EBÛ DÜLEF el-İCLÎ

أبو دلف العجلي

Ebû Dülef el-Kāsım b. Îsâ b. İdrîs b. Ma‘kıl el-İclî (ö. 225/839 [?])

Dülefî hânedanının kurucusu, kumandan, mûsikişinas, şair ve müellif.

Güney Irak’ta Hîre civarında yaşayan Arap asıllı İcl kabilesine mensuptur. Doğum yeri ve tarihi ile hayatının ilk yılları hakkında fazla bilgi yoktur. Hüşeym b. Beşîr’den hadis rivayet ettiği, kendisinden de Asmaî’nin faydalandığı bilinmektedir. Hârûnürreşîd Ebû Dülef’i genç yaşta Cibâl bölgesine vali tayin etti; o da Kerec Kalesi’ni büyük bir şehir haline getirdi. Bundan dolayı şehre Kerecü Ebû Dülef adı verildi. Hârûnürreşîd’in ölümünden sonra oğulları Emîn ve Me’mûn arasındaki iktidar mücadelesinde Emîn’in saflarında ve İbn Mâhân kumandasındaki ordunun sağ kanadında yer aldı. İbn Mâhân’ın öldürülmesi üzerine ordu dağılınca Ebû Dülef Hemedan tarafına çekildi. Me’mûn’un kumandanı Tâhir b. Hüseyin ona karşı bir harekette bulunmamakla beraber Me’mûn’a biat etmesini istedi. Fakat Ebû Dülef bu teklife yanaşmayarak tekrar Kerec’e yerleşti. Emîn’in 198’de (813) vefatına kadar Me’mûn’a biat etmedi. Ebû Dülef’in şiirlerinden hoşlanan Me’mûn Rey’e gittiğinde kendisini yanına çağırdı. Kavminin ve ailesinin karşı koymasına rağmen halifenin davetini kabul eden Ebû Dülef korktuğunun aksine Me’mûn’dan iyi muamele gördü, gözdeleri arasında yer aldı ve tekrar Cibâl valiliğine tayin edildi.

Deylemîler üzerine sefer düzenleyen ve kalelerini tahrip eden Ebû Dülef, bölgeyi kontrol altına aldıktan sonra onları müslüman olmak veya cizye vermek şartlarından birini kabule zorladı. Bu hizmetinden dolayı Halife Me’mûn İsfahan ve Kazvin’i de onun vilâyetine dahil etti. Mu‘tasım-Billâh döneminde de (833-842) sarayın gözdelerinden olan Ebû Dülef kısa bir süre Dımaşk valiliği yaptı ve Afşin’in kumandası altında Bâbek’e karşı düzenlenen sefere emrindeki gönüllülerle birlikte katıldı (222/836-37). Daha sonra Afşin Haydar b. Kâvûs onu bir suikastle öldürmek istediyse de başkadı Ahmed b. Ebû Duâd’ın müdahalesi sayesinde suikastten kurtuldu.

Yaz mevsimini Cibâl’de, kış mevsimini Bağdat’ta muhtemelen halifenin sarayında geçirdiği bilinen Ebû Dülef 225 (839), diğer bir rivayete göre ise 226 (840-41) yılında Bağdat’ta vefat etti.

Hz. Ali’ye karşı olan derin sevgisi ve ona bağlılığı dolayısıyla bazı kaynaklarda Ebû Dülef’in Şiî olduğu iddia edilmişse de bu doğru değildir (bk. Şâkir Mahmûd Abdülmün‘im, s. 169-205). Mu‘tezile mezhebine yakınlık duyduğu bilinen Ebû Dülef’in çok iyi şarkı söylediği ve ud çaldığı rivayet edilir. İlim adamlarını ve şairleri himaye etmesi sebebiyle çevresinde değerli kişiler ve sanatçılardan meydana gelen bir halka oluşmuştu.

Ebû Dülef’in Arap şiirinde de önemli bir yeri vardır. İbnü’n-Nedîm’in 100 varak olduğunu söylediği divanının bir kısmı muhtelif kaynaklarda dağınık şekilde günümüze kadar gelmiştir. Sade bir dille yazdığı şiirleri yanında hiçbiri günümüze ulaşmayan, avcılıkla askerî ve siyasî konuları işleyen eserleri de vardır. İbnü’n-Nedîm ve İbn Hallikân’ın naklettiklerine göre kaleme aldığı eserler şunlardır: Kitâbü’l-Büzât ve’s-sayd, Kitâbü’s-Silâh, Kitâbü’l-Cevârih ve’l-laǾb bihâ, Kitâbü’n-Nüzeh ve Kitâbü Siyâseti’l-mülûk.

Ebû Dülef, hac kervanlarının istifadesi için Bağdat-Hicaz yolu üzerinde bir konaklama tesisi yaptırmıştır. Ölümünden sonra Sâmerrâ yakınlarında Halife Mütevekkil-Alellah tarafından inşa ettirilen cami de onun adını taşımaktadır.

Tarihî kaynaklar, Ebû Dülef’in neslinden gelen ve İran’ın kuzeybatısında siyasî ve kültürel hayatta etkili olan birçok kişiyi zikretmektedir. Kendisi gibi şair olan kardeşi Ma‘kıl Abbâsî kumandanlarındandır. Torunlarından şair Bekir b. Abdülazîz Dülefîler hânedanını ihyaya çalışmış, Halife Mu‘tazıd-Billâh’a karşı gelmiş, yenilince İsfahan’a çekilerek 285’te (898) orada ölmüştür. Ebü’l-Kāsım Hibetullah b. Ali (ö. 430/1039) Halife Kāim-Biemrillâh’ın veziri, Hibetullah’ın kardeşi Ebû Abdullah Hüseyin b. Ali Bağdat başkadısı idi. Hibetullah’ın oğlu Ali ise İbn Mâkûlâ adıyla bilinen âlimdir (bk. İBN MÂKÛLÂ; ayrıca bk. DÜLEFÎLER).

BİBLİYOGRAFYA:

Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 450-451, 466; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), VIII, 391, 392, 659; IX, 543; Mes‘ûdî, Mürûcü’z-zeheb (Abdülhamîd), IV, 5-7, 62-63; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Egānî, VIII, 248-257; Merzübânî, MuǾcemü’ş-şuarâǿ (nşr. F. Krenkow), Kahire 1354 → Beyrut 1402/1982, s. 334; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 130; Hatîb, Târîhu Bagdâd, XII, 416-423; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, II, 99; IV, 446; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, IV, 252; V, 143, 218; İbn Hallikân, Vefeyât, II, 466-468; III, 236-242; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, X, 563-564; İbn Kesîr, el-Bidâye, X, 267, 294; İbnü’l-İmâd, Şezerât, V, 133; Ömer Ferruh, Târîhu’l-edeb, II, 233-334; Sezgin, GAS (Ar.), II/4, s. 241-243; Şâkir Mahmûd Abdülmün‘im, “Ebû Dülef el-İclî, kāǿiden ve şâǾiren”, Mecelletü’l-Bahsi’l-Ǿilmî, VI, Mekke 1403/1983, s. 169-205; K. V. Zetterstéen, “Kasım”, İA, VI, 378-379; J. E. Bencheikh, “al-Kāsım b. ǾĪsā”, EI² (İng.), IV, 718-719; F. M. Donner, “Abū Dolaf al-ǾEjlĭ”, EIr., I, 269-271.

Ahmet Nedim Serinsu