarafından belirtilmektedir. Onun bu ilmî seviyesini, katıldığı meclislerde güçlü hâfızası sayesinde elde ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim önceleri basit bir terzi iken megāzî haberlerini nasıl ezberlediği oğluna sorulduğu zaman oğlu Muhammed, babasının ilim tahsil ettiği hocasının meclislerine pek çok tâbiî katıldığını, bunların megāzî konularını kendi aralarında müzakere ederken onun bu haberleri ezberlediğini söylemiştir.
Halife Mehdî 160 (776-77) yılında Ebû Ma‘şer’i Medine’den alıp Bağdat’a götürmüş ve kendisine 1000 dinar vererek yanında bulunmasını ve çevresindekilere ilim öğretmesini istemiştir.
Hayatının son on yılını Bağdat’ta geçiren Ebû Ma‘şer, burada Abbâsî hânedanının ileri gelenlerinin teveccühünü kazanmıştır.
Hocaları arasında Muhammed b. Kâ‘b, Saîd b. Ebû Saîd el-Makbûrî, İbn Ömer’in âzatlısı Nâfi‘, İbnü’l-Münkedir ve Hişâm b. Urve gibi muhaddisler yer almaktadır. En meşhur talebeleri ise oğlu Muhammed, Leys b. Sa‘d, Süfyân es-Sevrî, Abdurrahman b. Mehdî, Abdürrezzâk es-San‘ânî, Saîd b. Mansûr ve Vâkıdî vb. âlimlerdir.
Ebû Ma‘şer hadisten çok megāzî konusunda âlimlerin güvenini kazanmış, tarihçi olarak İbn İshak’tan daha üstün görülmüştür. Nitekim Ahmed b. Hanbel onun megāzî konularını iyi bildiğini söylemiş, özellikle Muhammed b. Kâ‘b’dan naklettiği tefsirle ilgili hadislere itibar edilebileceğini belirtmiş, diğer konulardaki rivayetlerinde ise çelişkiler bulunduğunu ifade etmiştir. Talebelerinden Hüşeym b. Beşîr, Ebû Nuaym Fazl b. Dükeyn ve Yezîd b. Hârûn kendisi hakkında övücü sözler söylemişler; İbnü’l-Medînî, İbn Maîn, Buhârî, Ebû Dâvûd, Nesâî ve Tirmizî gibi muhaddisler ise onu zayıf saymışlardır. Ahmed b. Hanbel Ebû Ma‘şer’den hadis nakletmiş, Buhârî ve Müslim ise rivayetlerine sahihlerinde yer vermemişlerdir. Abdurrahman b. Mehdî, Ebû Ma‘şer’in bazan makbul, bazan makbul olmayan hadisler rivayet ettiğini, İbnü’l-Medînî ile Fellâs da Muhammed b. Kays ve Muhammed b. Kâ‘b’dan naklettiği hadislerin sahih, Saîd el-Makbûrî, Hişâm b. Urve ve İbnü’l-Münkedir’den rivayet ettiklerinin ise yazmaya bile değmeyecek derecede zayıf olduğunu söylemişlerdir. Tirmizî onun hâfıza yönüyle tenkide uğradığını bildirmiştir.
Ebû Ma‘şer 170 yılı Ramazan ayında (Mart 787) Bağdat’ta vefat etti, cenaze namazını Halife Hârûnürreşîd kıldırdı.
Eserleri. 1. Kitâbü’l-Megāzî. Bu kitabında Hz. Peygamber’in hayatını bütün safhalarıyla anlattığı kaydedilir. Günümüze ulaşmayan eserin bazı bölümleri Vâkıdî, İbn Sa‘d ve Taberî tarafından intikal ettirilmiştir. 2. Târîhu’l-hulefâǿ. Müellifin vefatına kadar meydana gelen hadiseleri kronolojik olarak nakleden bir eserdir. Taberî Târîhu’r-rusül ve’l-mülûk’ünde günümüze gelmeyen bu kitaptan yer yer nakiller yapmıştır.
BİBLİYOGRAFYA:
İbn Sa‘d, et-Tabakāt, V, 418; Ahmed b. Hanbel, el-Ǿİlel (Koçyiğit), I, 161; II, 118; Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, VIII, 114; a.mlf., ed-DuǾafâǿ (Zâyed), s. 119; a.mlf., et-Târîhu’s-sagīr, II, 159, 187; Nesâî, ed-DuǾafâǿ, s. 242; Ukaylî, ed-DuǾafâǿ, IV, 308-309; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-taǾdîl, VIII, 493-495; İbn Hibbân, Kitâbü’l-Mecrûhîn, III, 160-161; Dârekutnî, ed-DuǾafâǿ, s. 242; Hatîb, Târîhu Bagdâd, XIII, 427-431; İbnü’l-Cevzî, ed-DuǾafâǿ, III, 157; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, III, 267; İbnü’n-Nedîm, Fihrist, s. 142; Zehebî, el-Ǿİber, I, 258-259; a.mlf., Mîzânü’l-İǾtidâl, IV, 246-248; a.mlf., el-Mugnî, II, 694-695; a.mlf., AǾlâmü’n-nübelâǿ, VII, 435-440; a.mlf., Tezkiretü’l-huffâz, I, 234-235; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, X, 419-422; Süyûtî, Tabakātü’l-huffâz, (Lecne), s. 106; İbnü’l-İmâd, Şezerât, I, 278; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-havâtır, I, 35-36; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 489; Brockelmann, GAL Suppl., I, 207; Ziriklî, el-AǾlâm, VIII, 328-329; Sezgin, GAS, I, 291-292; Şâkir Mustafa, et-Târîhu’l-ǾArabî ve’l-müǿerrihûn, Beyrut 1983, I, 162-163; H. Suter, “Ebû Ma‘şer”, İA, IV, 36; J. Horovitz – F. Rosenthal, “Abū MaǾshar”, EI² (İng.), I, 140.
Selman Başaran