EBÜ’l-FİDÂ

أبو الفداء

Ebü’l-Fidâ’ el-Melikü’l-Müeyyed İmâdüddîn İsmâîl b. Alî b. Mahmûd el-Eyyûbî (ö. 732/1331)

Eyyûbî hânedanına mensup melik, tarihçi ve coğrafyacı.

672 yılı Cemâziyelevvelinde (Kasım 1273) Dımaşk’ta doğdu. Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin yeğeni Hama hâkimi Takıyyüddin Ömer’in ahfadındandır. Ailesi Moğol istilâsı sırasında Hama’dan Dımaşk’a kaçmıştı. Moğollar’ın 680’de (1281) Humus yakınlarında mağlûp olması üzerine ailesi, şehrin hâkimi olan amcası el-Melikü’l-Mansûr Muhammed’le birlikte tekrar Hama’ya döndü. Babası el-Melikü’l-Efdal Ali 683’ten (1284-85) itibaren Hama’da idarî görev aldı. On iki yaşlarında iken amcazadesi el-Melikü’l-Muzaffer Mahmud’la beraber Haçlılar’a karşı düzenlenen birçok sefere ve bu arada Merkab Kalesi’nin fethine, daha sonra da Trablusşam’ın ve diğer sahil şehirlerinin Haçlılar’dan geri alınması için düzenlenen seferlere katıldı. 691’de (1292) Fırat kıyılarına hâkim bir mevkide bulunan Kal‘atü’r-Rûm’u zaptetmek üzere gönderilen orduda görev aldı ve büyük kahramanlıklar gösterdi. 698 (1298-99) yılında Memlük Sultanı Lâçin’in Sîs’te hüküm süren Ermeni Krallığı’na karşı tertiplediği sefere iştirak etti. Babasının ölümünden sonra el-Melikü’l-Muzaffer’in yardımcısı oldu ve ordudaki rütbesi yükseltildi. Daha sonra Moğollar’la yapılan savaşlara katıldı. Bu arada Esîrüddin Abdurrahman el-Ebherî ve Kādılkudât İbn Vâsıl gibi birçok hocadan ders aldı. Fıkıh, tefsir, felsefe, mantık, tıp, botanik, tarih, coğrafya ve nahiv gibi çeşitli ilim dallarında bilgi sahibi oldu. Çok erken tarihlerden itibaren devrinde meydana gelen olayları kaydetmeye başladı. Ayrıca şiir yazdı ve zamanındaki edebî gelişmelere rehberlik etti. el-Melikü’l-Muzaffer’in 698’de (1298-99) ansızın ölümü üzerine Hama’nın yönetimi Eyyûbî ailesinin elinden çıktı ve Emîr Karasungur buraya nâib tayin edildi. Ancak Ebü’l-Fidâ bir müddet sonra Kerek’te bulunduğu sırada Memlük Sultanı el-Melikü’n-Nâsır Muhammed b. Kalavun ile görüşerek onun güvenini kazandı ve kendisini Hama’ya nâib tayin ettirdi (8 Cemâziyelevvel 710/3 Ekim 1310). el-Melikü’n-Nâsır Muhammed ile sık sık görüşüp dostluklarını daha da sağlamlaştırdı ve 25 Rebîülâhir 712 (30 Ağustos 1312) tarihinde el-Melikü’s-Sâlih lakabıyla Hama meliki oldu. 1320’de Sultan Muhammed ile birlikte hacca gittiler, dönüşte el-Melikü’n-Nâsır Muhammed ona sultan unvanını ve el-Melikü’l-Müeyyed lakabını verdi, bütün saltanat alâmetlerini taşımasına müsaade etti (17 Muharrem 720/28 Şubat 1320). Sultan Muhammed onun ilmine, edep ve faziletine hayrandı. Bundan dolayı bütün emîrlerin ve devlet erkânının ona saygılı davranmalarını isterdi.

Ebü’l-Fidâ sultan unvanını aldıktan sonra da tevazudan uzaklaşmadı ve halkın ihtiyaçlarıyla yakından ilgilendi. Bir kısmı bugün bile ayakta olan saray, cami ve medreseler yaptırdı. Hama’daki Câmiu’l-hayyât (Câmiu’d-dehşet) onun eseridir. Suriye ve Mısır’daki emîr ve meliklerin birbirleriyle sürekli mücadele ve rekabet içinde oldukları bir dönemde Hama’yı hiçbir saldırıya uğramaksızın idare etmesi, onun kabiliyetli ve maharetli bir devlet adamı olduğunu göstermektedir. Ayrıca âlim, edip ve şairleri korumuştur.

Ebü’l-Fidâ 23 Muharrem 732’de (26 Ekim 1331) Hama’da vefat etti ve daha önce kendisi için yaptırdığı türbede defnedildi. Ölümü sadece ilim sahiplerini değil aynı zamanda onun âdil yönetimi altında müreffeh ve huzurlu bir hayat yaşayan Hama halkını da mateme boğmuştur. Zamanla harap olan türbesi 1925’te tamir ettirilmiştir.

Eserleri. 1. el-Muhtasar* fî târîhi’l-beşer (el-Muhtasar fî ahbâri’l-beşer, Târîhu Ebi’l-Fidâ). Yaratılıştan 729 (1329) yılına kadar gelen umumi bir tarih olup ilk defa 1286’da (1870) İstanbul’da iki cilt (dört cüz) halinde yayımlanmıştır. 2. Takvîmü’l-büldân*. VIII. (XIV.) yüzyılda coğrafya alanında yazılmış en değerli kitaplardan biri olup ilk defa 1840’ta J. T. Reinaud ve M. G. de Slane tarafından Paris’te yayımlanmıştır. 3. Nazmü’l-Hâvi’s-sagīr. Necmeddin Abdülgaffâr el-Kazvînî’nin el-Hâvi’s-sagīr adlı eserinin manzum şeklidir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3678/20). 4. Şerhu’l-Kâfiye. Cemâleddin İbnü’l-Hâcib’in nahve dair el-Kâfiye adlı eserine yazmış olduğu şerhtir (Kastamonu İl Halk Kütüphanesi, nr. 2892). Bunlardan başka kaynaklarda adları geçen diğer eserleri de şunlardır: Kitâbü’l-Mevâzîn, et-Tibrü’l-mesbûk fî târîhi’l-mülûk,


el-Künnâş (Kütübî, I, 184; Keşfü’z-zunûn, II, 1465).

BİBLİYOGRAFYA:

Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât, I, 183-188; Safedî, el-Vâfî, IX, 173-178; İbn Kesîr, el-Bidâye, XIV, 158; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, I, 371-373; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, IX, 292-293; Keşfü’z-zunûn, II, 1465; İbnü’l-İmâd, Şezerât, VI, 98-99; Şevkânî, el-Bedrü’t-tâliǾ, I, 150-151; M. Şemseddin [Günaltay], İslâmda Târih ve Müverrihler, İstanbul 1339-42, s. 203-220; Sarton, Introduction, III/1, s. 793-799; Brockelmann, GAL, II, 55-57; Suppl., II, 44; Ziriklî, el-AǾlâm, I, 317; B. Lewis – P. M. Holt, The Historians of the Middle East, London 1962, s. 296-297, 299, 301-302, 326, 409; F. Rosenthal, A History of the Muslim Historiography, Leiden 1968, s. 55, 78, 91, 146; Nüveyhiz, MuǾcemü’l-müfessirîn, X, 92; Ahmed Ramazan Ahmed, er-Rihle ve’r-rehhâletü’l-müslimûn, Cidde, ts., s. 197-207; D. P. Little, An Introduction to Mamluk Historiography, Wiesbaden 1970, s. 42-47; Carra de Vaux, Les Penseurs de l’Islâm, Paris 1984, I, 139-146; Ahmed Ateş, “Kastamonu Genel Kitaplığında Bulunan Bazı Mühim Arapça ve Farsça Yazmalar”, Oriens, V (1952), 28-46; Muhammed Kâmil Ayyâd, “Ebü’l-Fidâ el-melikü’l-Ǿallâme”, MMLADm., L (1979), s. 46-74; Brockelmann, “Ebülfidâ”, İA, IV, 78; H. A. R. Gibb, “Abu’l-Fidā”, EI² (İng.), I, 118-119; J. Vernet, “Abu’l-Fidā”, DSB, I, 28-29.

Abdülkerim Özaydın